Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ULUSLARARASI ANDLAŞMALARIN YAPILIŞ USULÜ VE YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ SÜRECİ

ULUSLARARASI ANDLAŞMALARIN YAPILIŞ USULÜ VE YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ SÜRECİ

  1.   ULUSLARARASI ANDLAŞMALARIN YAPILIŞ USULÜ

 

       1.1.    Genel Olarak

 22 Mayıs 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin tarafı olan devletler bu sözleşmeyi uluslararası hukuk kaynağı olarak kabul etmektedirler. Bu sözleşmenin 1. maddesinde sözleşmenin kapsamı ve 2. maddesinde ise sözleşmenin uygulanması bakımından terimlerin tanımı yapılmıştır. Türkiye’nin taraf olmadığı Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi “andlaşma” kavramının tanımını vermekte ve günümüzde örf ve âdet değeri kazanmış olan bu konudaki kurallar belirlenmektedir [1].

VAHS’nin 2. maddesi uluslararası kanun yapımında klasik bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu düzenleme şekli olduğu kadar maddi amaca da hizmet etmektedir. Maddenin içeriğinde ilk olarak sözleşmenin anlamı ve taraflar arasındaki ortak terimler açıklanmaktadır. Ayrıca sözleşme hükmünde yapılan tanımların sözleşmenin konu bakımından uygulanmasına ilişkin kapsamını da belirlemektedir.

Uluslararası andlaşmaların yapılış ve yürürlük aşamasında öncelikle bir metnin hazırlanması sonrasında bu metnin onaylanması gerekmektedir. Ayrıca metni onaylayacak kişilerin yetkilisinin araştırılması gerekmektedir. Bilindiği üzere yetkili olmayan kişiler tarafından onaylanan antlaşmalar kural olarak o devleti bağlamamaktadır. Metni onaylayacak kişiler yetkili ise, bu kişiler tarafından verilen onayla ve aranan diğer şartların tamamlanması ile adlaşma yürürlüğe girmiş olmaktadır.

 

            1.2.      Uluslararası Andlaşmaların Tanımı

 Yukarıda açıklamış olduğumuz üzere, andlaşma kavramının tanımı VAHS’de yapılmıştır. Buna göre andlaşma, uluslararası hukukun kendilerine bu alanda yetki tanıdığı kişiler arasında, uluslararası hukuka uygun bir şekilde, hak ve yükümlülükler doğuran, bunları değiştiren ya da sona erdiren yazılı irade uyuşması şeklinde tanımlanmaktadır [2].

           1.3.      Uluslararası Andlaşmaların Yapılışı

 Bir metnin uluslararası adlaşma olarak nitelendirilmesi için gerekli unsur andlaşma taraflarının uluslararası hukuk kişisi olması ve andlaşmanın uluslararası düzeyde sonuç doğuracak yeterlilikte olmasıdır [3]. Bu özellikleri ve şartları taşıyan metinler uluslararası andlaşma olarak kabul edilir [4]. Bu sebeple de her adı uluslararası andlaşma olan metnin uluslararası andlaşma olmadığı ancak gerekli ve yeterli şartları taşıması koşulu ile uluslararası andlaşma nitelinde olabileceği açıktır.

VAHS’nin 2. maddesinde devletlerarasında akdedilen ve uluslararası bağlayıcılığı olan andlaşmalar açısından uygulanacağı belirtilmiştir [5]. VAHS’nin 2. maddesinde yapılan tanımlar sadece bu sözleşmedeki terimlerin tanımlarına ilişkindir. Bu ifadeler genelleme içermemektedir. Ancak diğer uluslararası belgelerde, VAHS’nin 2. maddesi vurgulanan terimlerden bahsettiğinde, örneğin Uluslararası Adalet Divanı Tüzüğü Madde 36 ("anlaşmalar") veya Avrupa Birliği'nin İşleyişine İlişkin Antlaşma Madde 220 ("uluslararası kuruluşlar"), bu terimlerin anlamı sadece o sözleşmenin amacı ve kurallarıyla ilgili olarak bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Bu genel kural, söz konusu enstrümanların taraflarının veya ihtilaf çözüm organlarının, belirli terimlerin mutat şekilde anlaşıldığının belgelendirilmesi için VAHS’nin 2 sayılı maddesini yürürlüğe koymasını engellememektedir [6].

VAHS’nin 2. maddesinde bahsedilen bu özelliklere haiz bir metnin uluslararası bir andlaşma olması için birtakım aşamaları tamamlaması gerekmektedir. Uygulamada andlaşma taraf devlet sayısında veya andlaşmanın içeriğinde farklılıklar bulunsa da her uluslararası andlaşma bir takım ön görüşme ve hazırlık aşamalarından geçerek son şeklini almaktadır. Bu sebeple de uluslararası hukukta andlaşmanın yapılmasına ilişkin kullanılan terimin en geniş anlamı, andlaşma metninin oluşturulup resmileştirmesi ve andlaşmanın bağlayıcılık kazanması neticesinde etkisini doğurmaya başlaması için gereli tüm işlemlerin yapılmasıdır [7].

 

          1.3.1. Uluslararası Andlaşma Metninin Kabulü ve Onaylanması

 Uluslararası andlaşma metninin kabulü ve onaylanması için öncellikle metnin oluşumunda ve onaylanmasında devleti temsil eden kişilerin yetkili olması gerekmektir. Bu başlık altında andlaşma yapmaya yetkili kişilerin kim olduğunu ve andlaşma metninin hazırlanması aşaması ile resmilik kazanması aşamasına değineceğim.

          1.3.1.1.  Andlaşma Yapmaya Yetkili Kişiler

Temsil ettikleri uluslararası hukuk kişisinin bir devlet ya da uluslararası örgüt olmasına göre değişiklik göstermektedir.

Uluslararası hukukta gerek örf ve âdet hukuk kurallarına göre gerekse VAHS’in 7. maddesinde yetkili devlet temsilcileri görevleri nedeniyle hiçbir özel yetki almaları gerekmeyen kişiler ile bir yetki belgesi ile yetkili kılınan kişiler olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

 Hiçbir yetki belgesine gerek kalmayan kişiler hiçbir yetki belgesi göstermeden devleti doğrudan temsil yetkisine sahiptirler. Bu kişiler de kendi içinde genel olarak andlaşma görüşmelerinde ve metnin kabulünde yetkili kişiler ile bu amaçla devletleri adına yalnızca temsilci olarak atandıkları devlet ya da uluslararası örgüt karşısında yetkili kılınmış kişiler olmak üzere ikiye ayrılmaktadırlar. Genel olarak yetkili kılınan kişiler Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı ve Dış İşleri Bakanı olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

Sadece devleti temsil etme amacıyla temsilci olarak atandıkları devlet ya da uluslararası örgüt karşısında yetkili kılınmış kişiler ise devlet nezdinde ve uluslararası örgüt nezdinde atanan diplomatik misyon şefidir. Bu devlet yetkilileri dışında ilgili devletlerarasındaki uygulamadan ya da daha başka verilerden herhangi bir yetki belgesine gerek kalmadan andlaşma görüşmeleri yapmaya ve andlaşma görüşmelerine katılıp görüşme yapmaya ve andlaşma metnini kabul ederek onaylamaya yetkili olduğu anlaşılan kişiler de uluslararası hukukta yetkili kabul edilmektedirler [8].

VAHS’in 8. maddesinde yukarıda sayılan kişiler dışında ya da söz konusu belirtilen koşullara uymayan bir kişinin andlaşmanın görüşülmesi ve kabulü konusunda yapacağı işlemlerinin hiçbir hukuksal değerinin olmadığını yani devleti bağlamayacağı belirtilmektedir. Ancak andlaşmayı kabul eden yetkisiz kişinin işlemini devlet kabul eder ise bu durumda bu kişinin yapmış olduğu işlem de geçerli sayılacaktır. Burada aslında devlet bu kişinin yaptığı işleme sonradan icazet vermektedir [9].  Bu icazet ile işlem ilk yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanmaktadır.

Bir uluslararası örgüt adına andlaşma yapmaya yetkili kılınan kişiler ise herhangi bir yetki belgesine gerek kalmadan bir uluslararası örgütü temsil ettiği kabul edilen kişiler ile yetki belgesi ile yetkilendirilen kişiler şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Genellikle bir uluslararası örgütün en yüksek dereceli görevlisi olan genel sekreter ve genel sekreter yardımcılarının herhangi bir yetki belgesine gerek kalmadan andlaşma görüşmelerinde örgütleri temsil edebildikleri kabul edilmektedir [10]. Yetki belgesi verilmesi gereken durumlarda ise bu yetkinin de devleti temsil yetkisinde aranan gibi yetkiyi vermeye sahip organ ya da kişilerce verilmesi gerekmektedir.

 

              1.3.1.2.   Andlaşmanın Görüşülmesi ve Andlaşma Metninin Hazırlanması

 

 Uluslararası örf ve âdet hukukunda devletlerarası uygulamaların devletin sadece dış ilişkileri yönetmekle ve yürütmekle görevli ve bu konuda tam yetkili kılınmış organlarının eylemlerinden değil, ancak sınırlı yetkili organının eylemlerinden kaynaklanması mümkündür. Bazen bu durum uluslararası andlaşmalar bakımından da geçerli olmaktadır. Bu kapsamda uluslararası andlaşmaların kabul edilmesinde dış ilişkiler kaynaklı görevleri dolayısıyla doğrudan andlaşma yapma yetkisine sahip olan devlet, hükümet başkanları ve diş işleri bakanlarının yanında yetkileri sınırlı şekilde yetki verilmiş diplomatik ve konsüler temsilciler de rol oynayabilmektedir [11].

Uluslararası andlaşma metninin ön hazırlık aşaması andlaşmaya taraf devletler arasındaki ikili ve çok taraflı görüşmelerden oluşmaktadır. Bu aşama yukarıda açıkladığımız üzere devletleri temsilen hazır bulunan temsilciler ya da temsil konusunda yetkili kılınan devlet görevlileri arasında yapılan görüşmeler sonucunda tamamlanmaktadır. Çok taraflı ve geniş kapsamlı andlaşmalar bakımından görüşmeler diplomatik kongre veya konferans şeklinde gerçekleşebilir. Eğer çalışmalar ve görüşmeler sonucunda andlaşma hükümlerinin benimsenmesi konusunda olumlu bir çoğunluk görüşü söz konusuysa adlaşma metni kabul edilmekte ve metin resmiyet kazanmaktadır [12]. Ancak bunun için önceden yazılmış olması gerekmektedir. Henüz metin yazılmamış ise öncelikle andlaşmanın konusunun ve amacının belirlenmesine ilişkin ön görüşmelerin yapılması gerekmektedir [13].  Söz konusu bu ön görüşmeler için bir araya gelmeye gerek bulunmamaktadır. Taraflar önceden de birbirlerine danışarak bir metin ortaya getirip elektronik sistem üzerinden metnin içeriği netleştirip bir araya gelebilirler.

 

             1.3.1.3.  Andlaşma Metninin Resmilik Kazanması

 Yukarıda açıklamış olduğumuz üzere andlaşmanın görüşülmesi ve metnin devleti temsile yetkili kişilerce kabul edilmesi, resmileştirilmesi ve bir devletin ilgili andlaşmayla bağlanma rızasının açıklanmasında yetkili kılınan kişilerin olması gerekmektedir. Metnin resmilik kazanması için hangi aşamanın tamamlanıp tamamlanmaması gerektiğini andlaşmanın yapılmasına katılan taraflar belirlemektedirler. Andlaşmayı kabul eden taraflar metnin resmileşmesi için herhangi bir yöntem öngörmemişler ise metnin resmilik kazanması tarafların imzaları ile gerçekleşmektedir. Bir temsilcinin imzasının geçerli olması için imzalama yetkisine de sahip olmalıdır. Örneğin sadece görüşmelere katılma yetkisine sahip kişinin atacağı imza devlet açısından bağlayıcı olmayacaktır [14].

İki taraflı andlaşmalar açısından andlaşma metninin kabulü ve kesinleşmesi taraf devletlerinin yetkili temsilcilerinin imzası ile olmaktadır. Ancak çok taraflı andlaşmalar genellikle devlet temsilcilerinin katıldığı kongre veya konferanslar sırasında hazırlanan bir andlaşma metninin kabul edilmesi ve akabinde kesinleştirilmesi şeklinde yapılmaktadır. Bu tür konferanslarda devletleri temsilen hazır bulunacak kişilerin yetki belgesini incelemek ve kabul etmekle görevli komitenin oluşturulması önemlidir. Kural olarak çok taraflı adlaşmaların kabulü için tüm tarafların rızası aranmaktadır [15]. Ancak uluslararası konferanslarda oluşturulmuş andlaşma metninin kabulü için VAHS’nin 9/2. maddesinde konferansta hazır bulunan ve oylamaya katılan devletlerin üçte ikisinin olumlu oyu, bir uluslararası andlaşma metninin kabulü için yeterli sayılmıştır.

Bununla birlikte; maddenin devamında konferansta hazır bulunanların aynı yeter sayısı ile başka bir oy oranı üzerine de anlaşılabilecekleri ifade edilmiştir. Bir diğer usul de oydaşma olarak ifade edilmektedir. Oydaşma usulünde, görüşmeler neticesinde ortaya konulan andlaşma metninin taraflarca bir itirazda bulunulmadığında metnin kabul edildiği varsayılmaktadır. Dolayısı ile bu usulde sessiz kalmak zımni kabul anlamına gelmektedir [16]. Bu nedenle de oydaşma usulünde metnin kabulüne itirazı olan devlet temsilcisinin bu itirazını ilgili kişilere bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır [17].

Ayrıca çok taraflı andlaşmaların kesinleşmesi ise devletler başka bir usul üzerinde mutabık kalmadıkları sürece tarafların kabul edilen metni veya konferans nihai senedinin imzalanması, ad referandum imzalamaları veya paraf etmeleri ile yapılmaktadır [18].

 

           1.3.2.  Uluslararası Andlaşmanın Bağlayıcılık Kazanmasında Uygulanan Yöntemler

 Bir uluslararası andlaşma metninin yukarıda aktarılan aşamalardan geçerek kabul edilerek onaylanması ve akabinde kesinleştirilerek resmiyet kazanmasının ardından ilgili andlaşmaya bağlayıcılık kazandırılmasına yönelik sürecin yapılması gerekmektedir. 

Uluslararası andlaşmalara bağlayıcılık kazandırılması için benimsenen bazı yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler basit usul, onaylama (ratification), kabul (acceptance) veya uygun bulma yöntemi ve katılma (accession) olmak üzere üçe ayırılmaktadır [19]. Bu yöntemleri aşağıda kısaca açıklayacağız.

 

             1.3.2.1.  Basit Usul

 Uluslararası hukuk kişisi olarak bir devletin yetkili temsilcilerinin, metni kesinlik kazanan bir uluslararası andlaşmaya ilişkin yalnızca irade açıklamasında bulunmalarıyla ilgili andlaşmanın bağlayıcılık kazanması mümkündür [20]. Öğretide basit usul olarak adlandırılan bu yöntemler; andlaşmaların imzalanması, andlaşmayı oluşturan belgelerin değişimi veya üzerinde mutabık kalınan diğer yöntemler şeklinde olabilir [21].

Yukarıda açıklamış olduğumuz üzere bir andlaşmanın yapılış sürecinde imza esasen metne kesinlik kazandıran araçlardan biridir. Ayrıca imza aynı zamanda andlaşmayla bağlanma iradesinin açıklanmasında kullanılan bir işlev olarak da görülebilir. İmzaya bu şekilde, andlaşma metnine kesinlik kazandırmak amacıyla faydalanılan bir işlev yüklenmesinin yanında, andlaşmayla bağlanma niyetini açıklamada başvurulan bir yöntem olarak da başvurulması bir anlam karışıklığına da yol açmaktadır. Bu kapsamda bir andlaşmanın bağlayıcılık kazanması noktasında, imzanın andlaşmayla bağlanma niyetini belirtmesi için ek birtakım nitelikler taşıması gerektiği ileri sürülmüştür [22].

VAHS’nin 12. maddesinde imzanın andlaşmayla bağlanma rızasını göstermesinin olabileceği durumlar belirtilmiştir [23]. VAHS’nin 12. maddesindeki düzenleme, bu hükmün imzanın tek başına bağlayıcı etki doğurmadığı şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu hükme göre; bu maddede sıralanan durumlardan hiçbiri yoksa, imza bağlayıcılık açısından hukuki bir sonuç doğurmayacak ve sadece andlaşma metninin kesinleştirilmesinin tespitinde kullanılan bir araç sayılacaktır [24].

VAHS’nin 13. maddesinde bir andlaşma teşkil eden belgelerin değiş tokuşuyla bir uluslararası andlaşmayla bağlanma rızasının açıklanmasının hangi durumlarda mümkün olduğu düzenlenmiştir. Bu hükme göre ilgili andlaşma belgelerinde değiş tokuş edilmenin andlaşmayla bağlanma rızasını açıklama etkisine sahip olduğunun öngörüldüğü veya taraflar açısından belge değiş tokuş edilmesinin andlaşmayla bağlanma rızasının açıklaması anlamına geldiğinin tespit edildiği durumlarda, belge değiş tokuşuyla uluslararası andlaşmanın taraflar açısından bağlayıcı olması sağlanabilir. Dolayısıyla bir uluslararası andlaşma birden fazla belgeden oluşuyor ise, belgelerin değişimi yoluyla bağlayıcı bir andlaşma yapılması mümkün kılınmıştır [25].

VAHS’nin 12-13. maddeleri arasında yer alan düzenlemeler, modern devlet uygulamalarının çeşitliliği ile bu konuda ortaya çıkan yeni akımları yansıtmakta ve uluslararası iş birliğinin geliştirilmesine duyulan ihtiyaca binaen andlaşmalara ilişkin bağlanma rızasını açıklamada hızlandırılmış ve basit prosedürlerin geliştirilmesi gerekliliği fikrinden kaynaklanmaktadır [26].

 

              1.3.2.2.  Onaylama, Kabul veya Uygun Bulma Usulü

İmzalanarak kesinleşen bir andlaşmanın bağlayıcılık kazanması için kullanılan diğer bir yöntem ise onaydır. Bir devletin andlaşmalarla bağlanmasında araç olarak imza, geçmiş dönemlerde daha önemli bir rol oynamasına rağmen bugün onaylamaya imzadan daha fazla önem verildiği görülmektedir. Çağdaş uluslararası andlaşmaların çoğu onaylama üzerine yürürlüğe girmelerini sağlayan hükümlere yer vermektedir [27].

Onay usulüne başvurulma nedeni aslen devlet temsilcinin belirli bir andlaşmanın yapılmasına ilişkin yetki ve talimatlarını aşmasını engelleme amacıdır [28]. Bunun yanı sıra andlaşma yapma yetkisi hükümetin bir fonksiyonu olmasına rağmen bu yetkinin kullanımının anayasal denetime tabi tutulması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede bir andlaşmanın onay, kabul veya katılma yoluyla ilgili taraf bakımından bağlayıcılık kazanması, birtakım ulusal aşamaların tamamlanmasıyla mümkündür [29].

VAHS’nin 14/1- a ve b hükmünde, bir uluslararası andlaşmada, taraf olmaya ilişkin rızanın onay suretiyle açıklanacağının öngörülmesi durumunda veya taraf devletlerin, imzanın tek başına bağlayıcılık açısından yetersiz olduğu ve bir onay mekanizmasının işletilmesi noktasında hemfikir oldukları tespit edildiği zaman, andlaşma ile bağlanma rızasını açıklamanın onay usulüne tabi olacağı hüküm altına alınmıştır. VAHS’nin 14/1- c ve b hükmünde ise onayın aranacağı diğer durumlar, temsilciler tarafından andlaşmanın onaya tabi olacak şekilde imzalandığı veya yetki belgesinden temsilcinin niyetinin onaya tabi imzalama olduğu ya da görüşmeler sırasında bu niyetin açıklandığı haller şeklinde ifade edilmiştir [30].

Onay usulünün seçilmesi durumunda andlaşmadan doğan yükümlülüklerin iyi niyetle yerine getirilmesi şeklindeki kuralın (“pacta sunt servanda” prensibi) onay aşamasından sonraki süreç için geçerli olduğu sonucuna ulaşılabilir. Fakat bu sonuç beraberinde andlaşmaların onaylamadan önce herhangi bir yükümlülük doğurmadığı olgusunu getirebilir ve bu durum çeşitli problemlere yol açabilir. Özellikle onaylamanın geciktiği durumlarda, imza ile onay aşaması arasındaki süreçte, müzakere sürecinde sağlanan hassas denge bozulabilir. Çok taraflı andlaşmalarda yaşanan bazı durumlar bu gibi sorunlara örnek gösterilebilir. Büyük uluslararası konferanslarda müzakere edilen bu andlaşmalar genellikle belirli sayıda onay veya katılım belgesinin tevdiini takiben yürürlüğe girer. Böyle bir uluslararası andlaşmanın yürürlüğe girmesi için gereken onay sayısına zamanında ulaşılamadığında, andlaşmaya imza koyan veya bağlanma iradesini açıklayan devletin, diğer devletler onaylayıncaya ve andlaşma yürürlüğe girinceye kadar ilgili andlaşmaya aykırı herhangi bir eylemde bulunmamak şeklinde yasal bir zorunluluk altında olup olmadığı tartışılan bir konudur. Ancak bu sorunun cevabı VAHS 18. maddesinde verilmiştir. Bu hükme göre; bu durumdaki devletlere andlaşmanın konu ve amacını ortadan kaldıracak hareketlerden kaçınma mecburiyeti getirilmiştir [31].

 VAHS’nin 18. maddesinin bir uluslararası örf ve âdet kuralına dayandığı ve bir uluslararası andlaşmaya taraf devletlere, imza/onay-yürürlüğe giriş arası süreçte “pacta sunt servanda” prensibi çerçevesinde birtakım yükümlülükler getirdiği ifade edilmiştir [32]. Bununla birlikte, andlaşmanın yürürlüğe girene dek yasal olarak bağlayıcılığı kabul edilmemektedir [33].

Andlaşmayla bağlanma rızası onaya benzer şekilde, kabul veya uygun bulma usulüyle de açıklanabilir [34]. Kabul veya uygun bulma usulünün onay konusunda kabul edilen hükümlere atıf yapılarak aktarılması, bu usullerin işlevsellik bakımından onay mahiyetinde olduğunun göstergesidir. Uygulamada ise kabul veya uygun bulma, parlamentolara sunulmasına gerek duyulmayan andlaşmalara ilişkin rızanın açıklanmasında kullanılan basit bir onay usulü şeklinde kullanılmaktadır [35].

 

             1.3.2.3.  Katılma Usulü

Katılma terim olarak devletler tarafından karşılıklı görüşmeler neticesinde imzalanan ve hâlihazırda yürürlükte bulunan bir uluslararası andlaşmaya taraf olma fırsatının diğer devletlere tanınması için kullanılan bir usuldür. Bu sebeple yürürlükte bulunan bir andlaşmaya diğer devletlerin sonradan taraf olmasına olanak sağlayan bu usul, çok taraflı andlaşma uygulamalarının yaygınlaşmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır [36]. Katılımın gerçekleşebileceği şartlar ve ilgili prosedür andlaşmanın hükümlerine bağlıdır. Söz konusu andlaşma diğer tüm devletlerin katılımına imkân tanıyan hükümler içerebileceği gibi sınırlı sayıda veya belirli devletlerin katılımını da öngörebilir [37].

VAHS’nin 15. maddesinde andlaşmayla bağlanma rızasının katılma yöntemiyle açıklanmasının söz konusu olduğu durumlar sayılmıştır. Buna göre;

             -Rızanın katılma yoluyla açıklanacağını öngördüğü zaman;

             -Görüşmeci devletlerin rızanın o devletçe katılma yoluyla açıklanabileceği hususunda mutabık oldukları başka türlü tespit edildiği zaman,

            -Bütün taraflar daha sonra bu rızanın o devlet tarafından katılma yoluyla açıklanabileceği hususunda mutabık kaldığı zaman,

 olarak sayılmıştır [38].

Katılmanın gerçekleşeceği an ile ilgili VAHS’de bir hüküm öngörülmemiştir. Önceden uygulamada geçerli olan görüş, andlaşmanın asli tarafları arasında yürürlüğe girmediği sürece katılmaya imkân tanımadığı şeklindeydi. Fakat böyle bir kabul, çok taraflı uluslararası andlaşmaların uzun süre yürürlüğe girememesi ya da hiç yürürlük kazanamaması gibi sonuçlara neden oluyordu. Büyük olasılıkla bu gibi durumların oluşmaması adına, VAHS’de andlaşmaların asli tarafları arasında yürürlüğe girmesinden sonra andlaşmaya katılma iradesinin hukuki sonuç doğuracağına ilişkin herhangi bir koşula yer verilmemiştir [39].

           2.     ULUSLARARASI ANDLAŞMALARIN HÜKÜM DOĞURMASI

           2.1.   Genel Olarak

 Bir andlaşma metnine kesinlik kazandırıldıktan sonra andlaşmayla bağlanma rızası yukarıda aktarılan yöntemler aracılığıyla açıklanabilir. Bazı durumlarda andlaşmayla bağlanma rızası imza ile açıklanıp, yine aynı imza üzerine o andlaşmanın yürürlüğe girmesi söz konusu olabilir [40]. Bununla birlikte genellikle bir andlaşmanın yürürlüğe girmesi ve hüküm doğurabilmesi için başka birtakım işlemlerin tamamlanması da gerekli kılınmaktadır [41].

VAHS’nin 24. maddesine göre bir andlaşma, öngörüldüğü tarihte veya tarafların üzerinde mutabık oldukları tarihte ve üzerinde mutabık kalınan şekilde yürürlüğe girer. Andlaşmada öngörülen bir tarih mevcut değilse veya tarafların üzerinde mutabık kaldıkları bir usul ve tarih yoksa andlaşma, tarafların tümü açısından andlaşmayla bağlanma rızalarının tespit edildiği tarihte yürürlüğe girer [42].

Dolayısıyla her bir andlaşma için tercih edilen bağlanma yöntemine bağlı olarak, ilgili andlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli işlemlerin değişiklik göstermesi söz konusu olabilir. Buna göre andlaşmanın imza ile yürürlüğe gireceği kararlaştırılmışsa iki taraflı andlaşmalar açısından andlaşmanın imzalandığı an, çok taraflı andlaşmalarda ise andlaşma metnini içeren konferans nihai senedinin bütün taraflarca imzalandığı an ilgili andlaşma yürürlük kazanacaktır. Belge değişimine tabi bir andlaşmada ise ek bir işleme gerek olmaksızın belge değişim anı yürürlük tarihi olacaktır. Buna mukabil onay veya katılmaya tabi bir andlaşmada yürürlük tarihi, onay veya katılma belgelerinin tamamının depozitere tevdii edildiği veya bildirildiği ya da taraflara iletildiği an olacaktır [43].

Bir andlaşmanın hüküm doğurabilmesi, yürürlüğe girmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Ancak Milletler Cemiyeti’nden bu yana bir andlaşmanın hüküm doğurabilmesi için bunların önceleri Milletler Cemiyeti’ne ve günümüzde ise Birleşmiş Milletler’e tescil ettirilmesi zorunluğu bulunmaktadır. Bu sebeple de yürüğe girme işlemini kesin ve geçici olacak şekilde ikiye ayırmak gerekmektedir [44].

             2.2.  Uluslararası Andlaşmaların Yürürlüğe Girmesi

 Yukarıda da kısaca açıklamış olduğumuz üzere uluslararası bir adlaşmanın yürürlüğe girmesi için devletlerin ya da uluslararası örgütlerin kendi iç hukuk düzenlemeleri kapsamında birtakım işlemlerden geçirilmesi gerekmektedir. Bu iç hukuk işlemleri tamamlandıktan sonra ise andlaşmaların yürürlüğe girmesinin uluslararası hukuk düzenlemelerinden de geçmesi zorunludur [45]. Bu iç hukuk işlemleri ile uluslararası hukuk işlemlerinin ne olduğuna kısaca değinmek faydalı olacaktır.

            2.2.1.  İç Hukuk İşlemleri

Onaylanan uluslararası andlaşmanın, onaylayan devletin kendi iç hukukunda yürürlüğe girmesi için de her devletin kendi iç hukuku tarafından öngörülen “resmi duyuru” ve “yayın” gibi işlemleri tamamlamaları gerekmektedir [46].

Resmi duyuru, bir devletin anayasa ya da kanun hükümleri gereğince yaptığı andlaşmaların resmi yollarla iç hukuk sisteminde duyurulması yani ilan edilmesi anlamına gelmektedir. Resmi duyuru işleminin nasıl yerine getirileceği her devletin iç hukuk sistemine göre değişen bir husustur. Bu yöntemi kabul eden devletlerin yargı organları genellikle, resmi duyuru işlemini bir andlaşmanın iç hukukta uygulanması için yapılması zorunlu bir işlem olarak görmektedir [47].

Bir andlaşmanın yayınlanmasından anlaşılan ise bir devletin anayasası ya da kanunları gereğince bir andlaşma metninin ve eklerinin ve varsa çekincelerinin o devletin resmî gazete ya da o amaçla kabul edilen başkaca yayınlarında yer almasıdır. Bir andlaşmanın yayını ile remi duyuru arasındaki fark; resmi duyurunun yayınlanma dışında başka yolları ve benzer törensel bildirimleri de kapsamasıdır. Yayın işleminin nasıl olacağını da her devlet kendisi istediği gibi düzenleyebilmektedir [48].

            2.3.  Uluslararası Hukuk İşlemleri

 Uluslararası andlaşmaların uluslararası hukuk bakımından yürüklüğe girmesi için belirlenmiş tek bir yöntem bulunmamaktadır. Gerek VAHS’nin 24. maddesinde gerekse 1986 tarihli Viyana Sözleşmesi’nin 24. maddesinde uluslararası örgütlerin anlaşmalarının ya ilgili andlaşma hükümlerinde belirlenen ya da tarafların anlaşarak belirledikleri ve onayladıkları usullere göre yürürlüğe gireceği öngörülmüştür. [49] Görüldüğü gibi her andlaşmanın uluslararası hukuk bakımından yürürlüğe girmesi andlaşmanın içeriğinde belirlenen yönteme göre esas alınacaktır. Böylece her andlaşmaya göre yürürlüğe girme yöntemi farklılık arz edecektir [50].

Son olarak yayınlanıp yürürlüğe giren andlaşmaların, Birleşmiş Milletler Sekreterliğine tescil ettirilmesi gerekir. Bundaki amaç, devletlerin “gizli andlaşma” yapmalarını önlemektir (51).

             2.4.  Uluslararası Andlaşmaların Geçici Uygulanması

 Bir uluslararası andlaşmanın yürürlüğe girene kadar geçici şekilde uygulama bulması mümkündür. Bu uygulama andlaşmanın tamamı açısından olabileceği gibi sadece belli hükümleri açısından da olabilir. Geçici uygulama için uluslararası hukukun aradığı koşul, geçici uygulamanın andlaşmada öngörülmesi ya da görüşmeye katılan taraflar bakımından bu geçici uygulamanın başka şekilde kabul edilmiş olmasıdır [52]. Ancak devletlerin iç hukuk düzenlemeleri andlaşmaların bağlayıcılığı için onaylama ya da resmen kabul gibi hükümler içeriyorsa, geçici uygulanmanın zor olacağını söylemek mümkündür. Ancak bu konuda devletler genellikle kendi iç hukuk düzenlemelerine uyacak şekilde andlaşmaya hükümler eklemekte ya da bağlanmayı sağlayacak gerekli onayı önceden almak bu düzenlemeleri aşma yollarına gitmektedirler [53].

Geçici şekilde uygulanmaya başlayan andlaşma metni sonradan kabul edilmemiş ise, söz konusu andlaşmanın kabul edilmediği tarih itibariyle geçici uygulama da son bulmaktadır [54].

             2.5.  Uluslararası Andlaşmaların Tescil Edilmesi

 Yukarıda da kısaca bahsetmiş olduğumuz üzere Milletler Cemiyeti’nin kurulmasıyla bir uluslararası andlaşmanın Sekretaryaya kaydettirilmesi zorunluğu getirilmiştir. Bunun amacı devletlerin gizli andlaşmalar yapmasını engellemektedir. Bu şart, Milletler Cemiyeti kapatıldıktan sonra Birleşmiş Milletler Andlaşması’nın 102. maddesinde de tekrarlanmıştır [55].  Bu düzenleme gereğince Birleşmiş Milletler üyesi olan devletlerin imzalamış oldukları uluslararası andlaşmaları tescil ettirmeleri zorunlu tutulmuştur. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler’e üye olmayan devletlerin ve Birleşmiş Milletler Örgütü ile Birleşmiş Milletler Uzmanlık Kurumları gibi uluslararası örgütlerin de bu olanaktan zorunlu olmamakla birlikte yararlanabilecekleri kabul edilmektedir [56].

Andlaşmanın tescil edilme koşulları Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yönetmeliğinde şu şekilde belirlenmiştir;

            -Tescil edilmesi için andlaşmanın her iki devlette de yürürlüğe girmesi gerekmektedir;

            -Tescil işlemi taraflardan birisi tarafından yapılabilir;

            -Andlaşma içeriğinde değişiklik yapılmış ise tasdikli suretinin de bildirime eklenmesi gerekir;

            -Birleşmiş Milletler’in taraf olduğu ya da onun doğrudan kaydedeceği andlaşmaların Sekretarya tarafından kendiliğinden kaydedileceği

şeklinde karar alınmıştır (57).

 

            3.   TÜRK HUKUKUNDA ANDLAŞMALARIN YAPILIŞ USULÜ VE YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİ

Anayasa’da [58] uluslararası andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunması ile ilgili hükme yasama bölümünde yer alan 90. madde de [59]; onaylamaya ilişkin hükme ise, yürütme bölümünde yer alan 104. maddede değinilmiştir. Buradan da uluslararası andlaşmaları onaylama yetkisinin yasama      ve        yürütme          organları         arasında paylaştırıldığı anlaşılmaktadır [60].

Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin sayıldığı ve yürütmeye ilişkin görevler arasında sayılan Anayasa’nın 104/b-5 hükmünde, “milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak” görevine yer verildiği görülmektedir [61].

Uluslararası andlaşmaların onaylanması ile ilgili olarak diğer düzenlemeler ise, 1963 yılında yayımlanan 244 sayılı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması İle Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun ve 1969 tarihinde yayımlanan 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun’dur [62].

Anayasa’nın 90. maddesinin birinci fıkrasında uluslararası andlaşmaların onaylanması, TBMM’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlanmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında da “uygulama andlaşmalarının” ve “kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan andlaşmaların” bu durumun istisnasını oluşturduğu belirtilmiş ve bu tür andlaşmalarda uygun bulma kanununa gerek olmadığı ifade edilmiştir. Anayasa değişikliğinden önce bu andlaşmalar Bakanlar Kurulu tarafından onanmakta ve yürürlüğe konmaktadır. Anayasa’nın 90. maddesinin üçüncü fıkrasında dolaylı olarak anlatılan bu durum, 244 sayılı kanunun 3. maddesinin üçüncü fıkrasında;

“2 nci maddenin 2, 3 ve 4 üncü fıkraları gereğince bir milletlerarası andlaşmanın onaylanmasının veya buna katılmanın uygun bulunmasına dair bir kanun çıkarılması zorunluğu yoksa ve bu andlaşmanın onaylanması veya buna katılma bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle olursa, bu andlaşmanın onaylanmasının veya buna katılmanın uygun bulunması hakkında kanun çıkarılamaz” hükmüne yer verilmek suretiyle açıkça ortaya konulmuştur.

Yapılan Anayasa değişliği ile bu kanun 2/7/2018 tarihli 703 sayılı KHK’nin 181’inci maddesiyle, “Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun”un adı “Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmiştir.  Bu değişiklik ile kanunun 3. maddesi de yürürlükten kaldırılmıştır.

Andlaşmalarla ilgili bir diğer düzenleme de 90. maddenin ikinci fıkrasına giren andlaşma türleri için, yayımlarından itibaren iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bilgi verilmesi durumudur. 90. maddenin dördüncü fıkrası ile “Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” hükmüne yer verilerek de bu tür durumlarda TBMM tarafından bir uygun bulma yasasına gerek olacağı ifade edilmek istenmiştir [63].

90. maddenin uzun, karışık ve tüm sorulara cevap veremeyecek nitelikte olması eleştiri konusu olmuştur. Ayrıca andlaşmaların onaylanması konusunu düzenleyen 244 sayılı kanun hükümleri de ihtiyaca cevap veremeyecek kadar karışık ve yanlış anlamalara açıktır [64].  Bir başka tartışma 90. maddenin ikinci ve üçüncü maddeleri arasındaki farkın kolayca anlaşılamadığıdır. ARMAĞAN’a göre [65]; bu konudaki eksiklik üçüncü fıkranın son cümlesinde; ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendirmeyen andlaşmalar yayınlanmadan da yürürlüğe konulabilir şeklinde bir açıklamayla giderilebilir.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere Anayasa’nın 90. maddesinin 2. ve 3. fıkralarıyla bazı andlaşmaların uygun bulma yasasına gerek olmadığı 31.05.1963 tarihli ve 244 sayılı kanunun bu görevin Bakanlar Kurulunca yerine getirileceğinin öngörülmesi nedeniyle uygun bulma yasası getirilmeyen andlaşmalar 14 Haziran 2018 tarihinden önce Bakanlar Kurulunca kabul edilmekte ve Cumhurbaşkanınca onaylanmaktaydı. 2017 referandum kararı ile Bakanlar Kurulu’na verilen yetkinin ortadan kalkması nedeniyle bu yetki Cumhurbaşkanına verilmiştir.

Bu kapsamda Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında 9 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin 2/1. maddesinde andlaşmaların Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanacağı öngörülmektedir. Aynı Kararnamenin aynı maddesinin 2. ve 3. fıkrasında belirtilen haller dışında kalan andlaşmalar için TBMM’ce uygun bulma yasası gerekeceği düzenlenmiştir [66].  Görüldüğü üzere eskiden Bakanlar Kurulu’nun kabulü ile Cumhurbaşkanınca onaylanan andlaşmaların bundan sonra doğrudan Cumhurbaşkanlığınca onaylanacağı kabul edilmiştir [67].

TBMM’ce uygun bulma yasası çıkarılmasından ve Cumhurbaşkanının bu andlaşmayı onaylamasından sonra andlaşma Resmî Gazete’de yayımlanır [68].

Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan onaylanan andlaşmaların yayımlanması zorunlu olanlar Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak iki ay içinde Dışişleri Bakanlığı tarafından TBMM’nin bilgisine sunulur [69].

Bir andlaşmanın iç hukukumuz bakımından yürürlüğe girebilmesi, bu andlaşmanın Türkiye’yi uluslararası düzeyde bağlaması sonucunu doğurmamaktadır. Türkiye’nin bir andlaşma ile uluslararası düzeyde bağlanabilmesi ve andlaşmanın yürürlüğe girmesi için karşı taraflarca da ulusal hukukun gereği onay işlemlerinin yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Ancak bu karşılıklı işlemler tamamlandıktan sonra onay belgelerinin değişimi sonucunda Türkiye bu andlaşma ile bağlanmış olacak ve anılan andlaşma yürürlüğe girmiş olacaktır [70].

 

Av. Gülden Mehmed Altın

 

Kaynakça:

1. PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Ankara, 2020, s. 45.

2. PAZARCI, s. 45.

3. AYBAY, Rona/ ORAL, Elif, Kamusal Uluslararası Hukuk, İstanbul, 2016, s. 55.

4. CLAPHEM, Andrew, Brierly’s Law Nations-An Introduction to the Role of International Law in International Realitions, ABD, Oxford University Press, Seventh Edition, 2012, s. 182.

5. MALANCZUK, Peter, Akehurst’s Modern Introduction to International Law, New York, Routledge Taylor & Francis Group, Seventh  Revised Edition, 1997, s. 130.

6. MALANCZUK, s. 131.

7. MALANCZUK, s. 131.

8.PAZARCI, s. 53; AYBAY/ORAL, s. 59-60; VAHS’nin 7. Maddesinde;

“Madde 7 -Yetki belgesi

1. Bir andlaşma metninin kabulü veya tevsiki amacıyla veya Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızasını açıklaması amacıyla bir kişinin bir Devleti temsil ettiği şu hallerde kabul edilir:

a- uygun bir yetki belgesini gösterdiği zaman; veya

b- ilgili Devletlerin uygulamasından veya diğer şartlardan niyetlerinin o şahsın bu amaçlar için Devleti temsil ettiğini kabul etmek ve yetki belgesini bertaraf etmek olduğu ortaya çıktığı zaman;

2. Görevleri gereği ve yetki belgesine başvurmaksızın aşağıdaki kişilerin Devletlerini temsil ettikleri kabul edilir:

a- Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı ve Dışişleri Bakanları, bir andlaşmanın akdi ile ilgili her türlü işlemin yapılması amacıyla;

b- Diplomatik misyon başkanları, kendilerini akredite eden Devletle akredite oldukları Devlet arasındaki bir andlaşmayı metin olarak kabul etmesi amacıyla;

c- Devletler tarafından bir milletlerarası konferans veya bir milletlerarası örgüt veya organlarından birine akredite olan temsilciler, o konferansta, örgütte veya organda bir andlaşma metnini kabul etmek amacıyla.”

9. VAHS’nin 8. Maddesi;

“Madde 8 - İzinsiz yapılan bir işleme sonradan icazet verilmesi

Yedinci maddeye göre bir Devleti temsil etmeye mezun kabul edilmeyecek bir kişinin bir andlaşmanın akdedilmesi ile ilgili olarak yaptığı bir işlem, o Devletçe daha sonra teyid edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz”

10. PAZARCI, s. 54.

11. CONFORTİ, Benedetto/LABELLA, Angelo, An Introduction to International Law, Martinus Nijhoff Publishers, Boston, 2012, s. 52.

12. AYBAY/ORAL, s. 59.

13. PAZARCI, 54.

14. PAZARCI, 58.

15. VAHS’nin 9/1 maddesinde;

“Metnin kabulü (adoption)

1. Bir andlaşma metninin kabulü, 2. paragraf hükümleri saklı kalmak üzere, andlaşmanın hazırlanmasına katılan bütün Devletlerin rızasıyla olur”

16. PAZARCI, s. 57.             

17. CAŞIN, Mesut Hakkı, Modern Uluslararası Hukukun Temel Esasları, İstanbul, 2019, s. 514.

18. VAHS’nin 10. Maddesinde;

“Metninin tevsiki (authentication)

Bir andlaşma metni aşağıdaki hallerde sarih ve kat'i olarak tespit edilir:

a - metinde öngörülebilecek bir usulle veya andlaşmanın hazırlanmasına katılan Devletlerin üzerinde mutabık kaldıklan bir usulle;

b - böyle bir usul yoksa, bu Devletlerin temsilcilerinin andlaşma metnini veya metni içine alan bir Konferans Nihai Senedini imzalamaları, ad referandum imzalamaları veya parafe etmeleri ile.”

19. PAZARCI, s. 60; TOKLU, Vefa, Uluslararası İlişkiler, Ankara, 2004, s. 293.

20. PAZARCI, 60.

21. PAZARCI, 60.

22. KORKMAZ, Fatma Betül, “Uluslararası Andlaşmaların Sona Erdirilmesi ve Yürürlüğün Askıya Alınması”, İstanbul, 2020, s. 24.

23. VAHS 12. Maddesinde; 

“Andlaşma metninde imzanın bağlayıcı etkiye sahip olduğu öngörülmüşse;

Görüşmeci devletlerin imzanın bağlayıcı etkiye sahip olduğu noktasında mutabık kaldıkları tespit edildiğinde;

Görüşmeler sırasında veya taraf temsilcisinin yetki belgesinden, adına imza konulan devletin imzanın bağlayıclığına ilişkin iradesi anlaşılıyorsa”.

VAHSm.12/2’de ayrıca, andlaşmanın parafe edilmesinin (initialing) tarafların ortak kararı mevcutsa bağlayıcılık açısından imza ile aynı işlevi gördüğü ve ad referandum imzaya, imzacı devlet tarafından sonradan onay verilmesiyle andlaşmanın bağlayıcı sonuç doğurabilmesinin mümkün olduğu ifade edilmiştir.

24. AYBAY/ ORAL, s. 65; KAYA, İslam Safa, Uluslararası Hukuk Temel Bilgiler, Ankara, 2017, s.22.

25.   VAHS m.13’ün amacı, anlaşmaların yapılmasıyla ilgili uluslararası prosedürü basitleştirerek, bir anlaşmayı oluşturan basit bir mektup değişimi aracılığıyla andlaşma ile bağlanma rızasının sonuç doğurmasını mümkün kılmaktır. Belge değişimi uygulamada genellikle, diplomatik veya akredite edilmiş temsilciler arasında mektup değişimi (letters or notes) şeklinde olmaktadır; Olivier Corten, Pierre Klein, The Vienna Convention on The Law of Treaties/ A Commentary, Vol. II, New York, Oxford University Press, 2011, s.248-9. (KORKMAZ, s. 25 Atfen)

26. Uluslararası andlaşmalara bağlayıcılık kazandırılması açısından iki ardışık eylemin yerine getirilmesini gerektiren (imzanın ardından bir onaylama belgesinin tevdi edilmesi gibi) prosedürler ile tek bir eylem gerektiren daha az resmi veya basitleştirilmiş prosedürler (bir andlaşma teşkil edenbelgelerin teati edilmesi gibi) arasında hiyerarşi kurulmamıştır; Alexandru Bolintineanu, “Expression of Consent to be Bound by a Treaty in the Light of the 1969 Vienna Convention”, American  Journal of International Law, Vol.68, No.4, 1974, s. 673-674 (KORKMAZ, s. 25 Atfen)

27. ROGOFF, Martin A., The International Legal Obligations of Signatories to An Unratified Treaty, Maine Law Review, Vol.32: 263, 1979, s.266.

28. KORKMAZ, s. 26.

29. KAYA, s. 23; pazarcı, s. 62-63.

30. KORKMAZ, s. 26.

31. VAHS’nin 18. Maddesinde;

“Yürürlüğe girmeden önce andlaşmanın konu ve amacını ortadan kaldırmama yükümü:

Bir Devlet, aşağıdaki hallerde bir andlaşmanın konu ve amacını ortadan kaldıracak hareketlerden kaçınmak mecburiyetindedir:

a-         onaya, kabule, veya tasvibe bağlı olarak andlaşmayı imzaladığı zaman veya andlaşma teşkil eden belgeleri teati (değiş-tokuş) ettiği zaman, andlaşmaya taraf olmamak niyetini açıklığa kavuşturmuş oluncaya kadar; veya

b-         andlaşma   yürürlüğe   girinceye   kadar   veya   bu   yürürlüğe   girmenin   gereksiz   yere geciktirilmemesi şartıyla, andlaşmayla bağlanma rızasını açıkladıktan sonra.”

32. ROGOFF, s. 272.

33. KORKMAZ, s. 27.

34. VAHS’nin 14/2 maddesinde,

“2. Bir Devletin bir andlaşmayla bağlanma rızası onayınkine benzer şartlar altında kabul veya tasviple de açıklanır”

35. TÜTÜNCÜ, Ayşe Nur/ARIKOĞLU, Enver/ AKÜN, Veda Neslihan/ BAŞKARACAOĞLU, Elif, Toluner Milletlerarası Hukuku, İstanbul, 2017, s. 109.

36. TÜTÜNCÜ/ARIKOĞLU/ AKÜN/ BAŞKARACAOĞLU, s. 107.

37. KORKMAZ, s. 28.

38. VAHS 15. maddesinde andlaşmayla bağlanma rızasının katılma yöntemiyle açıklanmasının söz konusu olduğu durumlar;

“a-        andlaşma, bu rızanın katılma yoluyla açıklanacağını öngördüğü zaman;

b-         görüşmeci Devletlerin bu rızanın o Devletçe katılma yoluyla açıklanabileceği hususunda mutabık oldukları başka türlü tespit edildiği zaman; veya

c-         bütün taraflar daha sonra bu rızanın o Devlet tarafından katılma yoluyla açıklanabileceği hususunda mutabık kaldığı zaman”

39. TÜTÜNCÜ/ARIKOĞLU/ AKÜN/ BAŞKARACAOĞLU, s. 108.

40. TREATİES, Jan Klabbers, Conclution and Entry İnto Force, Max Planck Encyclopedia of Public International Law, 2006, s. 102.

41. PAZARCI, s. 67.

a.VAHS 24. Maddesinde;

“Yürürlüğe girme:

1.         Bir andlaşma, kendisinin öngördüğü veya görüşmeci Devletlerin mutabık kalabilecekleri tarzda ve tarihte yürürlüğe girer.

2.         Böyle bir hüküm veya mutabakat yoksa, andlaşma bütün görüşmeci Devletler için andlaşma ile bağlanma rızası tespit edilir edilmez yürürlüğe girer.

3.         Andlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki bir tarihte bir Devletin andlaşma ile bağlanma rızasını açıklaması halinde, andlaşma aksini öngörmedikçe, o Devlet bakımından andlaşma o tarihte yürürlüğe girer.

4.         Bir andlaşma metninin tevsiki, Devletlerin andlaşma ile bağlanma rızasının tespit edilmesi, yürürlüğe giriş tarzı veya tarihi, çekinceler, depoziter makamının işlevleri ve andlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce zorunlu olarak ortaya çıkan diğer meseleleri düzenleyen hükümleri, andlaşma metninin kabulü (adoption) zamanından itibaren uygulanır”.

43. PAZARCI, s. 71.

44. PAZARCI, s. 67.

45. PAZARCI, s. 71.

46. PAZARCI, s. 67.

47. PAZARCI, s. 67-68.; GÖZLER, Kemal, “Uluslararası Andlaşmaları Akdetme ve Onaylama Yetkisi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 56, No 2, Nisan-Haziran 2001, s.71-101.

48. PAZARCI, s. 68.

49. PAZARCI, s. 68.

50. PAZARCI, s. 69.

51. PAZARCI, S.68; GÖZLER, S. 100.

(1) VAHS’nin 25. Maddesinde;

“ Geçici uygulama

1. Bir andlaşma veya bir andlaşmanın bir bölümü

a - Andlaşmanın kendisi öngörürse veya - görüşmeci Devletler başka bir tarzda böyle mutabık kalırlarsa, andlaşma yürürlüğe girinceye kadar geçici olarak uygulanır.

2. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe veya görüşmeci Devletler başka türlü mutabık kalmadıkça, bir andlaşmanın veya bir andlaşmanın bir bölümünün bir Devlet bakımından uygulanmasına, o Devlet, aralarında geçici olarak andlaşmanın uygulandığı diğer Devletleri andlaşmaya taraf olmamak hususundaki niyetinden haberdar ederse, son verilecektir.”

52. PAZARCI, s. 72.

53. PAZARCI, s. 72.

54. PAZARCI, s. 72.

55. Birleşmiş Milletler Andlaşmasının 102. Maddesinde;

“1.İşbu   Antlaşmanın   yürürlüğe   girmesinden   sonra, Birleşmiş Milletleríin herhangi bir   üyesi tarafından yapılan her uluslararası sözleşme ya    da anlaşma, mümkün olan   en kısa s ürede   Sekretarlikte tescil edilecek ve Sekretarya tarafından yayımlanacaktır.

2.İşbu maddenin 1. fıkrası hükümleri uyarınca kütüğe işlenmemiş bir uluslararası sözleşme ya da anlaşmanın taraflarından herhangi biri, söz konusu sözleşme ya da anlaşmayı Birleşmiş Milletlerí’in bir organı önünde ileri süremez.”

56. PAZARCI, s. 7.

57. 14.12.1946 tarih ve 97 (1) sayılı; 1.12.1949 tarih ve 364 B (IV) sayılı, 12.12.1950 ve 482 (V) sayılı kararı (PAZARCI, s. 73 Atfen)

58. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (RG 09.11.2982 tarihli ve 17863 Sayılı).

59. Anayasa’nın 90. Maddesinde;

“D. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma

Madde 90 – Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.

Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.

Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.

Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

60. SERİM, Bülent, “Uluslararası Andlaşmaların Onaylanması ve Denetlenmesi”, Amme İdaresi Dergisi, C 26, 19-43, s.23.

61. Anayasa’nın 104.maddesinde;

“…Milletlerarası andlaşmaları onaylar ve yayımlar…”

62. ÖZDOĞAN, Nursen Gülay, “Türk Hukukunda Uluslararası Andlaşmaların Onaylanması ve Değeri Meselesi”, Ankara, 2014, s. 33.

63. ÖZDOĞAN, s. 34.

64. ÇELİK, Edip, “NATO Sözleşmesi ve Yargı Yetkisi” Yön Dergisi, Y 3, S 78, 1964, s. 108.

65. ARMAĞAN, Servet, “1982 Anayasasında Uluslararası Andlaşmaların İmzalanması ve Onaylanması Sistemi”, Anayasa Yargısı Dergisi, C. 17, 2000, s.354.

66. Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında 9 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin 2. Maddesinde;

“MADDE  2-(1) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmalar Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanır. Bir milletlerarası andlaşmanın onaylanması veya bunlara katılma, ikincive üçüncü fıkralarda belirtilen haller dışında, onaylamanın veya katılmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bir kanunla uygun bulunmasına bağlıdır.(2)  Milletlerarası  bir  andlaşmaya dayanılarak  yapılan  uygulama  andlaşmaları  ile  kanunun verdiği  yetkiye  dayanılarak  yapılan  ekonomik,  ticari  veya  teknik  andlaşmalar Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan onaylanır.(3) Ekonomik,  ticari  veya  teknik  münasebetleri  düzenleyen  ve  süresi  bir  yılı  aşmayan andlaşmalardan; Devlet  maliyesi  bakımından  yüklenme  gerektirmeyen, kişi  hallerine  ve  Türk vatandaşlarının yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmayan andlaşmalar Cumhurbaşkanınca doğrudan onaylanır.(4)  Türk  kanunlarına  değişiklik  getiren hükümler  içeren her  türlü milletlerarası  andlaşmanın onaylanması veya  bunlara  katılma,  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisi  tarafından  onaylamanın veya katılmanın uygun bulunmasına ilişkin bir kanun çıkarılmasına bağlıdır.”

67. PAZARCI, s. 77.

68. Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında 9 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin 4. Maddesinde;

“MADDE 4-(1)  İkinci  fıkrada  belirtilenlerin  dışında  kalan  milletlerarası  andlaşmaların onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı ile andlaşmanın Türkçe metni ve andlaşmada belirtilen muteber dil veya dillerden biri ile yazılmış metni Resmî Gazete’de yayımlanır.(2) Milletlerarası bir andlaşmaya veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak Cumhurbaşkanınca yapılan teknik veya idari nitelikteki andlaşmalar; a) İktisadi veya ticari nitelikte olmamak, b)Özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilerin haklarını ilgilendirmemek, c) Türk kanunlarına değişiklik getirmemek, kaydıyla Resmî Gazete’de yayımlanmayabilir. Bu fıkrada belirtilen andlaşmaların onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararları da Resmî Gazete’de yayımlanmayabilir.”

69. Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında 9 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesinin 6. Maddesinde;

“MADDE  6-(1)   Onaylanmanın veya katılmanın Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunlu olan andlaşmalar, Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilir.

(2)  Cumhurbaşkanı kararı ile doğrudan onaylanan andlaşmalardan yayımlanması zorunlu olanlar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Dışişleri Bakanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.”

70. PAZARCI, s. 79.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN