Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK HUKUKUNDA ESTETİK NİTELİĞİ BULUNMAYAN TEKNİK VE BİLİMSEL FOTOĞRAFLAR, RESİMLER VE ÇİZİMLERİN TELİF HAKKI İLE KORUNMASI

TÜRK HUKUKUNDA ESTETİK NİTELİĞİ BULUNMAYAN TEKNİK VE BİLİMSEL FOTOĞRAFLAR, RESİMLER VE ÇİZİMLERİN TELİF HAKKI İLE KORUNMASI

  1. Türk Hukukunda Eser Tanımı ve Türleri
  1. Eser

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m.1/B’de eser “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır.

Fikri hukukun temel kavramı eser olup bir fikir ve sanat eserinin FSEK anlamında eser olarak kabul edilebilmesi için şu unsurların bir arada olması gerekir:

  •             Ortada fikri bir ürün olmalıdır,
  • Bu fikri ürünün bir şekle bürünmüş olması gerekir,
  • Fikri ürünün, sahibinin hususiyetini yansıtması gerekir,
  • FSEK’de öngörülen eser türlerinden birisine girmelidir.

Fikri ürünün bir insan tarafından meydana getirilmesi gerekmekle birlikte bir kimse eser meydana getirirken, bilgisayardan ya da bir yazılımdan da yararlanabilir.

Bir çalışmanın, fikri ürünün eser olarak nitelenebilmesi için eser sahibinin hususiyetini taşıması, onun ferdi özelliğini yansıtması gerekir. Hususiyet kavramı, herkes tarafından ortaya çıkarılması mümkün olmayan, basit zanaatın ötesinde bir gayret ve fikri çabayı ifade etmek için kullanılmaktadır. Eserlerin özgün olması için esere temel olan düşüncelerin yeni olması ya da kendinden önce yaratılmış eserlerden yararlanılmaksızın ortaya konmuş bir ürün olması gerekmez. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, herkesin yapabileceği bir şey hususiyeti yansıtmaz. Bir eserde hususiyetin varlığı için fikri ürüne yansıyan çabanın belli bir düzeyde olması, sıradan olmaması, zanaatkarın ortaya koyduğundan ve vasatın üzerinde olması gerekir. Eser kabul edilmeyen nitelikteki fikri ürünlerin haksız rekabet hükümlerine göre korunması imkanının her zaman için mevcut olduğunu da ifade etmek gerekir.

  1. Eser Türleri

Bir fikri ürünün eser olabilmesinin diğer bir şartı da, FSEK’de öngörülen eser türlerinden birine dahil olması gerekliliğidir. Koruma altındaki eser türleri ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri ve sinema eserleridir. İşlenme ve derlemeler de FSEK’e göre koruma altındadır.

FSEK’de gösterilen eser türleri dışında yeni bir ana ya da ara tür ihdas edilemez. Bir türe giren, alt grupta yer alan eserlerde ise bu ilke geçerli değildir. Bir eser aynı anda birden fazla eser kategorisine dahil olabilir. Bu durumda, dahil olduğu her eser kategorisine göre korunacaktır.

Bu makalenin konusu gereği, eser türlerinden ilim ve edebiyat eserleri ile onun alt kategorisi olan Sanatsal Vasfı Bulunmayan Her Nevi Teknik Ve İlmi Fotoğraf, Haritalar, Planlar, Projeler, Krokiler, Resimler, Maketler, Tasarım Ve Projeler ayrıntılı olarak açıklanacaktır.

  1. İlim ve Edebiyat Eserleri ve Alt Grupları

Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 2. Maddesinde “İlim ve Edebiyat Eserleri” başlığı altında, üç değişik eser türü, bu kategoriye dahil edilmiştir. Bunlar, “dil ve yazı ile ifade olunan eserler”,  “rakıslar, koreografi eserleri, pandomimalar ve buna benzer sözsüz sahne eserleri” ile “sanatsal vasfı bulunmayan her nevi teknik ve bilimsel mahiyette fotoğraf eserleri, haritalar, projeler, krokiler, resimler ile maketler”dir. Birinci ve ikici bentte sayılan eser türlerinin, teknik bir özelliğinin bulunması gerekmez. Bir eserin, üçüncü bentte sayılan eserler arasında sayılabilmesi için ise, “teknik ve bilimsel mahiyette” olması şarttır.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu anlamında bilim ve edebiyat eseri kavramı, günlük dilde, sözlük anlamında, bilim ve edebiyat eseri olarak belirtilenlerden daha geniştir.

Sanatsal bir yönü bulunmayan bilimsel ve teknik nitelikli fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topografyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeler de taşıdıkları bilimsel ve teknik fikri çaba ürünü olma özelliği nedeniyle yine bu kapsamda korunurlar. Ancak bunlarda da eser sahibinin hususiyeti aranmaktadır.

  1. Sanatsal Vasfı Bulunmayan Her Nevi Teknik Ve İlmi Fotoğraf, Haritalar, Planlar, Projeler, Krokiler, Resimler, Maketler, Tasarım Ve Projeler

Bu gruba giren ilim ve edebiyat eserlerinin estetik vasfı bulunmamakta olup eserler öğretici, açıklayıcı, uygulamaya imkan sağlayıcıdır. Bu gruba giren eserleri, eser düzeyine yükselten özellikleri öğretici, açıklayıcı, aydınlatıcı, uygulama yapmaya imkan verici olmalarıdır.

Yargıtay kararlarında da, estetik vasfı bulunmayan her türlü fotoğraf, harita, plan, proje vb ürünlerin 5846 sayılı FSEK 2/3. Fıkrasına göre ilim ve edebiyat eseri olarak nitelendirilebilmesi için her halükarda hususiyet unsuruna sahip olması gerektiği, hususiyet unsuru olmayan bu tür ürünlerin eser olarak korunmayacağı belirtilmiştir:

“…bir fikri ürünün 5846 Sayılı F.S.E.K.'de sayılan eser türlerinden birisine dahil edilen eserlerden olduğunun kabul edilebilmesi için aynı Kanunun 1/B-(a) bendi uyarınca sahibinin hususiyetini taşıması gereklidir. Davacının dayandığı tv program formatının da ilim ve edebiyat eseri olarak nitelendirilebilmesi ve korunması için hiç şüphesiz ki hususiyet unsurunu haiz olması gerekli ve zorunludur. Bir fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıyan eser olup olmadığının tespiti ise, hakimin hukuki bilgisi dışında kalan özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bu hususta konunun uzmanı ya da uzmanlarından oluşan bilirkişi görüşü alınmalıdır.”[1]

“Uyuşmazlık konusu ham verilerin davacı tarafından belirlenen canlı deneklerden alınan kan örnekleri üzerinde yapılan laboratuvar analizleri ve bunların bilimsel değerlendirilmesi sonucu oluşturulan tablolar olduğu ve bu tabloların davacının eser sahibi olduğu 66 sayfalık uzmanlık tezinde ve yine bir kısım davalılarla birlikte eser sahiplerinden birisi olduğu poster çalışmasında kullanıldığı, dava konusu makalelerde de bu tabloların kullanıldığı bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Söz konusu tablolar dışında dava konusu eserler arasında benzerlik bulunmadığı bilirkişi raporunda belirtildiğine göre, davacı tarafından belirlenen ve gruplandırılan deneklerden alınan kan örneklerinin G.. Eczacılık Bilimleri Merkez Başkanlığı laboratuvarında yapılan analizi sonucu oluşan ham verilerin tablo haline getirilmesinden oluşan fikri faaliyetin de bilimsel tez ve poster çalışması kapsamında hususiyet unsuruna sahip eser olarak korunmaları gerekip gerekmeyeceği belirlenmelidir.

Bir bilimsel eserdeki istatistiki bilgiler eser sahibi tarafından bizzat oluşturularak meydana getirilmişse sahibinin hususiyetini taşıması koşuluyla 5846 sayılı FSEK' nun 1/B ve 2. maddeleri kapsamında eser olarak korunması mümkündür. Ancak, bu değerlendirmenin de her somut olayın özellikleri dikkate alınarak yapılması gerekir.”[2]

“Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait ihlale konu "sınırları içerisinde üzerinde idarenin belirlediği koordinat ve kotlar () arasında kurulması tarafından uygun bulunan fizibilite raporu olduğu; raporun kendisinden önceki etüt ve çalışmalardan yararlanılmak ve fiziki-coğrafi koşullar sebebiyle zorunluluk arz eden bilgiler ve bu bilgilerin belirli bir bilimsel metod uygulanarak işlenmesi suretiyle oluşturuluş ilmi nitelikte proje anlamında eser niteliğinde bulunduğunun kabulü gerektiği; bilirkişi raporunun çoğunluk görüşünde teknik zorunluluklar ve izlenmesi gereken adımlar dolayısıyla yaratıcının yaratma alanının son derece sınırlı olduğu, söz konusu fiziki şartlar ve diğer verilerle ilgili bilgilerin alınması hemen hemen tüm mühendisler ve benzer bir projenin ortaya konulması sonucunun doğduğu, bu sebeplerle bu tür projelerde sahibinin hususiyetini taşıma koşulunun bulunmadığı ve davaya konu projenin eser sayılamayacağı yönündeki görüşe iştirak imkanı bulunmadığı; ne var ki, davalının ihaleye çıkarken kullandığı hazırladığı "" başlıklı raporun, davacı fizibilite raporundan yukarda belirtilen arazi koşulları, yağış miktarı, su debisi gibi kendisinden önce yapılan baraj ve mevcut olduğu, kotunun değişmez veri olmasından kaynaklanan zorunlu teknik unsurlar dışında tamamen farklı bir üslup içerik, anlatım ile şekillendiği ve sahiplerinin hususiyetini taşıyan müstakil bir eser olduğu...”[3]

Sonuç olarak, bu kategoride sayılan eserler sanatsal vasfa sahip olmadığı gibi bu eserlerin teknik veya bilimsel bir içeriğe, yani öğretici, açıklayıcı, uygulamaya imkan sağlamak gibi özelliklere sahip olmaları gerekir. Bu niteliği de geniş yorumlamak gerekmektedir. Koruma sağlanabilmesi için eserlerin, eseri ortaya koyanın şahsi bilimsel ve teknik kabiliyetini yansıtması gerekir.

  1. İlim ve Edebiyat Eserlerinin Korunması, Kayıt Ve Tescili

Bir eserin sahibi onu meydana getirendir. Bu nedenle, yayımcılar, yapımcılar ve tüzel kişiler eser sahibi sayılmazlar. Nitekim FSEK m.1/B’de bu durum “eser sahibi: eseri meydana getiren gerçek kişiyi ifade eder” ifadesiyle açıkça ifade edilmiştir. Eser sahipliği, eserin yaratılması ile doğduğundan, herhangi bir sicile kaydedilmesine veya bir makama bildirilmesine ya da herhangi bir Devlet tasarrufuna gerek yoktur.

Diğer yandan belirtmek gerekir ki, herhangi bir iş ilişkisi bağlamında bir eser oluşturmaları için istihdam edilmiş bulunan çalışanlar, işlerini görürken meydana getirdikleri eserlerin sahibidirler. Ancak bu kimselerin meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bu kimseleri çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Eserler üzerindeki hakları, mali haklar şeklinde yorumlamak uygun olacaktır. Zira eser üzerindeki manevi haklar çalışana, mali hakların kullanılması ise kanun hükmü gereğince çalıştırana ait olur. Eser görev dolayısıyla meydana getirilmemişse, çalıştıran veya tayin eden mali hakları da iktisap edemez. Görev ise, çalışana verilen, tevdi edilen iş olup görevin sözlü verilmesi de yeterlidir.

Eser yaratıldığı anda korunmaya başlar, bir tescil ve kayıt prosedürü söz konusu değildir. Ancak, Kültür Bakanlığı telif haklarının düzenlenmesi, kullanımını kolaylaştırmak ve güvenceli bir hak ortamı sağlamak için kayıt tescil adı altında bir faaliyet göstermektedir. Bu işlemler tamamen idari nitelikte olup kurucu ve hak tanıyıcı nitelikte değildir.

Eser üzerindeki hakların korunması ve özellikle hak sahipliklerinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlanması amacıyla aşağıda izah edilen işlemlerin yapılması mümkündür:

  1. İsteğe Bağlı Kayıt- Tescil

Eser sahibinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlayan ve isteğe bağlı olarak yapılan bir işlemdir. Bu işlem beyana dayalıdır ve hak kurucu niteliğe sahip değildir. Fikirler soyut halleriyle kayıt- tescil edilememekle birlikte ancak somutlaştırılıp şekillendirilmeleri (eser haline getirilmeleri) halinde kayıt –tescil edilmeleri mümkündür.

İsteğe bağlı kayıt- tescil başvurusu sonucunda, başvuru sahibine yapılan işleme ilişkin olarak esere, eser sahibine ait bilgileri içeren bir belge tanzim edilerek verilir.

İsteğe bağlı kayıt- tescili yapılan eserin dava konusu olması ve mahkeme tarafından talep edilmesi halinde kayıt- tescil belgesinin bir örneği ve başvurusu sırasında sunulan belgeler Telif Hakları Genel Müdürlüğünce mahkemeye sunulur.

Eserler üzerinden gerçekleştirilmekte olan İsteğe Bağlı Kayıt-Tescil işlemi, eserin kimin tarafından meydana getirildiğini belirlemeye kolaylık sağlamak amacıyla yaptırılması zorunlu olmayan, yaptırılmadığında hak kaybına neden olmayan ve kişiye herhangi bir hak vermeyen beyana dayalı bir işlemdir.

  1. Noter tarafından düzenlenen ya da onaylanan hak sahipliği belgeleri

Kişinin söz konusu eseri kendisinin meydana getirdiğini ve bu eser üzerindeki tüm hakların kendisine ait olduğunu içeren beyanının noter tarafından düzenlenmesi ya da onaylanması mümkündür. Böylece noter onaylı bir belge ile eser üzerindeki hakların kime ait olduğu hususunda tarih ve noter onayı içeren bir delil oluşmuş olur.

 

Av. Pınar Yar Karaata                                           

 

[1] Y.11.H.D. E.2011/12577 K.2013/13823 T.28.6.2013

[2] Y.11.H.D. E.2014/2084 K.2014/8456 T.5.5.2014

[3] Y.11.H.D. E.2012/11315 K.2014/4768 T.12.3.2014

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN