Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRK CEZA HUKUNDA TÜRKİYENİN YARGILAMA ALANI VE YABANCILARIN, TÜRK CEZA YARGILAMASINA TABİ OLMA DURUMLARI

TÜRK CEZA HUKUNDA TÜRKİYENİN YARGILAMA ALANI VE YABANCILARIN, TÜRK CEZA YARGILAMASINA TABİ OLMA DURUMLARI

Her devletin bir egemenlik alanı vardır. Bu alanda, devletler kamu düzenini istedikleri gibi tesis ederler. Devletler yetki alanlarını ya suçu işleyen veya suçtan zarar gören kişi itibariyle, ya da suçun işlendiği yer itibariyle sınırlandırılmıştır. Birinci duruma ceza kanunlarının şahsi olması, ikinci duruma ise, ceza kanunlarının mülki olması denilmektedir. Ceza kanunlarının şahsi olması sistemi, bir kimsenin nerede suç işlediğine bakılmaksızın, vatandaşı bulunduğu ceza kanununun suç işleyen kimse hakkında uygulanması iken, ceza kanununun mülki olması sistemi ise, suç işleyen kimsenin vatandaş veya yabancı olduğu dikkate alınmaksızın, ülkesinde suç işlenen devletin ceza kanununun uygulanması olarak tanımlanabilir. Ceza kanununun şahsiliği ilkesi, ortaçağda uygulanmıştır. Şu anda doğrudan bir uygulanması bulunmamaktadır. Ancak, mülkilik sisteminin yumuşatılması için başvurulmaktadır.

Bir ülkenin sınırları içerisinde, o ülkenin ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilen fiilin gerçekleştirilmesiyle, o ülkenin kamu düzeni ihlal edilmiş demektir. Bu sebeple, her devlet egemenliğinin doğal bir sonucu olarak ve kamu düzeninin korunması için; ceza hukuku kurallarının yer itibariyle uygulanacağı alanı ve bu konudaki ilkeleri belirleme bakımından mutlak bir yetkiye sahiptir.

Türkiye'de de; bu durum genel ülke uygulamalarından farklılık göstermeyerek ülke sınırları içerisinde ki kamu düzeni Anayasa'nın çeşitli maddeleriyle ve Ceza kanunlarıyla korunmaya çalışılmaktadır. Bu sebeple de TCK m.8'de yer alan "Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır" ifadesiyle Türkiye sınırları içerisinde Türk Ceza Kanununun uygulanacağına dikkat çekilmiştir. Aslına bakılırsa, bu düzenleme ile Türk Ceza Hukuku disiplininde mülkilik ilkesinin esas olduğu vurgulanmıştır. Mülkilik ilkesine göre; suçu işleyen kişinin veya suçtan zarar görenin vatandaşlığına bakılmaksızın, Türkiye sınırlarında işlenen suç için, Türk ceza kanununda ki müeyyidelerle muhatap olunmasını ifade etmektedir.

Açıklığa kavuşturulması gereken bir konuda TCK'ya göre ülke sınırlarından anlaşılması gerekenin ne olduğudur. TCK'ya göre suç, Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında işlendiğinde Türkiye'de işlenmiş sayılır. Burada belirtilen unsurlar, gerçek anlamda ülkeyi oluşturmaktadır. Bir devletin bayrağını taşıyan hava ve deniz araçları;  açık denizlerde veya yabancı bir devletin ülkesinde bulunduğu sırada farazi anlamda ülkeyi oluştururlar. TCK, Türkiye'nin kıta sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda işlenen suçların da Türkiye'de işlenmiş sayılacağını belirtmek suretiyle, farazi anlamda ülkenin kapsamını genişletmiştir. Ayrıca 8. maddede belirtilmemekle birlikte, askeri işgal altında bulunan yerler de farazi anlamda ülkeye dahildir. Suç ister gerçek anlamda ülkede, ister farazi anlamda ülkede işlenmiş olsun, Türkiye'de işlenmiş sayıldığından, mülkilik ilkesi gereği, bu suçlara Türk kanunları uygulanacaktır.

Mülkilik ilkesinde karşımıza çıkan ve belirlenmesi gereken bir unsur hareketin yapıldığı yer ile neticenin gerçekleştiği yerin farklı olması halinde suçun nerede işlenmiş sayılacağının çözüme kavuşturulmasıdır. Hareketin yapıldığı yer ile neticenin meydana geldiği yerin aynı olduğu durumlarda suçun işlendiği yerin belirlenmesinde bir sorun doğmamaktadır. Ancak hareket ile netice farklı ülke sınırları içerisinde gerçekleştiği zaman suçun nerede işlenmiş olduğunun çözüme kavuşturulması gerekir. Nitekim neticesi harekete bitişik suçlarda, bir başka deyişle ani suçlarda sorun yoktur; hareketin yapıldığı yer suçun suçun işlendiği yerdir. Örneğin hakaret, hırsızlık, yaralama gibi suçlar neticesi harekete bitişik olan suçlardır. Buna karşılık neticesi hareketten ayrılabilen, başka deyişle mesafe suçlarında, hareket ve netice farklı yerlerde gerçekleşebileceğinden, suçun işlendiği yeri net olarak tespit etmek problem olabilir. Mesela dolandırıcılık suçunun işlenebilmesi için hileli davranışların yapılması ve haksız yararın elde edilmesi gerekir. Bir Türk dolandırıcılık çetesi, Almanya'da Alman vatandaşlarını, Türkiye'de arsa satmak üzere kandırmakta, bu sebeple yollanılan paraları ise Türkiye'de tahsil etmektedir. Tüm bu sorunların çözümü için, TCK m.8'de  ". Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır."  şeklinde yer alan ifade ile suçun işlendiği yere ilişkin tartışmalara son verilerek, neticenin veya suç fiilinin kısmen de olsa Türkiye'de gerçekleşmiş olması halinde; suçun Türkiye'de gerçekleşmiş olacağı kabul edilmiştir. (Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin 2006\4044 E. 2006\6680 K. 13.07.2006 T.; Nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılanan sanıkların Almanya'daki banka şubelerini arayarak kendilerini hesap sahibi olarak tanıtıp bu ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının hesaplarından, görevlileri aldatarak Türkiye'deki banka şubelerine havale yapılmasını sağladıkları iddia edilmektedir. Dolandırıcılık suçlarında suç yeri haksız menfaatin sağlandığı yerdir. Haksız menfaatin konusu olan paralar Türkiye'den çekildiğine göre suç yeri Türkiye'dir.)

Burada ele alınması gereken diğer bir husus da, doktrinde tartışmalı olan; Türkiye'de neticenin gerçekleşmesi için yabancı bir ülkede teşebbüs edilen bir suçun Türkiye'de işlenmiş sayılıp sayılmayacağıdır. Örneğin, Fransa da hazırlanıp Türkiye'de patlatılması düşünülen bombalı bir paketin Fransa sınırlarından çıkmadan önce yakalanması halinde suça teşebbüsün Türkiye'de gerçekleşip gerçekleşmediği durumu tartışmalıdır. Doktrinde bir grup yazar suçun Türkiye'de yani neticenin gerçekleştirilmesi istenilen yerde işlenmiş olduğunu kabul ederken, şahsi kanaatimce de 1. görüşe göre daha makul olan diğer bazı yazarlar, suçun neticenin gerçekleştirilmek istendiği yerde, işlenmediğini kabul etmiştir.

Tüm bu açıklamalara rağmen Ceza Hukukumuzda her ne kadar mülkilik ilkesi ağırlık göstermiş olsa da; istisnalarının, yabancı silahlı kuvvetler mensuplarının (NATO) dokunulmazlığı ve diplomat dokunulmazlığı olduğu da unutulmamalıdır.

Mülkilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanması halinde, yurtdışına giden vatandaşlara karşı yabancı ülkede işlenen suçlara ve vatandaş tarafından yabancı bir ülkede işlenen suça müdahale edememe durumu ortaya çıkar. Bu düzenlemeler Ceza Hukukunda mülkilik ilkesinin yanında şahsilik ilkesini ortaya çıkarır. Türk Ceza hukukunda mülkilik ilkesinden ayrı olarak şahsilik ilkesi de mevcuttur.  Bunun sebebi, mülkilik ilkesinin vatandaşın menfaatine zararlı olan yanlarının törpülenmesini sağlamak ve yabancı ülkede suç işleyen vatandaşın Türkiye'de yargılanabilmesi yetkisine sahip olmaktır. Bu sebeple, Türkiye'de olduğu gibi, devletler kendi ülkesinde işlenen suçları kovuşturmakla yetinmemekte, tamamen veya kısmen ülkelerinde işlenmemiş olan suçları da takip etmek için mevzuatına hüküm koymaktadır.

 Vatandaşlığı göz önünde bulundurularak fail hakkında yabancı ülkede işlediği belirli suçlardan dolayı vatandaşı olduğu devletin ceza kanununun uygulanmasını öngören sisteme faile göre şahsilik denilmektedir. Bu ilkeye göre devlet, yurt dışında suç işleyen vatandaşını cezalandırma yetkisine sahiptir. TCK m.11'de Türk vatandaşlarının hangi koşullarda Türkiye'de kovuşturulabileceği düzenlenmiştir.

Mağdurun vatandaşlığı esas alınarak, yabancı uyruklu fail hakkında, mağdurun vatandaşı bulunduğu devletin kanununun uygulanmasını gerektiren sisteme ise mağdura göre şahsilik denilmektedir. TCK  m.12'de   yer alan hüküm ile; devletin vatandaşını koruma görevinin yurt dışında da sürdüğü kabul edilmektedir. Bu ilkeye göre devlet, yabancı bir ülkede kendi vatandaşına karşı işlenen suçun failini cezalandırma hakkına sahiptir.

TCK m.12'ye göre, bir yabancının, 13. Maddede yazılı suçlar dışında Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az 1 yıl hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye'nin zararına işlemesi ve kendisinin Türkiye'de bulunması halinde adalet bakanının istemi halinde Türk kanunlarına göre cezalandırılacaktır. Bu kapsamdaki bir suçun, bir Türk vatandaşının veya Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye'de bulunması halinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşuluyla, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine, fail Türk kanunlarına göre cezalandırılır; mağdur yabancı ise, belli koşulların varlığı halinde, fail adalet bakanının istemi ile yargılanır. Bu kapsama giren suçtan dolayı yabancı mahkemece mahkum edilen veya herhangi bir nedenle davası veya cezası düşen veya beraat eden yahut suçu kovuşturulabilir olmaktan çıkan yabancı hakkında, adalet bakanının istemi üzerine Türkiye'de yeniden yargılama yapılacaktır. TCK m.13'de sayılan suçlar, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmiş olması halinde Türk kanunları uygulanacaktır.

Konuyu noktalamadan önce, yabancı kanununun göz önünde bulundurulması hususunun da değerlendirilmesi gerekir. Türkiye'nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar için cezalandırılma yapılırken yabancı kanunun göz önünde bulundurulması için TCK m.19'da "Yabancı Kanunun Göz Önünde Bulundurulması Başlığı" altında bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre; Türkiye'nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar dolayısıyla Türkiye'de yargılama yapılırken, Türk kanununa göre verilecek olan ceza, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırından fazla olamaz, ancak suçun; Türkiye'nin güvenliğine, Türk vatandaşına karşı ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi zararına olarak işlenmesi durumunda, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırından fazla olacağına ilişkin hüküm uygulanmaz.

Stj. Av. Veysel AKTAŞ
 

Kaynakça:

Prof.Dr.Bahri Öztürk, Prof.Dr. Durmuş Tezcan, Doç.Dr. Mustafa Ruhan Erdem Ceza Muhakemesi Hukuku; Doç.Dr. Mahmut Koca, Doç.Dr. İlhan Üzülmez Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; Dönmezer/Erman, I,(14); Önder Ceza Hukuku Dersleri; İçel/Donay; Kenan Özdemir, Ceza Hukukunda Yabancı Kanunun Göz Önünde Bulundurulması, TBB Dergisi sayı 59, 2005;Hakan Hakeri Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara,2011.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN