Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

MANEVİ TAZMİNAT VE KUSUR İLİŞKİSİ

MANEVİ TAZMİNAT VE KUSUR İLİŞKİSİ

Yaşanılan olayla birlikte çekilen acı, üzüntü, elem ve keder sonucu kişinin çektiklerinin telafisi amacıyla hükmedilen tazminata manevi tazminat adı verilir. Türk hukukunda da uygulamada geniş yer kaplayan manevi tazminatın istenebilmesi için belirli şartların oluşması gerekir. Söz konusu makalede manevi tazminat ve kusur ilişkisi irdelenecektir.

Kusur, hukuka aykırı bir fiili işleyen kişinin zihnindeki tasavvuru ifade etmek için kullanılır. Hukukumuzdaki doktrin ve uygulamalara baktığımızda manevi tazminat talebi için kusur şartının aranmadığı görülmekte olup; aslolan bir kişiyi sorumlu tutabilmek için kusurlu veya kusursuz sorumluluk hallerinden birinin bulunmasıdır. TBK 56. Maddedeki manevi tazminat düzenlenmesinde “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zararlar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” yer alan hüküm gereği manevi tazminatın istenmesinde kusur şartı açıkça belirtilmemiştir. Yine aynı kanunun 58. Maddesi gereği: “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir...” Eski kanunumuz olan 818 sayılı kanunun 47. maddesinde de: “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani, zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” kusur koşuluna açıkça yer verilmediği görülmektedir. Manevi tazminat talep edilebilmesi için taraflardan herhangi birinin veya her ikisinin kusuru olabilir ya da olmayabilir. Yargıtay’ın 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı İBK’da da kusurun gerekmediği şöyle vurgulanmıştır:

“Eğer olayda failin ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru varsa veya cismani zarara uğrayan veya ölen zarara birlikte sebebiyet vermişse, sebebiyet verme nispetlerinin veya karşılık kusurlarının manevi tazminata hükmedilmesinde ve miktarında nazara alınması gerekir.”

 Kusur; tazminatın belirlenmesinde bir şart veya engel olmadığı halde, tazminatın belirlenmesinde göze alınan bir husustur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.10.1999 T, 1999/4-896 E, 1999/89 sayılı kararında ise:

“(…Davacı, davalı olan hakimin, keşif sırasında kullandığı sözlerin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı ise iddianın yersiz olduğunu ve reddi gerektiğini belirttikten başka, HUMK’nun 576. Maddesi uyarınca lehine tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, dava ve istem reddedilmiştir. Karar, taraflarca temyiz edilmiştir:

  1. Davaya konu edilen olay davacı vekili ile, davalı hakim arasında yapılan keşif sırasında, davalının kullandığı sözlerle ilgili bulunmakta olup HUMK’nun 573. maddesinde belirtilen nedenlerden kaynaklanmamaktadır. Bu nedenle, yerel mahkemenin HUMK 576. Maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmetmemesi doğru olduğundan, davalının itirazları yerinde görülmemiştir.
  2. Davacının temyizine gelince, davalı hakimin keşif sırasında gerekli ve zorunlu değilken, davacının yüzüne karşı, “…bütün doktorlar ve avukatlar böyle yapıyorlar, asgari ücret üzerinden makbuz kesiyorlar, (70) alıp (5) gösteriyorlar” biçiminde  sözler kullanmıştır. Avukat olan davacı müvekkiline ait bir kira tesbit davasını izlerken olay meydana gelmiştir. Mahkeme de bu sözleri kabul etmiş ancak Hukuk Genel Kuruluna ait 1963 tarihli bir kararını dayanak yapmak suretiyle saldırı için, kusurun özel bir ağırlığının bulunması gerekliliğine dayanmıştır. Ne var ki, bu tür olayların yasal dayanağını teşkil eden BK.nun 49. Maddesinde öngörülen “…hatanın hususi ağırlığı…”nı teşkil eden unsur, 4.5.1988 tarihinde 3444 sayılı yasa ile değişikliğe uğramış ve anılan, unsur maddeden çıkarılmıştır. Böylece, saldırı için, artık kusurun özel bir ağırlığının bulunması gerekmemektedir.  Somut olayda da, davalının kullandığı sözlerin avukat olan davacının yüzüne karşı söylenmek suretiyle onu amaçladığı, matufiyetin var olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle saldırının varlığı kabul edilerek, takdir edilecek tazminata hükmedilmek gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle avukat tarafından hakim aleyhine açılmış, manevi tazminat isteğine ilişkindir…olayda ‘matufiyet’ unsurunun bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.”

Yukarıdaki karardan da anlaşıldığı gibi manevi tazminata hükmedilebilmesi için kusurun özel bir ağırlığının olmasına gerek yoktur.

Kusursuz Sorumluluk Hallerinde Manevi tazminat Talepleri

Kusursuz sorumluluk hallerinde kusur aranmayacağı için, kusursuz sorumluluk hallerinden doğan tazminat taleplerinde de kusur şartı aranmayacaktır. Bu hallerde zarar verenin ek kusuru varsa tazminatın fazla belirlemesini sağlayan ek kusur olarak dikkate alınır.

Manevi tazminatı düzenleyen özel bazı hükümlerde aranan kusur şartı

Manevi tazminatı düzenleyen genel hükümde kusur şartına açıkça yer verilmediği halde, manevi tazminatı düzenleyen özel bazı hükümlerde kusur şartına açıkça yer verildiği görülmektedir. Bu hükümlere örnek olarak aşağıda bazı hükümlere yer verilmiştir:

TMK 121-Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

TMK 174 f.2-Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Türk hukukunda önemli bir yer kaplayan manevi tazminat uygulamalarında kusur bir şart veya engel olmadığı gibi tazminat miktarının belirlenmesinde göz önünde bulundurulur.

 

Stj. Av. Esra Kayandan 

 

Kaynakça:

1. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, Prof. Dr. O. Gökhan Antalya, sf. 173, 174

2. Türk Borçlar Kanunu’na Göre Bedensel Bütünlüğün İhlalinde Manevi Tazminat, Doç. Dr. Fulya Erlüle, sf. 147

3. Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Hasan Tahsin Gökcan, sf. 798-819

4. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Uyarlı Tazminat Hukuku, Dr. Mustafa Kılıçoğlu, sf. 1234-1237

5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.10.1999 T, 1999/4-896 E, 1999/89 sayılı kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN