GİRİŞ
İnsan haysiyeti Anayasa’nın ve Türk
Ceza Kanunu’nun yanı sıra evrensel olarak da korunmaktadır. Günümüzde gelişen
bilgi ve iletişim teknolojileri sosyal medya kavramını ortaya koymuş olup
sosyal medya platformları internet erişimine sahip her kesim, kültür ve eğitim
düzeyinden insanı bir araya getirmektedir. Sosyal medya platformlarına erişimin
kolaylaşması ve anonim isim ve hesapların da kullanımıyla sosyal medyada herkes
her konuda yorum yapabilecek konuma gelmiş; bu durum, suç tanımına uyan tutum
ve ifadelerin sosyal medyaya taşınmasına yol açmıştır. Türk Ceza Kanunu’nda
düzenlenen hakaret suçu sosyal medya aracılığıyla işlenebilmekte, hakaret
suçunun mecrası değişmekte ve failler kendilerini kolaylıkla
gizleyebilmektedir.
SOSYAL MEDYA
20. ve 21. yüzyıllar dijitalleşme ve
bilgi teknolojileri bakımından geçmiş yüzyılların bilgi birikimini oldukça
çarpıcı bir şekilde geçecek bir gelişim üretmiştir. Bilginin yönetilmesi,
bilgiye erişim ve bilginin kitlelere ulaşımı internet teknolojisi sayesinde tüm
dünyayı sarmıştır. İletişim teknolojilerinde radyo ve televizyonla başlayan
süreç halihazırda oldukça önemli aşamalar kaydetmiştir. Bilgi ve iletişim
teknolojilerinin günümüzde hızla gelişmesiyle insanların hayatlarının
vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal medya kavramı ortaya çıkmıştır.
Sosyal medya, internet erişimine sahip her kesim, kültür ve eğitim düzeyinden
insanı bir araya getirmektedir. İnternet erişimine sahip her birey, dünyanın
herhangi bir noktasında meydana gelen bir olayı görüntüleme, görüntüyü kayıt
altına alma ve bunu paylaşma imkânına sahip hale gelmiştir.
Ancak, sosyal medyanın sağladığı anlık
paylaşım olanağı yararlı bir iletişim vasıtası olmasına rağmen her teknolojik
ve sosyal imkânda olduğu gibi doğru amaçlar uğruna kullanılmadığında tehlikeli
bir silaha dönüşebilmektedir. Düşüncesiz, fevri veya kasıtlı paylaşımlar,
verdiği ve/veya vereceği zararlarla insanların maddi ve manevi bütünlüğüne
yönelik büyük tehditler barındırmaktadır. Aile bireylerinin, sosyokültürel
çevre ve mesai arkadaşlarının da görüntülenebildiği sosyal ağlardaki listelerle
kötü niyetli kişiler hedeflerine kolaylıkla ulaşabilmektedir. Bu nedenle,
sosyal medya olumlu birçok özelliğinin yanında, kötü niyetli kişiler tarafından
kullanıldığında diğer kullanıcılara ciddi zararlar verebilmektedir.
SOSYAL MEDYADA HAKARET SUÇU
Sosyal medya platformlarında en sık
görülen sorunların başında hakaret suçu gelmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun sekizinci bölümü olan ‘’Şerefe Karşı Suçlar’’ bölümünde yer alan ve
125. maddede tanımlanan hakaret suçu, “Bir kimseye onur, şeref ve
saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden
veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi,
üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
hükmüyle belirtilmiştir.
Sosyal medyada işlenen suçlara ilişkin
mevcut yasalar ekseninde yapılan suç analizleri, yaşamın içinde tecrübesi
mümkün olan cürümler kadar internet ortamına has suçların da bulunduğunu ortaya
koymaktadır. Yargıtay kararlarına bu açıdan bakmanın faydalı olacağı
değerlendirilmekle birlikte, Yargıtay kararları incelendiğinde,
- Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik
- Verinin hukuka aykırı bir şekilde
verilmesi ya da ele geçirilmesi
- Haberleşmenin mahremiyetinin ihlal
edilmesi,
- Gizliliği ihlal
- Toplumun bir bölümünün değer verdiği
dini değerleri açıkça aşağılama
- Bilişim sistemini engelleme, bozma,
erişimini imkânsız hale getirme, verileri silme, yok etme ya da değiştirme
- Banka ve kredi kuruluşlarının
sistemlerini bilişim teknolojilerini kullanmak suretiyle dolandırıcılık
- İftira atma,
- Kişilik hakları ihlali,
- Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma,
- Tehdit ve şantaj,
- 2911 Sayılı Kanun’a muhalefet,
- Özel hayatın gizliliğini ihlal,
- Terör suçları,
- Cinsel Suçlar,
- Dolandırıcılık,
gibi, hakaret suçu dışında kalan bazı
suçların da sosyal medya aracılığıyla işlenebildiği görülmüştür. [1]
Kanunda Hakaret suçu;“Bir
kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil
veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve
saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası
ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için
fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” şeklinde TCK
m.125/1 de tanımlanmıştır.
Aynı maddenin 2.fıkrasında ise;
“Fiilin, mağduru muhatap alan sesli,
yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada
belirtilen cezaya hükmolunur.”
Hakaret suçunun sesli, yazılı ya da
görüntülü iletilerle işlenmesi de suçun temel şekli ile aynı tutulmuştur.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için somut fiil ya da olgunun bireyin şerefini,
onurunu ya da saygınlığını zedeleyecek şekilde isnat edilmesi ya da sövme
yöntemiyle bireyin şerefine, saygınlığına saldırı şeklinde olmalıdır. Hakaret
suçu söz ile oluşabileceği gibi yazı, görüntü, el işareti ya da mimiklerle de
işlenmesi mümkündür.
Sosyal medya üzerinden hakaret suçu
ileti yoluyla işlenebilen bir suç olup hem huzurda hakaret hem de gıyapta
hakaret olarak iki şekilde oluşabilir. İleti yolu ile “huzurda hakaret suçunun”
meydana gelebilmesi için iletiyi gönderenin eylemi gerçekleştirirken mağduru
hedef alması ya da mağdurun bu eylemi öğrenebilmesini istemesi gereken
koşuldur. İleti yoluyla “gıyapta hakaret suçunun” oluşabilmesi için ise
gönderilen iletinin en az 3 kişiye gönderilmesi ya da 3 kişinin bulunduğu ortak
olan bir mesaj grubuna gönderilmesi aranır. İleti yolu ile işlenen hakaret
suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis ya da adli para cezasıdır. TCK
m.125/2 kapsamında ileti yoluyla hakaret suçunun oluşabilmesi için mektup,
E-mail, WhatsApp mesajları, cep telefonu yoluyla SMS, telefon konuşmaları,
Instagram, Twitter, Facebook vb. sosyal medya uygulamalarından DM yoluyla
mesajlaşma ileti olarak kabul edilen iletişim araçlarıdır. Bu maddede
belirtilen hakaret suçunun oluşabilmesi için aranan husus maddi unsur bakımından
bir iletinin varlığı olup manevi unsur bakımından ise hakaret
suçunun kastının varlığıdır.
SOSYAL MEDYA ARACILIĞIYLA
İŞLENEN HAKARET SUÇUNUN ŞİKAYET VE İSPAT YÖNTEMLERİ
Hakaret suçları kanun koyucu tarafından
şikâyete bağlı suçlar olarak düzenlenmiştir. Hakarete maruz kalan kimsenin ilk
olarak yapması gereken hakarete uğranılan sohbetin ya da sosyal medya sitesinde
ise o kısmın hem tarih hem de suçu işleyenin kimlik bilgilerinin detaylarını
gösterir şekilde ekran görüntüsü almak olmalıdır. Bu delil yöntemi en hızlı ve
en pratik yöntemlerden biridir. Hakaret suçunu işleyenlerin gerçek
kimliklerinin açıkça belirlenebilir olması halinde ilk olarak hakaret içerikli
iletinin hangi IP adresinden gönderildiği ve daha sonra da bu IP adresinin kime
ait olduğunun tespiti yapılır. Mağdurun Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazacağı
dilekçe ile birlikte hakaret içeren ekran görüntülerini de ekleyerek şikâyette
bulunması gerekmektedir. Hakaret eylemi için soruşturma veya kovuşturma
yapılabilmesi için suçun mağdurunun en geç 6 ay içinde şikâyette bulunması
gerekmektedir. Hakaret suçunda zaman aşımı 6 aydır. Ancak sosyal medyada
üzerinden işlenen hakaret suçunda hakaret içeren iletinin yapıldığı platformda
kalması zaman aşımının süresini etkilemez. Bu şekilde kimlik bilgileri açık
olan kimselere yönelik yapılan şikâyet üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca
soruşturma başlatılarak suçu işleyen kimselerin ifadeleri alınır. Uzlaşmaya
tabi bir suç olmasıyla ilk olarak uzlaşma süreci başlar. Uzlaşma sürecinden
olumlu sonuç alınamaz ise dava açılma yoluna gidilir. [2]
Sosyal medyada hakaret suçunun kimliği
tespit edilemeyen kimseler tarafından işlenmesi meselesine gelince failin
tespiti oldukça zordur. Çünkü sosyal medya uygulamaları olan Instagram,
Facebook, Twitter gibi platformların merkezleri ve server’ları ABD ‘de
bulunduğundan kimliği gizlenerek açılan hesaplara ilişkin bilgilerin temin
edilebilmesi uluslararası yazışmalarla mümkün olabilmektedir. Amerika Birleşik
Devletleri hukuk sistemine bakıldığında ise önemli suç ve hafif suç ayrımı (low
priority prime) şeklinde bir ayrıma tabi olup hakaret suçu da “hafif suç”
kapsamında yer aldığından uluslararası yazışmalara rağmen Amerika Birleşik
Devletleri hakaret suçları için hesap sahibinin kimlik bilgilerini
paylaşmamaktadır. [3]
Sosyal medya üzerinden bu suçu işleyen
kimseler, kimlik tespitlerinin yapılamayacağına ve neticeten
cezalandırılamayacağına ilişkin bir algıya sahip olsa da kimlik tespitine
ilişkin yöntemlerin geliştiği ve hakaret suçunun sosyal medya aracılığıyla
işlenmesi halinde hem TCK madde 125 ‘deki hakaret suçu gereğince ceza boyutunun
hem de TBK madde 58’de yer alan kişilik hakkının zedelenmesi suçunun
oluşmasıyla tazminat boyutunun var olduğunun unutulmaması gerekmektedir. [4]
SOSYAL MEDYADA ARACILIĞIYLA İŞLENEN HAKARET
SUÇUNUN UNSURLARI
Sosyal medya üzerinden yapılan hakaret
suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda açık şekilde düzenlenmemiştir. Ancak,
Kanunun 125. maddesinin 2. fıkrasındaki “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli,
yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada
belirtilen cezaya hükmolunur.” hükmü hakaret suçunun huzurda işlenmiş
olarak sayılacağını kayıt altına almıştır. Bu nedenle, anılan hükmün internet
ve sosyal medyayı da kapsadığı ifade edilebilmektedir.
5187 sayılı Basın Kanunu’nda sosyal
medya hakkında herhangi bir açık ifade bulunmamakla birlikte, internetin de
basılı yayınlar, radyo ve televizyon gibi iletişim araçlarıyla beraber süreli
yayın kapsamında ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Sosyal medya
aktörlerini 5651 sayılı Kanun ve özel mevzuat kapsamında “içerik sağlayıcı”,
“yer sağlayıcı” veya “sosyal ağ (ortam) sağlayıcı” olarak, 6698 sayılı Kanun
kapsamında “veri işleyen”, “veri sahibi”, “veri sorumlusu” olarak da tanımlamak
mümkündür. Bu itibarla, Basın Kanunu’nda süreli yayınlar için ele alınan
hususların internet ve sosyal medya için de yorumlanmasının mümkün olduğu
değerlendirilmektedir.
İtibar veya özel hayatın gizliliği gibi kişilik haklarının sınır ötesi ihlallerinde, Türk hukukuna göre uluslararası yargı yetkisinin belirlenmesinde kullanılan mağdurun ikametgâhı yargı yetkisi kuralı önem arz etmektedir. Medya ve internet yoluyla işlenen hakaret suçlarında AB hukuku ile Türk Hukuku karşılaştırıldığında farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Türk mahkemelerinin uluslararası yargı yetkisinin belirlenmesinde “mağdurun ikametgahına” dayalı yargı yetkisi kuralı vardır. 6100 Sayılı Türk Usul Kanununun 16. Maddesi ve Md. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 25'i, tarafların çatışan menfaatleri arasında adil dengenin kurulması ve ihtilaf ile mahkeme arasında yakın bağ kurulması şartlarını karşılamamaktadır; “Zararın yeri” tespitinde mağdurun hukuki itibara sahip olduğu yere dayalı olan ve davalı yayıncının yetkili mahkemeyi tahmin etmesini sağlayan bir kriter ve buna bağlı olarak sınır ötesi ihlallere ilişkin özel bir yargı yetkisi kuralı kullanılmalıdır.
Türkiye'de mağdurun Türkiye'deki mutat
meskeninin “zarar yeri” mahkemeleri olarak yetkili olması gereken mahkemeler;
medyada ise “Türkiye'deki yayın faaliyetlerinin merkezi olduğu mahkemeler” ve
internette “içerik sağlayıcının Türkiye'de zararlı içeriği internete yüklediği
mahkemeler” dava yeri mahkemeleri olarak yetkili olmalıdır. Bu değerlendirmenin
aksindeki bir yorumun suçla mücadeleyi zayıflatacağı açıktır. Bu itibarla,
internet veya sosyal medya üzerinden işlenen suçlara özel bir düzenleme
bulunmadığından Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret suçunun genel
unsurlarının bu çerçevede uygulanabileceğinin altı çizilmektedir. [5]
Diğer taraftan, sosyal medya yoluyla
hakaret suçunda aleniyet unsuru önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
Fiillerden aleniyet unsuru barındırmayanlar Türk Ceza Kanunu’nun 125.
maddesinin birinci fıkrası uyarınca basit hakaret suçunu teşkil etmekle
birlikte, aleniyet unsurundan bahsedilen vakalarda ise dördüncü fıkrada
düzenlenen “Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında
artırılır.” hükmünce ceza artırımı yapılabilmektedir. Ayrıca, Yargıtay 12. Ceza
Dairesi bir kararında “Sosyal medya aracılığıyla hakaret suçunda aleniyet
unsurunun varlığı için olay yerinde üçüncü şahısların mevcudiyetinin bir koşul
olmadığını” belirtmiştir. Kararda devamla, hakaretin tespit edilemeyen
sıfat ve sayıda kişi tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme ihtimalinin
bulunması, herhangi bir kısıtlama olmadan kamuya açık mecralarda işlenmesinin
de aleniyeti teşkil ettiği vurgulanmaktadır.
FACEBOOK, TWITTER VE INSTAGRAM GİBİ
POPÜLER SOSYAL MEDYA ARAÇLARINDA İŞLENEN HAKARET SUÇLARI
Facebook, Twitter ve Instagram gibi sık
kullanılan sosyal medya araçlarında işlenen hakaret suçlarına ilişkin yaşanan
en önemli problem faillerin tespiti şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa
Twitter adlı platformun, kullanıcıların takma adlarla hesap açma ve
yönetmelerine imkân sağlaması bu sorunların başında gelmektedir. Bu durum takma
adlar üzerinden gerçek kişinin bulunması oldukça zorlaştırmaktadır.
Faillerin belirlenmesi bakımından
Facebook, Twitter ve Instagram gibi Amerika Birleşik Devletleri merkezli sosyal
medya platformlarına ulaşmada problemler yaşanmaktadır. Anılan şirketlere
iletilen müzekkerelere cevap alınamamakta veya ret cevabı alınmaktadır. Anılan
sosyal medya platformlarının hakaret, taciz ve nefret suçu içeren paylaşımları
yapan hesaplara ilişkin cevabı gelmese ya da olumsuz sonuç alınsa bile, savcılıkların
kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermemesi gerekmektedir.
Nitekim, Yargıtay kararlarında da bu
durum,
“Facebook, twitter, ınstagram isimli
sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD
adIî makamlarının cevaplamadığı bu nedenle şüpheliye ulaşılamadığı gerekçesiyle
iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiş ise de, söz konusu sosyal medya hesabı ile ilgili açık kaynak
araştırması yaptırılması, şüphelinin kimlik bilgilerinin tespiti durumunda
savunmasının alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden
itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet
görülmemiştir.” ifadesiyle
vurgulanmıştır.
Kararda devamla, “CMK'nın 172/1. maddesindeki,
kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinin somut olayda mevcut olmadığı,
dolayısıyla şüpheli veya şüphelilerin tespitine yönelik olarak gerekli tüm
soruşturma işlemleri yapıldıktan sonra, (…) şüpheli veya şüpheliler tespit
edilemediği takdirde ise dava zamanaşımı süresince soruşturmaya devam edilmesi
gerektiği anlaşılmakla” ifadesiyle şüpheli ya da şüphelilerin
belirlenememesine rağmen zamanaşımı zarfında soruşturmanın sürdürülmesi
gerektiğinin altı çizilmiştir.
SOSYAL MEDYADA YAPILAN HAKARET VE
ELEŞTİRİ
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde
eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir. Eleştiri
kelimesi “bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup
göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit” olarak ifade edilirken, ifade
özgürlüğü ise “düşüncenin dış baskı ve yasaklarla sınırlandırılmaması, fikir
hürriyeti” olarak ifade edilmektedir. İfade özgürlüğü, bireylerin duygu,
düşünce ve fikirlerini özgürce barışçı yol ve yöntemlerle ifade edilmesi
şeklinde belirtilebilmektedir. Öte yandan, kişilerin edindikleri bilgi ve
enformasyonu kendi analizleriyle birlikte, kendi kanaatlerini özgürce dış
dünyaya yansıtabilmesi olarak da yorumlanabilmektedir. Bireylerin herhangi bir
konuda fikir sahibi olabilmesi için bir konuya ilişkin haber ve bilgi
kaynaklarına sansürsüz ve kısıtlama olmaksızın ulaşabilmesi gerekmektedir. Bu
düşünce tesis etme sürecinin akabinde fikirlerini sosyal medya aracılığıyla dış
dünyaya nakletme gereksinimi duyan bireyler, bu aşamada fikir ve yorumlarını
dış dünyaya duyurmaları hakaret suçu bağlamında ele alınamayacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.
maddesinin birinci fıkrası, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu
hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin,
kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu
madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine
tabi tutmalarına engel değildir.” ifadesiyle bireylerin herhangi bir
platformda kendilerini özgürce ifade edebilmelerinin önünü açmaktadır.
Devletlerin ifade özgürlüğünü sınırlama çabalarının buna engel olmaması
gerektiği de ayrıca vurgulanmaktadır. [6]
SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞTİRİLEN
HAKARET SUÇUNA İLİŞKİN DELİLLERİN TOPLANMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ
Sosyal medya üzerinden icra edilen hakaret suçuna ilişkin deliller, ekran görüntüsü, URL adresi, IP adresi, trafik bilgilerinin (log kayıtlarının) tutulması ve saklanması olarak karşımıza çıkmaktadır. Elektronik deliller kolay zarar görebilen, değiştirilebilen ve yok edilebilen deliller olmaları nedeniyle yargılama sürecinde anılan delillerin doğruluğu yargılamanın objektif ve tarafsız olması bakımından oldukça önemlidir. Delillerin bilgisayar veya ekran çıktısı olarak hazır edilmesi halinde delil özelliği taşıyan şeyin çıktı değil, dijital ortamdaki verinin kendisi olması gerekmektedir. Delilin güvenilirliği oldukça önemli olup, güvenilirlik delilin muteber olup olmadığına, tarihe uygun olmasına ve nesnel olmasına bağlıdır. Örneğin, Twitter üzerinden işlenen hakaret içerikli mesajların şikâyet dilekçesine siyah beyaz ekran çıktısı olarak eklenmesine ilişkin Yargıtay kararında; “Mesajların paylaşılıp paylaşılmadığının tespit edilmesi, mesajların varlığının tespit edilmesi halinde suça konu paylaşımın yapıldığı Twitter hesabının kime ait olduğunun tespiti için, sosyal paylaşım sitesinin yer sağlayıcısı olan şirketten, tespit edilen mesajın ne zaman ve hangi IP numarasından geldiğinin öğrenilmesi, daha sonra da tespit edilecek IP numarasının kime ait olduğu araştırılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken” bunların yapılmadığını ifade ederek, kararı bozma nedeni olarak sayılmıştır. Karar metninden de çıkarılacağı gibi siyah beyaz ekran çıktısıyla iddianame düzenlemesi, kamu davası açılması, mahkeme ekran görüntülerinin çıktısının gerçekliğini araştırmadan karar vermesi Yargıtay tarafından eksik olarak değerlendirilmiştir.
Hakaret suçunun konusu olan sosyal
medya gönderisinin delillerinden biri de URL adresidir. “Uniform Resource
Locator” (Tekdüzen Kaynak Bulucu) olarak nitelenen URL adresi, hakaret içeren
paylaşımın adres kısmını oluşturmakta ve bir ispat aracı kullanılmaktadır. Bu
çerçevede, dosyadaki URL adresi tıklandığında paylaşım silinmediyse tespiti
mümkün olabilecek ve URL adresi delil niteliği taşıyabilecektir. Hakaret
suçunun ispatında kullanılan bir diğer delil de IP adresidir. IP adresi,
internete bağlanmak isteyen bilgisayarlarla internet servis sağlayıcıları
tarafından atanan kimlik numarasıdır. (155.212.56.73. IP adresine örnek olarak
gösterilebilir.)
Ancak nüfusun artması, teknolojinin
ilerlemesi ve her türlü elektronik eşyanın internete girmesi için olmazsa olmaz
olan IP adreslerin adedinde sıkıntı yaşandığından IPv6 standardı üzerinde çalışılmaktadır.
Anılan adres sosyal medya paylaşımının oluşturulduğu yer, kullanıcının kimlik
bilgileri ve adresini ilgili makamlara sağlamaktadır. Hakaret suçunu teşkil
eden paylaşımın yapıldığı hesabın ait olduğu IP adresinin tespiti mahkemelerin
hukuka uygun hüküm kararı almalarına imkân vermektedir.
SONUÇ
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte
sosyal medya hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. İnsanlar hayatla
ilgili düşüncelerini, kişisel bilgilerini, fotoğraflarını ve anlarını sosyal
medya ile özgürce ve anında paylaşabilseler de bu hız ve kolaylık insanlar için
de tehdit oluşturmaktadır. Bir paylaşım veya gönderi hakkındaki düşünceleri bu
kadar hızlı ve kolay bir şekilde ifade etmek, bazen insanları hakaret ve
tehditlerle karşı karşıya getirir.
Günümüzde televizyon programlarında
popülerliği fazla olan kimseler yaptıkları provokatif konuşmalarla programların
hitap ettiği kesimleri kışkırtarak kendilerine hakaret edilmelerinin önünü
açmaktadırlar. Bu provokatif konuşmaları yapanlar hakaret suçunun uzlaşmaya
tabi bir suç olmasıyla uzlaşma sürecine girildiğinde şikâyette bulundukları
kimselerden maddi anlamda bir kazanç elde etmeyi neredeyse bir sektör haline
getirerek bu kimselerin ne ekonomik ne de sosyal durumlarını önemsemektedirler.
Kamuoyunda fazlasıyla göz önünde olan
siyasetçiler ve gazeteciler tarafından uygulanan bu maddi kazanç yöntemi sosyal
medya araçlarının yaygınlaşmasının ortaya çıkmasıyla kendini göstermiştir. Bu
araçların yaygınlaşması herkesin her konuda kendi fikir ve yorumlarını beyan
etmelerini de oldukça kolaylaştırmıştır. Herhangi bir konuya yönelik düşünce
veya yorumlarımızı açıklarken bunların eleştiri mahiyetinde mi kabul edileceği
yoksa hakaret niteliğinde mi olacağının ayrımını iyi yapmak gerekir. Eleştiri genellikle
bir eser ya da konu hakkında doğrularını yanlışlarını bulup göstermek amacıyla
inceleme olup herhangi bir suç niteliği taşımaz iken hakaret şerefe
ya da kişilik haklarına yönelik bir saldırı olup suç niteliği taşımaktadır.
Sonuç itibariyle; bir husus hakkında
fikir beyan ederken hakaret ile eleştiri arasındaki ince çizgiye çok dikkat
edilmesi gerekmektedir. Hakaret suçunun işlenmesi halinde hem ceza boyutunun
hem de tazminat boyutunun doğacağı kaçınılmazdır.
Stj. Av. İrfan Hakan Aydın
Kaynakça:
1. ÇETİN, E.:
Hakaret Suçları, Ankara 2008: Seçkin Yayınları 3. Baskı.
2. DÜLGER,
M. V.: Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, Ankara 2020: Seçkin
Yayıncılık, 8. Baskı.
3. ARISOY,
M.: “Hakaret”, TBB Dergisi, 2007, Sayı 72.
4. AYDIN,
D.: “Türk Ceza Kanunu’nda Hakaret Suçu, Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan”,
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2013, 19 (2),
879-918.
5. ÇAMAK,
S.: “Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına Göre İfade
Özgürlüğünün Sınırlanması”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016,
4(6), 1067- 1090.
6. APAYDIN,
C.: “Bilişim Sisteminin İşleyişini Engelleme ve Bozma Suçları”, Ceza Hukuku
Dergisi, 2015, 10(29), 205-264.