Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK İŞ HUKUKU KAPSAMINDA REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ŞARTLARI

TÜRK İŞ HUKUKU KAPSAMINDA REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ŞARTLARI

I- GİRİŞ

Rekabet yasağı, aynı alanda çalışan kimselerin birbirleri ile hukuka aykırı olarak yarışa girememesi anlamına gelmektedir. İş hukuku kapsamında ise rekabet yasağı; iş sözleşmesi devam ederken ve iş sözleşmesi sona erdikten sonra rekabet etmeme borcu olarak ikiye ayrılabilir. İş sözleşmesi devam ederken rekabet etmeme borcu, kaynağını “işçinin sadakat borcundan” almaktadır. Sadakat borcu, “işverenin ve işyerinin çıkarlarını koruma, işverene ticari veya mesleki bakımdan zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınma” şeklinde tanımlanabilir. [1]

Sadakat borcu, kaynağını doğrudan kanundan almakta olup, bunun için ayrıca bir sözleşme yapma gereği bulunmamaktadır. Bu borç, iş sözleşmesi devam ettiği sürece geçerliliğini korumaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396/3 maddesinde bu yükümlülük ayrıca ve açıkça “İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da rekabet etmeme yükümlülüğünün sürmesi isteniyorsa; tarafların ya iş sözleşmesine rekabet yasağı kaydı koyması gerekmekte ya da bu konuda ayrıca bir rekabet yasağı sözleşmesinin yapılması gerekmektedir.

1- Genel Olarak Rekabet Yasağı Sözleşmesi

Türk İş Hukuku kapsamında iş sözleşmesi devam ederken, işçinin işveren ile rekabet etmemesi gerekirken, iş sözleşmesi sona erdikten sonra böyle bir kanuni yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak taraflar kendi iradeleri ile iş sözleşmesi sona erdikten sonra da işçinin işveren ile rekabet etmemesini ayrıca ve açıkça kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki süreçte işçinin rekabet hakkını sınırlandıran rekabet sözleşmesine ilişkin hükümler Türk Borçlar Kanunu’nun 444-447. maddeleri ile düzenlenmiştir.

İşçinin çalışma süresi boyunca elde ettiği bilgiler iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da işverene zarar verebilir. Bunun yanında işçinin de anayasal çalışma özgürlüğü gereği dilediği alanda veya yerde çalışma özgürlüğü söz konusudur. İşverenin işçinin elde ettiği bilgiler nedeniyle haklı menfaatinin zarar görmesi ihtimali ile işçinin çalışma özgürlüğünün dengelenmesi gerekmektedir.

2- Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Konusu

Türk Borçlar Kanunu m.444’e göre “… işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinin konusu, işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra, kendi adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, işverene rakip bir kuruluşta çalışmaması, rakip bir kuruluşa ortak olmaması ve ortaklıktan başka bir sıfatla olsa dahi rakip bir kuruluşla herhangi bir ilgisinin olmamasıdır. [2]

Taraflar, işçinin rekabete sebebiyet vermeyecek bir işte çalışmasını, rekabet yasağı sözleşmesi ile veya iş sözleşmesinde öngörülecek rekabet kaydı ile kararlaştıramazlar. Aksi takdirde işçinin anayasal haklardan olan çalışma özgürlüğü tehlikeye girecektir.

3- Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Kanun koyucu, işçinin menfaatlerini korumak amacı ile rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğini belirli şartlara tabi tutmuştur. Bu şartlara Türk Borçlar Kanunu’nun 444. Maddesinde yer verilmiştir. Bu şartlar genel olarak işçinin fiil ehliyetine sahip olması, sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve işverenin korunmaya değer menfaatinin olması şeklinde sınıflandırılabilir. Bu koşullar olmaksızın yapılan rekabet yasağı sözleşmesi, butlan yaptırımına tabi olup geçersiz olacaktır.

3.1- Ehliyet

Türk Borçlar Kanunu, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için işçinin fiile ehliyetine sahip olması şartını aramaktadır. Yani işçinin sadece ayırt etme gücüne sahip olması yeterli olmamakta, aynı zamanda ergin olması ve kısıtlı olmaması da gerekmektedir. [3] İşçinin sahip olması gereken fiil ehliyeti, sözleşmenin imzalandığı anda mevcut olmalıdır.

3.2- Şekil

Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Yazılı şekil şartı ile kastedilen adi yazılı şekildir ve bu şekil şartı geçerlilik şartıdır. Bu şekil şartına riayet edilmeden yapılan rekabet yasağı sözleşmesi geçersizlik yaptırımı ile karşı karşıya kalacaktır. Kanuni yazılı şekil şartının amacı, işçinin yasağın kapsamı konusunda bilgi sahibi olması ve korunmasıdır. [4] Rekabet yasağı, ayrıca yapılacak bir rekabet yasağı sözleşmesi ile kararlaştırılabileceği gibi, iş sözleşmesine konulacak rekabet yasağı kaydı ile de kararlaştırılabilir. Bu durumda önem arz eden husus, rekabet yasağı kaydının iş sözleşmesinin eki niteliğinde olan; işveren tarafından tek taraflı olarak düzenlenen personel yönetmeliği veya iç yönetmelik gibi belgelerle kararlaştırılamamasıdır. Zira rekabet yasağı sözleşmesi genel olarak bütün işçileri kapsayacak şekilde yapılamaz.

3.3- İşverenin Korunmaya Değer Menfaatinin Olması

Türk Borçlar Kanunu’nun 444/2. Maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” şeklindedir.

Maddeye göre, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için işçinin, işverenin müşteri çevresini veya ticari sırlarını öğrenebilecek durumda olması gerekmektedir. Buna ek olarak bu bilgilerin kullanılması işverene önemli derecede zarar verebilecek nitelikte olmalıdır. Üretim sırrı işletmeyle ilgili olan, sınırlı bir çevre tarafından bilinen, başkaları tarafından kolayca öğrenilmesi mümkün olmayan, saklı kalmasında işverenin haklı menfaatinin olduğu olgulardır. İşçinin söz konusu sır veya bilgileri fiilen öğrenmiş olması zorunlu değildir. İşçinin objektif koşullarda söz konusu bilgileri veya sırrı öğrenebilecek olması yeterlidir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 444. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işçi işverenin üretim sırları veya müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağına sahip olsa bile söz konusu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte değilse yapılan rekabet yasağı sözleşmesi geçersiz sayılır.

İşçinin işverenin iş sırlarına veya müşteri çevresine hâkim olup olmadığı değerlendirilirken, yasağın kararlaştırıldığı tarihteki değil, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki koşullar dikkate alınacaktır. [5]

İşçinin işverene bağlı olarak çalışmasıyla birlikte birçok bilgiye erişmesi mümkün olacaktır. Ancak kanunda rekabet yasağı sözleşmesine konu olacak bilgiler sınırlamaya tabi tutulmuştur. Müşteri çevresi, üretim sırları veya işverenin yaptığı işler hakkında vakıf olunan bilgiler bu kapsamda kabul edilmiştir. Vakıf olunan bilgiler değerlendirilirken işçinin yaptığı işin niteliği önem arz etmektedir. İşçinin yaptığı iş gereği bu bilgileri fiilen öğrenmesi zorunlu olmayıp, objektif olarak öğrenme imkanının bulunması yeterlidir.

İşçinin işyerindeki pozisyonu, üstlendiği yetki ve sorumluluklar göz önünde bulundurularak rekabet yasağı sözleşmesinin yapılıp yapılamayacağının belirlenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda vasıfsız ve alt kademede çalışan bir işçi ile kurulan iş ilişkisinde, işçinin rekabete konu olabilecek bilgileri edinmesi mümkün olamayacağından rekabet yasağı sözleşmesi geçerli olmayacaktır. [6]

4- Rekabet Yasağının Sınırlandırılması

Rekabet yasağı sözleşmesinde yasak kapsamının yer, zaman ve iş türü bakımından sınırlandırılması gerekmektedir. Bu sınırlamalar rekabet yasağı sözleşmesinde açıkça yer almalıdır ve işçinin rekabet yasağının kapsamını anlayabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Bu hususlar Türk Borçlar Kanunu’nun 445/1. maddesinde “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye aykırı olarak yapılacak rekabet yasağı sözleşmesi, hem Türk Borçlar Kanunu’na aykırılık teşkil edecek hem de anayasal hak olan çalışma özgürlüğünü tehlikeye düşürecektir. İşçinin ekonomik geleceğini tehlikeye sokan böyle bir sözleşme geçersizlik yaptırımı ile de karşı karşıya kalacaktır.

Görüldüğü üzere; kanunda süre bakımından bir sınırlama getirilmiştir. Bu hüküm uyarınca rekabet yasağı sözleşmesi özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacaktır. Özel durum ve koşulları ispat yükü ise işverene aittir. Bu süre, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte başlayacaktır.

Rekabet yasağının yer bakımından da sınırlandırılmış olması gerekmektedir. Sınırlamaya konu yer, coğrafi bölge veya şehir olarak belirlenebileceği gibi, işverenin faaliyetinin etkilediği alana atıf yapılarak örtülü olarak da belirlenebilir. Yer bakımından sınırlama konusunda işverenin faaliyet alanının aşılmaması hususu önem arz etmektedir. Zira aksi durumda işverenin korunması gereken bir menfaati olmayacaktır. Rekabet yasağının yer bakımından sınırlandırılması konusunda Yargıtay’ın birçok kararı bulunmaktadır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2019/2050 E.2020/5916 K. sayılı 16.12.2020 tarihli kararı ile;

Somut olayda, rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesine bakıldığında, işçi için getirilen sınırlama, tarım makineleri üretim, satış ve pazarlanması ve benzeri konularda Türkiye sınırları dahilinde faaliyet gösteren herhangi bir şirkette 1 yıl süreyle haksız rekabet yaratacak çalışmalarda bulunulmaması şeklindedir. Söz konusu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olup, tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir.” şeklinde hüküm kurmuştur. [7]

Türk Borçlar Kanunu’nun 445/1. Maddesine göre rekabet yasağının geçerli olabilmesi için konu bakımından da sınırlandırılması gerekmektedir. Yasak kapsamında işçinin ilgilenemeyeceği işler sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmalıdır. Rekabet yasağı öngörülürken sınırlamanın işçinin yaptığı iş kapsamında kalmasına dikkat edilmelidir. Zira işverenin faaliyet kapsamının tümünü konu edinen rekabet yasağının hakkaniyete uygun olmayacağı açıktır. Faaliyet alanı belirlenirken ise iş sözleşmesinin sona erdiği tarih referans olarak alınacaktır. Rekabet yasağının işverenin tüm faaliyet alanı ile değil, işçinin işletmede yapmakta olduğu göreviyle sınırlı olması gerektiği konusunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 31.01.2013 tarihli kararı ile

“Rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığı net biçimde belirlenmelidir. Özellikle şirketlerin ticaret siciline kayıt sırasında faaliyet alanlarının geniş tutulduğu ülkemizde, işçinin bütün alanlarda çalışmasının sınırlandırılması mümkün olmaz. İşçinin işverene ait işyerinde yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili ve işverenin asıl faaliyet alanına giren işler bakımından böyle bir sınırlama getirilmelidir. Belgede yazılı olan işçinin ...ilinde 2 yıl “herhangi bir firmada” çalışmayacağına dair yasaklama Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve sözleşme hürriyeti başlıklı 48. ve Çalışma hakkı ve ödevi başlıklı 49. maddelerine aykırı olduğu gibi, B.K. nun 348 ve 349. maddelerine de aykırı olup, hukuki bir değer taşımaz. Bu sebeple Anayasanın 48,49 ve B.K. nun 348,349. maddelerine aykırı olan ve hukuki değer taşımayan bu belge karşısında davanın reddi yerine kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

II- SONUÇ

İş sözleşmesinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iş sözleşmesinin sonuçlarından olan; işçinin işverene sadakat borcu içinde yer alan alt bir yükümlülüktür. Taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulmasına veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır. 

İş sözleşmesi bağlamında işçi, işverene karşı zayıf taraf konumunda kabul edilmektedir. Kanun koyucu, bu sebeple rekabet yasağı konusunda özel olarak düzenlemeler yaparak işçinin çalışma hakkını ve ekonomik geleceğini güvence altına almayı amaçlamıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için rekabet yasağı sözleşmesi belirli şartlara tabi tutulmuştur.

 

Stj. Av. Gülşah IŞIK

 

Kaynakça:

1. SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 8. Baskı, İstanbul 2012, s. 360       

2. Manav, Eda, “İş Hukukunda Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Geçerlilik Koşulları”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:87, 2010, s.324.

3. KESER, 2011 s.91

4. SOYER, s.42

5. Taşkent/Kabakcı, s.25

6. Süzek, İşçinin Rekabet Etmeme Borcu, s.459

7. Yargıtay 11.HD 2019/2050 E. 2020/5916 K. 16.12.2020 T.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN