A. Genel
Olarak Avukatın Vekalet Ücreti
1136
sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/1 maddesine göre avukatlık ücreti, avukatın
hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder. Buna göre
avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığıdır. Avukat, karşılıksız
hukuki yardımda bulunamaz. Avukatın
hukuki yardımda bulunma, hukuki yardımın muhatabı kişinin ise bu hizmetin
karşılığı olarak belli bir meblağı veya değeri avukata verme yükümlülüğü
vardır. Avukatlık ücreti, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme niteliğindeki
avukatlık sözleşmesinin bir edimidir. [1] Dava konusuna bakılmaksızın avukatın
müvekkiline verdiği hizmet karşılığında almaya hak kazandığı ücrettir. Buna
göre, avukat ile müvekkil arasında bir yazılı sözleşme olup olmaması bir önem
arz etmez, yapılan sözleşmede avukatlık ücreti kararlaştırılmamış dahi
olabilir. Müvekkil ve avukat arasındaki sözleşmenin hükümsüzlüğü
değerlendirilmeksizin avukat her zaman avukatlık ücretine hak kazanır. Avukatlık
Kanunu’nun 163. Maddesinde avukatlık sözleşmesinin kapsamı düzenlenmektedir. Bu
maddeye göre,
“Avukatlık
sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî
yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir...”
Avukatlık
ücreti ise aynı kanunun 164. Maddesinde düzenlenmektedir. Bu kanun hükmüne göre
avukatın vekalet ücreti sözleşmede belirtilmemesi halinde ve bununla beraber
yüzdelik dilim bakımından hangi aralıkta elde edilecek olduğu düzenlenmektedir.
Avukatlık Kanunu madde 164 uyarınca,
“Avukatlık
ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade
eder.
Yüzde yirmi
beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir
yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
…
Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır…” şeklinde düzenlenmiştir.
B. Avukatlık Vekalet
Ücretinin Ne Zaman Ki Kur Üzerinden Belirleneceği Esası
Yukarıda
Avukatlık Kanunu uyarınca avukatlık sözleşmesinin tanımı ve avukatlık ücretinin
nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir.
Ancak
problem şöyle karşımıza çıkmaktadır. Avukatın yabancı para karşılığı bir
alacakla ilgili olarak yapmış olduğu icra takibinde, alacağın icra dosyasına
girmesi ile, müvekkilin paranın tamamını alması durumunda avukatın vekalet
ücreti ne olacaktır?
Avukatla müvekkili
arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı durumlarda, avukatın akdi vekâlet
ücretinin yargı yolu ile saptanması gerekmektedir. İşte bu dava nedeniyle,
avukatın akdi vekâlet ücretine ilişkin yargılama aşamasında, yargı, avukatın
ücretini, icra takibinin başladığı tarihteki kur üzerinden değerlendirmektedir.
İcra takibinin yıllar sürdüğü durumlar uygulamada fazlasıyla karşımıza
çıkmaktadır.
Bu
nedenle, örnek olarak yıllar süren davalarda avukat için hesaplanan bu vekâlet
ücreti ile tahsil edilen para karşılaştırıldığında, verilen emek ile bağdaşmayan
bir ücret alacağı ortaya çıkmaktadır. Özellikle günümüzde Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik istikrarsızlık ve yüksek enflasyon
sebebiyle Türk lirası her geçen gün yabancı paralar karşısında değer
kaybetmektedir. 2013 yılında 1 dolar 2 TL’ye karşılık gelirken 2023 yılında 1
dolar 27,80 TL’ye karşılık gelmektedir. İstatistiksel olarak da görüldüğü üzere
ekonominin bu halli kötü olması avukatın vekalet ücretini fazlasıyla
etkilemekte ve emeklerinin karşılığını tam anlamıyla alamamasını sağlamaktadır.
Bu durum tartışmanın çıkış noktası hangi günün kur değerinden vekalet ücretinin
hesaplanacağı olacaktır. Eğer davanın açıldığı tarihteki kur değeri esas
alınacaksa görünen o ki avukatlar ekonominin stabil olmaması sebebiyle uzun sürebilecek
davalarda mağdur olacaklardır. Hakkaniyete uygun bir düzenleme getirilerek
davanın kesin karara bağlandığı andaki kur değerinden avukatlık vekalet
ücretinin belirlenmesi hukukun temel ilkeleri göz önünde bulundurulduğunda çok
daha doğru olacaktır.
Yargıtay’ın
2021/4522 esas sayılı 09.12.2021 tarihli kararında,
“Davacı;
davalıya elden nakit borç para verip karşılığında senet aldığını, senedin
vadesinde ödenmediğini, alacağının tahsili için icra takibi başlattığını,
davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki
itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
…
Mahkemece,
hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi
itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden Türk
lirası karşılığı esas alınarak davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi
gerekirken, bu kurala uyulmadan yapılan vekalet ücreti hesabı doğru olmayıp
bozmayı gerektirir…”
şeklinde
hüküm kurulmuştur. [2]
Bunun
yanı sıra yine emsal karar niteliğinde olan Yargıtay’ın 2015/10710 esas sayılı 03.03.2016
tarihli kararında,
Davacı
vekili; müvekkilinin, satım sözleşmesinden kaynaklanan iki adet faturaya dayalı
alacağının tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibinin, davalının
haksız itirazı ile durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile icra
takibinin devamına ve davalı aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilmesini
talep vedava etmiştir.
…
Hükümde
tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibarıyla TCMB
efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı üzerinden nispi
vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, bu kurala uyulmadan yapılan
vekalet ücreti hesabı doğru olmamıştır.” [3] şeklinde
hüküm kurulmuştur.
Son olarak
Yargıtay’ın 2019/3473 esas sayılı 25.02.2020 tarihli kararında da;
“Davacı
vekili, müvekkilinin Almanya'da iken yatan primlerini sigorta kurumundan
isteyerek davalının ... Şubesine yatırılmasını talep ettiğini, bankaya yaptığı
müracaatlarda paranın gönderilmediği yönünde yanıt aldığını, ancak Almanya
Emeklilik Sigortası'nın 18.10.1984 tarihinde 24.620,83 DM'nin ... Şubesine
yatırıldığını belirttiğini, müvekkilinin böyle bir parayı çekmediğini ileri
sürerek 24.620,83 DM'nin havale tarihi olan 18.10.1984 tarihinden itibaren
işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava
etmiştir. Davacı vekili 28.10.2010 tarihli dilekçesi ile talebini düzelterek
26.867,49 TL'nin 18.10.1984 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka
mevduat faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
…
Dava
konusu alacak yabancı para cinsinden olup, bozma gereğince 16.390.66 Euro
işlemiş faiz ve 12.588.43 Euro ana para olmak üzere toplam 28.979.09 Euro
alacağa hükmedilmiştir. Davacı yararına hükmedilecek nisbi vekalet ücreti ile
nisbi karar ve ilam harcının yabancı paranın dava tarihindeki kur üzerinden
karar tarihindeki tarifeye göre hükmolunması gerekirken yazılı şekilde vekalet
ücretine ve nisbi karar harcına hükmedilmesi isabetli görülmemiş, bozmayı
gerektirmiş…” [4]
denilerek
yine vekalet ücretinin karar tarihindeki satış kuru üzerinden hesaplanması
gerektiği belirtilmiştir.
Bu konu
açısından görüş, Yargıtay kararlarında olduğu gibi karar tarihindeki kurun esas
alınması gerektiğine dairdir. Ancak durumu bir diğer açıdan ele alıp Avukatlık
Kanunu madde 164’ü lafzi açıdan yorumlarsak; müddeabih (dava ile istenilen şey),
davanın açılmasında, davanın değerini belirten kavram olup ilamın
kesinleşmesinde kullanılması hukuki açıdan doğru olmamaktadır.
Bununla
beraber, davanın tamamen ya da kısmen reddini sağlayan yani aldığı işi tamamen
ya da kısmen başarı ile sonuçlandıran davalı cezalandırılacak ve ona kısmi
ödemede bulunulacak ya da hiç ödeme yapılmayacak, yasanın emredici hükmü
nedeniyle, asgari ücret tarifesinin uygulanması ile yetinilecektir.
Bunun
yanı sıra, avukatlık sözleşmesi ile kabul edilen işlerde, diğer vekâlet akdine
tabi işlerde olduğu gibi, sonucunun garanti edilmesi beklenilmemektedir. Aksine
davranış, vekâlet akdinin yapısına aykırıdır. Hâlbuki maddenin “davanın
kazanılan bölümü” ve “ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabih” kavramlarına
dayalı olarak oluşturulması hem sözcük hem de akdin yapısı yönünden hatalı bir
seçimdir çünkü bu cümle yapısıyla sonucun garanti edildiği izlenimi kanun
koyucu tarafından yaratılmaktadır [5].
Genel olarak toplamak gerekirse, kanunun hatalı kelime tercihleri sebebiyle ve bir netlik sağlanamaması dolayısıyla avukatlık vekalet ücretinin yabancı paranın devreye girdiği hallerde avukatlar açısından mağduriyet yarattığı, bu sebeple bir an önce düzeltilmesi gerektiği gözler önündedir.
SONUÇ
Yukarıda
detaylıca açıklanan hususlar çerçevesinde; kanun amaca uygun mu yoksa lafzına
göre mi yorumlanacağı bir sorun yaratmaktadır. Eğer hükmü lafzına göre
yorumlarsak yukarıda da açıkladığım üzere avukat hakkaniyete uygun olmayarak
aslında en temelde Avukatlık Kanun’unda belirtilen, emeğinin karşılığını alma
esasına da uymayarak davanın açıldığı tarihteki kur üzerinden vekalet ücretine
tabi olacak ve bu değişken ekonomideki enflasyondan etkilenerek hak ettiği
ücretin çok daha altında bir ücret almak zorunda olacaktır. Fakat eğer kanunu
amacına göre yorumlarsak, avukatlık ücretinin davanın değil kararın
kesinleştiği tarihteki kurdan belirlenmesi çok daha adaletli ve hakkaniyetli
olacaktır.
Stj. Av.
Mustafa Emre Batmaz
Kaynakça:
1. Ağar, Serkan, “Yasal Vekalet Ücretinin Hukuki
Niteliği ve KDV Karşısındaki Durumu” Sf. 393
2. Yargıtay 3. HD., 09.12.2021 tarihli
E. 2021/4522 K. 2021/12777 sayılı ilamı
3. Yargıtay 19. HD., 03.03.2016
tarihli E. 2015/10710 K. 2016/3724 sayılı ilamı
4. Yargıtay
11. HD., 25.02.2020 tarihli E. 2019/3473 K. 2020/2039 sayılı ilamı
5.Dedeağaç,
Ender, “Yabancı
Para ile Değerlendirilen Uyuşmazlıklarda Avukatlık Kanunu’nun 164. Maddesine
Göre “Akdi Vekâlet Ücreti”