Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

YAPAY ZEKÂ BULUŞLARININ PATENTLENEBİLİRLİĞİ

YAPAY ZEKÂ BULUŞLARININ PATENTLENEBİLİRLİĞİ

Yapay zekâ alanında gerçekleşen teknolojik gelişmelerle birlikte, yapay zekâ, hukukun bütün disiplinlerini etkileyecek bir yazılım sistemi haline gelmiştir. Savunma sanayinde, uzay teknolojisinde kullanılabilen, borsada işlem yapabilen, robotik cihazların çalışmasını sağlayan, fikir üretip icat geliştirebilen ve sağlık sektöründe tedavi geliştirebilen yapay zekâ; fikri mülkiyet hukuku, borçlar hukuku, sözleşme hukuku, ceza hukuku ve patent hukukunun yeniden düzenlenmesi sorununu gündeme getirmiştir.

Patent hukuku, yapay zekâ teknolojisinin fikir üretebilmesinden, eser ortaya çıkarmasından ve nihayetinde hiçbir insan müdahalesi olmaksızın buluş geliştirmesinden etkilenmiş; patent hukukunda sıklıkla kullanılan buluş, buluşçu, buluş basamağı, yenilik gibi kavramların tanımlarının değiştirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünde yapay zekâ teknolojisinin tanımına, işleyiş yöntemlerine ve yapay zekânın robottan farkına değinilecektir. İkinci bölümde, fikri mülkiyet bağlamında patent hakkı, buluş ve buluşçu kavramları incelenecektir. Çalışmanın son bölümünde, yapay zekânın buluşlarının patentlenebilirliği ve patent hukuku kapsamında buluşçu ve patent hakkı sahibi olup olamayacağı değerlendirilecektir.

I- YAPAY ZEKÂ TEKNOLOJİSİ

1.1. Yapay Zekânın Tanımı

Çeşitli şekillerde karşımıza çıkarak günlük hayatımızda yer edinen yapay zekâ, henüz herhangi bir yasal düzenleme ile tanımlanmamıştır. İlk defa yapay zekâ kavramını ortaya atan Amerikalı bilgisayar bilimci John McCarthy, yapay zekâ kavramını başta akıllı bilgisayar programları olmak üzere akıllı makineler yapma bilimi ve mühendisliği olarak tanımlamıştır. [1]

Yapay zekâ, en genel anlamda, algılama, öğrenme, geliştirme, yaratıcılık, iletişim kurma, karar verme, sonuç çıkarma gibi normalde insan zekâsını gerektiren işlevleri yerine getirebilen sistemler olarak tanımlanabilir. [2]

Teknolojik gelişmeler, yapay zekâ kavramını da değiştirebileceğinden yapay zekânın kesin bir tanımını yapmak güçtür. Hukuki düzenlemelerde yapay zekânın kesin tanımının yapılmamış olmasında fayda vardır. Zira, kanun koyucunun yapacağı tanım, hızla gelişen yapay zekâ teknolojisi karşısında güncelliğini yitirerek yetersiz kalacaktır. Yukarıda yer verilen tanımlardan hareketle; insan müdahalesi olmadan, insanların doğuştan sahip oldukları zekâ ile çözdükleri problemleri çözme becerisini gösteren ve zekâ örneği sunan makinelerin yapay zekâya sahip olduğu kabul edilecektir.        

1.2. Yapay Zekânın İşleyiş Yöntemleri

Yapay zekâ, temelde iki tip öğrenme yöntemi kullanmaktadır. Bunlar, makine öğrenimi ve derin öğrenmedir.

Makine öğrenmesi, yapay zekâ yazılımlarının kodlama evresinde her şeyin yazılıma öğretilmeyerek yazılımın kendi kendine öğrenmesini amaçlar. Hafızasında yer alan verileri ayrıştırıp sınıflandıran ve kullanan makine, sonuç çıkaracak, yeni bilgi öğrenecek ve bunları hafızasına dahil edecek sisteme sahiptir. Çevrimiçi müzik uygulamalarında kullanılan otomatik öneri özelliği makine öğrenmesi sistemlerine örnek olarak gösterilebilir. Müzik dinleme uygulamasını kullanırken yazılım başlangıçta sizin seçtiğiniz müzikleri, hangi saatte hangi müzikleri tercih ettiğinizi öğrenir. İlerleyen dönemlerde sizin daha önceden yaptığınız seçimleri hatırlayarak size beğendiğiniz türde müzikleri önerir. [3]

Yapay zekâ altında yer alan bir diğer öğrenme yöntemi olan derin öğrenme, makine öğreniminin içinde doğmuştur ve daha karmaşık bir yapıya ve hesaplama yöntemine sahiptir. Derin öğrenme sistemi, aynı anda birçok yapay zekâ algoritmasının çalışmasına izin verdiğinden çok daha hızlı işlem yapabilmekte ve birden fazla yöntemi aynı anda kullanabilmektedir.

Derin öğrenmenin makine öğrenmesi ile farkını bir örnekle açıklayabiliriz. Son dönemde adını sıklıkla duyduğumuz bir akıllı ev modelini düşünelim. Bu evde de ışıkların tamamı makine öğrenmesi ile desteklenmiş bir yapay zekâya sahip olsun. Yapay zekâ, sizin ışıkları açtığınız saatleri zaman içinde öğrenip artık her o saat geldiğinde ışıkları açabilir. Ya da sesinizle komut verilmesi önceden programlanıp ‘ışığı aç’ dediğiniz zamanda ışıkların açılmasını sağlar. Sesin geldiği odayı algılayıp oradaki ışığı açmayı da öğrenebilir. Derin öğrenme yöntemi ise durumu bundan bir adım öteye taşımaktadır. Işığın açılması gereken saatleri öğrenebilir, eğer yeterli sensörlere sahipse sizin uyuduğunuzu fark edip ışıkları herhangi bir komut olmadan kapatabilir (hatta ışıkların açık olması gereken saat dilimi içerisinde olsanız bile), ‘ışığı aç’ yerine daha önceden tanımlı olmayan ‘burası karanlık’ veya ‘ışık nereden açılıyor’ gibi ifadelerinizi anlayıp yine ışıkları açabilir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi makine öğrenmesi sadece bir hayat asistanı gibi çalışır ve size yardımcı olmaya çalışır. Ancak derin öğrenme sistemi aynı insan beyni gibi çalışır ve sorunu anlar ardından çözümü uygular. [4]      

1.3. Yapay Zekânın Robottan Farkı

Fiziksel olarak algılanabilen cisimler olan robotlar, hareket edebilen otonom veya yarı otonom makineler olarak tanımlanabilir. Ancak yapay zekâ, bir cisim olmamakla birlikte, kodlardan oluşan bir yazılımdır. Yazılım veya bilgisayar programı niteliğinde olan yapay zekâ; telefon, bilgisayar, sensör veya kendisinin çalışması için dizayn edilmiş bir robotta çalışabilir. Dolayısıyla, yapay zekânın vücut bulmuş halinin her zaman robot olduğu söz konusu olmamakla birlikte, her robotun yapay zekâya sahip olması zorunlu değildir.

II- PATENT HUKUKUNA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR

2.1. Fikri Mülkiyet Bağlamında Patent Hakkı

Fikri mülkiyet hukuku, insanın fikri çaba ve zekâsından doğan ürünlerin üzerindeki maddi ve manevi hakları ele almaktadır. İnsan faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan ürünler telif hakları alanına ilişkin olabileceği gibi sınai haklara ilişkin de olabilmektedir. Bu ürünlerin korunması gerekliliği hukuki koruma çeşitlerini ortaya çıkarmıştır. Patent ise; marka, faydalı model, tasarım gibi sınai mülkiyet olarak ele alınan bir koruma çeşidi olup fikri mülkiyet hukukunun dallarından biri olarak yer almaktadır.

Patent hakkı, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda düzenlenmiştir. 6769 sayılı Kanunun 82. maddesi;

‘’Teknolojinin her alanındaki buluşlara yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patent verilir.’’ hükmünü içermektedir.

Görüldüğü üzere, patent koruması, dünya çapında yeni olan, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilen buluşlara sağlanan bir koruma olup, patent; hem buluş üzerinde inhisari kullanma yetkisi sağlayan mutlak hakkı hem de bu hakkı kanıtlayan belgeyi ifade eder. Patent hakkı ile piyasada rekabeti kolaylaştırma, toplumsal refahın arttırılması, buluş geliştirmeyi teşvik ve yeni buluşların önünün açılması amaçlanmaktadır.      

2.2. Buluş ve Buluşçu Kavramları

2.2.1. Buluş Kavramı

“Buluş” kavramının hukuk dünyasında yansımalarına esneklik sağlamak adına birçok hukuk düzeninde buluş kavramının tanımlanmayıp bunun yerine patent hukuku kapsamında buluş kavramına girmeyen durumların sıralandığı görülmektedir. Nitekim buluş kavramı Türk hukukunda da herhangi bir kanunda tanımlanmadığı için hukuki bir kavram değildir. [5] Ancak, yukarıda yer verdiğimiz 6769 sayılı Kanunun 82. Maddesinde patentlenebilirlik şartları düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, bir buluşun patent hukukuna konu olabilmesi ve patent korumasından yararlanabilmesi için, üç kriteri karşılaması gerekmektedir. Bunlar; yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uyarlanabilirliktir.

Patent korumasından yaralanmak isteyen buluşların yeni olması gerekmekte olup yenilik, 6769 sayılı Kanunun 83. maddesinde düzenlenmiştir:

‘’MADDE 83- (1) Tekniğin bilinen durumuna dâhil olmayan buluşun yeni olduğu kabul edilir.

(2) Tekniğin bilinen durumu, başvuru tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde, yazılı veya sözlü tanıtım yoluyla ortaya konulmuş veya kullanım ya da başka herhangi bir biçimde açıklanmış olan toplumca erişilebilir her şeyi kapsar.’’

Yenilik özelliğini içeren buluşun, ilgili olduğu teknik alanda uzman bir kişiye aşikâr olmaması buluşun buluş basamağını içerdiği kabul edilir (6769 sayılı Kanun m. 83/4). Uzman kişi ile kastedilen patent koruması istenen buluşun teknik alanında meslek erbabı (skilled person/expert) olan kişidir. [6]

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, yenilik ve buluş basamağı koşullarını sağlayan buluşun patent korumasından faydalanabilmesi için uygulanabilir/kullanılabilir şartını da aramaktadır. Anılan kanunun 83/6. Maddesine göre;

‘’Buluş, tarım dâhil sanayinin herhangi bir dalında üretilebilir veya kullanılabilir nitelikteyse, sanayiye uygulanabilir olduğu kabul edilir.’’

2.2.2. Buluşçu Kavramı

Birçok hukuk sisteminde benimsenen ‘’gerçek hak sahipliği’’ ilkesine göre, fikri ürünü geliştiren veya ortaya koyan kimse o fikri ürünün sahibi olarak kabul edilmektedir. Fikri mülkiyet hukukunda yer alan bu ilke sınai mülkiyet hukukunda da geçerlidir. Nitekim, 6769 sayılı Sına Mülkiyet Kanununun 109. maddesi incelendiğinde;

‘’MADDE 109- (1) Patent isteme hakkı, buluşu yapana veya onun haleflerine ait olup bu hakkın başkalarına devri mümkündür.’’

kişi odaklı hak sahipliğinin benimsendiği ve öncelikle buluşçuların patent sahibi olarak kabul edildiği görülecektir. Ayrıca Avrupa Patent Sözleşmesi (EPC)’nin 60. maddesinde, bir Avrupa patentinin hakkının buluşçuya veya haleflerine ait olduğu düzenlenmiş; Amerikan Patent Kanununun 101. maddesinde, ‘’Her kim yeni ve faydalı bir işlem, makine, imalat (…) ortaya koyarsa bu kanunda sayılan şart ve gerekliliklere tabi olarak patent alabilir.’’ hükmü yer almıştır.

Sınai Mülkiyet Kanunu’nda ve genel olarak sınai mülkiyette hak sahipliği konularını içeren diğer düzenlemelerde buluşçu daima insan olarak ele alınmıştır. Bütün bu düzenlemelerde patent hakkının verilmesi, korunması, kullanılması, tecavüz ve gasp konuları, patentin devri gibi işlemler daima insan odaklı yaklaşımlarla ele alınmıştır.

III- YAPAY ZEKÂNIN BULUŞLARININ PATENTLENEBİLİRLİĞİ

3.1. Yapay Zekâ Teknolojilerinin Ortaya Koyduğu Ürünlerin Buluş Sayılabilmesi

Yapay zekânın ürettiği ürünlerin Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında etkilerini incelerken öncelikle bu ürünlerin buluş sayılıp sayılamayacağının incelenmesi gerekmektedir. Patent korumasına sahip olabilecek bütün buluşlarda olması gerektiği gibi yapay zekânın geliştirdiği buluşların da yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması gerekmektedir. Yukarıda yapılan bütün açıklamalar yapay zekânın geliştireceği ürünler için de geçerlidir. Aksi halde ortada patentlenebilir bir buluş da olmayacaktır.

Yapay zekâlar programlanmasa dahi var olmayan yani patent hukuku açısından yeni olan şeyler geliştirebilir. Yapay zekâlar bu özellikleri sayesinde bir ürünün buluş sayılabilmesi için gerekli olan yenilik şartını insanlardan çok daha kolay ve hızlı şekilde yerine getirebilir. Örneğin yeni bir ilaç geliştirmesi için tasarlanan yapay zekâ, internette o ilaç türü hakkında yer alan bütün bilgileri, bugüne kadar verilmiş bütün patentleri, patent başvurularını, o ilacı konu eden bütün tıp kitaplarını belki de birkaç gün içerisinde işleyebilecek ve böylece geliştirdiği ürünün yeni olup olmadığına da hızlıca karar verebilecektir. Bu durum aynı zamanda yeni bir ürün geliştirme hedefine yönelik çalışan bir yapay zekânın geliştirdiği ürünlerin patent değerlendirmesinde yenilik basamağını daima geçecekleri anlamına da gelmektedir. [7]

3.2. Yapay Zekânın Buluşçu Sayılabilmesi

Yaratıcılığın merkezde olduğu yapay zekâ endüstrisinde geliştirilen yazılımlar, buluşların patentlenebilmesi için buluşçularının gerçek kişi olması gerekip gerekmediği ve buna bağlı olarak söz konusu buluşların patent korumasından yararlanıp yararlanmayacağı sorularının doğmasına sebep olmaktadır.

Yukarıda da değinildiği üzere bir buluşun patent korumasından yararlanabilmesi için yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması gerekir. Görüldüğü üzere, bu kriterler arasında buluşçunun gerçek kişi olması kriteri bulunmamaktadır. Buna göre yeni, buluş basamağı içeren ve sanayiye uygulanabilen bir buluşun yapay zekâ tarafından ortaya konulmasıyla söz konusu buluşun patentlenmesi gerekeceği söylenebilir. Buna karşın, insan zekâsı ürünü olmanın patentlenebilirlik şartı olarak öngörülmemesinin sebebi; kanun koyucunun yapay zekânın buluşçuluğunu kabul etmesi değil, yine söz konusu düzenlemeler kaleme alınırken yapay zekânın buluşçuluğunun bir ihtimal olarak dahi düşünülmemiş olmasıdır. [8]

Yapay zekâların patent hukukuna etkilerine ilişkin sorunların ortadan kaldırılması amacıyla, yapay zekâların kişiliğine yönelik çözümler geliştirilmekte; haklarının belirlenmesi ve buluşçu sayılabilmesi için hukuki düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak, yapay zekâların ortaya koyduğu ürünlerde hak sahipliği sorunu, patent hukukunda önemli değişiklikler yapılmasını gerektirecektir. Zira, yapay zekânın geliştirdiği buluşlarda yazılımcı, şirket sahibi, veri sağlayıcısı, yapay zekâyı kullanan operatör gibi birçok özne patent hakkı iddia edebilecektir.

IV- SONUÇ

Patent hukukuna ilişkin mevcut yasal düzenlemeler incelendiğinde, buluşun insan zihninin ürünü olduğunun ve buluşçunun gerçek kişi olduğunun varsayıldığı görülmektedir. Ancak hızla gelişen yapay zekâ teknolojisi ile birlikte dünyanın köklü bir değişime ayak uydurma zorunluluğu doğmuş, mevcut kurallar yetersiz kalmıştır.

Fikri mülkiyet hukukunun yeniliği koruma ve teşvik etme misyonları göz önünde bulundurulduğunda; yapay zekâ teknolojilerinin gelişimini teşvik edecek ve bu teknolojiden fayda sağlanacak şekilde fikri mülkiyet hukuku sisteminin düzenlenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, öncelikle yapay zekânın kişiliğine ilişkin düzenlemeler yapılmalı, ardından yapay zekâ teknolojisi tarafından geliştirilen buluşlara patent verilip verilmeyeceğine, yapay zekâların insanlar ile birlikte geliştirdikleri buluşlarda patent hakkı sahibinin kim olacağına ilişkin düzenlemeler yapılmalıdır.

Stj. Av. Anıl Sağlam

 

Kaynakça:

1.McCarthy John, What is Artificial Intelligence? Kaynak:http://jmc.stanford.edu/articles/whatisai.html

2.Yanisky-Ravid, s. 673; B. J. Copeland, “Artificial Intelligence”, https://www.britannica.com/technology/artificial-intelligence

3. GROSSFELD, Brett. 2020. Deep Learning vs Machine Learning: A Simple Way to Understand the Difference

4. İbrahim Berat Nemutlu, Yapay Zekânın Patent Hukukuna Etkileri (Ankara: Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2021) s. 20

5. Anıl Sena Bayındır, Yapay Zekâ Teknolojilerinin Ortaya Koyduğu Buluşların Patentlenebilirliği (Ankara: İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2022) s. 50 

 6. SULUK, Cahit, KARASU, Rauf, NAL, Temel. 2019. Fikri Mülkiyet Hukuku  

7. İbrahim Berat Nemutlu, Yapay Zekânın Patent Hukukuna Etkileri (Ankara: Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2021) s. 57

8. BOZKURT YÜKSEL, Armağan Ebru. 2020. Buluşçu Yapay Zekâ

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN