Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK CEZA KANUNUNDA KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI

TÜRK CEZA KANUNUNDA KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI

1. Hukukumuzda Kişisel Verilen Korunması

 

Kişisel veri kavramı kimliği belirli ya da belirlenebilir bir kişiyle ilgili herhangi bir bilgi olarak tanımlanabilir. Tanım uyarınca toplumdaki herkesin kişisel verilere haiz olduğu sabittir. Örneğin kişilerin adları, soyadları, adresleri gibi bilgiler kişisel veri örneklerindendir. Bu verilerin veri sahibinin rızası olmadan toplanılması, işlenilmesi ve saklanılması halleri veri sahibi bakımından sakınca teşkil edebilecektir. Bu doğrultuda kanun koyucu kişisel veri konusunda düzenleme yapma ihtiyacı hissetmiş ve kişisel verilere ilişkin sınırlar yasalar çerçevesinde çizilmiştir.

 

İlk olarak belirtmek gerekir ki, hukukumuzda kişisel veriler hakkında anayasal güvence mevcuttur. Anayasa madde 20/2 uyarınca “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir” denilerek, kişilerin verilerinin korunması anayasal güvence altına alınmıştır. Kişisel verilerin işlenilmesinin ise ancak veri sahibinin rızası veya kanundaki hallerde mümkün olabileceği saptanmıştır.

 

Anayasa’nın 20/2. maddesi uyarınca düzenlenen hak uyarınca konuyla ilgili daha özel bir düzenleme ihtiyacı oluşmuş ve 6698 no’lu Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun düzenlenilmiştir. KVKK, 2016 yılından beri yürürlüktedir. İşbu kanun ile kişisel verilerin işlenilmesi sırasında uyulacak usul ve esaslar ile düzenlemelere uyulmaması halinde tabi olunacak bazı yaptırımlar düzenlenilmiştir.

 

KVKK’da kişisel veriler işlenirken uyulması gerekilen usul ve esaslara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar iki ayrı başlık ile, “suçlar” ve “kabahatler” olarak belirlenmiştir. Beşinci bölüm altında, 17. Ve 18. Maddelerde suçlar ve kabahatler düzenlenilmiştir. Madde 17 uyarınca kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanacağı hükme bağlanılmıştır. Dolayısıyla kişisel verilere ilişkin suçlar, Türk Ceza Kanunu madde 135. ila 140. maddeleri arasında hükmedilmiş cezalar ile cezalandırılacaktır. Kabahatler bakımından ise madde 18’de çeşitli idari para cezası yaptırımları öngörülmüştür.

 

2. Türk Ceza Kanunundaki Düzenlemeler

 

Türk Ceza Kanunu’nun dokuzuncu bölümü “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” olarak düzenlenilmiştir. Bu bölüm madde 132 ila 140 arasını kapsamaktadır. Makalemiz bakımından önem teşkil eden suçlar ise madde 135 ila 140 arasında yer alan suçlardır.

 

a. Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK md. 135)

 

Madde 135 aynen;

Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 135-

(1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

şeklinde düzenlenmiştir.

 

İlk fıkradaki suç tanımında fiil unsuru kişisel verilerin kaydedilmesidir. Dolayısıyla hukuka aykırı şekilde bir kişisel verinin kaydedilmesi ile suç tamamlanmış olacaktır. Bu verinin daha sonra paylaşılmış olunup olunmaması ise bu suç bakımından önem teşkil etmemektedir. Kaydetmek eylemi bilgisayar ortamında olabileceği gibi yazı yolu ile de gerçekleştirilmiş olunabilir. Kişisel nitelikteki verilerin kağıt üzerine yazılması, çizilmesi, işaretlenmesi ses ya da görüntü araçlarına veya dijital ortama aktarılması ve tekrar kullanılmaya elverişli olacak şekilde saklanması halleri bu suçun konusunu oluşturabilecektir. [1]

 

Öğretide bir görüşe göre ise, kağıt üzerine yazmanın kaydetmek eylemini oluşturmayacağını savunmaktadır. Kanun gerekçesinde ise kişisel verilerin kaydedileceği yer bakımından kanunda bilinçli olarak bir ayrım yapılmadığı söylenmiştir.

 

Suç tanımında bahsi geçen hukuka aykırılık unsuru bakımından da öğretide farklı görüşler vardır. Kanunun lafzında özellikle hukuka aykırı olarak ibaresi kullanılmıştır. Bu sebeple ilgili suç bakımından hukuka aykırılık unsuru tipikliğe ait bir unsur haline gelmiştir. Dolayısıyla TCK 135’in oluşması için failin fiilinin hukuka aykırılığını bildiğinin ispat olunması gerekir. Yargıtay da bu doğrultuda karar vermektedir. Örneğin resmi belgede sahtecilik suçunun ispati için kişisel veri kaydeden bir sanığın hukuka aykırılık bilinciyle hareket etmemesi sebebiyle Yargıtayca bu suçtan beraatine karar verilmiştir.

 

Suçun ikinci fıkrasında ise nitelikli haller düzenlenilmiştir. Bu fıkrada, hukuka aykırı olarak kaydedilen verilerin çeşitli türlerde olması halinde ceza arttırımı öngörülmüştür. Bu doğrultuda daha hassas olarak nitelendirilebilecek kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi eyleminin ilk fıkradaki halden daha ağır bir cezaya çarptırılması hedeflenilmiştir. Belirtmek gerekir ki, madde 135’te düzenlenen kişisel verilerin kaydedilmesi suçu bakımından madde 137’de de nitelikli haller düzenlenilmiştir. Madde 137’deki nitelikli hallere makalemizin ileri aşamalarında değineceğiz. 137. Maddede düzenlenen nitelikli haller hem madde 135 hem de madde 136 için geçerli olan nitelikli haller düzenlemektedir. Madde 137, madde 135’ten farklı olarak verilerin özellikli olmasına değil, failin şahsının özellikli olmasına bağlanmış nitelikli halleri düzenlemektedir.

 

TCK 135 bakımından önem taşıyabilecek bir husus veri sahibinin rızasıdır. Verilerin kaydedilmesi bakımından hukuka aykırılık unsuru tipikliğin bir parçası olarak düzenlendiğinden, veri sahibinin rızası ile hukuka aykırılık ortadan kalkacağından tipiklik de ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla suç oluşmayacaktır.

 

Aynı doğrultuda, veri sahibinin kendisi tarafından alenileştirilmiş bilgi bakımından da bu suç vuku bulamayacaktır. Yargıtay da bir kararında veri sahibinin sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafın kaydedilerek başka bir hesapta paylaşılmasının suç oluşturmayacağını tespit etmiştir. [2]

 

b. Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme (TCK md. 136)

 

Madde 136 aynen;

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Madde 136-

(1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236’ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.”

şeklinde düzenlenmiştir.

 

Suçun fiil unsurunu üç ayrı seçimlik hareket oluşturmaktadır. Dolayısıyla hukuka aykırı olarak kişisel verilerin “bir başkasına verilmesi”, “yayılması”, “ele geçirilmesi” hallerinden birinde bu suç oluşabilecektir.

 

Verme eylemi ile suçun oluşması için kişisel verinin bir başkasına ulaştırılması gerekli değildir. Ulaştırılan kişi tarafından kişisel verinin öğrenilebilir hale gelmesi ile suç tamamlanır. Yaymak eylemi ile suçun oluşması için kişisel verilerin içeriğinin başkaları tarafından fiilen öğrenilmesi aranmaz [3]. İçeriğin öğrenilebilir hale gelmesi ile suç tamamlanır. Ele geçirme eylemi ile suçun oluşması için verilerin temin edilmesi gerekir.

Dikkat edilmelidir ki, üç seçimlik eylemden birine konu olan kişisel verinin hukuka aykırı veya hukuka uygun olarak kaydedilmiş olmasının önemi yoktur. [4]

 

Bu suça konu verilerin hukuka aykırı olarak elde edilmiş olması ancak TCK 135’te düzenlenen suçun oluşup oluşmaması bakımından önem teşkil eder. Ayrıca TCK 136 bir soyut tehlike suçu olduğundan seçimlik hareketlerden birinin gerçekleşmesi ile suç tamamlanır, mağdurun zarara uğraması aranmaz.

 

c. Nitelikli Haller (TCK md. 137)

 

İlgili hükümde aynen;

“(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;

a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,

b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

denilmiştir.

 

Bu nitelikli haller failin şahsı ile ilgili olup, madde 135 ve 136’daki iki suç bakımından da geçerlidir. Bu düzenleme ile kişisel verilere erişimi sık ve kolay olan kişilerin bu hallerinin sağladığı kolaylıkları kullanarak ilgili suçları işlemeleri halinde daha ağır yaptırımlara tabi olmaları istenilmiştir.

 

İlk nitelikli hal için, faili kamu görevlisi olması ve bu görevin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak suçu işlemiş olması gerekir. Dolayısıyla kamu görevlisi failin görevinden bağımsız şekilde ilgili suçları işlemesi halinde bu nitelikli hal uygulama alanı bulmaz.

 

d. Verileri Yok Etmeme (TCK md. 138)

 

İlgili hükümde aynen;

Madde 138-

(1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.”

denilmiştir.

 

Meşru şekilde, geçerli bir ihtiyaç için işlenen verilerin ihtiyacın oradan kalkması ile işlenmesinin bir yararı kalmayacaktır. Bu sebeple bu verilerin yok edilerek veri sahibinin zarar görmesi engellenmek istenilmiştir. Bu hususa uymayanlar bakımından ise TCK 138’deki yaptırım düzenlenilmiştir.

 

Suçun oluşması için öncelikle kişisel verinin yok edilmesi için belirlenilmiş olan süre sona ermiş olmalıdır [3]. İkinci olarak veriyi yok etmekle yükümlü kişiyi veriyi yok etmemiş olmalıdır. Verilerin ne zaman yok edilmesi gerekeceği kanunlarda belirlenilmiş olabilir. Kanunda belirli bir süre öngörülmemiş olunsa da örneğin “makul bir süre sonra silineceği” kararlaştırılmış olunabilir.

 

İlgili suç ihmali bir suç olup, yok etme eyleminin ihmali ile vuku bulur. İlgili suçta fail, yok etme yükümlülüğüne haiz bir kişi olmalıdır. Dolayısıyla özgü bir suç söz konusudur. TCK 135 ve 136’dan farklı olarak hukuka aykırılık unsuru suç tanımında yer almamıştır. Dolayısıyla failin hukuka aykırılık bilinci ile hareket etmesi aranmaz.

 

e. Diğer Hükümler (TCK md. 139 ve md. 140)

 

TCK madde 139’da şikayet unsuru düzenlenilmiştir. İlgili hükümde aynen;

“(1) Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.

denilmiştir.

 

Dolayısıyla TCK 135 ve 136’da düzenlenen suçlar bakımından soruşturma ve kovuşturma yapılması şikayete bağlı değildir. İşlemler re ’sen gerçekleştirilir. TCK madde 138’de düzenlenen verileri yok etmeme suçu bakımından ise şikayet şartı aranacaktır. TCK madde 140’ta ise ilgili suçları işleyen tüzel kişiler bakımından güvenlik tedbiri uygulanabileceği hükme bağlanılmıştır.

 

3. Sonuç

 

Kişisel veri kavramı her kişinin haiz olduğu, her türlü kişisel bilgiyi ifade eder. Bu bilgilerin işlenmesi, tutulması ve aktarılması hususları veri sahipleri bakımından önem taşımaktadır. Kanun koyucu da bu doğrultuda kişisel veriler hususu üzerine düzenlemeler yaparak, sınırları yasalar ile çizmiştir. Kişisel veriler bakımından en temel sınır, anayasal güvencedir. Bu güvence kapsamında özel kanunlar düzenlenilmiş, yasalarla çizilen sınırlara uyulmaması hallerine ilişkin olarak çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür. Bunlardan bazıları ise Türk Ceza Kanunu’nda mevcuttur. Makalemizde bu düzenlemelere ışık tutulmuş olunup, son derece önem taşıyan kişisel veri ihlallerine ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda bulunan ceza hükümleri irdelenmiştir.

 

Stj Av. Halit Ata Yıldırım


 

Kaynakça:

 

1. Malkoç, İsmail, “Açıklamalı-İçtihatlı 5237 sayılı Yeni TCK”, İkinci Cilt, Malkoç Kitabevi, Ankara 2007.

2. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/4349 E. 2016/5349 K. sayılı ilamı.

3. Sert, Şeyma, “Kişisel Verilerin TCK Kapsamında Korunması”, Seçkin Kitabevi, 2018.

4. Donay, Süheyl, “TCK Şerhi”, Beta Yayıncılık, İstanbul 2007.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN