Giriş
Küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte devletler arası ekonomik ilişkiler ve sınır ötesi yatırımlar önemli ölçüde artmıştır. Bu gelişmeler, yatırımcılar ile ev sahibi devletler arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünü uluslararası hukuk açısından önemli hale gelmiştir. Özellikle doğrudan yabancı yatırımcıların korunması amacıyla ikili ve çok taraflı yatırım anlaşmaları kapsamında geliştirilen yatırım tahkimi mekanizması, yatırımcılara ev sahibi devletlere karşı doğrudan başvuru hakkı tanıyarak uluslararası tahkim hukukunda kendine özgü bir alan oluşturmuştur. Bu çalışmada yatırım kavramı ve hukuki boyutu ele alınarak yatırım tahkimi ile ticari tahkim arasındaki farklara değinilecek, yatırım uyuşmazlıklarının türleri ile uyuşmazlık çözüm yolları incelenecek, Türk hukukunda yatırım tahkimine ilişkin örnek davalardan bahsedilecektir.
1- Yabancı Yatırım kavramı ve hukuki boyutu
Yatırım Kavramı
Küreselleşen
dünyada uluslararası yatırımların artmasıyla birlikte devletler arasındaki
ekonomik ilişkiler gelişmiş, bu gelişmeler, ticari ilişkilerin desteklenmesi ve
ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların etkin bir şekilde çözümlenmesi amacıyla
çeşitli hukuki mekanizmaların ve alanların gelişimini beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda yabancı yatırımların korunması ve
sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla uluslararası hukukta çeşitli
kavramlar ve mekanizmalar geliştirilmiştir.
Yatırım,
genel olarak bir kişinin ekonomik menfaat sağlamak amacıyla sermaye, kaynak ve
varlıklarını belirli bir faaliyete tahsis edilmesini ifade ederken, yabancı
yatırım kavramı ise, yatırım yapılan ev sahibi ülkenin sermayesine farklı bir
ülke menşeili olan sermayenin aktarılması olarak tanımlanırken, yabancı
yatırımcı ise bu sermayeyi ev sahibi devlete getiren gerçek veya tüzel kişi
olarak tanımlanmaktadır. Sermaye transferi gerçek veya tüzel kişi yabancı bir
yatırımcı tarafından yapılabileceği aynı zamanda bir devlet tarafından da
yapılabilir ve böylece devletler arası ilişkilerin doğumundan söz edilebilir. [1]
Yatırımın tanımlanması ve hangi tür ekonomik faaliyetlerin yatırım olarak kabul edildiğinin belirlenmesi özellikle yaşanabilecek uyuşmazlıklar kapsamında büyük önem taşımaktadır. ICSID Hakem Mahkemesi tarafından 2001 yılında verilmiş olan Salini v. Moroko kararında, yatırım tanımının unsurlarının belirlemek için Salini Testi olarak adlandırılan bir kriter ileri sürülmüş ve temel olarak bahsedilen kriterler, yatırım faaliyetinin bir süre devam etmesi, belirli bir risk içermemesi ve ev sahibi devletin ekonomik gelişimine katkı sağlaması gerektiği belirtilmiştir. [2] Salini testi sayesinde, bir faaliyetin yatırım olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği somut kriterler üzerinden değerlendirilmekte ve bu sayede yatırım tahkimine konu olabilecek uyuşmazlıkların sınırı daha net bir şekilde çizilmektedir.
Yatırım Anlaşmaları
Yabancı
yatırım hukukunun ve yatırım uyuşmazlıklarının temelini oluşturan yatırım
anlaşmaları, devletler ile yabancı yatırımcılar arasındaki ilişkileri
düzenleyen, yatırımcının haklarını koruma altına alan ve uyuşmazlıkların
çözümünde başvurulan hukuki çerçeveyi belirleyen en önemli araçlardan biridir. Taraflardan
birinin yatırımcı birinin de yatırımı kabul eden ev sahibi devlet olarak
tanımlandığı iki devlet arasında yapılan anlaşmalara yatırım anlaşması
denilmektedir. Bu anlaşmaların amacı, ev sahibi devletin kalkınmasını sağlarken
aynı zamanda yatırımcının da korunmasını öngörmekte ve hakem heyetlerinin de
yargılama yetkisinin sınırlarını oluşturmaktadır. [3]
Yatırım
anlaşmalarının farklı türleri bulunmaktadır. Bunlardan ilki iki taraflı yatırım
anlaşmaları olup, devletler, diğer devlet vatandaşlarına çeşitli haklar tanıyarak
yatırımların korunmasına ilişkin taahhütler vermekte ve güvence altına
almaktadır. Bunun yanı sıra bir de çok taraflı anlaşmalar bulunmakta ve kapsam
yönünde iki taraflı anlaşmalardan ayrılmaktadır. Bu tür anlaşmalar, çok sayıda
devletin taraf olması ile uluslararası hukuk alanında uygulanabilecek kurallar
bütününü oluşturmaktadır. [4]
Uluslararası
doğrudan yatırımların artmasıyla birlikte, yatırımcıların hukuki güvenliğini
sağlamak ve yatırımları teşvik etmek amacıyla devletlerarasında ikili yatırım
anlaşmaları, diğer bir adıyla Yatırımların Karşılıklı Korunması ve Teşviki
Anlaşmaları kullanılmaya başlanmıştır. Bu anlaşmaların amacı, yatırımcının ev
sahibi devletlerin keyfi uygulamalarına karşı korunması ve ticari ortamın
sürdürülebilirliğidir. Bu anlaşmalar kapsamında, yatırımların korunması adına
ev sahibi devletin, yatırımcılarına adil ve eşit davranma yükümlüğü yer
almaktadır. [5] Ev sahibi devletinin bu yükümlülüklerinin yanı sıra, Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması anlaşmaları [Bilateral Investment Treaties-
BITs], yabancı yatırımcı ile yatırımların yapıldığı devletler arasında doğacak
uyuşmazlıkların uluslararası tahkim yargılaması ile çözüleceğini de öngörmektedir.
[6]
Sonuç olarak, yatırımların teşviki ve korunması anlaşmaları, yabancı yatırımcılara ev sahibi devletin hukukuna bağlı kalmaksızın uluslararası düzeyde koruma sağlayarak, yatırım ortamının istikrarına katkıda bulunmaktadır. Bu anlaşmalar çerçevesinde yatırımcıya tanınan uluslararası tahkime başvuru hakkı ise, yatırımcı ve devlet arasındaki uyuşmazlıklarda tarafsız, bağımsız ve bağlayıcı bir çözüm yolu sunar.
2- Yatırım
Tahkiminin Ticari Tahkimden Farkları
Uluslararası
uyuşmazlıkların çözümünde tahkim, tarafsızlık ve esneklik sağlaması bakımından
önemli bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Bu
kapsamda ticari tahkim ve yatırım tahkimi dikkat çekmektedir. Her ne kadar iki
tahkim türü de benzer usul mekanizmalarına dayanıyor gibi görünse de tarafları,
uygulama alanları, hukuki kaynakları ve amaçları bakımından önemli farklılıklar
bulunmaktadır.
Öncelikli olarak, uyuşmazlıkların taraflarından biri özel hukuk kişisi diğeri ise devlet olduğu durumlarda ihtilafın giderilmesi için başvurulan çözüm yolu yatırım tahkimidir. Bunun yanı sıra, temel farklarından birinin ticari tahkime kıyasla yatırım tahkimi alanında “devletler hukukunun” uygulama alanına sahip olduğu söylenebilir. [7] Yatırım tahkiminin ticari tahkimden ayrılmasının sebebi egemen devletin özel hukuk kişisi gibi hareket ettiği ve ulusal yargıdan bağışık olarak uyuşmazlığın çözümünü istemeleri ve ekonomilerini geliştirmeleridir. [8] Yatırım tahkiminde devletler hukukunun uygulanması gerekli olup, yabancı yatırımcının ev sahibi devletin müdahalesinden korunabilmesi gerekmektedir. Ancak ticari uyuşmazlıklardan bakımından çözüm yollarının milli hukuk tarafından gösterildiği için böyle bir korunmaya ihtiyaç duyulmaz. [9]
Ticari
tahkim ve yatırım tahkimine ilişkin yargılamalar birbirinden tahkim kurallarına
tabidir ve farklı tahkim merkezlerinde veya “ad hoc” olarak yürütülebilir.
Örneğin, yatırım uyuşmazlığı ICSID’ de görülebileceği gibi, ticari
uyuşmazlıkların sıklıkla görüldüğü ICC tahkimde de görülebilir. [10] Yatırım tahkiminin, ticari tahkimden diğer
bir farkı ise ticari tahkimde yargılamaların gizlilik içinde yürütülmesidir,
buna karşılık yatırım tahkimi ise daha şeffaf olarak yürütülmektedir. Ticari tahkimden farklı olarak, yatırım
tahkimine konu uyuşmazlıklar genellikle, ev sahibi devletin kaynakları, kamu
düzeni, kamu sağlığı gibi geniş toplumsal etkiler doğurabilecek nitelikle
uyuşmazlıklar olabilmektedir. Bu bağlamda, kamu menfaatini yakından
ilgilendiren uyuşmazlıkların gizlilik içerisinde yürütülmesi kabul edilebilir
bir bakış açısı olmadığı yönünde görüşler hakimdir. [11]
Aralarındaki diğer bir farklılık ise, Yatırım tahkimi kapsamında verilen pek çok kararda hakemlerin benzer konular hakkında verilmiş önceki kararlara atıf yapmaktadırlar, buna karşılık ticari tahkimde ise benzer ihtilaflar hakkında verilmiş önceki kararlara yapılan atıfların yüzdesi çok düşüktür. Bu kapsamda önceki kararların dikkate alınması, birbiri ile çelişen kararların olmadığını anlamına gelmemekle birlikte yatırım tahkimindeki pek çok uyuşmazlık Yatırımların Teşviki ve Korunma Sözleşmeleri kapsamında benzer sebeplerden dolayı çıkmaktadır. [12]
Sonuç olarak, yatırım tahkimi ve ticari tahkim arasındaki farkların en temel sebebi tarafların niteliğinin farklı olduğu söylenebilir. Yatırım tahkimi, uluslararası yatırımcıların ev sahibi devletlere karşı başvuru yapabilmesine olanak tanıyan, kamu hukuku ve özel hukuk unsurlarını bünyesinde barındıran özgün bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Ticari tahkimden farklı olarak, yatırım tahkimi çoğunlukla uluslararası antlaşmalara dayanmakta ve yatırımcının korunması esas alınmaktadır. Bu nedenle, yatırım tahkiminin hem devletin egemenlik yetkileriyle hem de yatırımcının meşru beklentileriyle doğrudan ilişkilidir. Bu kapsamda uyuşmazlık türleri, taraf yapısı ve çözüm usulleri bakımından taşıdığı farklılıklar, yatırım tahkimini ayrı bir konu haline getirmiştir.
3- Yatırım
Uyuşmazlıklarının Türleri
Yabancı
yatırım faaliyetleri, mal ticareti, hizmet sunumu ve farklı projeler kapsamında
yatırımcı ile ev sahibi devlet arasında hukuki, idari ve sözleşmesel temelli
uyuşmazlıklar ortaya çıkabilmektedir.
Yatırım
uyuşmazlıklar genelde kamulaştırma ya da devletler arasındaki Yatırım Teşvik ve
Koruma Sözleşmelerinin hükümlerine aykırılıkların oluşması sebebiyle yatırımcıların
zarara uğraması ile söz konusu olabilir. [13] Örneğin, ICSID dava statikleri
incelendiğinde 2025 yılı kapsamında, anlaşmazlıkların yaklaşık %52 si Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması [BIT] kaynaklıdır. [14]
Yatırımların Karşılıklı Teşvik ve Korunması Sözleşmesi kapsamında, “milli muamele” standarttı ve en çok gözetilen millet muamelesi gibi standartların ihlali sözleşme kapsamında yer alan hükümlerin ihlali sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. Yatırım tahkimi kapsamında uyuşmazlık yaşandığında, yatırım sözleşmesi incelenerek ev sahibi devletin ilgili sözleşme hükümlerine uygun hareket edip etmediği değerlendirilecektir. Bir davanın devletler arasındaki “Yatırımların Teşviki ve Koruması Sözleşmesi” ne aykırılık iddiası ile açılması ile “yatırımcı ile ev sahibi devlet arasındaki sözleşmesine” aykırılık iddiası ile açılması farklı konulardır. Bu kapsamda uyuşmazlığın Yatırım Teşvik ve Korunması Sözleşmesinin ihlal edilmiş olduğu iddiası ile açılması, uyuşmazlık çözümünde devletler hukukunun tatbik edileceği ve böylece yatırım tahkiminin uygulanabileceğinden söz edilebilir. [15]
Kamulaştırma
Mülkiyeti
yabancı yatırımcıya ait olan malvarlıklarının, egemenlik yetkisi olan ev sahibi
devlet tarafından kamulaştırabilmektedir. Kamulaştırma bir hak olmayıp,
şartları ve sonuçları belli olan gerek yatırım anlaşmaları gerek hakem kararı
ile belirlenen bir uygulamadır. Kamulaştırma yasal olarak yapıldığı takdirde
yatırımcıya bir tazminat ödenirken yasal olmadan yapıldığında ise ev sahibi
devletin sorumluluğu doğmaktadır. [16] Kamu
yararı olmadan ve vatandaşlarla eşit muameleye tabi tutulmaksızın
gerçekleştirilen kamulaştırmalar “hukuka aykırı kamulaştırma” olarak kabul
edilmektedir. [17]
Yatırım
anlaşmalarının genel amacı, yatırımcıların teşviki ve korunması olup, bu
kapsamda yatırım yapılan devlette uygun şartlar oluşmalı ve yatırım ortamı
tesis edilmelidir. Ev sahibi devletin egemenlik yetkisine dayanarak
kamulaştırma yapabilmekte ise de bu uygulama sınırsız değildir. Bu hakkın
kullanım amacı esas olarak kamu yararı olmalı, ayrımcılık yapılmadan ve usul
kurallarına uygun olarak ve son olarak da karşılığında tazminat ödenmesi ile
gerçekleştirilmektedir. [18]
Kamulaştırma uygulamasının farklı türleri vardır. Doğrudan kamulaştırma ev sahibi devletin yabancı yatırımın mülkiyeti üzerinde doğrudan doğruya müdahalesi söz konusu iken dolaylı kamulaştırmada, ev sahibi devletinin yaptığı birtakım faaliyetler sonucunda yatırımcının yatırım üzerindeki haklarının etkisizleştirilmesi olduğu söylenebilir. Doğrudan kamulaştırma örneği olarak Swembalt v Latvia tahkim kararı dikkat çeken bir örnek teşkil etmektedir. Bu kararda İsveçli yatırımcının sahip olduğu gemiye ev sahibi devlet el koymuş ve açık arttırmada satmıştır. Tüm bu uygulamalar sonucunda yatırımcıya herhangi bir tazminat ödenmemesi ikili yatırım anlaşmasının ihlal edildiğine ve doğrudan kamulaştırma yapıldığına dair karar verilmiştir. [19] Buna karşılık dolaylı kamulaştırmanın en belirgin özelliği, yabancı yatırımcının yatırımının ekonomik olarak önemli bir azalma olması ya da yatırımının kontrolünü ciddi bir şekilde kaybetmesi durumunu ifade etmektedir. [20] Örneğin Metalclad v Mexico davasında, Meksika hükümetinin, yabancı yatırımcının projesine onay vermiş ve devamında ise yerel hükümet tarafından işletme izni verilmemiştir, bu kapsamda Meksika hükümetinin dolaylı kamulaştırma yaptığına karar verilmiştir. Dolaylı kamulaştırmanın bir alt türü olarak tabir edilen sinsi kamulaştırmada, bir dizi düzenleme ve idari işlemler sonuncunda yavaş yavaş yabancı yatırımcının haklarının ve mal varlıklarının zarar görmesi olarak tabir edilebilir. Bu kapsamda Siemens v Argentina davası sinsi kamulaştırmaya örnektir. ICSID tahkim yargılamasında görülen davada yabancı yatırımcı ile ev sahibi devlet arasındaki sözleşmenin ülkede yaşanan ekonomik kriz sebebiyle feshedilmesi, yapılan uygulamaların feshi gerçekleştiren karara kadar kademeli sürecin bir parçası olarak göz önüne alınmış ve devletin kamulaştırma yaptığına karar verilmiştir. [21] Dolaylı kamulaştırmanın diğer bir alt türü olan de facto kamulaştırma ise, yabancı yatırımcının mülkiyetine doğrudan müdahale edilmeden, yatırımdan elde edilecek olana yararın ortadan kaldırılması olarak açıklanabilir. Bu kapsamda, Tecmed v. Mexico kararı örnek teşkil etmekte ve devletin tasarrufu ile özel kişiye ait olan malvarlığının üçüncü kişilere aktarılması sonucu, yatırımcının mülkiyetinden yoksul bırakılması ile de facto kamulaştırma yapıldığına karar verilmiştir. [22]
Sonuç olarak, Yatırım anlaşmalarının pek çoğunda ev sahibi devletinin adil ve hakkaniyetli davranmadığı açıkça kayıt altına alınmıştır. Kamulaştırma ancak uygulanan işlem kamu yararı amacıyla, ayrım yapmadan, usul kurallarına uygun olarak ve karşılığında tazminat ödenilerek yapılması halinde hukuku uygunluğundan bahsedilebilecektir. Yatırımların Korunması ve Teşviki Anlaşmaları ile belirlenen hükümler çerçevesinde, ev sahibi devlet tarafından gerçekleştirilen kamulaştırma ihtimalinde etkili, yeterli ve makul bir gecikme olmadan yabancı yatırımcıya tazminat ödenmelidir. [23]
4- Yatırım
Tahkiminde Uyuşmazlık Çözüm Süreci
Yatırım
tahkiminde uyuşmazlık çözüm süreci, yatırımcı ile ev sahibi devlet arasında
yaşanan bir ihtilafın uluslararası tahkim yoluyla çözümünü kapsayıp, klasik
yargılamalardan farklı olarak esnek, tarafsız ve uluslararası niteliği sahip
çözüm yöntemleri bulunmaktadır.
Yatırım
tahkiminde uyuşmazlıkların çözümü ad hoc ve kurumsal tahkim olarak yürütülebilir.
Ad hoca tahkim kısaca, bir tahkim kurumu tarafından yürütülmeyen ve hakemler
ile tahkime uygulanacak kulları tarafların seçtiği tahkim yöntemi olup, devlet
ve yatırımcıların en çok tercih ettiği kurallardan oluşmaktadır. Bu alanda
sıklıkla UNCITRAL Tahkim Kuralları uygulanmakta olup, taraflarca imzalanan
anlaşmalarda UNCITRAL Tahkim Kurallarına yer verilmesi ile uyuşmazlıklar bu
kapsamda çözümlenecektir. Kurumsal tahkim ise tahkim yargılamasında kendine has
kuralları bulunan ve bir kurum aracılığıyla yürütülen tahkim türü olup, yatırım
anlaşmaları ile taraflar, Milletler Ticaret Odası (ICC), Stockholm Ticaret
Odası (SCC), Londra Uluslararası Tahkim Merkezi (LCIA) veya ICSID gibi tahkim
kurumlarının nezdinde çözebilirler. [24] Örneğin, yatırım uyuşmazlığı,
Merkez’de oluşacak hakem heyeti tarafından ve bir merkezin belirtmiş olduğu
kurallar çerçevesinde incelenebileceği gibi UNCITRAL Model kanunu tabi
kılınabilecek ya da ICC tahkim uyarınca çözümlenebilecektir. Bu kapsamda, Yatırım
uyuşmazlıklarında en çok tercih edilen mekanizma ICSID olup, ICSID sözleşmesi
uygulanmaktadır. [25]
Bu
çerçevede incelendiğinde, ICSID tahkim, taraflardan birinin devlet olması ve
devletleri yargılaması bakımından kamusal özellik göstermekte ve diğer tahkim
mekanizmalarından ayrıldığı söylenebilmektedir. ICSID tahkimin ayırt edici
özelliklerinden biri de şeffaf olması, bağımsız olması, yatırım uyuşmazlıkları
için kurulmuş olması ve son olarak icra kabiliyetine haiz olmasıdır. ICSID
Tahkimde, ev sahibi devletin kamu düzeni ve menfaati temel alındığı için
şeffaflaşmanın ön planda olması gerektiği savunulmaktadır. [26] ICSID tahkimi, kuruluş yapısı itibariyle
devletler arasında akdedilmiş bir konvansiyona dayanmaktadır, bu sebeple diğer
yatırım tahkimlerinden farklı olarak ICSID’ e taraf olan her devlette icra
edilebilmektedir. [27]
Nihayetinde, Yabancı yatırımcıların çıkarlarının korunmasının temel amaç olduğu uluslararası yatırım uyuşmazlıklarının çözümünde, yatırım tahkimi yatırımcılara devletin iç hukuk sistemi dışında bağımsız bir yargılama imkânı sunarken, aynı zamanda ev sahibi devletin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirme sorumluluğunu da pekiştirmektedir.
5- Türkiye
ve Türk Yatırımcılarının Rol Aldığı Uluslararası Yatırım Tahkimi Davaları
Türkiye
çok sayıda devletle yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması amacıyla iki
taraflı antlaşmalar akdetmiştir. Türk hukuk sistemi, yatırım tahkimi süreçleri
kapsamına taraf olduğu uluslararası anlaşmalar yoluyla entegre olmuştur. ICSID
nezdinde görülen çeşitli davalarda yer almıştır. Bu örnekler, Türk hukukunun
uluslararası yatırım tahkimiyle etkileşimini ve yabancı yatırımcı ile devlet
arasındaki ilişkinin hukuki olarak güvence altına alındığının önemini ortaya
koymaktadır.
Örnek
bir dava olarak yatırım tahkimi uygulamasına ışık tutan PSEG Global Inc. V. Türkiye
ihtilafı, Türkiye’nin ICSID önünde ilk kez taraf olduğu bir dava olup, Türkiye
uyuşmazlığa konu faaliyetin bir yatırım teşkil etmediğini; yatırım olduğu kabul
edilse dahi söz konusu uyuşmazlığın ilgili yatırımdan doğrudan
kaynaklanmadığını ileri sürerek merkezin yargı yetkisini reddetmiştir. Ancak
tahkim heyeti, bu itirazları kabul etmeyerek, ev sahibi devletin yatırımcıya
karşı adil ve hakkaniyetli davranma yükümlülüğünü ihlal ettiğine hükmetmiş ve
bu nedenle yatırımcı lehine karar vermiştir. [28]
Diğer yandan, Türk yatırımcılar da zaman zaman ev sahibi devletlerle yaşadıkları uyuşmazlıkları uluslararası tahkime taşımaktadır. Yatırım tahkimi alanında önemli örneklerden biri olarak, Karkey Karadeniz v. Pakistan hükümeti arasında görülen ICSID Tahkimi nezdinde görülen uyuşmazlıkta, Pakistan’da ilgili devlet kurumlarının, yatırımcının taraf olduğu sözleşmeden doğan haklarını kamulaştırdığını ve bu suretle Türkiye ile Pakistan arasında akdedilen Yatırım Anlaşması’nın ihlal edildiği iddiası ile yatırım tahkimine başvurmuştur. Tahkim heyeti, yaptığı değerlendirmede Karkey’in yatırımına ilişkin kullanım, faydalanma ve yatırımcının serbestçe transfer etme haklarına yönelik müdahalenin, söz konusu sözleşmeyi geçersiz kılmaya yönelik bir kamulaştırma teşkil ettiğini tespit etmiş ve Pakistan’ının yükümlülüklerini ihlal ettiğine hükmetmiştir. [29]
6- Sonuç
Uluslararası
yatırımların artması ile, yabancı yatırımcılar ve ev sahibi devletlerin
arasında doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yatırım tahkimi, temel başvuru
mekanizması haline gelmiştir. Bu sistem, özellikle Yatırımların Karşılıklı
Korunması ve Teşviki Anlaşmaları aracılığıyla yatırımcılara, ev sahibi
devletlerin kamulaştırma ve ayrımcılık gibi uygulamalarına karşı uluslararası
düzeyde kabul gören bir koruma sağlamaktadır. Bu yönüyle, yatırım tahkimi, özel
hukuk kişilerinin eşit statüde olduğu ticari tahkimden ayrılmaktadır. Ticari
tahkim genellikle iki özel kişi arasında doğan sözleşmesel uyuşmazlıkların
çözümünü hedeflerken, yatırım tahkimi kamu gücü kullanan bir devlet ile yabancı
bir yatırımcı arasındaki ilişkiye dayanmaktadır. Türkiye bu kapsamda, yatırım
tahkiminde hem ev sahibi devlet olarak hem de kendi yatırımcılarının haklarını
korumaktadır. Sonuç olarak yatırım tahkimi, devlet egemenliği ile yatırımcı
hakları arasında hassas bir denge kurarak, hukuki öngörülebilirlik ve
uluslararası yatırım güvenliği açısından hayati bir rol üstlenmektedir.
Av.
Gülçin Kırcı, LLM
Kaynakça:
1. Deniz
Antepoğlu, “Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Uluslararası Tahkim Yoluyla
Çözümü” Yüksek Lisans Tezi, 2021, sayfa 5
2. Ceyla Özkazanç, “Yatırım Tahkiminde Emsal
Karar”, Yüksek Lisans Tezi, Yıl 2019, sayfa 7
3. Deniz Antepoğlu, “Uluslararası Yatırım
Uyuşmazlıklarının Uluslararası Tahkim Yoluyla Çözümü” Yüksek Lisans Tezi, 2021,
sayfa 26
4. Ceyla Özkazanç, “Yatırım Tahkiminde Emsal
Karar”, Yüksek Lisans Tezi, Yıl 2019, sayfa 16
5. Rumeysa Partalcı, “Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması Antlaşmalarında Düzenlenen Adil ve Eşit Davranma
Yükümlülüğü”, Public and Private International Law Bulletin, Volume, 36, Issue,
2, sayda 131
6. Dr. Sedat Çal, “Kamu-Özel Hukuk Sarkacında
Yatırım Tahkimini Düşünmek”, Yıldırım Uler Armağan Kitabı, 2014, sayfa 230
7. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 93
8. Deniz Antepoğlu, “Uluslararası Yatırım
Uyuşmazlıklarının Uluslararası Tahkim Yoluyla Çözümü” Yüksek Lisans Tezi, 2021,
sayfa 87
9. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 103
10. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 95
11. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 139
12. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 142
13. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 120
14. The ICSID Caseload- Statistics Issue 2025-1,
sayfa 7
15. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 132
16. Deniz Antepoğlu, “Uluslararası Yatırım
Uyuşmazlıklarının Uluslararası Tahkim Yoluyla Çözümü” Yüksek Lisans Tezi, 2021,
sayfa 49
17. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 125
18. Hüseyin Zeynep Erden, “Milletlerarası yatırım
hukukunda dolaylı Kamulaştırma”, Doktora Tezi, Yıl 2015, sayfa 391
19. Hüseyin Zeynep Erden, “Milletlerarası yatırım
hukukunda dolaylı Kamulaştırma”, Doktora Tezi, Yıl 2015, sayfa 14
20. Hüseyin Zeynep Erden, “Milletlerarası yatırım
hukukunda dolaylı Kamulaştırma”, Doktora Tezi, Yıl 2015, sayfa 48
21. Hüseyin Zeynep Erden, “Milletlerarası yatırım
hukukunda dolaylı Kamulaştırma”, Doktora Tezi, Yıl 2015, sayfa 57
22. Hüseyin Zeynep Erden, “Milletlerarası yatırım
hukukunda dolaylı Kamulaştırma”, Doktora Tezi, Yıl 2015, sayfa 73
23. Hüseyin Zeynep Erden, “Milletlerarası yatırım
hukukunda dolaylı Kamulaştırma”, Doktora Tezi, Yıl 2015, sayfa 388
24. Deniz Antepoğlu, “Uluslararası Yatırım
Uyuşmazlıklarının Uluslararası Tahkim Yoluyla Çözümü” Yüksek Lisans Tezi, 2021,
sayfa 89
25. Ceyla Özkazanç, “Yatırım Tahkiminde Emsal
Karar”, Yüksek Lisans Tezi, Yıl 2019, sayfa 31
26. Deniz Antepoğlu, “Uluslararası Yatırım
Uyuşmazlıklarının Uluslararası Tahkim Yoluyla Çözümü” Yüksek Lisans Tezi, 2021,
sayfa 90
27. Yard.Doç.Dr. İnci Ataman- Figanmeşe
“Milletlerarası Ticari Tahkim İle Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar”, Public
and Private International Law Bulletin, Volume 31, İssue 1, sayfa 98
28. Mehmet Akif Tunç, “Türkiye’nin Taraf Olduğu
ICSID ve İki Taraflı Yatırımların Korunması ve Teşviki Anlaşmaları Çerçevesinde
Yatırım Uyuşmazlığı Nedir?” , Yüksek Lisans Tezi, 2010, sayfa 124
29. Farruhbek Muminov, “Rus,Çin ve Türk Hukuku
Bakımından Doğrudan Yatırımlardan Doğan Uyuşmazlıkların Çözümü”, Doktora Tezi,
Mayıs 2020, 133