1. Giriş
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 490/1 uyarınca; anonim
şirkete ait nama yazılı pay senetleri, kanunda veya esas sözleşmede aksi
öngörülmedikçe, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın
devredilebilirler.
“Payın devri kural olarak sınırlamalara tabi tutulamaz. Fakat
bazı hallerde nama yazılı payların devri kanun, sözleşme veya organlar
tarafından alınan kararlar sonucunda bazı sınırlandırmalara tabi tutulabilir.
Bu sınırlandırmaların en önemlisi payın devrinin ortaklık onayına tabi
tutulması halidir. Bu halde ortaklık önemli nedenlerin varlığı halinde ve
bağlam hükümleri çerçevesinde payın devrini reddedebilir. Payın miras yoluyla kazanılması
hali bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Miras yoluyla kazanım halinde,
önemli nedenlerin varlığı veya bağlam hükümleri söz konusu olsa da ortaklık
payın devrini reddedemez. Bu durumda ortaklığın yapabileceği tek şey payın
gerçek değerini ödemeyi teklif ederek pay bedelini devralmaktır. “[1]
Bu yazımızda, anonim şirketlerde nama yazılı payların miras
yoluyla devri sürecinde şirketin onayına bağlı hak geçişi ile şirketin paylar
hakkında satın alma önerisinde bulunma hakkı ve anonim şirketin, payın gerçek
değerini ödemeyi önermek suretiyle devre engel olması (“kaçış klozu”) hususları
incelenecektir.
2. Anonim Şirketlerde Nama Yazılı Payların Miras Yoluyla
Devri ve Onay Şartı
Anonim şirket payının miras yoluyla mirasçılar tarafından
iktisap edilmesi mümkündür. TMK m. 599 uyarınca miras yoluyla geçmeye elverişli
özel hukuk ilişkilerinin içerdiği tüm hak ve borçlar, mirasçıların kabulü
aranmaksızın tek bir olayla yani miras bırakanın vefatıyla mirasçılara külli
halefiyet prensibi uyarınca geçmektedir. Anonim şirket paylarının, mirasçılar
tarafından miras yoluyla kazanılması da bir devren kazanma hali olarak kabul
edilmektedir.
Mirasçıların anonim şirket payını iktisap etmeleri bakımından
TTK’da öngörülen devir şartları miras hukukuyla geçişte kurucu rol oynayamaz;
zira mülkiyetin geçişi kanun gereğince olmaktadır. Ölüm anıyla beraber kural
olarak paylar mirasçılara geçmektedir. Bu durum, çıplak paylar, hamiline ve
nama yazılı paylar ile bunların yerine çıkarılmış olan ilmühaberler için
mutlaktır. Ancak bağlı nama yazılı paylar bakımından kanun bir istisna
öngörerek anonim şirkette payların mirasçılara geçişinin engellenebilmesi için
bir açık kapı bırakmıştır.”[2]
TTK m. 493/4 uyarınca; “Paylar; miras,
mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği
iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek
değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir.”
İşbu hüküm uyarınca; miras veya mirasın paylaşımı ile
şirketin bağlı nama yazılı paylarını edinen bir kimsenin payı devralmasının
engellenmesi şirketin bu payları gerçek değeri ile satın almayı önermesi
halinde mümkün olabilmektedir. Bu kapsamda, şirket esas sözleşmesinde önemli
bir sebep öngörülse dahi işbu sebepler miras yoluyla payı iktisap edenlere
karşı ileri sürülemeyecektir.
Anonim şirkete, devre konu olan pay senetlerini gerçek değeri
üzerinden devralma önerisinde bulunabilme olanağının tanınması, madde
gerekçesinde; şirketin haklı sebepler yanında, uygun görmediği devirlerden
kurtulabilme olanağı olarak ifade edilmiştir.
Yine madde gerekçesinde; uluslararası uygulamada ve öğretide
escape clause (kaçış, kurtuluş klozu) diye anılan bu hüküm kişisel unsurları
öne çıkan anonim şirketlerde, (aile anonim şirketi, tek kişilik anonim şirket,
iki gruptan oluşan anonim şirket ve genel olarak kapalı anonim şirket gibi)
şirketin yabancılaşmasını veya niteliklerini kaybetmesini önleyen bir etkin
araç olduğu belirtilmiş ve bu aracın kullanılabilmesi için esas sözleşmede
hüküm bulunması gerekmediği ifade edilmiştir.
Bu kapsamda her ne kadar pay, mirasbırakanın vefatı üzerine
külli halefiyet ilkesi gereğince mirasçıların mülkiyetine kendiliğinden geçse
de mirasçıların şirkete başvuru yaparak devre onay verilmesini talep etmeleri
gerekmektedir. Nitekim TTK m. 494/2 uyarınca; payların miras, mirasın
paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap
edilmeleri hâlinde, bunların mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına
ilişkin haklar derhâl devralana geçse de genel kurula katılma haklarıyla oy
hakları ise ancak şirketin onayı ile birlikte devralana geçer.
İşbu madde dolayısıyla genel kurula katılma ve oy hakları
ancak şirketin onayı ile birlikte mirasçılara geçeceğinden mirasçıların şirkete
başvuru yaparak devre onay verilmesini talep etmeleri gerekecektir.
3. Şirketin Satın Alma Önerisinde Bulunma (Kaçış Klozu) Hakkı
Anonim şirketin, borsaya kote edilmemiş olan nama yazılı
paylarının, gerçek değerini ödemeyi önererek, payların iradi veya kanuni
geçişini önlemesine “kaçış klozu” denilmektedir.[3] Anonim şirket, kaçış
klozuna başvurmak suretiyle devre onay vermeyi reddedebilecektir.
Belirtildiği üzere, şirketin mirasçılara karşı satın alım
hakkını kullanabilmesi, ancak mirasçılar tarafından şirkete başvuru yapılmasına
bağlıdır.
Şirket, başvuru üzerine miras yoluyla payların mirasçılara
devrini engellemek için payların başvuru anındaki gerçek değeri ile satın
alınacağına ilişkin bir teklifte bulunmalıdır. Anonim şirket, satın alma
önerisini, devre konu olan bütün paylar açısından kullanmak zorundadır. Yine bu
teklifin devre konu payların tümü için başvuru tarihindeki gerçek değerden
şartsız ve geri dönülmez biçimde satın alınmasını içermesi gerekmektedir.
Öneride bir bedel belirlenmesinin zorunlu olup olmadığı
konusu ise doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay bir kararında (Yargıtay 11. HD.
T:05.04.2018 E:2016/8960 K:2018/2472 sayılı kararı) teklifte bedel gösterilmesi
gerekliliğine dikkat çekmiştir. “Yargıtay’ın ilgili kararında şirketin sadece
payları satın alacağına ilişkin devralana bildirimde bulunmasının yeterli
olmadığı ve paylar karşılığında teklif ettiği bedeli de açıkça göstermesi
gerektiği; TTK m. 493 f. 5 ve 6’nın ancak anonim şirket pay bedeli açıkça
önerilmişse işleyebileceğini, aksi halde bir öneriden bahsedilemeyeceği ifade
edilmiştir. İlgili karar her ne kadar TTK m. 493 f.1 ile ilgili olsa da teklif
bedelinin açıkça gösterilmesi bakımından karar TTK m. 493 f.4 yönünden de,
temelde değerleme hükümlerinin her iki fıkra için de geçerli olmasından dolayı,
emsal teşkil edebilecektir.” [4]
TTK m. 494/3 uyarınca; şirket, onaylamaya ilişkin istemi,
aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse veya ret haksızsa,
onay verilmiş sayılır. İşbu madde dolayısıyla şirketin devre onay isteminin
reddine karar vermesi ve teklifte bulunması, devralanın bildirim tarihinden
itibaren üç ay içerisinde gerçekleştirilmelidir. İşbu süre hak düşürücü
niteliktedir. Üç aylık süre geçerse, anonim şirketin devre onay verdiği
kabul edilmektedir.
TTK m. 493/6 uyarınca ise; devralan, gerçek değeri öğrendiği
tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma
önerisini kabul etmiş sayılır.
“Bu kapsamda anonim şirketin önerisi üzerine pay sahibinin üç
seçeneği bulunmaktadır. Pay sahibi, öneriyi; kabul edilebilir, reddedip gerçek
değerin tespiti davasını açılabilir veya reddedip pay sahibi olarak kalmaya
devam edebilir.” [5]
Detaylarına aşağıda yer verilecek olmakla beraber, son
durumda mirasçının pay sahipliği yalnızca malvarlığı haklarıyla sınırlı
olacaktır; zira şirketin onayı bulunmadığı genel kurula katılma ve oy hakkını
kullanması mümkün değildir. Şirketin satın alma önerisini reddeden mirasçı
yönetim haklarını haiz olamayacağından, şirkete karşı konumunun ne olacağı ise öğretide
tartışma konusu yapılmıştır.
4. Payın Gerçek Değerinin Tespiti
Belirtildiği üzere, TTK m. 493/4’te anonim şirkete, payları
miras yoluyla iktisap eden kişilere sadece iktisap ettiği payların “gerçek
değeri” ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermekten kaçınabilme olanağı
verilmiştir. Ancak maddede gerçek değerin tanımı yapılmamıştır.
Madde gerekçesinde ise bu durum şu şekilde açıklanmıştır. “Tasarı
"gerçek değer"i tanımlamamayı tercih etmiştir. Tanım öğreti ile
içtihata bırakılmıştır. İsviçre'de ve 6762 sayılı Kanunun 418 inci maddesi
sebebiyle Türk doktrininde söz konusu değerle, aktiflerin olası satış
değerinin, kapitalizasyon değerinin ve işletme iktisadının kabul ettiği
şirketin tüm varlıklarını temel alan diğer değerlerin ifade edildiği
savunulmuştur. Bu değer, tasfiye değerinin üstündedir. Çünkü yaşayan bir
şirketin değeridir.”
Madde gerekçesinde, İsviçre ve Türk doktrininde gerçek
değerin aktiflerin olası satış değeri, kapitalizasyon değeri veya işletme
iktisadının kabul ettiği şirketin tüm varlıklarını temel alan diğer değerleme
yöntemleri ile belirlenebileceği ifade edilmiştir. Bu yönüyle gerçek değer,
tasfiye değerinin üstünde, yaşayan bir şirketin ekonomik bütünlüğünü yansıtan
değer olarak kabul edilmelidir.
Kanunda gerçek değerin tanımı yapılmamış olsa da TTK m. 493/5’te
gerçek değerin nasıl belirleneceği ifade edilmiştir. TTK m. 493/5 uyarınca; devralan,
paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde mahkeme şirketin
karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Bunun yanında yapılacak
değerlemenin tüm giderlerini anonim şirket karşılamak durumundadır.
Başvuru üzerine mahkemece yapılacak tespit, bilirkişi
incelemesi yoluyla gerçekleştirilir. Bu incelemede esas alınacak ölçüt,
gerekçede de ifade edildiği gibi, “şirketin iç değeri”dir. İç değer, şirketin
bilanço kalemleri, kâr potansiyeli, piyasa konumu ve gelecekteki kazanç
beklentileri dikkate alınarak belirlenir. Böylelikle, salt nominal veya defter
değerine indirgenmeyen, şirketin ekonomik gerçekliğini yansıtan bir değerleme
hedeflenmiştir.
5. Alım Önerisinin Kabul Edilmesi ve Reddedilmesi
Belirtildiği üzere, TTK m. 494/2 uyarınca; payların miras
yoluyla devri hâlinde, bunların mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına
ilişkin haklar derhâl; genel kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak
şirketin onayı ile birlikte devralana geçer.
Şirketin satın alma önerisini reddeden mirasçı yönetim
haklarını haiz olamayacağından şirkete karşı konumunun ne olacağı öğretide
tartışma konusu yapılmıştır. Nitekim borsaya kote şirketler bakımından TTK m.
497/3’te şirket tarafından henüz tanınmamış devralanların, hakların geçmesinden
sonra oy hakkından yoksun pay sahibi olarak pay defterine yazılacağı ve bu
payların genel kurulda temsil edilemeyeceği ifade edilmişse de TTK’da borsaya
kote olmayan şirketler yönünden teklifi reddeden pay sahibine ilişkin bir
düzenleme yoktur.
Doktrinde; ret hakkının bulunamadığı sadece bedele itiraz
edilebileceği, öneri ifadesinin kullanılmasının yanlış olduğu ve şirketin kaçış
klozuna başvurarak yenilik doğurucu bir hak kullandığını belirterek pay
sahibinin ret hakkı olmadığı, payların gerçek değer üzerinden satın alınması
teklifinin kanuni alım veya önalım hakkı değil, gerçek anlamda bir öneri olup
reddedilmesinin mümkün olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır. [6] Dolayısıyla
öğretide bu konuda görüş birliğine varılamamıştır.
Bunun yanında, devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten
itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul
etmiş sayılır. Yine şirketin ileri sürdüğü önerinin mirasçılar tarafından kabul
edilmesi de mümkündür. Bu halde şirket ile mirasçılar arasında alım önerisine
konu payların satışı bakımından bir satım ilişkisi kurulmuş olur.
6. Sonuç
Anonim şirketlerde nama yazılı payların miras yoluyla devri,
Türk Ticaret Kanunu’nun 493 ve 494. maddeleri çerçevesinde özel bir düzenlemeye
tabi tutulmuştur. Kural olarak miras bırakanın ölümüyle birlikte paylar
mirasçılara külli halefiyet ilkesi gereği geçmekte; ancak bu geçiş, mülkiyet
hakkı yönünden doğrudan sonuç doğurmakla birlikte, yönetimsel hakların (genel
kurula katılma ve oy haklarının) kullanılabilmesi için şirketin onayı
gerekmektedir.
Şirketin onay vermekten kaçınma yetkisi ise istisnai
nitelikte olup, doktrinde “kaçış klozu” olarak anılmaktadır. Buna göre şirket,
yalnızca payların gerçek değeri üzerinden devralmayı önermesi halinde onay
vermekten kaçınabilir.
Mirasçıların şirkete başvuruda bulunmaması halinde, şirketin
onay süreci hiç başlamayacağından, bu kişilerin oy ve yönetim haklarını
kullanmaları mümkün olmayacaktır. Diğer taraftan, bu husus doktrinde tartışmalı
olmakla birlikte, şirketin alım önerisini reddeden mirasçının pay sahipliği
sıfatı devam etse de, genel kurula katılma ve oy hakkı bakımından sınırlı bir
konumda olacağı kabul edilmelidir.
Sonuç olarak, TTK m. 493 ve 494 hükümleri, anonim şirketlerde
ortaklık yapısının istikrarını korumayı amaçlayan istisnai bir düzenleme
niteliğindedir. Şirketin kaçış klozunu dürüstlük kuralı çerçevesinde, gerçek
değere uygun bir bedel teklif ederek ve süreye riayet ederek kullanması, hem
mirasçıların mülkiyet hakkının korunması hem de şirketin kurumsal bütünlüğünün
sürdürülmesi açısından zorunludur.
Av. Ezgi Karpınar
Kaynakça:
1.
Nurcan Arslan, Anonim Ortaklıkta Pay Sahipliği Sıfatının Miras Yoluyla
Kazanılması, Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi,
C.5, S.1, 2021, s.86.
2.
Bilinç Emiroğlu, Anonim Şirketlerde Nama Yazılı Payların Miras Yoluyla Geçişi,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Programlar
Enstitüsü, İstanbul, 2024, s.18.
3.
Bahaeddin
Berber, Anonim Şirketler Hukukunda Kaçış Klozuna İlişkin Bazı Sorunların
Değerlendirilmesi, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (AndHD), C.10,
S.1, Ocak 2024, s.294.
4.
Emiroğlu, a.g.e., s.75.
5. Berber,
a.g.m., s.297.
6.
Berber, a.g.m., s.301.