Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TTK M.493-494 BAĞLAMINDA ANONİM ŞİRKETLERDE NAMA YAZILI PAYLARIN MİRAS YOLUYLA DEVRİ VE ŞİRKETİN PAYLAR HAKKINDA SATIN ALMA ÖNERİSİNDE BULUNMA HAKKI

TTK M.493-494 BAĞLAMINDA ANONİM ŞİRKETLERDE NAMA YAZILI PAYLARIN MİRAS YOLUYLA DEVRİ VE ŞİRKETİN PAYLAR HAKKINDA SATIN ALMA ÖNERİSİNDE BULUNMA HAKKI

1. Giriş

 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 490/1 uyarınca; anonim şirkete ait nama yazılı pay senetleri, kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler.

 

“Payın devri kural olarak sınırlamalara tabi tutulamaz. Fakat bazı hallerde nama yazılı payların devri kanun, sözleşme veya organlar tarafından alınan kararlar sonucunda bazı sınırlandırmalara tabi tutulabilir. Bu sınırlandırmaların en önemlisi payın devrinin ortaklık onayına tabi tutulması halidir. Bu halde ortaklık önemli nedenlerin varlığı halinde ve bağlam hükümleri çerçevesinde payın devrini reddedebilir. Payın miras yoluyla kazanılması hali bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Miras yoluyla kazanım halinde, önemli nedenlerin varlığı veya bağlam hükümleri söz konusu olsa da ortaklık payın devrini reddedemez. Bu durumda ortaklığın yapabileceği tek şey payın gerçek değerini ödemeyi teklif ederek pay bedelini devralmaktır. “[1]

 

Bu yazımızda, anonim şirketlerde nama yazılı payların miras yoluyla devri sürecinde şirketin onayına bağlı hak geçişi ile şirketin paylar hakkında satın alma önerisinde bulunma hakkı ve anonim şirketin, payın gerçek değerini ödemeyi önermek suretiyle devre engel olması (“kaçış klozu”) hususları incelenecektir.

 

2. Anonim Şirketlerde Nama Yazılı Payların Miras Yoluyla Devri ve Onay Şartı

 

Anonim şirket payının miras yoluyla mirasçılar tarafından iktisap edilmesi mümkündür. TMK m. 599 uyarınca miras yoluyla geçmeye elverişli özel hukuk ilişkilerinin içerdiği tüm hak ve borçlar, mirasçıların kabulü aranmaksızın tek bir olayla yani miras bırakanın vefatıyla mirasçılara külli halefiyet prensibi uyarınca geçmektedir. Anonim şirket paylarının, mirasçılar tarafından miras yoluyla kazanılması da bir devren kazanma hali olarak kabul edilmektedir.

Mirasçıların anonim şirket payını iktisap etmeleri bakımından TTK’da öngörülen devir şartları miras hukukuyla geçişte kurucu rol oynayamaz; zira mülkiyetin geçişi kanun gereğince olmaktadır. Ölüm anıyla beraber kural olarak paylar mirasçılara geçmektedir. Bu durum, çıplak paylar, hamiline ve nama yazılı paylar ile bunların yerine çıkarılmış olan ilmühaberler için mutlaktır. Ancak bağlı nama yazılı paylar bakımından kanun bir istisna öngörerek anonim şirkette payların mirasçılara geçişinin engellenebilmesi için bir açık kapı bırakmıştır.”[2]

 

TTK m. 493/4 uyarınca; Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir.”

 

İşbu hüküm uyarınca; miras veya mirasın paylaşımı ile şirketin bağlı nama yazılı paylarını edinen bir kimsenin payı devralmasının engellenmesi şirketin bu payları gerçek değeri ile satın almayı önermesi halinde mümkün olabilmektedir. Bu kapsamda, şirket esas sözleşmesinde önemli bir sebep öngörülse dahi işbu sebepler miras yoluyla payı iktisap edenlere karşı ileri sürülemeyecektir.

 

Anonim şirkete, devre konu olan pay senetlerini gerçek değeri üzerinden devralma önerisinde bulunabilme olanağının tanınması, madde gerekçesinde; şirketin haklı sebepler yanında, uygun görmediği devirlerden kurtulabilme olanağı olarak ifade edilmiştir.

 

Yine madde gerekçesinde; uluslararası uygulamada ve öğretide escape clause (kaçış, kurtuluş klozu) diye anılan bu hüküm kişisel unsurları öne çıkan anonim şirketlerde, (aile anonim şirketi, tek kişilik anonim şirket, iki gruptan oluşan anonim şirket ve genel olarak kapalı anonim şirket gibi) şirketin yabancılaşmasını veya niteliklerini kaybetmesini önleyen bir etkin araç olduğu belirtilmiş ve bu aracın kullanılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunması gerekmediği ifade edilmiştir.

 

Bu kapsamda her ne kadar pay, mirasbırakanın vefatı üzerine külli halefiyet ilkesi gereğince mirasçıların mülkiyetine kendiliğinden geçse de mirasçıların şirkete başvuru yaparak devre onay verilmesini talep etmeleri gerekmektedir. Nitekim TTK m. 494/2 uyarınca; payların miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmeleri hâlinde, bunların mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına ilişkin haklar derhâl devralana geçse de genel kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayı ile birlikte devralana geçer.

 

İşbu madde dolayısıyla genel kurula katılma ve oy hakları ancak şirketin onayı ile birlikte mirasçılara geçeceğinden mirasçıların şirkete başvuru yaparak devre onay verilmesini talep etmeleri gerekecektir.

 

3. Şirketin Satın Alma Önerisinde Bulunma (Kaçış Klozu) Hakkı

 

Anonim şirketin, borsaya kote edilmemiş olan nama yazılı paylarının, gerçek değerini ödemeyi önererek, payların iradi veya kanuni geçişini önlemesine “kaçış klozu” denilmektedir.[3] Anonim şirket, kaçış klozuna başvurmak suretiyle devre onay vermeyi reddedebilecektir.

 

Belirtildiği üzere, şirketin mirasçılara karşı satın alım hakkını kullanabilmesi, ancak mirasçılar tarafından şirkete başvuru yapılmasına bağlıdır.

 

Şirket, başvuru üzerine miras yoluyla payların mirasçılara devrini engellemek için payların başvuru anındaki gerçek değeri ile satın alınacağına ilişkin bir teklifte bulunmalıdır. Anonim şirket, satın alma önerisini, devre konu olan bütün paylar açısından kullanmak zorundadır. Yine bu teklifin devre konu payların tümü için başvuru tarihindeki gerçek değerden şartsız ve geri dönülmez biçimde satın alınmasını içermesi gerekmektedir.

 

Öneride bir bedel belirlenmesinin zorunlu olup olmadığı konusu ise doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay bir kararında (Yargıtay 11. HD. T:05.04.2018 E:2016/8960 K:2018/2472 sayılı kararı) teklifte bedel gösterilmesi gerekliliğine dikkat çekmiştir. “Yargıtay’ın ilgili kararında şirketin sadece payları satın alacağına ilişkin devralana bildirimde bulunmasının yeterli olmadığı ve paylar karşılığında teklif ettiği bedeli de açıkça göstermesi gerektiği; TTK m. 493 f. 5 ve 6’nın ancak anonim şirket pay bedeli açıkça önerilmişse işleyebileceğini, aksi halde bir öneriden bahsedilemeyeceği ifade edilmiştir. İlgili karar her ne kadar TTK m. 493 f.1 ile ilgili olsa da teklif bedelinin açıkça gösterilmesi bakımından karar TTK m. 493 f.4 yönünden de, temelde değerleme hükümlerinin her iki fıkra için de geçerli olmasından dolayı, emsal teşkil edebilecektir.” [4]

 

TTK m. 494/3 uyarınca; şirket, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse veya ret haksızsa, onay verilmiş sayılır. İşbu madde dolayısıyla şirketin devre onay isteminin reddine karar vermesi ve teklifte bulunması, devralanın bildirim tarihinden itibaren üç ay içerisinde gerçekleştirilmelidir. İşbu süre hak düşürücü niteliktedir. Üç aylık süre geçerse, anonim şirketin devre onay verdiği kabul edilmektedir.

 

TTK m. 493/6 uyarınca ise; devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır.

 

“Bu kapsamda anonim şirketin önerisi üzerine pay sahibinin üç seçeneği bulunmaktadır. Pay sahibi, öneriyi; kabul edilebilir, reddedip gerçek değerin tespiti davasını açılabilir veya reddedip pay sahibi olarak kalmaya devam edebilir.” [5]

 

Detaylarına aşağıda yer verilecek olmakla beraber, son durumda mirasçının pay sahipliği yalnızca malvarlığı haklarıyla sınırlı olacaktır; zira şirketin onayı bulunmadığı genel kurula katılma ve oy hakkını kullanması mümkün değildir. Şirketin satın alma önerisini reddeden mirasçı yönetim haklarını haiz olamayacağından, şirkete karşı konumunun ne olacağı ise öğretide tartışma konusu yapılmıştır.

 

4. Payın Gerçek Değerinin Tespiti

 

Belirtildiği üzere, TTK m. 493/4’te anonim şirkete, payları miras yoluyla iktisap eden kişilere sadece iktisap ettiği payların “gerçek değeri” ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermekten kaçınabilme olanağı verilmiştir. Ancak maddede gerçek değerin tanımı yapılmamıştır.

 

Madde gerekçesinde ise bu durum şu şekilde açıklanmıştır. “Tasarı "gerçek değer"i tanımlamamayı tercih etmiştir. Tanım öğreti ile içtihata bırakılmıştır. İsviçre'de ve 6762 sayılı Kanunun 418 inci maddesi sebebiyle Türk doktrininde söz konusu değerle, aktiflerin olası satış değerinin, kapitalizasyon değerinin ve işletme iktisadının kabul ettiği şirketin tüm varlıklarını temel alan diğer değerlerin ifade edildiği savunulmuştur. Bu değer, tasfiye değerinin üstündedir. Çünkü yaşayan bir şirketin değeridir.”

 

Madde gerekçesinde, İsviçre ve Türk doktrininde gerçek değerin aktiflerin olası satış değeri, kapitalizasyon değeri veya işletme iktisadının kabul ettiği şirketin tüm varlıklarını temel alan diğer değerleme yöntemleri ile belirlenebileceği ifade edilmiştir. Bu yönüyle gerçek değer, tasfiye değerinin üstünde, yaşayan bir şirketin ekonomik bütünlüğünü yansıtan değer olarak kabul edilmelidir.

 

Kanunda gerçek değerin tanımı yapılmamış olsa da TTK m. 493/5’te gerçek değerin nasıl belirleneceği ifade edilmiştir. TTK m. 493/5 uyarınca; devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Bunun yanında yapılacak değerlemenin tüm giderlerini anonim şirket karşılamak durumundadır.

 

Başvuru üzerine mahkemece yapılacak tespit, bilirkişi incelemesi yoluyla gerçekleştirilir. Bu incelemede esas alınacak ölçüt, gerekçede de ifade edildiği gibi, “şirketin iç değeri”dir. İç değer, şirketin bilanço kalemleri, kâr potansiyeli, piyasa konumu ve gelecekteki kazanç beklentileri dikkate alınarak belirlenir. Böylelikle, salt nominal veya defter değerine indirgenmeyen, şirketin ekonomik gerçekliğini yansıtan bir değerleme hedeflenmiştir.

 

5. Alım Önerisinin Kabul Edilmesi ve Reddedilmesi

 

Belirtildiği üzere, TTK m. 494/2 uyarınca; payların miras yoluyla devri hâlinde, bunların mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına ilişkin haklar derhâl; genel kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayı ile birlikte devralana geçer.

 

Şirketin satın alma önerisini reddeden mirasçı yönetim haklarını haiz olamayacağından şirkete karşı konumunun ne olacağı öğretide tartışma konusu yapılmıştır. Nitekim borsaya kote şirketler bakımından TTK m. 497/3’te şirket tarafından henüz tanınmamış devralanların, hakların geçmesinden sonra oy hakkından yoksun pay sahibi olarak pay defterine yazılacağı ve bu payların genel kurulda temsil edilemeyeceği ifade edilmişse de TTK’da borsaya kote olmayan şirketler yönünden teklifi reddeden pay sahibine ilişkin bir düzenleme yoktur.

 

Doktrinde; ret hakkının bulunamadığı sadece bedele itiraz edilebileceği, öneri ifadesinin kullanılmasının yanlış olduğu ve şirketin kaçış klozuna başvurarak yenilik doğurucu bir hak kullandığını belirterek pay sahibinin ret hakkı olmadığı, payların gerçek değer üzerinden satın alınması teklifinin kanuni alım veya önalım hakkı değil, gerçek anlamda bir öneri olup reddedilmesinin mümkün olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır. [6] Dolayısıyla öğretide bu konuda görüş birliğine varılamamıştır.

 

Bunun yanında, devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır. Yine şirketin ileri sürdüğü önerinin mirasçılar tarafından kabul edilmesi de mümkündür. Bu halde şirket ile mirasçılar arasında alım önerisine konu payların satışı bakımından bir satım ilişkisi kurulmuş olur.

 

6. Sonuç

 

Anonim şirketlerde nama yazılı payların miras yoluyla devri, Türk Ticaret Kanunu’nun 493 ve 494. maddeleri çerçevesinde özel bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Kural olarak miras bırakanın ölümüyle birlikte paylar mirasçılara külli halefiyet ilkesi gereği geçmekte; ancak bu geçiş, mülkiyet hakkı yönünden doğrudan sonuç doğurmakla birlikte, yönetimsel hakların (genel kurula katılma ve oy haklarının) kullanılabilmesi için şirketin onayı gerekmektedir.

 

Şirketin onay vermekten kaçınma yetkisi ise istisnai nitelikte olup, doktrinde “kaçış klozu” olarak anılmaktadır. Buna göre şirket, yalnızca payların gerçek değeri üzerinden devralmayı önermesi halinde onay vermekten kaçınabilir.

 

Mirasçıların şirkete başvuruda bulunmaması halinde, şirketin onay süreci hiç başlamayacağından, bu kişilerin oy ve yönetim haklarını kullanmaları mümkün olmayacaktır. Diğer taraftan, bu husus doktrinde tartışmalı olmakla birlikte, şirketin alım önerisini reddeden mirasçının pay sahipliği sıfatı devam etse de, genel kurula katılma ve oy hakkı bakımından sınırlı bir konumda olacağı kabul edilmelidir.

 

Sonuç olarak, TTK m. 493 ve 494 hükümleri, anonim şirketlerde ortaklık yapısının istikrarını korumayı amaçlayan istisnai bir düzenleme niteliğindedir. Şirketin kaçış klozunu dürüstlük kuralı çerçevesinde, gerçek değere uygun bir bedel teklif ederek ve süreye riayet ederek kullanması, hem mirasçıların mülkiyet hakkının korunması hem de şirketin kurumsal bütünlüğünün sürdürülmesi açısından zorunludur.

 

Av. Ezgi Karpınar

 

Kaynakça:

1. Nurcan Arslan, Anonim Ortaklıkta Pay Sahipliği Sıfatının Miras Yoluyla Kazanılması, Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi, C.5, S.1, 2021, s.86.

2. Bilinç Emiroğlu, Anonim Şirketlerde Nama Yazılı Payların Miras Yoluyla Geçişi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Programlar Enstitüsü, İstanbul, 2024, s.18.

3. Bahaeddin Berber, Anonim Şirketler Hukukunda Kaçış Klozuna İlişkin Bazı Sorunların Değerlendirilmesi, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (AndHD), C.10, S.1, Ocak 2024, s.294.

4. Emiroğlu, a.g.e., s.75.

5. Berber, a.g.m., s.297.

6. Berber, a.g.m., s.301.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN