Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

MADDİ OLMAYAN DEĞERLERİN SERMAYE ŞİRKETLERİNE AYNİ SERMAYE OLARAK KONULMASI

MADDİ OLMAYAN DEĞERLERİN SERMAYE ŞİRKETLERİNE AYNİ SERMAYE OLARAK KONULMASI

TKK madde 124’e göre “(1) Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.(2) Kolektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır.” Bu çalışmada da sermaye şirketlerine maddi olmayan varlıkların ayni sermaye olarak konulması incelenmiştir. TTK 125. maddeye göre  “Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe haizdir” yani şirketlerin ortaklardan ayrı malvarlıkları mevcuttur ve bu ayrı malvarlıklarının meydana gelmesi, ortakların getirdikleri katılma payları sayesinde gerçekleşir.

 TTK 127/1. maddesinde ticaret şirketlerine sermaye olarak konulabilecek değerler 10 bent halinde sayılmıştır. İlk 9 bent özel düzenleme içerirken son bentte “Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer” şeklinde genel bir düzenleme yapılmıştır. Bu bentte sermaye olarak konulabilecek malvarlığı unsurları somut olarak sayılmamıştır. Şu sonucu çıkarabiliriz ki bu madde sınırlama amaçlı değildir ve devredilebilen ve nakden değerlenebilen her türlü değer sermaye olarak konulabilir.

Sermaye şirketlerine nakdi ve ayni sermaye konulabilir. Nakdi sermaye, nakit paranın sermaye olarak konulmasıdır. Bunun yanı sıra doktrinde alacaklar ve kıymetli evrakların nakdi sermaye olarak konulabileceği şeklinde görüşler vardır. Bu tartışma yazımızın konusu olmadığı için daha fazla detaya girmeye ihtiyaç yoktur.

TTK’nın 127. maddesinin 2. fıkrasında; 307. maddenin ikinci, 342. maddenin birinci ve 581. maddenin birinci fıkra hükümleri saklı tutulmuştur. Bu saklı tutulan hükümlerden konumuz kapsamında olan Ticaret Kanunu’nda anonim ortaklık bakımından öngörülen “Ayni sermaye konulabilecek malvarlığı unsurları” başlıklı 342. maddesi ”Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.” şeklindedir. 581. Maddenin birinci fıkrası ise aynı şekilde limited şirketler için düzenlenmiştir. Kanunun lafzından da tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıkça anlaşılacağı üzere maddi olmayan varlıklardan olan kişisel emek ve ticari itibar sermaye olarak konulamaz.

Sermaye Şirketlerine Ayni Sermaye Olarak Konulabilecek Maddi Olmayan Değerler

342. maddenin metninden anlaşılacağı üzere fikri mülkiyet hakları ve sanal ortamlarda sermaye olarak konulabilir. TTK 342. maddenin gerekçesine göre “"Fikrî mülkiyet hakları" ibaresi, fikir ve sanat eserlerini, bağlantılı hakları, markaları, tasarımları, patentleri, coğrafî işaretleri, tescil edilmemiş haklar ile bilgileri, bitki geliştirilmesini, yani ıslahçı haklarını, yarı iletkenlerin topografyalarını kapsayacak şekilde geniş anlaşılmalıdır. Elektronik ortamlar, kazandıkları değer dolayısıyla hükme dahil edilmiştir.“ Maddi varlığı olmayan bu değerlerin sermaye olarak konulabilmesi için “üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen” şartına uygun olması gerektiği ifade edilmelidir.

Fikri mülkiyet hakları; maddi varlığa sahip olmama, cisimleştiği eşyadan farklı ve süreyle sınırlı olma gibi özellikleriyle maddi mülkiyet haklarından ayrılır. Fikri ürün zihnin, düşüncenin ve hissedip ifade etmenin sonucu olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda fikri mülkiyetin konusuna giren ve yukarıda bahsedilen şartlara uyum sağlayan değerler ayni sermaye olarak konulabilecektir.

Teknolojik gelişmelere paralel olarak, malvarlığı konusu teşkil eden bilgisayar ortamındaki değerler de ayni sermaye olarak konulabilmektedir. TTK Madde 127/1, h bendi kapsamında haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler de sermaye olarak konulabilecektir.

Maddi olmayan değerlerin sermaye olarak taahhüt ve tasarrufunun nasıl gerçekleşeceğine geçmeden önce Türk hukukunda tartışmalı ve düzenlenmemiş bir husus olan Know-How yani teknik bilginin ayni sermaye olarak konulup konulamayacağı konusuna değinmek istiyorum.

Sermaye Konusu Olarak Know-How

Know-How kavramı TTK’da düzenlenmemiştir. Bu sebeple sermaye olarak konulabilmesi için “devrolunabilmesi” ve  “nakden değerlenebilmesi” gerekir. Dr. İsmail Erbay’ın “Know-How Sözleşmesi” isimli kitabında belirttiği üzere Know-How’ı oluşturan bilgiler devredilebilir olmalıdır. Ancak buradaki devredilebilirlikten hukuki devredilebilirdilk değil, bilgi ve tecrübelerin karşı tarafa aktarılabilmesi imkânı, şeklinde anlaşılmalıdır. Kaldı ki Know-How’ın hukuki olarak devredilebilir olması mümkün değildir. Know-How karşı tarafa çeşitli şekillerde devredilebilir. Örneğin öğretmek ya da bilgi ve tecrübelerin yer aldığı dokümanların teslimi şeklinde gerçekleşebilir.

Know-How’ın nakden değerlenebilir olduğu izahtan varestedir. Şöyle ki; Know-How’ın devri bir bedel karşılığında sui-generis bir sözleşmenin konusunu teşkil etmesi mümkündür. Bu sebeple nakden değerlenebilirdir. Aslında şirketlerin önemli varlıkları arasında yer alan bilgi ve tecrübeler sermaye olarak ortaya konabilmelidir ve bu hususun en yakında zamanda Türk hukukunda düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bilgi çağında yaşıyorsak bilgiye değer vermeliyiz.

Maddi Varlığı Olmayan Değerlerin Sermaye Olarak Konma ve Değer Biçme Usulü

 İlk olarak şu hususu belirtmek gerekir ki; maddi varlığı olmayan değerler arasında olan fikri mülkiyet haklarının sermaye olarak tamamımın taahhüt edilmesi ve devredilmesi mümkün olduğu gibi, bunların sadece kullanma haklarının sermaye olarak konulması da mümkündür. Mesela lisans sözleşmesi ile gerçekleştirilecek işlem de fikri mülkiyet hakkı, sahibinin mal varlığında kalacak olup, bunu kullanma hakkı şirkete devredilecektir.

Sermaye taahhüdünün şekline ilişkin düzenleme,  ticaret şirketlerinin genel hükümleri arasındaki TTK madde 128’de düzenlenmiştir. Buna ek olarak TTK madde 343’de Anonim Ortaklıklar için “Değer Biçme” başlığı altında özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu maddeye göre ayni sermaye olarak konulan varlığın değeri, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi tarafından atanacak bilirkişilerce, somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak en adil ve uygun bir biçimde yapılır. Bilirkişiler tarafından hazırlanan bu raporlara menfaat sahipleri tarafından itiraz edilebilir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi raporu kesindir. Şu hususu da belirtmek gerekir ki atanacak bilirkişiler inceleme konusunda uzman kişilerden oluşmalıdır. Konumuz olan maddi varlığın olmayan varlıkların kendilerine has özellikleri olduğu için değer biçilmesi uzmanlık gerektirir bu sebepten ötürü bilirkişi atanmasına çok dikkat edilmelidir. Bununla ilgili çok sayıda Yargıtay kararı mevcuttur.

Şirkete getirilen ayni sermayenin ne olduğu, değeri, bu değerlere karşılık verilecek payların sayıları ve değerleri, konulan sermayenin ne zaman ne şekilde ifa edileceği şirket esas sözleşmesinde yazılmalıdır. Bu sebeple şirketin esas sözleşmesinin ilgili hükümleri bilirkişi raporuna göre düzenlenmelidir.

TTK m.128/2’e göre taşınmazlara paralel olarak şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmesinde yer alan fikri mülkiyet hakları ile diğer değerler, varsa özel sicillerine, kaydedildikleri takdirde ayni sermaye olarak konulabilir. ”Varsa” kelimesinden anlayacağımız üzere sicili bulunmayan değerler için böyle bir zorunluluk yoktur. Bu varlıklar bilirkişi tarafından tayin olunan değeri ile birlikte ilgili sicile şerh edilmelidir. Böylece sermaye taahhüdün de bulunan kişinin şerh edilen varlık üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanacaktır.

Özel sicile yapılan kayıt iyiniyeti ortadan kaldırır. Bu durum kanunda açıkça belirtilmektedir. Şerh iyiniyeti ortadan kaldıracağı için sermayenin korunması daha kolay olacaktır. Aksi takdirde sermayenin üçüncü kişilere devri söz konusu olabilecektir.

Şirketin ticaret merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescilinden sonra, ortakların sermaye koyma borcu muaccel hale gelecektir ve ilgili ticaret sicili, söz konusu değerlerin şirket adına tescilinin yapılabilmesi için ilgili özel sicili derhal ve re’sen bilgilendirir. TTK madde 128/4’den çıkan sonuca göre ise ticaret sicilinin bu bilgilendirmeyi yapmakta gecikmesi halinde ise, şirket malik sıfatıyla her zaman tek taraflı tescil talebinde bulunabilir. Böylece bu değerler şirkete esas sermaye olarak konulmuş olur.

Sonuç olarak maddi varlığı olmayan değerler TTK’da ki şartları sağladığı takdirde şirkete sermaye olarak konulabilir. Bu konulan varlıklara değer biçme işlemini Mahkeme tarafından atanacak bilirkişiler yapar. Kesinleşen bilirkişi raporları şirket sözleşmesinde belirtilir ve paylar hesaplanır. Özel sicili bulunan değerler ilgili sicillere şerh edilir ve şirketin ticaret siciline kaydedilmesinden sonra ticaret sicili tarafından yapılan re’sen bildirimle şirket adına tescil edilir.

                                                                                             

Av. Mihran Aksak Uysal                                                                                                 

 

 Kaynakça:

 1.Habibe Dönmez, “ Fikri Mülkiyet Haklarının Ticaret Şirketlerine Sermaye Olarak Konulması”, Seçkin Yayıncılık, 2016

2.Dr. M. Halil Koçar, “Anonim Ortaklıkta Ayni Sermaye” On İki Levha Yayıncılık, 2016

3.Prof. Dr. Hasan Pulaşlı, “Şirketler Hukuk Genel Esaslar”, Adalet Yayıncılık, 2016

4.Poroy/Tekinalp/Çolakoğlu, “Ortaklıklar Hukuku 1”, Vedat Kitapçılık, 2014

5.Dr. İsmail Erbay, “Know-How Sözleşmesi”, Yetkin Yayınları, 2002

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN