Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TAHKİME ELVERİŞLİLİK KAVRAMININ AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

TAHKİME ELVERİŞLİLİK KAVRAMININ AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

1- Giriş

Tahkim, taraflar arasında doğmuş ve doğabilecek uyuşmazlıkların, ulusal mahkemeler yerine bağımsız ve tarafsız hakemlerin yargılaması ile çözümlendiği bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Hakem uyuşmazlığı yargılama yoluyla çözer. Yani tahkim, özel bir yargı faaliyetidir ancak tahkim yargılaması devlet tarafından denetlenir. Hakem kararları kesin hüküm oluşturur ve tıpkı mahkeme kararları gibi icra edilir.

 

Türk Hukukunda iç tahkim, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 407-444. maddeleri arasında düzenlenmiştir.  Tahkim tarafların aralarındaki uyuşmazlığı devlet yargısı yerine tarafsız hakemler nezdinde çözülmesini sağlayan yargılama yoludur. 

 

Devletlerin yargılama yetkisi devletler tarafından vazgeçilemez yetkilerinden biridir. Ancak, tarafların uyuşmazlıklarını devlet mahkemeleri yerine bağımsız hakemler önünde tahkim yoluyla çözmek konusunda bir anlaşma yapmaları mümkündür. Bu durumda yargılama yetkisi devletin mahkemeleri yerine, tarafların iradeleri neticesinde tahkim yoluna ait olmaktadır.

 

Ayrıca tahkim yoluna başvuruda, ihtiyari ve zorunlu tahkim olmak üzere iki farklı tahkim türü bulunmaktadır. İhtiyari tahkimde, taraflar devlet yargısı veya tahkime gidebilmektedir. İhtiyari tahkimde bu imkân taraflara sunulmakla birlikte, bu durum tamamen tarafların iradesine bırakılmaktadır. Ancak, zorunlu tahkim yolunda ise tarafların tahkim yoluna gidebilme hususunda seçeneği bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için tahkim yargılamasına başvurma zorunluluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte belirtilmelidir ki, HMK usulünde tahkim yargılamasına başvurabilmek için taraflar arasında tahkim sözleşmesi bulunması gerekmektedir.

 

Ancak devlet, tahkimin kamusal sonuçlar doğuran devletin yargılamasından farklı bir yargılama süreci olması sebebiyle, tarafların iradesini sınırlandırarak belirli uyuşmazlıkların yalnızca mahkemeler nezdinde çözülebileceği konusunda kurallar getirme yetkisine sahiptir. [1]

 

2- Tahkime Elverişlilik

Devletin sınırlandırma hakkını kullanarak bir uyuşmazlığın tahkim yargılamasında görülemeyeceğini kararlaştırması halinde; uyuşmazlığın tahkim yoluna elverişli olmadığından söz edilir. Bu duruma tahkime elverişsizlik de denilmektedir.

 

Önemle belirtmek gerekir ki taraflar arasında akdedilen tahkim anlaşması geçerli olsa dahi, uyuşmazlığın konusunun tahkime elverişli olmaması halinde; tahkim anlaşması hükümsüz hale gelip sonuç doğurmayacaktır.

 

Doktrinde tahkime elverişlilik konusunda birtakım sınıflandırmalar yapılmış olmakla birlikte bu sınıflandırmalardan bir tanesi de sübjektif ve objektif tahkime elverişliliktir.

 

Sübjektif tahkime elverişlilik, genel olarak tahkim anlaşması yapma yetkisine, tahkim yargılamasına taraf olabilme ehliyetine işaret etmektedir. Objektif anlamda tahkime elverişlilik ise, tarafların durumundan ziyade uyuşmazlığın kendisiyle ilişkilidir. Bazı uyuşmazlıkların kamu düzenine ilişkin hassas konulara temas etmesi sebebiyle, yalnızca devlet mahkemeleri tarafından çözüme kavuşturulabileceği kabul edilir. [2]

 

Sübjektif tahkime elverişlilik, tahkime elverişliliğin kişi yönünden incelenmesidir. Nitekim bazı kişilerin tahkim sözleşmesi akdetmesi mümkün olmayacaktır. Reşit ve mümeyyiz olmayanların kendileri, iflas etmiş olanlar, tahkim için gereken özel yetkiye sahip olmayanlar bakımından sübjektif tahkime elverişsizlik söz konusudur. [3]

 

Objektif tahkime elverişlilik, yukarıda kısaca belirtildiği üzere, sözleşme konusunun tahkim yoluyla çözüme uygun olması halidir. Birtakım uyuşmazlıkların kamu düzenini ilgilendirmesi sebebiyle ve kamu düzeninin de devlet tarafından sağlanması gerektiği göz önünde bulundurularak, işbu uyuşmazlıklar yalnızca devletin yargılaması altında görülmesi gerekmektedir.

 

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tahkime elverişlilik; “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” şeklinde ifade edilmiştir. Ancak yukarıda belirtildiği üzere, tahkime elverişlilik kavramı sadece maddede sayılan hallerle sınırlı değildir.

 

Tahkime elverişli olmayan uyuşmazlıklara örnek olarak; Boşanma ve soy bağı ile ilgili davalar, iflas kararı verilmesi, hakimin re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu uyuşmazlıklar, vakıf veya dernek kuruluşuna ilişkin uyuşmazlıklar, avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar ve kamu düzenini ilgilendiren diğer uyuşmazlıklar gösterilebilir.

 

3- Avukatlık Hizmeti

 

4515 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun ilk maddesinde avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı kanunun ikinci maddesinde avukatlığın amacı düzenlenmiş olup; “hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Görüleceği üzere, Avukatlık Kanunu’nda avukatlığın kamu hizmeti olduğu ve hukuk kurallarının uygulanmasının sağlanması amacına hizmet ettiği belirtilmiştir.

 

4- Avukatlık Ücret Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlığın Tahkime Elverişli Olup Olmamasının Değerlendirilmesi

 

Yukarıda belirtildiği üzere; Avukatlık Hizmeti, kamu hizmeti niteliğindedir ve avukat hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Avukatların vermiş olduğu hizmetin kamu hizmeti olduğu göz önünde bulundurulduğunda, avukatlık hizmetinin kamu düzenini ilgilendirdiğini söylemek mümkündür.

 

Bu kapsamda, nasıl ki taşınmazın aynına ilişkin konular, kamu düzeni nedeniyle tahkime konu edilemiyorsa ve bu konuda bir tahkim yargılaması başlatılması halinde atanan ve/veya seçilen hakem hükümsüz olacaksa; kamu düzenini doğrudan ilgilendiren Avukatlık Ücret Sözleşmesine ilişkin olarak başlatılan tahkim de elverişsiz olacaktır.

Bu konuyla ilgili olarak Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 1995/10533 E. 1995/11673 K. sayılı 25.12.1995 tarihli kararı aynen;

 

“Uygulamada hakemlerin yürürlükteki hukuk düzenine uygun bir biçimde karar vermeleri sistemi benimsenmemektedir. Hakemler önlerine gelen uyuşmazlığı çözerken usul ve maddi hukuk kurallarıyla bağlı değillerdir. Hakemler kararlarını daha çok hak ve nesafet esaslarına göre vermekle yükümlüdürler. Hakemlerce verilen kararların Yargıtay'ca bozulabilmesi usulün 533. maddesindeki dört sebeple sınırlandırılmış olduğundan hakem kararlarının yasanın emredici kurallarını çiğneyip çiğnemediği, kamu yasalarınca getirilmiş sınırları aşıp aşmadığı ve bunlara aykırılığı denetlenemez. Anılan maddedeki sebepler usul ve hükümleri olduğundan, içtihat ve yorum yoluyla genişletilmeleri de mümkün değildir.

 

Bu hukuki gerçeklerin aksine avukatlık ücretine ilişkin uyuşmazlıkların hakemlerce çözülmesinin taraflarca kararlaştırılabileceği kabul edildiğinde uyuşmazlığı çözerken usul ve maddi hukuk kurallarıyla bağlı olmayan hakemlerin kamu düzeni ile ilgili emredici kurallara dolayısıyla kamu düzenine ve onun korunmasına aykırı karar vermelerine olanak sağlanacağını şimdiden kabul etmek gerekir. Böyle bir durum karşısında yasa gereği (HUMK. md. 533) Yargıtay denetimini ifa edemeyeceğinden kamu düzeni ile getirilen buyurucu ve kısıtlayıcı hükümler bir tarafa itilerek etkisiz hale sokulmuş olacaktır.

 

Kişilerin iradelerini kabul düzeninin üstünde tutan hiçbir hukuki görüş öne sürülmemiş ve kabul edilmemiştir. Tüm anlatılan hukuki sakıncalar karşısında, avukatlık ücretine ilişkin uyuşmazlıkların hakemde çözülemeyeceği kabul edilmelidir. [4] şeklindedir.

 

Yargıtay kararında da belirtildiği üzere; Avukatlık Ücret Sözleşmesine ilişkin uyuşmazlığın kamu düzenini yakından ilgilendirmesi nedeniyle tahkime elverişli olması mümkün değildir.

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1986/413 E. 1987/325 K. sayılı 15.04.1987 tarihli kararı ise aynen;

 

“1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi ücret sözleşmesinin kural olarak belli bir miktarı kapsaması gerektiğini hükme bağladıktan sonra 2. fıkrasında (Üçüncü fıkra hükmü saklı kalmak üzere) davada gösterilen başarıya göre değişmekte ve yüzde yirmi beşi aşmamak üzere dava olunan veya hükmolunacak şeyin değerinin belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir şeklinde düzenlemede bulunmuştur. Yasa koyucunun bu düzenlemeleri Kamu düzeni ve yararı amacı ile getirdiği ve aksi yoldaki sözleşmelerin geçersiz bulundukları kuşkusuzdur. Esasen bizatihi Avukatlık Ücret Sözleşmesinin de kamu düzenine taalluk eden bir konu olduğu da gözden uzak tutulmamaktadır. Gene kamu düzenine ilişkin bulunan konularda gayrimenkul kiralarının tesbitinde olduğu gibi hakeme gidilemez.şeklindedir. [5]

 

5- Tahkime Elverişsizliğin Bulunması Halinde Ortaya Çıkan Birtakım Sorunlar

HMK’da tahkim yargılamasındaki hakemin kendi yetkisi hakkında karar vermesi düzenlenmiştir. HMK m.422 aynen;

 

“Hakem veya hakem kurulu, tahkim sözleşmesinin mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dâhil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar verebilir. Bu karar verilirken, bir sözleşmede yer alan tahkim şartı, sözleşmenin diğer hükümlerinden bağımsız olarak değerlendirilir. Hakem veya hakem kurulunun asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi, tahkim sözleşmesinin kendiliğinden hükümsüzlüğü sonucunu doğurmaz.”

 

Hakemin kendi yetkisi hakkında karar vermesi, bazı durumlarda hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilmektedir. Öncelikli olarak, hakemin kendi yetkisi hakkında karar verebiliyor olması, tarafsızlık konusunda soru işaretleri gündeme getirmektedir. Nitekim, tahkim yargılamasında hakem, uyuşmazlığın sonuçlanmasının akabinde bir ücrete hak kazanacaktır. Bu sebeple tahkim yargılamasında maddi menfaati olan hakemin, kendi yetkisi hakkında karar vermesinin adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil edebileceğinin söylenmesi mümkündür.

 

Nitekim hakemin yetkisi olmamasına rağmen, kendi yetkisi hakkında hatalı bir inceleme yapılması halinde, tahkim yargılaması neticesinde verilecek olan karar icra edilebilir niteliktedir. Uyuşmazlık konusunun fazlaca bir tutarda olması ihtimalinde; hakem tarafından verilen hatalı karar neticesinde, yargılamada aleyhine ve hukuka aykırı şekilde karar çıkaran taraf, icranın geriye bırakılması için teminat göstermek zorundadır. Hakkaniyete ve hukuka aykırı şekilde karar verilmesi neticesinde halihazırda hak kaybına uğrayan taraf, bir de icranın geriye bırakılması için teminat gösterme yükümlülüğü altında kalacaktır.

 

6- Sonuç

Tahkim, taraflar arasında doğmuş ve doğabilecek uyuşmazlıkların, ulusal mahkemeler yerine bağımsız ve tarafsız hakemlerin yargılaması ile çözümlendiği bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Hakem uyuşmazlığı yargılama yoluyla çözer. Yani tahkim, özel bir yargı faaliyetidir ancak tahkim yargılaması devlet tarafından denetlenir. Hakem kararları kesin hüküm oluşturur ve tıpkı mahkeme kararları gibi icra edilir. Taraflar aralarında bir tahkim sözleşmesi yaparak veya yaptıkları sözleşmeye bir tahkim şartı (klozu) ekleyerek uyuşmazlık çözüm yolu olarak tahkimi belirleyebilirler. Tahkim anlaşması, yalnızca tahkime elverişli konularda yapılabilir. Tahkime elverişlilik sübjektif ve objektif olmak üzere sınıflandırılabilmektedir. Objektif tahkime elverişlilik uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olmamasını ifade etmektedir.

 

Avukatlık hizmetinin kamu hizmeti niteliğinde olmasından hareketle, avukatlık hizmeti kamu düzeniyle yakından ilişkilidir. Buradan hareketle Avukatlık Ücret Sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olmadığını söylemek mümkündür.

 

Stj. Av. Umut Alperen Öztürk


 

Kaynakça:

 

1. Bernard Hanotiau, “What Law Governs the Issue of Arbitrability?” Arbitration International, Vol. 12(4), 1996, s. 391; Nevhis Deren Yıldırım, “Tahkim ve Objektif Açıdan Tahkime Elverişlilik” Prof. Dr. Yavuz Alangoya İçin Armağan (s. 47-61), İstanbul, Beta Yayınları, 2007, s. 52.

 

2. Lew, Mistelis, et al.: Comparative International Commercial Arbitration, s. 187.

 

3. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2636.

 

4. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 1995/10533 E. 1995/11673 K. sayılı 25.12.1995 tarihli kararı

 

5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1986/413 E. 1987/325 K. sayılı 15.04.1987 tarihli kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN