Medeni
usul hukukunda, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının iki istisnasından
biri ıslah kurumu olup, bir diğeri karşı tarafın açık muvafakatidir.
Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 178. Maddesinde düzenlenen Islah işlemi, tahkikatın
sona ermesine kadar yapılabilir. Yargıtay’ın bozma kararından veya bölge adliye
mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine
gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması
hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına
uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz. Islah, sözlü veya
yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah
talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber
vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.
Islah
aracılığı ile taraflar dava dilekçelerindeki vakıaları, dava sebebini, talep
sonucunu değiştirebilirler. Fakat ıslah kurumunun kullanılamayacağı bazı
durumlar da kanunla belirlenmiştir. HMK madde 179’un 2. Fıkrasında “ancak
ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap
tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla
beraber, karşı tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması
koşuluyla, yemin teklifi, reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz.
Bu
makalemizde, ıslah müessesesinin Tüketici uyuşmazlıkları bakımından
kullanılmasında ortaya çıkabilecek tartışmalı halleri ve bunlara ilişkin
Yargıtay kararları paylaşılıp irdelenecektir.
Öncelikle
tüketici mevzuatı bakımından tüketicilere tanınan seçimlik hakların (dört
tane), Yargıtay kararları açısından kurucu haklar (kullanmakla tükenen) olarak
tanımlandığını, ancak yine Yargıtay’ın başka bir kararında, bu hakların kurucu
haklar olarak ele alınsa da tüketicilerin bu haklardan birinin kullanılması
noktasında zorlanamayacağı belirtilmiştir. Aşağıda irdelenecek kararlar
ışığında, Yargıtay tarafından çıkış noktası haline getirilen tartışma daha iyi
anlaşılacaktır.
1.
YARGITAY KURAL OLARAK AYIPLI MALDAN ÖTÜRÜ TERCİH HAKKINI KULLANAN TÜKETİCİNİN,
KULLANDIĞI TERCİH HAKKINI ISLAH EDEMEYECEĞİ GÖRÜŞÜNDEDİR. ANCAK BU DURUMUN
İSTİSNALARI MEVCUTTUR.
Yargıtay’ın tüketici uyuşmazlıkları
açısından dayandığı bu görüş, seçimlik hakların inşai nitelikte olması,
kullanıldığı anda tüketildiği ve bu nedenle değiştirilmesinin mümkün olmadığı
görüşüne dayanmaktadır.
“Davacı, 19.9.2004 tarihinde O. AŞ
den satın aldığı O. marka aracın depo seviye göstergesinde arıza olduğunu, 20
ye yakın servise gittiğini, arızanın giderilemediğini, son gidişinde depo yakıt
ikmal kapağının değiştirilmesi gerektiğini, ancak garanti süresi bittiğinden
ücretli değiştirileceğinin söylendiğini, garanti süresinin henüz dolmadığını
ileri sürerek arızanın giderilmesini ve ayıplı hizmet nedeniyle harcadığı
500,00 YTL benzin parasının davalıdan tahsilini istemiş; ıslah dilekçesi ile de
aracın değiştirilmesini veya bedelinin iadesini talep etmiştir. Davalı O. AŞ,
gerekli servis hizmetinin verildiğini bildirerek davanın reddini savunmuş,
davalı G. Ms. Lt Şt aracın garanti kapsamında tamir edileceğini bildirmiş, her
iki davalı da ıslah ile istenen taleplere yönelik davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, yakıt deposu kapağının yenisi ile
değiştirilmesine, tüm malzeme ve işçilik giderlerinin davalılardan alınmasına,
eski kapağın satıcıya iadesine, diğer taleplerinin reddine karar verilmiş;
hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir…. Davacı, depo yakıt ikmal kapağının
değiştirilmesi ve ayıplı hizmetten kaynaklanan 500,00 YTL benzin giderinin
ödenmesi talebi ile eldeki davayı açmış, bilahare aracın değiştirilmesi
olmadığı taktirde bedelin iadesi istemi ile talebini ıslah etmiştir. 4822
sayılı kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4 ve
4/A maddelerinde ayıplı mal ve ayıplı hizmetle ilgili tüketicinin seçimlik
hakları sayılmıştır. Bu haklar kullanımla biten inşai haklardan olup, davacının
onarım olarak kullandığı seçimlik hakkını ıslah ile değiştirmesi mümkün
değildir. Bu nedenle davacı tarafından yapılan ıslah hukuki sonuç doğurmaz…” (Yargıtay
13.HD, 5.6.2008, 1735/7867, Kazancı İçtihat Bankası)
2.
DAVA SIRASINDA AYIBIN GİZLİ OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI HALİNDE TALEBİN
DEĞİŞTİRİLMESİ MÜMKÜNDÜR.
Taraflar arasındaki "Ayıplı
Mal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye 1. Hukuk
(Tüketici) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.09.2008 gün ve
2006/442 E. 2008/341 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 20.04.2009 gün ve
2008/15820-5396 sayılı ilamı ile;
(...Davacı, davalı ……. A.Ş den
satın aldığı aracın yetkili servise götürüldüğü halde onarılmadığını, diğer davalının
ise ithalatçı firma olduğunu öne sürerek, araçtaki arızanın ücretsiz onarımına
karar verilmesini istemiştir. Davalı
taraf, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, aracın değiştirilmesine karar
verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Davacı dava dilekçesinde, davalı taraftan aldığı araçtaki arızanın giderilmediğini belirterek, ücretsiz onarımı talepli bu davayı açmıştır. Davacı yargılama sırasında 30.6.2008 tarihli ıslah dilekçesini vererek, aracın yenisiyle değiştirilmesini istemiş, Mahkemece ıslah talebinin kabulü ile aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiştir. Dava konusu aracın ayıplı olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Ancak davacı ıslah dilekçesi vererek, dava dilekçesindeki talebini değiştirmiş olup, böylece ayıplı mal karşısında kullandığı tercihi de değiştirmiştir. Davalı yargılama sırasında, ıslah ile netice-i talebin ve tercih hakkının değiştirilmesine, muvafakati olmadığını bildirmiştir. Davacı tüketicinin, ıslah yoluyla dava dilekçisindeki talebini değiştirmesi mümkün olmadığı gibi, ücretsiz onarım yönünde kullandığı tercih hakkını aracın değiştirilmesi şeklinde değiştirmesi de mümkün değildir. Mahkemece bu husus nazara alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davalılar
vekili direnme kararını temyiz etmiştir.
1.
HUKUK GENEL KURULU KARARI:
“Hukuk
Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava
dilekçesinde davacı, davalı taraftan aldığı ayıplı aracın ücretsiz onarımı
talebiyle eldeki davayı açmış; yargılama sırasında 30.06.2008 tarihli ıslah
dilekçesi ile, aracın yenisiyle değiştirilmesini talep etmiştir.” Davalı taraf, davacının ıslah
taleplerine muvafakatleri olmadığını bildirmiştir.
Mahkemece
davacının ıslah talebi yönünde hüküm kurularak, aracın yenisiyle
değiştirilmesine dair verilen karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle
bozulmuş; Yerel Mahkeme, "davacının, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun’un 4. maddesinde öngörülen dört seçimlik haktan birini
seçmeye zorlanamayacağı, bu dört seçimlik hakka dair
tercih hakkını ıslah yoluyla değiştirebileceği; Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun ıslahı düzenleyen hükümlerinde de, seçimlik haklarından
birini ıslah yoluyla tercih etme hakkını kullanmasını engelleyen bir hükmün
bulunmadığı" gerekçesiyle direnme kararı vermiştir. “Dava konusu aracın ayıplı olduğu
bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup; bu konuda uyuşmazlık
bulunmamaktadır.” Uyuşmazlık; ayıplı aracın ücretsiz onarımı talebiyle
eldeki davayı açmış olan davacının, bu talebini ve tercih hakkını, aracın
yenisiyle değiştirilmesi şeklinde yargılama aşamasında ıslah yoluyla değiştirmesi
olanağının bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
“Bilindiği
gibi ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya
kısmen düzeltilmesi işlemidir (HUMK. m.83; Prof. Dr.
Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B. 6. C. IV, İstanbul 2001, s.3965). Islah
müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi
veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Bu suretle, aslında
yasal itiraz ile karşılaşabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah
kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Prof.
Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II.B,5, İstanbul 1992 s.534).”
Islahın
konusu, tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğuna göre, ıslahla
düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz edilmesinde yarar vardır:
Gerek öğreti gerekse Yargıtay, ıslah yoluyla davanın değiştirebileceğini ve
genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke
olarak kabul etmektedir. Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın)
artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur.
(HUMK. m.83; Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B. 6. C. IV,
İstanbul 2001, s.3965).
“Islahın
amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya
çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı
bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk
işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbette olanaklı değildir. Bir
başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla
düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde
yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar
(davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti
taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi
imkânsızdır. Zira ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından
kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir.
Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda
edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Islahın
sonuçlarına gelince; Islah tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar ve
tahkikata tabi olmayan davalarda ise yargılamanın bitimine kadar yapılabilir
(HUMK m.84). Islah tek taraflı bir irade beyanı olup, ıslahın geçerliliği için
karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne gerek yoktur. Davanın tamamen ıslahı
durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış
sayılmasını gerektireceğinden (HUMK m.87), davanın tamamen ıslahında yeni bir
dava açılmamış sayılacak, dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. Davanın
tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan
bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. (HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu
olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla
açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve
mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması
gerekir. Somut olayda, davacı dava
dilekçesinde araçtaki arızanın ücretsiz onarımını talep etmiş, 30.06.2008
tarihli ıslah dilekçesi ile de, "yargılama sırasında alınan bilirkişi
raporuyla üretim hatası bulunan ve gizli ayıplı olduğu belirlenen aracın
ayıpsız misli ile değiştirilmesini" istemiştir.”
“Dava
dilekçesinde davacının, salt araçtaki arızanın ücretsiz onarımını talep etmiş
olması; aksi yönde açık bir irade beyanı bulunmadığından, 4077 sayılı Kanunun
4. maddesinde öngörülen diğer seçimlik haklarını terk ettiği sonucunu doğurmaz.
Şu hale göre, bozma ilamında işaret edilenin aksine; az yukarıda açıklanan
ilkeler uyarınca davacının, davanın kamilen ıslahı yoluyla, davalının
muvafakati aranmaksızın talep sonucunu değiştirmesi olanaklıdır.”
Yargılama
sırasında alınan bilirkişi raporunda, "dava konusu araca yetkili servisi
tarafından motorda parça değişim işlemi şeklinde iki kez müdahale yapılmasına
rağmen söz konusu arızaya yanlış teşhis konulması dolayısıyla önceki motor
arızasının giderilemediği ve bunun sonucun motordaki son hasarın oluştuğu ve
hasarın "gizli ayıp" niteliğinde olduğu belirlenmiştir. Esasen bu
husus, Yerel Mahkemenin ve Özel Dairenin de kabulündedir.
Öyleyse
burada, dava dilekçesinde tamir seçimlik hakkını kullanan davacının, gizli
ayıbın yargılama sırasında tespit edilmiş olması üzerine bu hakkından dönüp
dönemeyeceği ve talebini aracın değiştirilmesi şeklinde değiştirip
değiştiremeyeceği hususunun, tüketici hukuku yönünden irdelenmesi gereklidir. 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Ayıplı Mal"
başlıklı 4. maddesinde; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma
kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından
bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik
veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı
bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya
ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı
mal olarak kabul edilir. Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün
içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel
iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi
veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına
sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle
yükümlüdür..." denilmekte;
Aynı
Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Garanti Belgesi" başlıklı
13.maddesinde ise;
"...Tüketici
onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması
nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için
gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması
hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir.
Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi
durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen
sorumludur..." Hükmü
yer almaktadır. Diğer taraftan, 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a
maddesinde;
"Tüketicinin
onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;...Tüketiciye teslim edildiği tarihten
itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde;
aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla
meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların
toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan
yararlanmamayı sürekli kılması....durumlarında tüketici malın ücretsiz
değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep
edebilir..." Düzenlemesi
bulunmaktadır.
Bu
hükümlerden çıkarılacak sonuca gelince; Tüketici onarım hakkını kullanmasına
karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve
Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen
şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik
haklarından birini kullanabilecektir. Somut olayda, "0 km" de alınan
aracın garanti süresi içerisinde arızalanması üzerine, davacı yetkili servise
başvurmasına rağmen öncelikle arızaya hatalı teşhis konulmak ve davacı yanlış
bilgilendirilmek suretiyle arızanın giderilemediği ve böylece dava aşamasına
gelindiği anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenle davacı/tüketicinin, bu aşamada
onarımın gerçekleştirilebileceği düşüncesiyle ücretsiz onarım talebinde
bulunduğu açıktır.
Ne
var ki, yargılama sırasında dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu belirlenmiş
ve bu nedenle davacı tercih hakkını değiştirerek aracın yenisiyle
değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. Aracın gizli ayıplı olduğuna dair bu
olgu, Mahkeme ile Özel Daire'nin de kabulünde olduğuna göre, yukarıda açıklanan
yasal şartların varlığında kuşku ve duraksama bulunmamaktadır. Dava
dilekçesinde davacının onarım hakkını kullanmış olması, yargılama sırasında
aracın gizli ayıplı olduğunun ortaya çıkmasından sonra davacının bu tercihini
aracın ücretsiz değiştirilmesi şeklinde kullanmasına engel olarak gösterilemez.
Hal
böyle olunca; Yerel Mahkemece, davacının 30.06.2008 tarihli dilekçesinde yer
alan "aracın yenisiyle değiştirilmesi" talebi göz önünde bulundurulmak
suretiyle davanın kabulü yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya
uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ
olarak, Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının
yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.817,00 TL.
bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 29.09.2010 gününde
oybirliği ile karar verildi. [1] BİLGEN, Mahmut. Hukuk Yargılamasında Islah, Adalet
Yayınevi, Ankara 2016, s. 564-572
3.
TÜKETİCİ UYUŞMAZLIKLARINDA, İADENİN MMÜMKÜN OLMADIĞI HALLERDE ISLAH KABUL
EDİLİR. (T.C.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2007/5987 K. 2007/10970 T. 24.9.2007)
AYIPLI
MALIN BEDELİNİN İADESİ (Aracın Kaza Yapması Nedeniyle Pertotal İşlemi Uygulanan
Satışa Konu Olan Aracın İadesinin Mümkün Olmadığı – Davacının Islah
Dilekçesindeki Talebi Dikkate Alınarak Satış Konusu Aracın Ayıplı Değeri ile
Ayıpsız Değeri Arasındaki Farkın Bilirkişi Aracılığıyla Belirlenmesi Gereği)
KARAR
: Davacı, 09.07.2004 tarihinde davalılardan T. Oto A.Ş.’den satın almış olduğu
otomatik vitesli F… F… marka aracın yokuş çıkmakta zorlandığını, yetkili
servise başvurmasına rağmen sorunun çözülemediğini ileri sürerek, araç bedeli
olan 27.000.000.000 TL ile, aracı satın alırken bankadan çekmiş olduğu
19.000.000.000 TL’lik kredinin, karar tarihine kadar işleyecek olan kredi
faizlerinin davalılardan müteselsilen tahsiline, ayrıca davalının anlaşmalı
olduğunu bildirerek yönlendirdiği hurda araç satıcısından araç almak için
ödediği 2.250.000.000 TL’nin de iadesine, bu taleplerinin kabul edilmemesi
halinde ise, ayıplı aracın aynı model ve tipte başka bir araçla
değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı,
araçta herhangi bir imalat hatasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini
dilemiştir.
Mahkemece,
bilirkişi raporu hükme esas alınarak aracın ayıplı olduğu gerekçesiyle davanın
kabulüne, dava konusu aracın iade edilmesi halinde ödenen 26.945,00 YTL’nin davalılardan
alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz
edilmiştir.
1-)
Davacı, 09.07.2004 tarihinde satın almış olduğu aracın ayıplı olduğunu ileri
sürerek, öncelikle ödemiş olduğu bedelin iadesini, bu talebinin kabul edilmemesi
halinde ise aynı model ayıpsız bir araçla değiştirilmesini talep etmiş,
28.11.2006 tarihli ıslah dilekçesi ile de, dava konusu araçla dava açıldıktan
sonra 19.09.2006 tarihinde trafik kazası geçirdiğini, kaza sonucu aracın tam
hasarlı olduğu kabul edilip pertotal işlemine tabi tutularak aracın trafikten
kaydının silindiğini, sigorta şirketi tarafından da kendisine 21.870,00 YTL
hasar tazminatı ödendiğini, bu nedenle aracın iadesi mümkün olmadığından dava
dilekçesinde talep etmiş olduğu 26.945,00 YTL araç bedelinden sigorta
şirketince ikinci el araç bedeli olarak ödenen 21.870,00 YTL mahsup edilerek,
bakiye 5.075,00 YTL’nin ihtar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte
ödetilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında alınan 13.04.2006 tarihli
bilirkişi kurulu raporunda açıkça belirtildiği üzere, aracın yokuş yukarı
çıkmak için gerek düz vites gerekse otomatik vites seçeneğinde zorlandığı, geri
kaymanın 1,5-2 metreye yakın olduğu, bu durumun imalat hatasından kaynaklandığı
anlaşılmakta olup, mahkemenin kabulü de bu yöndedir. 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi hükmü uyarınca tüketici, satın aldığı
malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan, bedel iadesini de içeren
sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında
bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Tüketici,
yasanın kendisine tanıdığı bu dört seçenekten birini tercih etmek hakkına sahip
olup, bunlardan herhangi birini kullanmaya zorlanamaz. Dava konusu olayda, davacı
tercih hakkını öncelikle bedel iadesi, olmadığı takdirde aracın yenisi ile
değiştirilmesi olarak kullanmışsa da daha sonra 19.09.2006 tarihli ıslah
dilekçesi ile aracın geçirmiş olduğu trafik kazası ve pertotal işlemi nedeniyle
aracı iade etmesinin mümkün olmadığını bildirerek, satış bedelinden sigorta
şirketinden almış olduğu tazminat miktarını mahsup ederek kalan 5.075,00
YTL’nin ödetilmesini istemiştir. Pertotal işlemi nedeniyle satışa konu olan
aracın iadesi mümkün olmadığına, davacının da talebini, az yukarıda belirtilen,
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinde kendisine
tanınan seçimlik haklardan olan “ayıp oranında bedel indirimi” olarak ıslah
etmiş olmasına göre, davacının ıslah dilekçesindeki talebi dikkate alınarak, satış
konusu aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farkın bilirkişi
aracılığıyla belirlenerek, tespit edilecek miktarın, ıslah dilekçesindeki talep
aşılmamak suretiyle ödetilmesine karar verilmesi gerekirken, ıslah dilekçesi ve
satış konusu aracın iade imkanının kalmadığı göz ardı edilerek yazılı şekilde
aracın iade edilmesi koşuluyla ödenen bedelin davalılardan tahsiline karar
verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-)
Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine gerek görülmemiştir. 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen
hükmün taraflar yararına (BOZULMASINA), 2. bent gereğince tarafların diğer
temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde
1.486,20 YTL’nin davalı T. Oto A.Ş.’ye, 1.468,20 YTL’nin davalı F. Oto’ya
iadesine, 24.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. [2] BİLGEN, Mahmut.
HMK’da Islah ve Belirsiz Alacak Davası, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, s.701
4.
SONUÇ
Tüketici
uyuşmazlıklar bakımından ıslah, önceki Yargıtay kararları çerçevesinde kabul
edilebilir bulunmazken, ayıbın gizli olduğunun anlaşılması hallerinde ve
iadenin mümkün olmadığı hallerde, ıslah kurumuna başvurulması mümkündür.
Her
durumda gizli ayıbın bulunduğu hallerde tüketicinin ıslah talebine ilişkin
verilen Hukuk Genel Kurulu kararını, yalnızca gizli ayıba ilişkin değil,
tüketici uyuşmazlıklarında ıslah kurumuna ilişkin yapmış olduğu
gerekçelendirmeyle, genel olarak tüketici uyuşmazlıkları bakımından ıslaha ilişkin
vermiş olduğu bir karar olarak da ele almak gerekir. Çünkü, Hukuk Genel Kurulu’nun
tüketici uyuşmazlıklarında ıslah sorununa, söz konusu seçimlik hakların
seçildiği anda tüketildiği yaklaşımını da bertaraf edecek nitelikte yaklaştığı
açıktır. Bu kararda en çarpıcı varılan sonuç “Davacı sözleşmeyi ayakta
tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre, davalılar,
tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür. Açıklanan tüm
bu olgu ve yasal düzenlemeler karşısında, yenisi ile değiştirilmesini isteme
koşulları gerçekleşen araca ilişkin olarak; dava dilekçesinde tercih hakkını
ücretsiz onarım yönünde kullanan davacının, ıslaha gerek olmaksızın aracın
misliyle değiştirilmesi şeklinde değiştirebileceği kuşkusuzdur.” Hukuk
Genel Kurulu’nun bu yaklaşımı, kanımızca tüketicinin seçimlik haklarını
kullanmadaki özgürlüğünün kısıtlanamayacağı yönündedir. Elbette, işbu durum
yargılama sürecinde tüketiciye sonsuz bir hak olarak bahşedilmemelidir. Ancak
tüketicinin elinde olmayan haller dolayısıyla, yargılama sürelerinin uzaması,
bu esnada, malın kaybolması, pertotal işlemine tabi olması, çalınması gibi
hallerde, tüketici lehine karar verilemeyecek olması, hakkaniyet ile bağdaşmaz.
Tüketici bu hallerde iddiasını ispatlayabildiği ölçüde, ıslah kurumuna
başvurmaksızın dahi, seçimlik haklarını kullanmada özgür bırakılmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı, yalnızca gizli ayıbın ortaya çıktığı
uyuşmazlıklar bakımından değil, aynı zamanda, kayıp, pertotal, çalınma
hallerinde, tüketicinin iddiasını ispatlayabildiği ölçüde seçimlik hakkını
kullanabileceği şeklinde anlaşılmalıdır.
Av. İlke
Boyacıoğlu
Kaynaklar:
1. BİLGEN, Mahmut. Hukuk Yargılamasında Islah, Adalet Yayınevi, Ankara 2016, s. 564-572
2. BİLGEN, Mahmut. HMK’da Islah ve Belirsiz Alacak Davası, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, s.701