Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

MİLLETLERARASI TAHKİM SÜRECİ VE “ADVERSE INFERENCE” OLUMSUZ ÇIKARIMLAR

MİLLETLERARASI TAHKİM SÜRECİ VE “ADVERSE INFERENCE” OLUMSUZ ÇIKARIMLAR

Milletlerarası Tahkim Nedir?

Milletlerarası tahkim olarak bilinen bu süreç rızai ve bağlayıcı olmakla birlikte bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak tercih edilir ve ülke sınırlarını aşan uyuşmazlıkların devlet mahkemeleri dışında çözümlenmesi için bir araç olarak kullanılır.

Milletlerarası tahkim, iki veya daha fazla taraflı bir anlaşmazlığın çözümü için tercih edilen bir yöntemdir. Tahkim, taraflara hızlı ve etkili bir çözüm sağlamasıyla bilinirken, bazen sonuçlarında olumsuz çıkarımların yaratılması da mümkündür. Bu, Milletlerarası tahkim sürecinde önemli bir sorun haline gelebilir ve tarafların tahkimin sonucunu kabul etmelerini zorlaştırabilir.

Milletlerarası tahkim, milletlerarası hukuka ve milletlerarası tahkim anlaşmalarına göre yapılmaktadır. Yine bu anlaşmalar da milletlerarası tahkim kuruluşlarının düzenlediği kural ve kaidelere uygun olarak yapılır ve tahkim sonucu alınan kararlar, milletlerarası hukuka uygun bir şekilde yürürlüğe girer. Makalemin devamında ise tahkim aşamasında delil noksanlığı sebebiyle heyetin kararına etki eden “adverse inferences” durumunu inceliyor olacağız, bu hukuki terimin dilimizde bir karşılığı yoktur.

Milletlerarası Tahkim Süreci Nasıl İşler?

Tahkim süreci, iki taraf arasındaki hukuki anlaşmazlığın çözümünü sağlamak için açılan davanın öncesinde başlar. Sürecin başlangıcında, taraflar birbirlerine tahkim başvurusunda bulunarak anlaşmazlık konusunda hızlı bir çözüm arayışında olduklarını ifade ederler. Anlaşmazlıklar halinde mahkemeye başvurulması yerine, tarafsız ve bağımsız bir üçüncü taraf olan tahkim heyeti veya tahkim mahkemesi kullanılır.

Milletlerarası tahkimde, süreç içinde en önemli hususlardan biri tahkim organının seçimidir. Taraflar, tahkim yoluna başvurduktan sonra sürecin devamı için bir tahkim kuruluşuna başvurmalıdır. Tahkim kuruluşu, tarafların tahkim başvurusuna göre seçilir. Bu kuruluş, anlaşmazlığı çözmek için bir tahkim heyeti oluşturur. Tahkim heyeti, tarafların arasında adil bir karar mekanizması olarak hareket eder ve anlaşmazlığın çözümü için çaba sarf eder.

Tahkim heyeti tarafından verilen karar, tahkim kuruluşu tarafından onaylanır. Onaylanan karar, tekrar aynı tahkim kuruluşu tarafından uygulamaya geçirilir ve bu şekilde taraflar arasındaki anlaşmazlık çözülür.

Tahkim süreci genellikle hukuki bir prosedürü takip etmekle birlikte, tarafların anlaşmazlığı çözme yöntemlerini belirleme özgürlüğü vardır. Taraflar, tahkim heyetine uymayı taahhüt ettiği için tahkim kararı nihaidir ve mahkeme tarafından kesinleştirilir. Bu süreç uluslararası iş anlaşmazlıkları ve yatırım anlaşmazlıklarının çözümünde yaygın olarak kullanılmaktadır. Tahkim, taraflara gizlilik, esneklik ve uzmanlık gibi avantajlar sunar. Ayrıca, birden fazla ülkenin hukuk sistemine tabi olan anlaşmazlıklarda tarafsız bir ortam sağlar. Tarafların anlaşmazlığını bağımsız bir şekilde çözmelerine olanak tanıyan etkili bir yöntemdir. Bu süreç, tarafları mahkemelerde yaşanan gecikmelere, yüksek maliyetlere ve belirsizliklere maruz bırakmadan çözüm bulmaya teşvik eder.

Tahkim sürecinde bir taraf eğer gerekli delilleri heyete sunmayıp bunları alıkoyuyorsa bu durum Alexander Sevan Bedrosyan tarafından "ADVERSE INFERENCES IN INTERNATIONAL ARBITRATION: TOOTHLESS OR TERRIFYING?" başlıklı makalesinde incelenmiştir.

İlgili makaleye göre tahkim heyetinin bu halde üç farklı önlem alma halinin bulunduğunu belirtilmiştir. Tarafların delillerini eksik veya hiç sunmaması haline engel olmak için; ilk seçenek, bunu yaptığı tespit edilen tarafa maddi yaptırımlar uygulanabilir. İkinci seçenek tahkim aşamasının ve karşı tarafın hukuki süreçteki masraflarının karşılatılması ve/veya üçüncü seçenek ise sunulmayan delillere istinaden onların yokluğunda değerlendirilecek durumdan bir olumsuz sonuç çıkarılması.

Londra Milletlerarası Tahkim Mahkemesi uyarınca, yukarıda belirtilen üç seçenek ayrı ayrı değerlendirilmiştir. [1] Buna göre, ilk olarak maddi yaptırımların Milletlerarası tahkim aşamasında uygulanmasının güç olduğu ve ayrıca tahkim heyetinin bu yaptırımları düzenlemek için yetkili olup olmadığının henüz tartışma konusu olduğu belirtilmiştir. İkinci seçenek olan cezai anlamda sürecin ücretinin ve karşı tarafın hukuki harcamalarının öteki tarafa yükletilmesinin eksik delillerin değerlendirilebilmesi veya bu konuda sağlıklı karar verilebilmesi için yeterli bir uygulama olmadığı ve elverişli bir etkisi olmadığı kanısına varılmıştır. [2] Bu nedenle “Adverse Inference” yönteminin tarafları bu konuda teşvik edebilecek nitelikte olduğundan mevcut yöntemler arasında tahkim heyeti için en uygunu olduğu düşünülmektedir.

Adverse inference, adaletin sağlanması ve kanıtların önemli bir şekilde sunulmasının teşvik edilmesi amacıyla kullanılan bir hukuki prensiptir. Karşı tarafın açıklık getirmemesi veya eksik kanıtlar sunması durumunda, mahkeme hâkimi, bu yöntemi kullanarak bir karara varabilir ve sonuçlarına göre hüküm verme yetkisine sahiptir.

“Adverse Inference” Nedir ve Tahkim Aşamasındaki Çıkarımlara Etkisi Nedir

“Adverse Inference”, dolaylı kanıt oluşturmayı mümkün kılan bir delil kuralıdır. Bu hukuki terimin Türkçe karşılığı yoktur dolayısıyla terimin anlamını yorumlayacak olursak tahkim heyetinin taraflardan söz konusu mesele için kanıt talep etmesi ile bir tarafın kanıt sunmaması halinde hüküm veren kişi doğrudan kanıt sunmayı reddettiği gerçeğini dolaylı kanıt olarak kabul eder. Buna göre kanıtın sunulmamış olması da bir kanıt olarak yorumlanır ve karar aşamasında değerlendirmeye etki eder. Başka bir deyişle, bir tarafın belirli bir kanıtı sunmaması veya olaya açıklık getirmemesi durumunda, mahkeme o tarafın aleyhine bir sonuç çıkarabilir. Bu durumda, eksik kanıtın yargı sürecine zarar vereceği ve olumsuz bir değerlendirme yapılabileceği kabul edilir.

Örneğin, tahkimde talepte bulunan taraf, bir diğer taraf tarafından kendisine satış için teslim edilen malların kalitesiz olduğunu iddia edebilir ve bahse konu taraf ürünler için yapmış olduğu kalite kontrol test sonuçlarını sunmayı reddedebilir. Hüküm veren kişi, bu kanıtın sunulmamasını, malların kalitesiz olduğuna dair dolaylı kanıt olarak çıkarabilir veya kabul edebilir (kalitesiz malların doğrudan kanıtı, test sonuçlarıyla ancak kesin olarak tespit edilebileceği için tahkim yargılamasında “adverse inference” kuralı kullanılabilmektedir.)

“Europe Cement v. Türkiye davasında, tahkim heyeti, olumsuz çıkarım yaparak, talepçinin cezaya değer bir davranışa karıştığı sonucuna varmış ancak talepçiyi bu davranış nedeniyle cezalandırmamıştır. 3,8 milyar dolar tazminat talep eden talepçi, Türkiye'nin yerel bir elektrik tedarikçisi ile yapılan imtiyaz anlaşmasını sonlandırarak talepçinin yatırımını kamulaştırdığını iddia etti. Ancak Türkiye, talepçinin tedarikçi şirkette hiç hissesi olmadığını iddia ederek, talepçinin sunduğu hisse senetlerinin kopyalarının geçerliliğini sorguladı. Hakem heyeti, talepçiyi orijinal hisse senetlerini adli analiz için sunmaya ve talepçinin bu emre uymaması durumunda Türkiye'nin bu çıkarımlar konusunda hakem heyetine tavsiye verebileceğini iletmiştir. Talepçi, selef yöneticinin kayıtları hatalı kötü idare ettiği nedeniyle hisseleri sunamadığını belirtti ve yetkisizlik nedeniyle talebini heyetin kayıtsız şartsız reddetmesini istedi. Türkiye, talep sahibinin talebinin sahtekarlık olduğunun çıkarımını yapması için tribüne başvurdu. Ayrıca, talep sahibinin tahkim sürecini kötüye kullanmasından dolayı "manevi zararın" tazminatını istedi. Heyet, talebin sahtekarlık olduğu sonucuna vardı, ancak talep sahibine herhangi bir zarar ödeme veya ceza verilmesini emretmedi.” [3]

Fakat, Coleman Holdings Inc. v. Morgan Stanley & Co kararına bakacak olursak burada ise tahkim heyeti süreçte delil saklandığı kasten teslim edilmediği gerekçesiyle Morgan Stanley aleyhine karar verip bu durum dolayısıyla ağır para cezasına hükmedilmiştir. Fakat yukarıdaki örnekte sahtekarlık olduğu sonucuna varılmış olmasına rağmen karşı tarafa bu tutumları için Morgan Stanley örneğindeki gibi ağır bir yaptırıma hükmedilmemiştir. [4]

Advers Inference, çoğunlukla bir tarafın sadece bildiği veya kontrol ettiği bilgilere dayanarak karşı tarafın kötü niyetini veya gerçekleri saklama eğilimini göstermek için kullanılır. Bu durumda, heyet, kanıtları tamamlamadığı veya açıklama yapmadığı için sessiz kalan tarafın suçlayıcı bir sonuca maruz kalabileceğine karar verebilir.  Yukarıda verilen iki örneği ayrı ayrı değerlendirecek olursak tahkim heyeti delil noksanlığını her iki şekilde de değerlendirebilmektedir.

Milletlerarası tahkimde yukarıda izah edilen durumun önüne geçmek için taraflar uyarınca çeşitli tedbirler alınabilir. Tahkim kurallarının daha net ve ayrıntılı olması, tarafların haklarının korunmasına ve kararların daha tarafsız bir şekilde verilmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, kasıtlı olarak yanıltıcı deliller sunma veya kanıtları gizleme gibi kötü niyetli davranışlar, tahkim sürecinde ciddi sonuçlar doğurabilir. Taraflar, yargıçlar ve avukatlar ile iş birliği yaparak olumsuz çıkarımları en aza indirebilir ve daha adil bir sürece katkıda bulunabilir.

Alexander Sevan Bedrosyan tarafından kaleme alınan "ADVERSE INFERENCES IN INTERNATIONAL ARBITRATION: TOOTHLESS OR TERRIFYING?" başlıklı makalede [5], Milletlerarası tahkim sürecindeki olumsuz çıkarımların etkisi ve bu çıkarımların tahkim sürecindeki önemi incelenmektedir. Delil noksanlığı sebebiyle bu olumsuz çıkarımların, tarafların cezalandırılmasına veya teşvik edilmesine mi yol açacağı, yoksa etkisiz ve önemsiz mi olduğu da araştırılmaktadır. İlgili makalede “Adverse Inferences” hakkında mevcut literatür araştırılarak olumsuz çıkarımların tahkim alanında ne kadar etkili olduğu tespit edilmeye çalışılmaktadır.

Bedrosyan’a göre bu olumsuz çıkarımlar, tahkim yargıçlarının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sorgulatacak bir zemine de sebep olabilir. Taraflar, kararların politik veya ekonomik baskıların etkisi altında verildiğini düşünebilirler. Bu da adalete olan güvenin azalmasına ve tahkimin etkinliğinin sorgulanmasına yol açabilir.

Ancak, olumsuz çıkarımların Milletlerarası tahkimi tamamen etkisiz hale getirme gücüne sahip olduğunu söylemek yanlış olur. Tahkim sürecinde kullanılan kanıtların toplanması ve sunulması da göz önüne alındığında, olumsuz çıkarımların önemli bir etkisi olabilir. Taraflar, kararları etkileyebilecek belirsiz veya çelişkili kanıtlarla karşılaşabilir ve sonuçların adil olup olmadığını sorgulayabilir. Bu nedenle, olumsuz çıkarımların özellikle kanıtların değerlendirilmesi aşamasında dikkate alınması önemlidir.

Makalede ayrıca, milletlerarası tahkimde çıkarımların başvuran taraflar adına adaletin sağlanması açısından ne kadar önemli olduğu ve bu çıkarımların tahkim sürecinin doğruluğunu nasıl etkileyebileceği üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda, Bedrosyan, olumsuz çıkarımların hem davalı tarafın savunması hem de hakemlerin karar-verme süreci açısından tartışmalı bir konu olduğunu ifade etmektedir.

Milletlerarası tahkim sürecinde olumsuz çıkarımlar, tarafların güvenilir ve doğru kanıtları sunmasını teşvik etmek amacıyla kullanılan bir araçtır. Ancak, bu çıkarımların tamamen tahkimi etkisiz hale getirme gücüne sahip olmadığı da unutulmamalıdır. Tarafların haklarının korunması ve adil bir süreç sağlanması için Milletlerarası tahkimde olumsuz çıkarımların azaltılması karar aşamasının tutarlılığı bakımından gereklidir. Kanıt sunma yükümlülüğüne ve tanık ifadelerine ilişkin esaslar, tarafsız bir sonuç elde etmek ve adalet sağlamak için önemlidir. Bu, Milletlerarası tahkim sürecinin güvenilirliğini artırabilir ve taraflar arasında daha sağlam bir arabuluculuk yöntemi sunabilir.

Stj. Av. Tuana Sarıaydın


Kaynakça:

1. IBA Rules on the Taking of Evidence in International Arbitration, Article 9 Admissibility and Assessment of Evidence 9.7

2. LCIA Arbitration Rules (2014) art. 28.4, http://www.lcia.org/ Dispute ResolutionServices/lcia-arbitration-rules-2014.aspx [https://perma.cc/5MVW-22QN]

3. Europe Cement v. Turkey, Europe Cement Investment and Trade S.A. v. Republic of Turkey (ICSID Case No. ARB(AF)/07/2) 2007

4. Coleman (Parent) Holdings, Inc. v. Morgan Stanley & Co., Case No. 502003CA005045XXOCAI, 2005 WL 4947328 (Fla. 15th Cir. Ct. Mar. 1, 2005)

5. “Adverse İnferences İn İnternatıonal Arbıtratıon: toothless or terrifying?”, Alexander Sevan Bedrosyan, Published by Penn Law: Legal Scholarship Repository, 2016

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN