1. Giriş
Asıl söz
sahibinin kamu iradesi yerine, birey ve bireysellik olduğu günümüz ekonomi
piyasasında her ne kadar özgürlükçü bir ekonomik politikanın mevcudiyeti kabul
edilse de kabul edilen bu özgürlük sınırsız bir nitelik taşımamaktadır. Klasik
anlamda ve halk dilindeki ifadesiyle “bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde,
başkasının özgürlüğü sona erer” anlayışından hareket edildiğinde, ekonomik
hayatta da sınırsız bir özgürlüğün bulunmadığının gözetilmesi gerektiği ifade
edilebilir. Bu çerçevede diğerlerinin, yani ekonomiye katılan diğer unsur ve
teşebbüslerin özgürlüğünün korunabilmesi için devletin ve idarenin serbest
olması gereken ekonomiyi düzenleme ve denetleme yetkisinin olduğu ileri
sürülebilir. [1]
Çoğunlukta
olan mevcut liberal ekonomik sistem anlayışının, Locke’un “doğuştan var olan
hakların devlet tarafından korunması” gerekliliği düşüncesi etrafında
şekillendiği esas alındığında, ekonomik unsurların “toplumsal sözleşme”
çerçevesinde şekillendirilerek birey yanında, rekabete dâhil olan tüm unsurlar
arasındaki dengenin idare eliyle korunması gerektiğini söylemek mümkün hâle
gelmektedir.[2]
Burada,
devletin diğerlerinin özgürlüğünü korumak için devreye girdiği, sınırlayıcı,
önleyici, engelleyici yaptırımlar öngörebilmesi elbette hukuk aracılığı ile
mümkün kılınmakta olup, söz konusu ihtiyacın rekabet hukukunu doğurduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır. Her ne
kadar ekonomi ile iç içe olsa da meydana geliş amacı gereği hukukun temel
misyonunu gözler önüne seren rekabet hukuku, kendine has düzenleme ve yetkiler
barındırmasının yanı sıra, hukukun temel kurallarından da ayrı ve bağımsız
düşünülemez. Bu makale kapsamında bahsi geçirilecek olan temel kavramlar; savunma
hakkı ile adil yargılanma hakkıdır.
Bilindiği
üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
6/3 maddesine göre bir suç ile itham edilen herkes savunma hakkı bağlamında
aşağıdaki asgari haklara sahiptir; kendisine karşı yöneltilen suçlamanın
niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak
haberdar edilmek, savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara
sahip olmak, kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından
yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve
adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın
yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek, iddia tanıklarını sorguya çekmek
veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar
altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek; mahkemede
kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın
yardımından ücretsiz olarak yararlanmak. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca ise; “Herkes,
meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Gerek
AİHS gerek Anayasa ile düzenleme altına alınan bu temel insan haklarının
rekabet hukuku kapsamında da pek çok görünümünün mevcut olduğu ve bu
görünümlerin dikkate alınması gerektiği kaçınılmazdır. Bu temel hak ve
kavramların önem arz ettiği rekabet hukuku süreçlerinden birisi de dosyaya
giriş hakkının kullanılmasıdır.
2.
Dosyaya Giriş Hakkı Kavramı
4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un “Delillerin Toplanması ve
Tarafların Bilgilendirilmesi” başlıklı 44. maddesi:
“Kurul
adına hareket eden ve Kurul tarafından belirlenip,
görevlendirilen raportörlerden oluşan bir heyet, soruşturma safhasında bu
Kanunun 14 üncü maddesinde düzenlenen bilgi isteme ve 15 inci maddesinde
düzenlenen yerinde inceleme yetkilerini kullanabilir. Belirlenen bu süre içinde
lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilginin verilmesini
taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilir. Kurulun soruşturma
safhasında, bu Kanunu ihlal ettiği iddia edilen kişi veya kişiler, kararı etkileyebilecek
her türlü bilgi ve delili her zaman Kurula sunabilirler. Haklarında
soruşturmaya başlandığı bildirilen taraflar sözlü savunma hakkını kullanma
taleplerine kadar Kurum bünyesinde kendileri ile ilgili düzenlenmiş her türlü
evrakın ve mümkünse elde edilmiş olan her türlü delilin bir nüshasının
kendilerine verilmesini isteyebilir. Kurul, tarafları bilgilendirmediği ve
savunma hakkı vermediği konuları kararlarına dayanak yapamaz.” hükmünü içermektedir. Söz konusu
düzenleme, dosyaya giriş hakkının düzenleyen temel mevzuat hükmüdür. Bu
kanun maddesinin yanı sıra, dosyaya giriş hakkına ilişkin ayrıntılı düzenleme “Dosyaya
Giriş Hakkının Düzenlenmesine ve Ticari Sırların Korunmasına İlişkin Tebliğ
Tebliğ No: 2010/3” ile sağlanmıştır. Söz konusu tebliğin birinci maddesinde
tebliğ amacı “Bu Tebliğin amacı, tarafların dosyaya giriş haklarını
kullanmalarına dair usul ve esaslar ile 4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanunun uygulanması sırasında elde edilen bilgilerin ticari sır
niteliklerinin tespiti ve ticari sır olarak tasnif edilen bilgi ve belgelerin
korunmasına yönelik usul ve esasların belirlenmesidir” şeklinde
düzenlenmiştir.
Yukarıda
önemine yer verilmiş olmakla birlikte, amacı ve mahiyeti kanun lafzından dahi
anlaşılan dosyaya giriş hakkı; savunma hakkı, adil yargılanma hakkı başta olmak
üzere temel hukuki hakların rekabet hukuku kapsamında bir görünümünü
oluşturmaktadır. Bu bahisle; hukukun diğer alanlarında olduğu gibi önemli olan,
çatışan hak ve kavramların mukayesenin yapılarak, söz konusu temel hakların
korunmasını sağlamak, hakların ihlalinin önüne geçmektir. Dosyaya giriş hakkının
kullanımına ilişkin içerik, tebliğin 6. maddesinde; “Taraflar, dosyaya giriş
hakkı kapsamında, Kurum içi yazışmalar ve başka teşebbüs, teşebbüs birliği ve
kişilere ilişkin ticari sır ve diğer gizli bilgileri içerenler hariç olmak
üzere, Kurum bünyesinde kendileri ile ilgili düzenlenmiş her türlü evraka ve elde
edilmiş olan her türlü delile erişebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna ek
olarak 2010/3 sayılı Tebliğ ile tarafların dosyaya erişim haklarının ne şekilde
kullandırılacağına dair de bir düzenleme getirilmiştir. İlgili tebliğin
“Dosyaya giriş hakkının kullandırılması” başlıklı 10. maddesi şu şekildedir: “Dosyaya
giriş hakkı, ilgilinin talebi de dikkate alınarak; dosya mevcudunda bulunan ve
erişime açılan evrakın fotokopi yolu ile çoğaltılmış nüshalarının veya
elektronik kopyalarının verilmesi ya da gönderilmesi suretiyle kullandırılabilir.”
Dosyaya
giriş hakkının kullanılabileceği süre ve şekil ise 8. maddede; “Haklarında
soruşturmaya başlandığı bildirilen taraflar, Kurum bünyesinde kendileri ile
ilgili düzenlenmiş her türlü evrakın ve mümkünse elde edilmiş olan her türlü
delilin bir nüshasının kendilerine verilmesini isteyebilir. Soruşturmanın
sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütülebilmesi ve muhtemel delillerin
karartılması tehlikesinin önlenmesi amacıyla, soruşturma raporunun tebliğ
edilmesinden önceki dönemdeki dosyaya giriş talepleri, somut olayın özelliği
dikkate alınarak, hukuki gerekçeleri açıklanmak suretiyle ertelenebilir.
Erteleme durumunda, dosyaya giriş talebi soruşturma raporunun tebliğ
edilmesinden itibaren makul bir süre içinde karşılanır. Taraflar nihai olarak,
son yazılı savunma sürelerinin dolmasına kadar dosyaya giriş talebinde
bulunabilirler. Dosyaya giriş talepleri, bu Tebliğin ekinde yer alan Dosyaya
Giriş Talep Formunun doğru ve eksiksiz olarak doldurulması suretiyle yapılır.” şeklinde
düzenlenmiştir. Yer verilen
hukuki düzenlemelerin uygulanması ve yorumlanmasının doğru şekilde
yapılabilmesi adına aşağıda, Rekabet Kurulunun dosyaya giriş hakkı talebine
ilişkin vermiş olduğu bir karar incelenecektir.
3.
Rekabet Kurulu, K. 19-13/170-75 T. 28.03.2019 Sayılı Kararı
Uygulamada,
en sık uyuşmazlığın mevcut olduğu konulardan biri, dosyaya giriş hakkı
talebinin söz konusu olabileceği belgelere ilişkindir. İşbu husus, yukarıda yer
verildiği üzere tebliğin 6. maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu düzenlemede;
başka teşebbüslere ait ticari sırların ve kurum içi yazışmaların erişiminin söz
konusu olmayacağına yer verilmiştir. Burada, önem arz eden somut olaylar
kapsamında mevcut belgelerin ticari sır ve kurum içi yazışma niteliği taşıyıp
taşımadığının tespitidir.
Rekabet
Kurulu; 15.02.2018 tarih ve 18-05/77-M sayılı kararı uyarınca yürütülen
soruşturma kapsamında Paket Taşımacılık Sistemleri ve Turizm Bilgisayar Ticaret
A.Ş.’nin dosyaya giriş talebi hakkındaki, K. 19-13/170-75 T. 28.03.2019 sayılı
kararında [3] ; “Madde metni değerlendirildiğinde, her ne kadar Tebliğin 6.
maddesinde tarafların Kurum içi yazışmalara erişemeyeceği ifade edilmişse de,
Tebliğin 7. maddesi kapsamında tanımlanan Kurum içi yazışmalara erişimin
tamamen engellenmediği ancak aklayıcı ya da suçlayıcı delil niteliği bulunan
diğer Kurum içi yazışmaların Pişmanlık Yönetmeliği kapsamında yapılan
başvurularda sunulan belgeler ile benzer şekilde Kurum merkezinde
incelenebileceğinin düzenlediği anlaşılmaktadır.” şeklinde yorum yapmıştır.
Söz
konusu kararda, soruşturma tarafı teşebbüslerden birisi, Önaraştırma Raporunun
ticari sırlardan arındırılmış tam bir nüshasının kendileriyle paylaşılmasını
talep etmiş, bu talebe yönelik; Kurul, öncelikle talep edilen önaraştırma
raporunun, Kurum içi yazışma niteliğinde olup olmadığının ve daha sonra eğer bu
niteliği haiz ise teşebbüsü aklayıcı ya da suçlayıcı delil niteliğinin bulunup
bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğini değerlendirmiştir. Kararda işbu
konuya ilişkin Danıştay 13. Dairesi, 16.03.2007 tarih ve E: 2005/6715 ve K:
2007/1416 sayılı kararına yer verilmiştir. İlgili karar alıntısında,
önaraştırma raporunun idari işlem kapsamında değerlendirilmesi yapılmış olup; “İdari
işlemlerin yukarıda belirtilen niteliği ve dava konusu işlemin içeriği birlikte
değerlendirildiğinde; dava konusu Kurul kararının, kesin ve yürütülebilir bir
işlem olmadığı, buna karşılık nihai kararın tesisine yönelik hazırlayıcı işlem
olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu duruma göre 2577 sayılı Kanunda yer alan yasal
düzenleme karşısında, idari davaya konu edilebilecek nitelikleri taşımayan,
soruşturma açılmasına yönelik dava konusu Rekabet Kurulu kararının iptali
isteminin esasının incelenmesi olanağı bulunmamaktadır.” tespiti ile
soruşturma açılması kararının nihai kararın tesisine yönelik hazırlayıcı bir
işlem olduğu kanaatine yer verilmiştir. Bu alıntının beraberinde, rekabet
kurulu kararında; önaraştırma raporunun iç yazışma olduğuna yönelik “Bu
çerçevede, hazırlayıcı işlem niteliğindeki soruşturma açılması kararına kadarki
dönemde Kurum bünyesinde hazırlanan önaraştırma raporunun hazırlayıcı işlem
niteliğinde birimler arası iç yazışma olduğuna şüphe bulunmamaktadır.” tespitine
yer verilmiş, önaraştırma raporuna yönelik dosyaya giriş hakkı talebinin
reddine karar verilmiştir.
Yine
ilgili kararda, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından Kuruma
gönderilen yazıya ilişkin erişim talebinin, kurum içi yazışma niteliğinde olup
olmadığı değerlendirilmiş, tebliğin 7. maddesine dayanılarak söz konusu yazının
kurum içi yazışma niteliği taşıdığı kabulü ile erişim talebi reddedilmiştir. “2010/3
sayılı Tebliğ’in “Kurum İçi Yazışmalar” başlıklı 7. maddesi uyarınca, nihai
kararlar bakımından hazırlayıcı işlem niteliğinde olan birimler arası
yazışmalar ile Kurumun diğer kamu kurumlan gibi bilgisine başvurulanlarla
yaptığı yazışmalar iç yazışma olarak kabul edilmektedir. Tebliğ hükümleri
dikkate alındığında PTS tarafından talep edilen belgenin Kurum içi yazışma
niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır.”
İlgili
kararda, Kurul tarafından dosyaya erişim hakkı talebinin reddine sebebiyet
olarak gösterilen tek özellik kurum içi yazışma olmayıp, soruşturma tarafı
teşebbüs tarafından; “soruşturmaya tabi teşebbüslerin birinci yazılı
savunmalarında kendisini ilgilendirebilecek ifadelerin olması halinde bu
teşebbüslerin ve her halükarda diğer yeniden satış yapan teşebbüslerin birinci
yazılı savunmalarının ticari sırlardan arındırılmış versiyonlarına” erişim
talep edilmiş, söz konusu talep; Kurul tarafından, diğer teşebbüs
savunmalarının talep eden teşebbüs hakkında herhangi bir delil teşkil etmediği,
delil teşkil eden hususların soruşturma raporu ile bildirildiği gerekçesi ile,
bir nevi “hukuki yarar” yokluğu sebebi ile reddedilmiştir.
Bunun
yanı sıra, ilgili kararda; soruşturma tarafı teşebbüs tarafından “soruşturma
kapsamında Kurum tarafından kendisine dair veya kendisi ile ilgili herhangi
başka bir bilgi veya belgenin edinilmiş olması halinde, bunların ticari
sırlardan arındırılmış versiyonlarını talep etmiştir.” şeklinde talepte
bulunulmuş, söz konusu talep; kurul tarafından yukarıda yer verilen
gerekçe ile aynı doğrultuda, “PTS’ye gönderilen Soruşturma Raporunda PTS ile
ilgili olarak elde edilmiş ve soruşturma konusuna dair olan tüm belgelere yer
verilmiştir. Bu nedenle PTS’nin söz konusu talebine ilişkin işlem yapılmasına
yer olmadığı sonucuna varılmıştır.” diyerek, adeta soruşturma
raporunda yer verilen belgeler dışında herhangi bir belgeye erişime ve dosyaya
giriş hakkının kullanılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
4. Sonuç
Dosyaya
giriş hakkının kullanılması, her ne kadar kanunda tarafların sözlü savunma
hakkını kullanma taleplerine kadar kendileri ile ilgili düzenlenmiş evraklara
ve delillere, erişimi olarak tanımlanmış, bu yönüyle savunma hakkı ile adil
yargılanma hakkının bir görünümünü oluşturmuşsa da; Rekabet Kurulu tarafından
dosyaya giriş hakkı taleplerinin temel haklardan olan savunma hakkı ve adil
yargılanma hakkına ilişkin yorum yapılmaksızın,
sıkı yorumlar ile reddedildiği, taraflara tebliğ edilen soruşturma raporlarında
yer alan bilgi ve belgelerin dışında, savunma yapması beklenen taraflar ile
evrak paylaşımı yapılmasına uzak bir tavır sergilediği görülmektedir.
Stj. Av.
Melda İz
Kaynakça:
1. 4054
SAYILI KANUN KAPSAMINDA SAVUNMA HAKKININ ETKİLİ KULLANIMI ÇERÇEVESİNDE DOSYAYA
GİRİŞ HAKKI, Muhammed Emin AYDEMİR
2. 4054
SAYILI KANUN KAPSAMINDA SAVUNMA HAKKININ ETKİLİ KULLANIMI ÇERÇEVESİNDE DOSYAYA
GİRİŞ HAKKI, Muhammed Emin AYDEMİR
3. Rekabet Kurulu, K. 19-13/170-75 T. 28.03.2019
Kararı