Türk
hukuk sisteminde, yabancı mahkeme kararlarının tanınması konusu MÖHUK m.58’de
düzenlenmektedir. Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ancak MÖHUK m.58
kapsamında mümkün kılınmakta iken yabancı mahkeme kararlarının tanınması
hususunda Türkiye tanıma veya tenfize ilişkin şartların düzenlendiği bir
milletlerarası antlaşmaya taraf ise, tanıma MÖHUK çerçevesine göre değil,
Türkiye’nin taraf olduğu sözleşme hükümleri çerçevesinde yapılmaktadır. [1]
Türkiye’nin
de taraf olduğu bazı milletlerarası sözleşmeler tanıma ve tenfize ilişkin
hükümler de içermektedir. Türkiye’nin tarafı olduğu bir milletlerarası
antlaşmanın uygulama alanına ilişkin bir yabancı mahkeme kararının tanınması
söz konusu olduğunda, bu yabancı mahkeme kararının değerlendirilmesi öncelikle ilgili
milletlerarası sözleşme hükümlerine göre değerlendirilmektedir. [2]
Doğrudan Tanıma Kavramının Niteliği ve
Türk Hukuk’undaki Yeri
Yabancı
bir mahkeme tarafından verilen kararların tanınması kural olarak, iki usulde
gerçekleşir;
- Bağımsız
bir dava açarak tanıma,
- Görülmekte
olan bir dava içinde tanıma [3]
Söz
konusu her iki usulde de MÖHUK m. 58 uyarınca, yabancı mahkeme kararının
verildiği ülkede sahip olduğu kesin hüküm etkisinin Türkiye’de kabulü, Türk
mahkemesinin verdiği tanıma kararına bağlı olarak gerçekleşmektedir. [4]
Ancak
MÖHUK m.1/f.2 hükmü, “Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu milletlerarası
sözleşme hükümleri saklıdır.” Şeklindedir. Bu kapsamda, Türkiye
Cumhuriyeti’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerde tanıma ve tenfize
ilişkin düzenlemeler yer alıyorsa, yabancı karar Türk mahkemelerince tanıma
kararı verilmeksizin, kendiliğinden kesin hüküm veya kesin delil etkisini
doğuracaktır. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların
bazılarında, bu antlaşmaların uygulama alanına giren taraf devlet yetkili
makamlarınca verilen kararların, tanıma şartına veya MÖHUK uyarınca belirlenmiş
olan tanıma usulüne tabi olmaksızın, sözleşmeye taraf devletlerde, ipso iure
kendiliğinden hüküm ve sonuçlarını doğurmasının kabul edildiği görülmekte olup,
Türk hukukunda, milletlerarası antlaşmalar ile kabul edilen durumlarda,
“Doğrudan Tanıma Usulü” olarak adlandırabileceğimiz bir tanıma usulünün de söz
konusu olduğu görülmektedir.
Hukuk
sistemimizde, yabancı bir ülkede yetki makamlarca verilmiş kararların doğrudan
tanınması milletlerarası sözleşmeler ile kabul edilmiştir böylece yeni bir
tanıma usulü olarak yerini almıştır.
Doktrinde, bu usulün, birbirine yakın hukuk sistemleri olan ve özel
hukuk ilişkilerini karşılıklı güven içerisinde yürütülebilen ülkeler arasında
işleyebilecek bir usul olması sebebiyle milletlerarası alandaki iş birliği
anlayışına uygun olarak, bu usulün Türk hukukunda milletlerarası antlaşmalar
yoluyla kabul edilmesinin isabetli olduğu görüşü hakimdir. [5]
Doğrudan
tanıma usulünün kabul edildiği milletlerarası sözleşmelerin uygulama alanına
giren yabancı ülkelerde yetkili makamlarca verilmiş olan kararların kesin hüküm
veya kesil delil etkisi herhangi bir şarta bağlanmaksızın, Türk mahkemelerinde
tanıma kararı almaksızın kendiliğinden doğmaktadır. İşbu sözleşmeler uyarınca,
tanınacak kararın kesin hüküm veya kesin delil etkisi mi doğuracağı
hususu söz konusu sözleşmelere göre belirlenmekte iken yabancı kararın verildiği
ülkede kesin hüküm veya kesin delil etkisine sahip olduğu andan itibaren işbu
etkiyi Türkiye’de de herhangi bir tanıma kararına gerek olmaksızın doğuracağı
kabul edilmiştir. [6]
Milletlerarası
sözleşmelere göre doğrudan kesin hüküm veya kesin delil etkisine sahip yabancı
mahkeme kararlarına dayanarak, idari bir işlem yapılmak istendiğinde Türk
mahkemelerinde tanıma davası açılmasına gerek olmadığı gibi, görülmekte olan
bir davada milletlerarası sözleşmeler uyarınca kesin hüküm veya kesin delil etkisine
sahip bir karar, dava dosyasına delil olarak sunulursa veya hakim tarafından
dosyada böyle bir karara rastlanırsa, tanıma talebine gerek olmaksızın işbu
kararın kesin delil veya kesin hüküm etkisi hakim tarafından resen kabul
edilecektir. [7]
Ancak
önemle belirtmek gerekir ki, doğrudan tanıma usulünün kabul edildiği bazı
milletlerarası antlaşmalarda, bazı kontrol şartları söz konusu olmaktadır. Bu
kontrol şartları doğrudan tanıma engelleri olarak kabul edilmektedir. Doğrudan
tanıma engeli olarak kontrol şartlarının kabul edildiği kabul eden
milletlerarası sözleşmelerin uygulama alanı bulduğu yabancı yetkili makamlarca
verilmiş kararın doğrudan tanınmasında, ilgililerin veya yetkili makamın itiraz
etmesi halinde, bu kararların doğrudan tanınıp tanınamayacağının kontrolü
gerekecektir. Kontrol şartı diğer bir deyişle doğrudan tanıma engeli kabul
edilmeyen milletlerarası sözleşmelerde ise, böyle bir kontrolün yapılması
mümkün olmayacaktır. [8]
Milletlerarası
sözleşmeler uyarınca, doğrudan tanınma usulünün kabul edildiği yabancı mahkeme
kararlarından doğrudan tanıma engelleri yahut kamu düzenine aykırılık olup
olmadığının kontrolü hukuk sistemimiz açısından, adli makamlarca yani Türk
mahkemelerince yapılmaktadır.
Görülmekte
Olan Davada Kontrol
Türkiye’de
halihazırda görülmekte olan bir davada, milletlerarası sözleşme uyarınca
doğrudan tanınan bir kararın kesin delil veya kesin hüküm etkisine karşı bir
itiraz söz konusu olursa, davaya bakmakta olan hakim öncelikle, söz konusu
kararın, milletlerarası sözleşmenin uygulama alanına girip girmediğini,
sözleşmenin uygulama alanına girdiğinin tespit edilmesinin ardından da
milletlerarası sözleşme uyarınca kabul edilen kontrol şartları diğer bir
deyişle doğrudan tanıma engelleri yönünden yabancı yetkili makamlarca verilen
kararın Türkiye’de tanıma kararı alınmasına gerek olmaksızın etki doğurup
doğurmayacağı inceleyecektir. [9]
Doğrudan
tanıma hususunda, sözleşmede tanıma engelleri söz konusu ise ve taraflarca
ileri sürülmemişse bile, mahkeme tarafından işbu engeller resen incelenmelidir.
Milletlerarası sözleşmeden herhangi bir kontrol şartının öngörülmemesi halinde
ise karara doğrudan kesin hüküm veya delil etkisi tanınmalıdır. [10]
Milletlerarası
usul hukukunun temel prensiplerinden birine göre, usulle ilgili konularda hâkimin
hukuku (lex fori) uygulanmaktadır. [11] Türk mahkemelerinde kontrol, müspet tespit
davası niteliğindeki tanıma davası (pozitif kontrol) yoluyla yapılmaktadır.
Yukarıda
da açıkladığımız üzere, doğrudan tanıma usulü ise yabancı ülkelerce verilmiş
olan mahkeme kararlarının herhangi bir şart incelenmeksizin ve mahkemeden
tanıma kararı alınmasına olmaksızın, kesin hüküm etkisinin başka bir ülkede
doğrudan kabul görmesidir. Doktrinde, bu kararlara karşı itirazı olan
ilgililerin, kararın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin engellenebilmesi
için menfi tespit davası açılması gerektiği savunulmaktadır. Kanaatimizce de bu
görüş yerindedir şöyle ki; HMK m. 106 uyarınca, “Tespit davası yoluyla,
mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut
bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.” İki çeşit
tespit davası söz konusudur. Bunlardan birincisi müspet (olumlu) tespit
davası, ikincisi ise menfi (olumsuz) tespit davasıdır. Müspet tespit
davası, hak veya hukuki ilişkinin varlığının iddia edilmesi ancak karşı tarafın
inkâr etmesi halinde açılan dava türü iken menfi tespit davası ise hak veya
hukuki ilişkinin olmadığı, ancak karşı tarafın olduğunu iddia etmesi üzerine
açılan davadır. Bu itibarla, doğrudan tanıma usulünün kabul edildiği
milletlerarası sözleşme uyarınca doğrudan kesin hüküm veya kesin delil etkisine
sahip olan yabancı mahkeme karara karşı itirazı olan ilgililerin menfi tespit
davası açması gerekecektir.
I. DOĞRUDAN TANIMA USULÜNÜN KABUL EDİLDİĞİ
MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR
Türkiye’nin
taraf olduğu ve doğrudan tanıma usulünün kabul edildiği milletlerarası
antlaşmalar şu şekildedir;
i.
Türkiye-Irak arasındaki
adli yardım sözleşmesi (m.84)
ii.
Bazı Ölümlerin Tespitine
Dair Sözleşme (m.4),
iii.
Evlenme ile Nesebin
Düzeltilmesi Hakkında Sözleşme (m. 6),
iv.
Uluslararası Çocuk
Kaçırmaların Hukuki Veçhelerine Dair 1980 tarihli La Haye Sözleşmesi (m. 14),
v.
Kişi Hallerine İlişkin
İşlemlerin Düzeltilmesi Kararları ilgili Sözleşme (m.2, 3; doğrudan tanıma
engeli m.4),
vi.
Çocukların Korunması ve
Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda İşbirliğine Dair 1993 tarihli La Haye
Sözleşmesi (m.23; doğrudan tanıma engeli m. 24),
vii.
Küçüklerin Korunmasına Dair Makamların
Yetkisine ve Uygulanacak Kanuna Dair 1961 tarihli La Haye Sözleşmesi (m.7;
doğrudan tanıma engeli m. 16; çekince m.15).
Sonuç
Anayasa’nın
90. Maddesi ve MÖHUK’un 1. Maddesi uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş
Milletlerarası Antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve 5718 sayılı
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un uygulamasında Türkiye
Cumhuriyeti’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümlerinin saklı tespit
edilmiştir. Bu kapsamda da MÖHUK m.58'de kabul edilen, “Türk Mahkemesinde
Bağımsız Bir Tanıma Davası Açılması” ve “Türk Mahkemesinde Görülmekte Olan Bir
Dava İçinde Tanıma Talep Edilmesi” usullerine ek olarak “Türkiye’nin Taraf Olduğu
Milletlerarası Sözleşmeler Çerçevesinde Doğrudan Tanıma”nın yeni bir tanıma
usulü olarak Türk hukukunda yerini almaktadır.
Doğrudan
tanıma usulü ise yabancı ülkelerce verilmiş olan mahkeme kararlarının herhangi
bir şart incelenmeksizin ve mahkemeden tanıma kararı alınmasına olmaksızın,
kesin hüküm etkisinin başka bir ülkede doğrudan kabul görmesidir.
Türk
mahkemelerince, milletlerarası antlaşmalar uyarınca, doğrudan tanınan bir karar
söz konusu olduğunda, MÖHUK’nda yer alan tanıma şartları araştırılmaksızın,
sadece Sözleşmede kabul edilen doğrudan tanıma engellerinin bulunup
bulunmadığını kontrol edilecek, yabancı karar başka bir sebeple kontrol
edilemeyecektir.
Doğrudan
tanımayı kabul eden milletlerarası sözleşmelerde, doğrudan tanıma engeli olarak
bazı kontrol şartlar diğer bir deyişle kontrol şartları kabul edilmiş ise,
ilgililerin veya yetkili makamın itirazı etmesi durumunda, bu kararların Türk
hukukunda doğrudan tanınıp tanımayacağının kontrolü gerekmektedir.
Türkiye’nin
taraf olduğu ve doğrudan tanıma usulünün kabul edildiği iki ve çok taraflı
milletlerarası sözleşmelerden, doğrudan tanıma usulü kabul edip, hiçbir
doğrudan tanıma engeli kabul etmeyen sözleşmeler, Türkiye-Irak arasındaki iki
taraflı adli yardım sözleşmesi (m. 84), Bazı Ölümlerin Tespitine Dair 14 Eylül
1966 tarihli Sözleşme (m.4), Evlenme ile Nesebin Düzeltilmesi Hakkında 10 Eylül
1970 tarihli Sözleşme (m.6), 1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmaların
Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesi (m. 14); doğrudan tanıma usulünü kabul
etmekle birlikte doğrudan tanıma engeli kabul eden sözleşmeler ise, Kişi
Hallerine İlişkin İşlemlerin Düzeltilmesi Kararlarıyla İlgili 10 Eylül 1964
tarihli Sözleşme (m.2 ve 3; doğrudan tanıma engeli m.4), Çocukların Korunması
ve Ülkelerarası Evlat Edinmeye İlişkin İşbirliği Hakkındaki 29 Mayıs 1993
tarihli La Haye Sözleşmesi (m.23; doğrudan tanıma engeli m. 24), 1961 tarihli
Küçüklerin Korunması Konusunda Karar Verecek Makamların Yetkisine ve
Uygulanacak Kanuna Dair La Haye Sözleşmesi (m. 7; doğrudan tanıma engeli
m.16)’dir.
Stj.
Av. D. Roza Doğan
Kaynakça:
1.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
2.
ŞANLI, Cemal/ESEN, Emre/ATAMANFİGANMEŞE, İnci: Milletlerarası Özel Hukuk, 3.Bası,
Vedat Kitapçılık, 2014.
3.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
4.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
5.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
6.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
7.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
8.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
9.
ŞENSÖZ, Ebru, Türkiye’nin Taraf Olduğu Bazı Milletlerarası Sözleşmeler
Çerçevesinde Doğrudan Tanıma Usulü. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2.
10.
ŞANLI, Cemal/ESEN, Emre/ATAMANFİGANMEŞE, İnci: Milletlerarası Özel Hukuk, 3.Bası,
Vedat Kitapçılık, 2014.
11. ŞANLI, Cemal/ESEN, Emre/ATAMANFİGANMEŞE, İnci: Milletlerarası Özel Hukuk, 3.Bası,Vedat Kitapçılık, 2014.