İcra ve İflas Kanunu madde 194’te, istisnai haller saklı
olmak üzere, iflasın açılması akabinde müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk
davalarının duracağı ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra
devam edeceği düzenlenmiştir.
Yine 194. maddede hukuk davalarının tatil edilmesinde
istisnai haller ise, acele haller, şeref ve haysiyete
tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile
evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin
paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davaları olarak
sayılmıştır.
Madde 194- Acele haller müstesna olmak üzere müflisin
davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci
toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Bu hüküm şeref ve haysiyete
tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile
evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin
paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk
davalarına tatbik olunmaz.
194. madde kapsamında müflisin taraf olduğu, şeref ve
haysiyete tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat
davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik
ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış
olan hukuk davalarında iflasın bekletici mesele yapılamayacağı, yargılamanın
devam edeceği açık olup işbu davalara ilişkin olarak hâkime takdir yetkisi
bırakılmamıştır.
Ancak 194. maddede bir diğer istisnai hal olan acele
hallerin neler olduğunun açıklaması yapılmamış ve hangi davaların acele olduğu
mahkemenin kararına bırakılmıştır. [1]
Doktrinde acele haller, tarafların özel durumu veya konusu
nedeniyle beklemeye tahammülü olmayan davalar olarak tanımlanmıştır.
Genel olarak tahliye davaları, zilyetliğin korunması
davaları, ortaklığın giderilmesi davaları işçilerin işverene karşı açtıkları
alacak davaları, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talepleri acele işlerdendir.
Genel olarak, adli tatilde görülebilen iş ve davaları iflasın açılması ile
durmayacak acele iş ve davalar, basit yargılama usulüne tabi davalar acele
haller olarak kabul edilmelidir. [2]
İsviçre doktrininde de basit yargılama usule ilişkin
davaların, ihtiyati tedbir yargılamasının, bozulabilecek ürünlere, ayni bir
hakkın geçici olarak şerhine ilişkin hususların İsviçre doktrininde acele
haller olarak değerlendirildiği ve hukukumuzda da acele hal olarak
değerlendirilmektedir. [3]
Türk Hukukunda da hâkim görüş basit veya seri usulüne tabi
davalar ile adli tatilde görülebilen iş ve davaları; iflâsın açılmasıyla
durmayacak olan iş ve davalardan kabul etmektedir. [4-5]
Azınlık görüşe göre ise, yasa koyucunun “ahvali şahsiye” ile
“nafaka” davalarının İcra ve İflas Kanunu madde 194’te özel olarak belirtilmesi
nedeniyle, basit yargılama usulünün uygulandığı tüm davaların durma kuralından
bağışık olduğu kabul edilmemektedir. [6]
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tahliye davasında İcra ve İflas Kanunun 194. Maddesinin bekletici mesele yapıldığı uyuşmazlıkta,
“Hukuk davalarının tatilini düzenleyen İİK 'nun 194.
maddesi “acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu
hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra
devam olunabilir” hükmünü taşımaktadır. Gerek uygulamada gerekse öğretide
tahliye davalarının acele davalardan olduğu tartışmasızdır. Ayrıca adli ara
vermeyi düzenleyen HUMK.'nun 176. maddesinde adli tatilde görülen davalar
arasında tahliye davaları da sayılmıştır Zira tahliye davaları basit
yargılamaya tabi yasa koyucu tarafından bir an önce çözümü amaçlanan
davalardandır.”
gerekçesiyle, basit yargılama usulüne tabi davaların bir an
önce çözümü amaçlanan davalardan olması nedeniyle acele haller olarak
değerlendirilmesi gerektiğine kanaat getirmiştir. [7]
Uygulamada iflasın açılmasından itibaren ikinci alacaklılar
toplantısından on gün sonrasına kadar geçecek zaman uzunca bir zaman olup ve bu
süre içinde davaların durması, yargılamanın önemli ölçüde gecikmesine ve
menfaat sahiplerinin haklarının zedelenmesine neden olabilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. Maddesi kapsamında her gerçek veya tüzel
kişinin makul sürede yargılanma hakkı bulunmaktadır. Makul sürede yargılanma
hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz
kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunmaktır. Hukuki uyuşmazlıkların çözüm sürecini uzatarak
çoğu zaman elde edilecek hükmün yararını ortadan kaldıran bir yargılama,
adaletin yerine getirilmesindeki etkililiğe ve güvenliğe zarar verebilmektedir.
[8]
Kanaatimizce, basit yargılama usulüyle görülen davalar da
İcra ve İflas Kanunu 194. Maddesinde yer acele hal olarak değerlendirilmelidir.
Zira aksinin kabulü halinde çözümlenmesi bir an önce amaçlanan basit yargılama
usulüyle görülen davalarda müflisin iflasının bekletici mesele yapılması
nedeniyle, davanın uzun yıllar sürmesi ve bunun neticesinde de başta makul
yargılanma hakkı olmak üzere hak ihlallerine sebebiyet verilmesi söz konusu
olacaktır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 22. Hukuk Daireleri de
makul sürede yargılanma hakkına da uygun olarak, işçinin iş hukukuna ilişkin
alacaklı olduğu davaların, işçinin sosyal durumu itibariyle, İcra ve İflas
Kanunun 194. Maddenin gayesine uygun olması
nedeniyle acele işlerden sayılmasına ve ikinci alacaklılar toplantısı
beklenmeksizin yargılamaya devam edilmesine kanaat getirmiştir. [9]
Belirtmek gerekir ki, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve Yargıtay
22. Hukuk Dairesinin işçinin sosyal durumunu göz önünde bulundurarak işçinin iş
hukukundan kaynaklanan davalarını acele iş sayması yerindedir. Ancak
kanaatimizce söz konusu içtihat tüketici mağduriyetleri ve tüketicinin sosyal
durumu da göz önünde bulundurularak tüketicilerin Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun kapsamında olan alacaklarına ilişkin açılan davalarda da
uygulanmalıdır.
Kaldı ki, tüketicinin sosyal durumu ve makul sürede
yargılanma hakkı göz önünde bulundurulmasa dahi, yukarıda izah edildiği üzere,
tüketici mahkemelerinde görülen davalar basit yargılama usulüyle görülen
davalardan olduğundan işbu davaların acele hal olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Her ne kadar İcra ve İflas Kanunu madde 194’te sayılan
hallerden olmasa da doktrinde bir görüşe göre, müflis, bir hukuk davasında
zorunlu dava arkadaşlarından olduğu takdirde, onun hakkındaki davayı ayırmak
mümkün olmadığından ve bu tür bir hukuk davasının diğer arkadaşlar bakımından
da durması haklı bir çözüm olamayacağından bu hukuk davasının da durmaması
gerekir. [10] Kanaatimizce bu görüş de makul yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirildiğinde yerindedir.
Sonuç olarak, İcra ve İflas Kanunu madde 194’te müflisin
iflası açıldıktan sonra taraf olduğu hukuk davalarının tatil edileceği
düzenlenmiştir. Bu düzenlenen hallere şeref ve haysiyete tecavüzden, vücut
üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali
şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi
yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davaları hâkimin takdirine
bırakılmadan; acele haller ise hâkimin takdirine bırakılarak istisna olarak
düzenlenmiştir.
Kanaatimizce makul sürede yargılanma hakkı gereğince ve somut
uyuşmazlıkta tarafların sosyal durumu da göz önünde bulundurularak acele
hallerin kapsamının daha geniş yorumlanması gerekmektedir.
Av. Sezer Emre
Kaynakça:
1. Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre
Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Legal Yayınevi, Eylül 2016
2. Prof. Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku, Alfa
Yayınları. 3. Baskı, 1993
3. Prof. Dr. Mehmet Kamil Yıldırım- Prof. Dr. Nevris
Deren Yıldırım, İcra ve İflas Hukuku, Beta Yayınevi, 6. Baskı
4. Av. Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, Bilge
Yayınevi, Ankara 2014
5. İflasın Dava ve Takiplere Etkisi, Musa İyiler,
2010 Kayseri, YL tezi
6. Mehmet Akif Tutumlu-Yargılamanın Durdurulması
Kararlarının Niteliği, THD, Ocak 2018
7. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2010/1615 K.
2010/5771, T. 11.5.2010, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2010/2603 K. 2010/7405,
T. 17.06.2010
8. Anayasa Mahkemesi, Güher Ergun ve diğerleri, B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 40
9. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E. 2017/26132, K.
2019/23422, T. 16.12.2019- Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2016/33751, K.
2020/17744, 8.12.2020
10. Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar
Ayvaz, İcra ve İflas Hukuku