Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE FAİZ KAVRAMI

TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE FAİZ KAVRAMI

1- Faiz Kavramı ve Başlıca Özelliklerinin Değerlendirilmesi

Faiz kavramı, geçmişten günümüze süregelen ve hem günlük hayatın içerisinde hem de ticari hayatın içerisinde yer edinmiş bir kavramdır. Bu kapsamda hukuk aleminin de önemli bir parçası haline gelmiştir. Faiz konusunda, hukukumuzda asıl yol gösterici kaynak 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’dur. 3095 Sayılı Kanun yanında Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Bankacılık Kanunu da diğer yol gösterici kanunlar arasındadır.

Kanun ve yerleşik içtihatlara göre faizin iki kaynağı vardır. Buna göre faiz ya kanundan ya da hukuki işlemden doğmaktadır. Hukuki işlem haksız fiil, sebepsiz zenginleşme veya sözleşme olabileceği gibi uygulamada faizi doğuran hukuki işlem sıklıkla sözleşme olmaktadır. Faiz kavramının kanunda bir tanımı olmamakla birlikte Yargıtay kararlarında faiz; para alacağının medeni semeresidir. Ödünç akdi veya başka bir hukuki muamele yahut fiil neticesinde, başka bir kimseden alacaklı duruma geçen kimsenin, para alacağının karşılığı ve bir nevi ücret ve kirası şeklinde tanımlanmaktadır. [1]

Başka bir tanımda ise faiz, alacaklının parasının kullanılma olanağını borçluya bırakması sonucunda, parasından bir müddet mahrum kalması sebebiyle, kanundan veya hukuki bir işleminden ötürü talep etme hakkına sahip olduğu bir medeni semeredir [2] şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanımlardan yola çıkarak faiz; para borçlarında söz konusu olur ve varlığı asıl alacağa bağlıdır. Yani faiz fer’i niteliktedir. Doğumu ve sona ermesi asıl alacağa bağlıdır. Ancak Türk Borçlar Kanunu m.131/2, “İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.” Hükmünü ihtiva etmektedir.

Bu sayede asıl alacak sona erse bile faiz alacağının varlığını sürdürmesi bu halde mümkündür. Faizin fer’i özelliğinin bir diğer yansıması da zamanaşımı hususunda ortaya çıkar. Nitekim asıl alacak zamanaşımına uğradığı halde faiz de zamanaşımına uğrayacaktır. Ancak zamanaşımı süresinin asıl alacağa göre belirlenmesi temerrüt faizi bakımından geçerlidir. Zira TBK m. 147 hükmü gereğince anapara faizlerinin zamanaşımı süresi beş yıldır. Asıl alacağın zamanaşımı beş yıldan daha uzun bir süre olsa bile anapara faizinin zamanaşımı beş yıl olduğu için asıl alacak -örneğin alacak on yıllık zamanaşımına tabi ise- zamanaşımına uğramadan faizin zamanaşımına uğraması söz konusu olabilir. [3] Faizin bir diğer özelliği ise ödendiği ana kadar işlemesi yani çoğalmasıdır. Türk Borçlar Kanunu madde 104; “Faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılır” hükmü yer almaktadır. İlgili hükümde belirtildiği üzere, faiz dönemsel bir edimdir. Açıklanan faiz kavramı ve özelliklerinin ardından aşağıda faiz türlerinden bahsedilecektir.

2- Türk Hukuk Siteminde Uygulanan Faiz Türleri ve Özellikleri

2.1. Basit Faiz ve Bileşik Faiz Ayrımı

Basit faiz hemen hemen herkesin faiz denilince akla gelen faizdir. Basit faiz ana paraya belirli bir zaman dilimi içinde muayyen bir oranda işletilen faizdir. [4] Burada faiz en basit halindedir. Yalnızca ana paraya işleyen bir faiz söz konusudur. Bileşik bir diğer adıyla mürekkep faizde ise en temel anlatımıyla ana paraya işletilen faizin ana paraya eklenmek suretiyle elde edilen tutar üzerinden yeniden faiz işletilmesidir.

Doktrinde bu durum sıklıkla, faize faiz yürütme kavramı ile açıklanır. Yığılmalı olarak birikmesi ve varacağı noktanın önceden öngörülememesi sebebiyle, orta ve uzun vadeli borçlarda borçlu için büyük bir yük getirecek olan bileşik faiz hukukumuzda kural olarak yasaktır. [5]

Faiz asıl alacağa bağlı olduğundan ve asıl alacağın ödenmesine kadar faiz işleyeceğinden dolayı bileşik faiz bakımından borçluyu zorlayacak bir durum ortaya çıkacağından hukukumuzda yapılan değişiklikler ile bileşik faiz kural olarak yasaktır. Ancak bileşik faizin serbest olduğu haller sınırlı da olsa bu hallerden biri 6100 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Türk Ticaret Kanunu m.8/f.2 hükmü uyarınca iki halde bileşik faiz kararlaştırılabilir. Bileşik faizin kararlaştırılabileceği ilk hal tarafları tacir olan cari hesap sözleşmesinin üç aydan aşağı olmayacak şekilde yapılması durumudur. Burada özellik arz eden husus, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olması gerektiğidir. Yoksa cari hesap sözleşmesi tacir olmayan kimseler tarafından da akdedilebilen bir sözleşmedir. Bileşik faizin taraflarca kararlaştırılabileceği diğer hal ise her iki taraf bakımından ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmeleridir. Bu kapsamda yapılan sözleşmenin ticari iş niteliğinde olması yeterli değildir. Sözleşme tarafları bakımından tacir olma zorunluluğu bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen ve bileşik faizin uygulanabildiği son istisna hal, kambiyo senetlerinde müracaat hakkının kullanılması sebebiyle ödeme yapılan müracaat borçlusu, kendinden önce gelen kişilere rücu ederken, ödediği faizlere tekrar faiz isteyebilir. Bu istisna Türk Ticaret Kanunu’nun 726. madde hükmünde öngörülmüştür. Bileşik faizi kural olarak yasaklayan Türk Hukuk Sistemi, anılan maddeler ile istisna getirmiştir. Nitekim ticari hayatın gereklilikleri göz önünde bulundurularak bu hükümler getirilmiştir.

2.2. Akdi Faiz ve Kanuni Faiz Ayrımı

Türk Hukuk siteminde faizin kaynağı, kanun ya da hukuki işlem olmaktadır. Faizin akdi faiz ya da kanuni faiz ayrımına tabi olduğu hal ise faizin doğumuna göre şekillenmektedir. Kanuni faiz belirli bir alacağa kanunen tahakkuk ettirilen faizdir. [6] Faiz ödenmesi gereken hallerde miktarı sözleşme ile tespit edilememişse, ödenecek faiz kanuni faiz olarak nitelendirilir.

 Kanuni faiz oranı yasa ile belirlenmiştir. [7] Akdi faizde ise faizi taraflar akdettikleri sözleşmede belirlemektedirler. Bu faiz ana para alacağına uygulanan faizdir. Bu kapsamda ana para faizi, temerrüt faizi ve mürekkep faizinin iradi olarak kararlaştırılması mümkündür. [8] Sözleşmesel faiz, kural olarak taraflar arasında serbestçe kararlaştırılır. Ancak bazı sınırlamalar da öngörülmüştür.

Bu sınırlamalara örnek olarak Türk Medeni Kanunu madde 2 olarak verilebilir. Buna göre sözleşmesel faiz taraflarca kararlaştırılırken dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde bir faiz oranı belirleyemezler. Yine bir başka sınırlama Türk Borçlar Kanunu’nun 120. madde hükmünde yer almaktadır. Hükme göre sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.

TBK m.120/1 hükmü, FK m.2/1 hükmüne gönderme yaptığından, temerrüt faizi oranının sözleşmede kararlaştırıldığı hallerde bu oran, 3095 sayılı Faiz Kanunu m. 2/1 uyarınca belirlenen faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır. Şayet taraflar azami sınırdan daha yüksek bir oran belirlemişlerse, aşkın temerrüt faizi oranı kısmi hükümsüzlüğe uğrayacaktır. Örneğin, taraflarca %30 oranında kararlaştırıldığı ihtimalde, bu oran, %9’un yüzde yüzü olan %18’i aştığından, taraflarca kararlaştırılan temerrüt faiz oranı %18 olarak kabul edilecektir.

2.3. Ana Para Faizi ve Temerrüt Faizi Ayrımı

Ana para faizi ve temerrüt faizi ayrımından bahsederken öncelikle değinmek gerekir ki ana para faizi, vadeye kadarki dönemde söz konusu olurken temerrüt faizi, vadeden sonraki dönemde, temerrüde düşülmesi şartına bağlı olarak işleyen faizdir.

Ana para faizi, diğer adıyla kapital faizi ana paradan vade tarihine kadar işleyecek olan faizi ifade etmektedir. Ana para faizi kanundan doğabileceği gibi sözleşmeden de doğabilmektedir. Örneğin Türk Borçlar Kanunu’nun 217/1 maddesi, tam zapt halinde alıcının haklarını düzenlemektedir. Hükme göre, satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini satıcıdan talep edebilir. Bu hükümde ana para faizi isteneceği açıkça yer almaktadır. Ana para faizinin ödenmemesi dolayısıyla faiz talep edebilmek için ayrıca mahkemeye veya icra dairesine müracaat etmek gerekmektedir. [9] Ana para faizi, asıl alacağın zamanaşımı süresine bağlı değildir. Bu kapsamda ana para faizi için kanunda öngörülen zamanaşımı süresi 5 yıldır.

Temerrüt faizi, bir para borcunun sözleşme ile ya da kanun gereği ödenmesi gereken tarihte yerine getirilmediği taktirde ödenmesi gereken faizdir. [10] Temerrüt faizi, ifa zamanına aykırılık halinde ortaya çıkmaktadır. İfa zamanı sözleşmede kararlaştırabileceği gibi kanunen de öngörülmüş olabilir.

Temerrüt faizi istenebilmesi için, borcun ifasında temerrüde düşüldüğü halde borcun imkânsız hale gelmemesi gerekmektedir. Temerrüt halinin düzenlendiği Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesi, “muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” hükmünü ihtiva etmektedir. Borçlu temerrüdünden söz edebilmek için, borcun muaccel hale gelmesi yani alacaklı tarafından talep edilebilir olması ve borçluya temerrüt ihtarının yapılması gerekmektedir. Zira temerrüt faizi, ihtarın yapılması ile birlikte işlemeye başlayacaktır.

 Genel kural bu olmakla birlikte; kanunda öngörülen bazı hallerde ihtara gerek olmaksızın da borçlunun temerrüde düşeceği haller düzenlenmiştir. (TBK m.117/2) Bu hallerde alacaklı tarafından herhangi bir ihtarın yapılmasına gerek olmadan alacağın muaccel hale gelmesiyle borçlu temerrüde düşmüş olacaktır. Temerrüt faizi asıl alacağa bağlı bir hak olduğundan, zamanaşımı süresi yönünden asıl alacağın zamanaşımı süresine tabidir. Temerrüt faizi, sözleşmede hüküm bulunmasına gerek olmaksızın, kanun gereği kendiliğinden işler.

Türk Ticaret Kanunu m.1530 ile “Ticari hükümlerle yasaklanmış işleler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları” başlıklı hüküm düzenlenmiştir. İhtarsız temerrüt halinde, borçlunun temerrüde düşmesi olgusunun, sözleşmede vadenin belirlenmiş olup olmamasına göre iki ayrı şekilde düzenlendiği görülmektedir.

Buna göre sözleşmede vade belirlenmişse, ikinci fıkra uyarınca vadenin gelmesiyle, vade belirlenmemişse dördüncü fıkra uyarınca -bazı durumların gerçekleşmiş olması şartıyla- otuz günlük sürenin sonunda alacaklı tarafından ihtarda bulunulmasına gerek olmadan borçlu temerrüde düşmüş olur. [11]

Sözleşmede vadenin öngörülmediği hallerde ise TTK m.1530/f.4 hükmü uygulama alanı bulacaktır. Anılan hükümde kademeli ve otomatik bir şekilde borçlunun temerrüde düşeceği haller öngörülmüştür. Ancak borçlu, borç muaccel olduktan sonra ve ifa edilebilir haldeyken ihtar ile her zaman temerrüde düşürülebilir.  Temerrüt faizi prensip itibariyle borçlunun temerrüde düştüğü günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Kıdem tazminatı alacağında temerrüt faizi, 1475 sayılı İş Kanunun 14. maddesinin 11.fıkrasında "Kıdem tazminatının zammında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hâkim gecikme süresi ile ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesini hükmeder." şeklinde kararlaştırılmıştır.

2.4. Adi İşlerde Faiz ve Ticari İşlerde Faiz Ayrımı

Ticari faiz, asıl işin bir ticari işten kaynaklandığı hallerde söz konusu olur. Ticari Türk Ticaret Kanunu m.3’te açıklanmıştır. Buna göre, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Önemle belirtmek gerekir ki tarafların tacir olması aranmamaktadır. Adi işlerde faiz ile ticari işlerde faiz arasındaki temel fark talep etme yönündendir. Adi işlerde ana para faizinin talep edilebilmesi için tarafların sözleşmeye faiz şartı koymuş olması gerekir. Ancak bazı ticari işlerde sözleşmede faiz şartı olmasa dahi faiz istenebilir. [12]

2.4.1. Ticari İşlerde Kapital Faiz ve Temerrüt Faiz Oranları

Ticari işlerde kapital faiz, akdi faizin söz konusu olduğu hallerde Türk Ticaret Kanunu m.8 uyarınca serbestçe belirlenebilir. Ancak genel sınırlar dahilinde bir serbestlik söz konusudur. Kanuni faizin söz konusu olduğu hallerde ise 3095 sayılı Kanun madde 1 uyarınca %9’dur.

Ticari işlerde temerrüt faizi akdi faizin söz konusu olduğu hallerde Türk Ticaret Kanunu m.8 uyarınca serbestçe belirlenebilir. Ancak genel sınırlar dahilinde bir serbestlik söz konusudur. Kanuni faizin söz konusu olduğu hallerde ise ticari işlerde kanuni temerrüt faizinin belirlenmesinde geçerli olan özel durumlar söz konusudur. (TBK m.387, TTK. M.8) Temerrüt faizi miktarının sözleşme ile kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı, ticari işlerde 01.11.2023 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği ile belirlenen 36,75 ‘in üstünde ise temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.

2.5. Mevduat Faiz Oranı

Mevduat ibaresi 4389 sayılı Bankacılık Kanunu’nda tanımlanmıştır. Buna göre yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde, halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen parayı ifade etmektedir.

Yine aynı Kanunun 144. maddesi, Merkez Bankası, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dâhil her türlü işlemlerinden elde edecekleri ücret, masraf, komisyon ve diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Mevduat vadeli ya da vadesiz olabilir. Buna göre banka uygulanacak faizi sözleşmede belirlemektedir.

2.6. Reeskont Faizi

Reeskont; iskonto edilmiş, başka bir deyişle bir bedel karşılığı el değiştirmiş olan kıymetlerin, bir bedel karşılığında yeniden el değiştirmesidir. [13] Merkez Bankası Kanunu madde 45 hükmünde düzenlenmiştir. Güncellenen son reeskont faiz oranı %43, 25’tir.

2.7. Avans Faizi

Merkez Bankası Kanunu madde 45/2 uyarınca Merkez Bankası reeskonta kabul edebileceği senetler karşılığında avans da verebilmektedir. Avans için teminat alınan senetler; ticari senet ve belgeler, devlet tahvilleri ve borsada kayıtlı tahvillerdir. 23.12.2023 tarihinde belirlenen avans faiz oranı %44,25’tir

2.8. Yabancı Para Borcunda Faiz

Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, konusu para borcu olan bir borç ülke parasıyla ödenir. Bu durum ülke parasıyla ifa prensibi gereğidir. Ülke parasıyla ifa prensibinin istisnası ise yabancı parayla ifadır.  Yabancı para borcu, kural olarak sözleşmeden kaynaklanır. Haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hallerinden kaynaklanan borçlarda kural, ödemenin ülke parasıyla yapılmasıdır.

Kural böyle olmakla birlikte haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hallerinin yabancılık unsuru içeren bir durumdan kaynaklanması halinde, borcun ifası yabancı para birimi üzerinden olabilir. Özellikle sebepsiz zenginleşme durumunda, zenginleşen kimse iyiniyetliyse geri verme anında elinde ne varsa, kötü niyetliyse zenginleşmenin tamamını iade etmesi gerektiğinden, sebepsiz zenginleşmenin konusu yabancı para ise iade de yabancı para üzerinden olacaktır [14].

3095 sayılı Kanun madde 4/a uyarınca sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.

3- SONUÇ

Faiz, günümüzde ticari hayatın ve hatta günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. Hayatın içerisinde bu denli kullanılan faizin, hukuk alanında kanunlarla net bir tanımı olmasa da Yargıtay içtihatlarında alacaklının cebinde zamanında bulunmayan paradan mahrumiyeti karşılayan bir ivaz olarak tanımlanmıştır.

Faiz, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Genel kural bu olmakla birlikte faiz, asıl alacağa bağlı olmakla birlikte, asıl alacağın bir parçası değildir. İşlemiş faiz alacağı asıl alacaktan bağımsızdır. Faiz asıl alacaktan bağımsız olduğu için asıl alacaktan ayrı olarak talep ve dava edilebilir, takip konusu yapılabilir, devredilebilir, rehnedilebilir, haczedilebilir.

Asıl alacak için açılan dava, faize ilişkin hak saklı tutulmadan açılmış olsa bile, faizin talebi için ayrı bir dava açılması mümkündür.  Faiz kanundan ya da hukuki işlemden kaynaklı olarak meydana gelebilmektedir. Hukuki işlem, uygulamada çoğunlukla sözleşme olmakla birlikte sebepsiz zenginleşme, haksız fiil de faizin doğum kaynaklarından olabilir. Hesaplanma şekline göre; faiz basit faiz ve bileşik faiz olarak sınıflandırılmıştır. Bileşik faiz borçlu tarafından öngörülemeyen riskler doğurabileceğinden Türk Hukuk Sistemi’nde kural bileşik(mürekkep) faizin yasak olmasıdır. Ancak ticari hayatın bir gerekliliği olarak Türk Ticaret Kanunu’nda üç halde mürekkep faizin istenebileceği haller düzenlenmiştir.

818 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu’nun aksine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu faiz oranlarına üst sınır getirmiştir. Bu hükümler 88 ve 120. maddede yer almaktadır. Ancak ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirleneceğinden ticari işler bakımından herhangi bir sınır söz konusu değildir.

Faiz borcunun başlangıcı, ana para faizinde taraflarca belirlenmemişse borcun doğum anıdır. Faizin sona ermesi ise faiz asıl alacağa bağı olduğundan, asıl alacağın sona ermesiyle yani ödenmesiyle birlikte faiz de sona erecektir. Bunun dışında faiz borcu, tarafların anlaşması ya da yenileme yoluyla da sona erebilir. Faizin sona ereceği diğer hal ise alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halidir. Bu hallerde faizin sona ermesi mümkündür.

3095 sayılı Kanun Türk Hukuk Sistemi’nde faizi düzenleyen esas normdur. Ancak bu kanun faiz konusu bir bütün olarak düzenlememektedir. Faiz esas olarak Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Bu çalışmada faiz türleri kısaca ifade edilip, açıklanmaya çalışılmıştır. Faiz oranları, faiz türlerine bağlı olarak değişiklik gösterebilmekte, değişiklik Kanun ile yapılabileceği gibi çeşitli Tebliğlerle de yayımlanabilmektedir. Hak kaybına uğramamak adına, faiz oranlarındaki değişikliklerin takip edilmesi önem arz etmektedir.

Stj. Av. Ebru Erkmen

 

Kaynakça:

1.Yargıtay Hukuk Gene Kurulu, 2013/2249 E., 2015/1362 K., 15.05.2015 T

2. Zeynep Şeyma Ceylan, “Para Borçlarının İfasında Faiz” İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

3.Zeynep Şeyma Ceylan, “Para Borçlarının İfasında Faiz” İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

4. Paslı, Ali “Adi ve Ticari İşlerde Faiz”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası

5. Zeynep Şeyma Ceylan, “Para Borçlarının İfasında Faiz” İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

6.Paslı, Ali “Adi ve Ticari İşlerde Faiz”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası

7.  Mustafa Serhat Şen, Mustafa Kamil Şen, “Türk Borçlar Kanunu’nda Faiz Hükümleri ve Sınırları Adi İşlerde Faiz”, TAAD Temmuz 2018, s.35

8. Paslı, Ali “Adi ve Ticari İşlerde Faiz”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası

9. Paslı, Ali “Adi ve Ticari İşlerde Faiz”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası

10. Paslı, Ali “Adi ve Ticari İşlerde Faiz”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası

11. Zeynep Şeyma Ceylan, “Para Borçlarının İfasında Faiz” İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

12. Zeynep Şeyma Ceylan, “Para Borçlarının İfasında Faiz” İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

13.https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Para+Politikasi/Reeskont+ve+Avans+Faiz+Oranlari

14. Zeynep Şeyma Ceylan, “Para Borçlarının İfasında Faiz” İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN