Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK TİCARET KANUNU M.202/2 UYARINCA AYRILMA HAKKI VE TAZMİNAT İSTEMİ

TÜRK TİCARET KANUNU M.202/2 UYARINCA AYRILMA HAKKI VE TAZMİNAT İSTEMİ

Bu çalışmanın konusu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda şirketler topluğuna ilişkin sorumluluğa dair düzenlemeler arasında yer alan ve “hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması” başlığı altında 202. Maddesinin 2. Fıkrası ile düzenlenen ayrılma hakkı veya zararının tazmini isteme imkanıdır.

 

Anılan kanun maddesinin 2. Fıkrasına göre, “Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına red oyu verip tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahipleri; hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle satın alınmasını mahkemeden isteyebilirler. Değer belirlenirken mahkeme kararına en yakın tarihteki veriler esas alınır. Tazminat veya payların satın alınmasını istem davası, genel kurul kararının verildiği veya yönetim kurulu kararının ilan edildiği tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.”

 

Kanun lafzından anlaşıldığı üzere pay sahibine seçimlik bir hak tanınmış olup kanunun aradığı koşulların oluşması halinde pay sahibi zararının tazmini veya paylarının satın alınmasını isteyebilir. Bu ikinci ihtimal doktrinde ayrılma hakkı olarak tanımlanmaktadır.

 

Buna göre önemli nitelikteki kararlara (ki kanun maddesinde gibi denilmekle maddede örnekleme yapıldığı ve madde kapsamının tahdidi olmadığı anlaşılmaktadır) muhalif kalan pay sahiplerinin paylarını şirkete satarak şirketten ayrılmalarına imkan tanınmıştır. [1] 

 

Ayrılma hakkı, pay sahiplerinin şirketin feshine yol açmadan şirketle bağını kesmesine imkan sağlamaktadır. Bu yolla şirketin kontrolünü elinde bulundurmayan pay sahiplerinin korunması amaçlandığı kabul görmektedir. [2]  

 

Ayrılma hakkının kullanılabilmesi için pay sahibinin şirket hakkında alınacak önemli nitelikte bir karara karşı genel kurul toplantısında gerekli muhalefet şartlarını yerine getirmesi ve söz konusu kararın alınması halinde şirketten ayrılma iradesini ortaya koyması aranmaktadır. [3]

 

Görüldüğü üzere ayrılma hakkının kullanımı için öncelikle ilgili pay sahibinin genel kurul toplantısına katılması ve genel kurul toplantısında ayrılma iradesinin açıkça ortaya konulması gereklidir. Bu yönüyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 202 maddesinde düzenlenen ayrılma hakkı, TTK.m.141 uyarınca yalnızca pay sahibi olmanın yeterli olduğu ayrılma hakkından ayrılmaktadır. Karara karşı muhalefet şartlarını yerine getiren pay sahiplerinin ayrılma iradesini ortaya koyduğu tartışmaya yer vermeyecek şekilde açık ve anlaşılır olmalıdır.

 

Diğer yandan bu ön şartın yerine getirilmesi yeterli olmamakta ve ayrıca mahkeme kararı gerekmektedir. Zira TTK.m.202 başlığı altında düzenlenen ayrılma hakkı pay sahibi tarafından tek taraflı irade beyanı ile kullanılabilecek nitelikte olmayıp pay sahibinin paylarını şirkete satabilmesi için mahkemenin bu konuda bir karar vermesi gerekmektedir.

 

Tazminat veya payların satın alınmasını istem davası, ilgili genel kurul kararının verildiği veya yönetim kurulu kararının ilan edildiği tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Yani davanın genel kurulu takip eden iki yıl içinde açılması gerekmektedir.

 

Ayrılma hakkı pay sahipliğine bağlı, vazgeçilemez ve bireysel bir haktır. [4] Bu noktada dava ehliyeti bakımından ayrılma hakkını kullanmak isteyen bir pay sahibi tarafından açılan tazminat istemli davada verilen incelemekte yarar görmekteyiz.

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2029/2780E., 2021/1132K. Sayılı ve 11.02.2021 Tarihli Kararına konu olayda;

 

“Davacı vekili, dava dışı Park Elektrik Üret. Mad. San. ve Tic. A.Ş.’nin halka açık bir anonim ortaklık olduğuna, bakır üretimine 2006 yılında başladığını, 2014 yılından beri tek faaliyet alanının bakır madenciliği olduğunu, davalı şirketin hakim ortak olduğunu, müvekkilinin ise %0,5038 oranında A grubu hissedar olduğunu, ancak hissedarı olduğu şirketin bünyesinde bulunan bakır madenini bağımsız değerlemeye ihtiyaç duyulmaksızın gerçek değerinden çok daha düşük fiyatla bir başka gruba sattığını, bu satıştan elde edilen kârın ise hukuka aykırı değerleme fiyatı ile şişirilmiş hisselerin satın alınması yoluyla davalıya aktarıldığını, bu işlemin TTK ve SPK mevzuatı ilkelerine aykırı olduğunu, zira bu işlemle bağlı şirket ve pay sahipleri kayba ve zarara sürüklenirken hakim ortaklığın örtülü kazanç elde ettiğini, SPK’da öngörülen önemli nitelikteki işlemlerle ilgili olarak genel kurulda bu karara red oyu verip muhalefet şerhini genel kurul tutanağına işleten pay sahiplerinin hisselerini ortaklığa devrederek ayrılma hakkına sahip olduklarını, müvekkilinin de genel kurula katılarak gündem maddelerine red oyu kullandığını ve muhalefetini tutanağa işlediğini, işlemlerin çok açık şekilde örtülü kazanç aktarımı görüntüsü vermesi ve tam olarak bilgi sahibi olunmasının engellenmesi nedeniyle müvekkilinin davalı hakim ortağa gönderdiği ihtarname ile hisselerinin gerçek değeri üzerinden satın alınmasını talep ettiğini, ancak davalının ayrılma hakkı kullanım süresinde cevap vermemesi üzerine müvekkilinin son gün “paylara ilişkin tüm dava ve tazminat haklarının saklı tutulmasına ilişkin” ihtirazı kayıtla ayrılma hakkını kullandığını, ancak müvekkiline ödenen ayrılma hakkı bedelinin hakkaniyete uygun olmadığını ileri sürerek, TTK’nın 202/2. maddesi uyarınca müvekkilinin maddi zararının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik 70.000.- TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili, TTK 202/2. maddesi uyarınca tazminat davasının ancak bağlı şirket pay sahipleri tarafından açılabileceğini, davacının hissesini devrederken ihtirazı kayıt koymasının pay devrine etkisinin olmadığını, dolayısıyla davacının taraf sıfatının bulunmadığını, somut olayda TTK 202/2 koşullarının da bulunmadığını, zira dava konusu maden tesislerinin devri ve hisse alım işlemlerinin bu hükmün kapsamına girmediğini, davacının bu işlemler nedeniyle zarar iddiasını da ispat etmesi gerektiğini, bu işlemlerde hiçbir hukuka aykırılığın olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

 

İlk derece mahkemesince, davacının hissedarı olduğu dava dışı şirketin aktifleri arasında yer alan bakır madeninin satılmasının SPK 23. maddesine göre önemli bir işlem olduğu, davacının bakır madeni satışının görüşüldüğü 10.05.2017 tarihli genel kurul toplantısına katıldığı, oylamada olumsuz oy vererek muhalefetini genel kurul tutanağına geçirttiği, SPK’nın kendisine tanıdığı ayrılma hakkını kullanarak 29.05.2017 tarihinde ihtirazı kayıtla ve paylara bağlı tüm dava ve tazminat haklarının saklı tutulması beyanı ile şirket ortaklığından ayrıldığı, davacı ayrılma hakkını kullanarak devrettiği pay karşılığı bedelin belirlenme şeklinin ve esas alınan değerlerin yasaya ve usule aykırı olduğunu iddia ederek zararın oluştuğundan bahisle hakim ortak davalıdan TTK 202. maddesi uyarınca fark bedel tahsilini talep etmekte ise de, bu maddeye dayalı olarak ancak bağlı şirketin pay sahiplerinin dava açabilecekleri, öte yandan davacının ödenen pay bedellerinin SPK’na aykırı şekilde hesaplandığı ve öngörülen usule uygun bir şekilde ayrılma payının hesaplanmadığı iddiasının ise davacı hisselerini devralan şirkete yöneltilebileceği gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

 

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, uyuşmazlığın SPK 24/1. maddesi uyarınca bağlı şirketten ayrılma hakkını kullanan ortağın, TTK 202/2. maddesi uyarınca zararının tazmini istemiyle dava açıp açamayacağı noktasında toplandığı, TTK 202/2 madde metni ve hükmün gerekçesi incelendiğinde, bu davanın ancak dava tarihi itibariyle “pay sahibi” olanlar tarafından açılabileceği, davacının ise pay sahibi olarak bu maddede belirtilen seçimlik haklarından zararının tazmini veya payının gerçek değeri üzerinden satın alınması talebiyle dava açma yolunu seçmediği, SPK mevzuatı gereği ayrılma hakkını kullandığı, bu hakkın ise şarta bağlı olarak (ihtirazı kayıtla) kullanılmasının mümkün olamayacağı, ilk derece mahkemesinin davanın aktif husumet yokluğundan reddi yönündeki kararında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle, davanın esastan reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

 

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

 

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11.02.2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.”

 

Kararda da vurgulandığı üzere ayrılma hakkının kullanılması pay sahipliğine bağlı bir haktır. Oydan yoksunluk ve oy hakkının doğmadığı hallerde ayrılma hakkının kullanılması söz konusu olamaz. [5]

Sonuç

Ayrılma hakkının kullanılabilmesi için davanın açıldığı tarihte pay sahibi sıfatının korunuyor olması gerekmektedir. Kişinin bu sıfatını ihtirazı kayıtla devretmesi dahi dava hakkı vermez. Dolayısıyla pay sahibi kanundan doğan bu seçimlik hakkını kullanırken bu hususa dikkat etmelidir. 

Av. Dr. Müge Erekmekci

Kaynakça:                                                                                                                                       

1. Barış Kaya, Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Pay Sahiplerinin Ortaklıktan Ayrılma Hakkı,  Beta, s.64

2. Barış Kaya, Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Pay Sahiplerinin Ortaklıktan Ayrılma Hakkı,  Beta, s.63

3. Barış Kaya, Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Pay Sahiplerinin Ortaklıktan Ayrılma Hakkı,  Beta, s.64

4. Barış Kaya, Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Pay Sahiplerinin Ortaklıktan Ayrılma Hakkı,  Beta, s.64

5. Tuğba Semerci Vuraloğlu, Sermaye Piyasası Kanunu’na Göre Anonim Ortaklıkta Ayrılma Hakkı, Onikilevha, s.189. 

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN