Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK HUKUKUNDA HAYVAN HAKLARI

TÜRK HUKUKUNDA HAYVAN HAKLARI

Giriş

Doğanın ekolojik dengesi içerisinde çok önemli bir yere sahip olan hayvanlar aynı zamanda varoluşundan itibaren insanoğlunun hayatının her alanında da önemli bir yer kaplamıştır. Başlangıçta yeme, giyinme ve alet yapımı gibi amaçlarla avlanılmış, daha sonra yük taşıma ve binek hayvanı olarak kullanılma amacıyla evcilleştirilmişlerdir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş, insanların hayvanlarla olan bağında bir değişimi de beraberinde getirmiştir. [1] İnsanların hayvanlarla olan ilişkisinde meydana gelen bu değişim, toplumlar arasında hayvanların hukukî statüsü konusunda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmış, bu görüşler neticesinde insanlar dışındaki canlıların da hakları olabileceği fikri ortaya çıkmaya başlamıştır. [2]

Günümüzde birçok insan, hayvanların çeşitli amaçlarla kullanılabileceğini düşünmekle beraber, onlara karşı daha duyarlı olunmasının zorunlu olduğu fikrinde birleşmiştir. Bunun sonucunda da pek çok devlet, hayvanlara karşı eziyeti önlemek amacıyla ulusal ve uluslararası pek çok düzenleme kabul etmiştir. Modern dünya üzerinde hayvanların korunmasına ilişkin hukuksal düzenlemeler, 19. yüzyıla dek uzanmakla birlikte, Türkiye’de hayvanların korunmasına ilişkin yasal düzenleme, ancak 21. yüzyıl başında gerçekleştirilmiştir. [3]

Türk Hukukunda Hayvan Hakları

Cumhuriyet’in ilk yılları itibariyle hayvanlarla ilgili yasal düzenlemeler yapılmaya başlanmış olsa da yapılan ilk yasal düzenlemeler hayvancılığın geliştirilmesi ve salgın hastalıklarla mücadele gibi hayvanların haklarının korunmasından çok toplumsal refahın sağlanması amacı ile yapılmıştır. 1978 yılında Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilanı sonrasında 1980’li yıllarda Türkiye’de ilk kez hayvan haklarının korunmasına ilişkin kanun yapılması üzerine çalışmalara başlanmıştır. 1980’li yıllarda başlanan bu çalışmalar ancak 2004 yılında, Türkiye 2003 yılında “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”ne taraf olduktan sonra sonuç verebilmiş ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir.

Hayvanları Koruma Kanunu

2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu’nda hayvanlara karşı yapılan davranışlar suç olarak değil ‘kabahat’ olarak nitelendirilmiş ve idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır. Ancak idari para cezası yaptırımı son zamanlarda ülkede yaşanan olaylardan da açıkça anlaşılacağı üzere, yeterli caydırıcılığa sahip olamamıştır. Bu durum kanunda eksiklikler olduğu ve yaptırımların yetersiz kaldığı gerçeğini göz önüne sermektedir.

Hayvanları Koruma Kanunu’nun birinci maddesinde yasanın amacı; “Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.” şeklinde belirlenmiştir. Kanunun hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme yetkisi ise Bakanlığa aittir.

Türk Ceza Kanunu

Türk Ceza Kanunu’nda hayvanlarla ilgili olarak yapılan sınırlı sayıdaki düzenlemelerde ise hayvanlar nesneleştirilmiş ve hakları olan bir canlıdan çok bir insana ait bir eşya gibi değerlendirilmiştir. Yapılan düzenlenmelerde hayvanların hakları değil hayvan sahibi olan insanların hakları merkeze alınmıştır. Herhangi bir şekilde hayvana zarar verilmesi durumunda, ancak hayvan sahibinin meydana gelen zarar ve ziyandan dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunması sonucu dava açılabilmektedir. Savcılığın kendiliğinden soruşturma açma ya da şikâyete karşın davaya devam etme yetkisi yoktur. Hayvan sahibi şikayetinden vazgeçtiği zaman ceza yargılaması olduğu yerde durur.

Türk hukuk sisteminde insan dışındaki her şeye “mal” ya da “eşya” olarak bakılmaktadır. [4] Hayvanların eşya olarak kabul edilmesinin sonucu olarak kanunda çelişkiler ortaya çıkmıştır. Sahipli hayvanlara zarar verilmesi sonucu yaptırımlar uygulanabiliyorken, sokak ve yaban hayvanlarına karşı işlenen suçlarda suçlular herhangi bir yaptırımla karşılaşmamakta ve yalnızca idari para cezası ile cezalandırılmaktadır.

Uluslararası Hukukta Hayvan Hakları

UNESCO tarafından hayvanların maruz kaldıkları kötü muameleler, haklar kuramı temelinde göz önüne alınarak Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi hazırlanmış ve 15 Ekim 1978’de Paris’te ilan edilmiştir. Bu bildirgeye göre bütün hayvanlar, yaşam önünde eşit doğarlar ve dolayısıyla var olma hakkına sahiptirler. Diğer bir ifadeyle söz konusu Bildirge, bütün türlerin doğal denge içinde yaşama hakkına sahip olduğunu kabul etmiştir. [5]

1978 yılında ilan edilmiş olan ve Türkiye’nin de imzaladığı Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi hayvanların da insanlar gibi birer canlı olduklarını, hissedebildiklerini, bazı duyguları insanlar gibi yaşayabildiklerini, kısmen de olsa bilinçli varlıklar olduklarını ve en önemlisi de hayvanların hakları olduğunu belirten ilk uluslararası belgedir. [6]

Ancak bu bildirge devletler tarafından imzalanan ve onaylanan bir sözleşme olmadığından hukuki bir bağlayıcılığı yoktur. Bu bildirge, 1989 yılında Hayvan Hakları Federasyonu tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında UNESCO Genel Direktörü’ne sunulmuş ve aynı zamanda halka açıklanmış olup, güncellenen metin toplam 14 maddeden oluşmaktadır.

Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi

Türkiye’de hayvanları korumaya yönelik milletlerarası düzenleme, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’dir. Türkiye söz konusu sözleşmeyi, 18 Kasım 1999 tarihinde imzalamış, 28 Kasım 2003 tarihinde ise onaylamıştır. Sözleşme’nin önsözünde, insanoğlunun yaşayan bütün canlılara karşı ahlaki bir sorumluluk taşıdığı, evcil hayvanlara yönelik muamelelerde ortak bir standart oluşturarak sorumluluk geliştirmenin temel hedef olduğu belirtilmektedir. [7] Sözleşme taraf devletlere sokak hayvanlarına ilişkin olarak da birtakım yükümlülükler getirmiştir.

Sonuç

Her ne kadar mevcut düzenlemeler hayvanları korumaya yönelik ana hatları oluşturmuş olsa da yeterli korumayı sağlayamadığı açıktır. Mevcut düzenlemelerde sorunların en başında hayvanların bir eşya olarak değerlendirilmesi gelmektedir. Hayvanların da canlı varlıklar olduğu ve onların ve diğer tüm canlıların hayatlarının da insan hayatı kadar değerli olduğu göz önüne alınmalıdır.

Mevcut düzenlemelerdeki bir diğer sorun ise hayvanlara verilen zararın suç olarak değerlendirilmemesidir. Oysaki ister sahipli olsun ister sahipsiz bir hayvana verilen zararın bir insana verilen zarar gibi suç kavramı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. İdari para cezası yaptırımı yeterince caydırıcı olmamış ve hayvanların yeterince korunmasını sağlayamamıştır.

Bu nedenle ülkemizde hayvanların korunması adına yeni ve daha etkili bir hukuki düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni hukuki düzenlemede hayvanların bir eşya değil birer canlı olduğu unutulmamalı, sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı ortadan kaldırılmalı ve hayvanlara verilen zararlar suç kapsamında değerlendirilip caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır.


Av. M. Gül Altunay


Kaynakça:

  1. Hayvanın Hukuki Konumu, Prof. Dr. Cengiz Koçhisarlıoğlu, Doç. Dr. Özlem Söğütlü Erişgin
  2. Türk Hukukunda Hayvanların Korunmasına İlişkin Yasal Mevzuat ve Bu Mevzuata Göre Hayvanların Hukuki Durumları, Onur Akbulut, Nesrin Çobanoğlu
  3. Türk Hukukunda Hayvanların Korunmasına İlişkin Yasal Mevzuat ve Bu Mevzuata Göre Hayvanların Hukuki Durumları, Onur Akbulut, Nesrin Çobanoğlu
  4. Türk Hukuk Sisteminde Hayvanlar, Atilla Özgür
  5. Hayvan Hakları, Prof. Dr. İsmet Sungurbey
  6. Bir Hukuk Sorunsalı Olarak Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye’de Hayvan Hakları, Alper Uyumaz
  7. Hayvan Hakları, Hayvanların Korunması ve Refahı, T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı
  8. Hayvan Hakları İhlallerinin Hukuki ve Sosyal Boyutu, Hülya Yalçın
  9. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu
  10. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi
MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN