Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

KIYMETLİ EVRAKIN ZAYİ OLMASI VE İPTALİ

KIYMETLİ EVRAKIN ZAYİ OLMASI VE İPTALİ

I- Giriş

Ticari hayatta hız ve güveni temin etmek ve ticari hayattaki akıcılığı sağlamak gibi işlevleri bulunan kıymetli evrakın zayi olması ve bu nedenle kıymetli evrakın iptali talebi uygulamada sık rastlanan hususlardır.

Kıymetli evrakın zayi olması senedin hak sahibinin rızası dışı elinden çıkması, kaybolması, kullanılamaz hale gelmesi, çalınması, yanması, senedin yıpranarak esaslı unsurlarının okunmaz hale gelmesi, yırtılması anlamlarında kullanılır. 

Kanun kapsamında kıymetli evrak ile varlığını sürdüren hakkın ifa, ibra gibi borcu sona erdiren sebeple sona ermesi söz konusu iken kıymetli evrakın zayi olması salt borca bağlı hakkı sona erdiren bir sebep olarak öngörülmemiştir. Bunun yanında kıymetli evrakın kaybı, çalınması, harap olması, kullanılamaz hale gelmesi gibi durumlarda alacaklının borçludan bir şey talep edemeyecek olması da özellikle alacaklı bakımından ağır sonuç doğurmaktadır. Bu sebeple kıymetli evrakın zayi olması haline istinaden kanun koyucu alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesini sağlayacak birtakım düzenlemeler öngörmüştür.

II- Kıymetli Evrakın Zayi Olması Hâlinde Hamilin Hak ve Yükümlülükleri

1. Hamilin Önleyici Tedbir Talep Etme Hakkı

Kıymetli evrakın, rızası olmaksızın hamilin elinden çıkması veya kullanılamaz hale gelmesi hâlinde, gerçek ve meşru hamil, senedin meşru olmayan hamil tarafından borçluya ibraz edilerek tahsilini önlemek maksadıyla, yetkili mahkemeye başvurarak senette mündemiç olan hakkın, senedi ibraz edene ödenmemesi hususunda, mahkemeden bir karar verilmesini isteyebilir. Mahkemenin bu yönde vereceği karara “önleyici tedbir kararı” ya da “ödeme yasağı” kararı denilmektedir. [1]

Mahkemenin önleyici tedbir kararı verebilmesi hamilin senedi ferdileştirmiş olması şartına bağlıdır. Yargıtay 11. H.D. 21.06.2011 Tarihli 2009/15065 E. 2011/7532 K. sayılı kararı uyarınca [2];

Davacı banka, hamili bulunduğu bononun Yavuzlar Şubesi’nden Zincirlikuyu Şubesi’ne gönderilirken kaybolduğunu ileri sürmüş, bu konuda banka şubesi tarafından tutulan tutanağını, senet ekran görüntüsünü, kargo irsaliyesini, notere gönderilen senet protesto listesini delil olarak dosyaya sunmuştur. Esasen hasımsız olarak açılan ve kesin hüküm niteliği de taşımayacak bu tür davalarda, davacının aktif dava ehliyeti bulunduğu konusunda, mahkemeye olumlu bir kanaat verecek kadar delil sunulmasını yeterli saymak gerekir. Aksinin kabulüyle davacının daha fazlasını ispata zorlanması, zayi sebebiyle bono iptali hükümlerinin uygulanmasını imkansız hale getirecektir.

şeklinde karar verilmiştir.

Mahkemece verilen ödeme yasağı kararının tebliği ile senedin hak sahibini teşhis işlevi ortadan kalkacaktır. Ödeme yasağı devam ettiği sürece senedi elinde bulunduran kimse muhatap banka ya da borçludan ödeme yapmasını talep edemeyecek, borçlu da senedin kendine sunulması hâlinde ödeme yapmaktan kaçınabilecektir.  Borçlunun bu durumda hak sahibi olmayan hamile ödeme yapması, borçluyu borcundan kurtaramayacaktır.

Türk Ticaret Kanunu’nun “Önleyici Önlemler” başlıklı 752. maddesinin 2. fıkrasında;

(2) Mahkeme, ödemeyi meneden kararında muhataba, vadenin gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdi etmeye izin verir ve tevdi yerini gösterir.

şeklinde hüküm kurmuştur. Hüküm uyarınca ödeme yasağının verilmesi akabinde mahkemenin vermiş olduğu önleyici tedbir kararının çek ise bankaya, bono ise borçluya tebliğ edilmesi öngörülmüştür.

İşbu hüküm özellikle borçlu tarafın ödeme yasağı veren mahkemenin kararına uyarak senet bedelini ödemediğinde icra takibi ile karşı karşıya kalmamasını sağlayan önleyici bir hükümdür. Hakkında ödeme yasağı verilen çek hakkında icra takibi yapıldığı zaman bu husus mahkemeye bildirilmeli ve mahkeme tarafından asıl borç miktarının mahkemece belirtilen yere tevdi edilmesine karar verilmelidir [3].

Bunun yanında mahkemeden ödeme yasağı kararı alan senet hamiline de senedin ortaya çıktığını bildirilmelidir. Böylelikle gerçek hamil mahkeme tarafından öngörülen süre içerisinde istirdat davası açabilecek ve tevdi edilen senet bedeli gerçek hak sahibine ödenebilecektir.

2. İptal Davası

Senedi zayi olan hak sahibi, işbu senedin zayi olduğunu ispatlayarak senedin geçersizliğini mahkeme kararıyla talep edebilir ya da yeni bir senedin hazırlanmasını talep edebilir.

Zayi senetler bakımından iptal kararı verilebilmesi için; senedin zayi olması, senette yer alan hakkın halen var olması, iptali talep edenin hak sahibi olması, senet zilyetliğinin yeniden kazanılmasının mümkün olması ve iptali talep eden kişinin hak sahibi olması şartları aranmaktadır.

Senedin zayi olması nedeniyle iptal davası mahiyeti gereği hasımsız olarak açılmaktadır. Senedi elinde bulunduran kişinin ortaya çıkması hâlinde ise, senedi elinde bulunduran kişiye karşı mahkemenin belirleyeceği süre içinde istirdat davası açılacaktır. Mahiyeti itibariyle hasımsız olan işbu davada senedin hak sahibinin elinden rızası dışında çıkmış olduğunu ispat yükü davacıya aittir. Yargıtay 11. H.D. 30.10.2017 tarihli 2016/4368 E. 2017/5867 K. sayılı karar uyarınca [4];

Esasen hasımsız olarak açılan ve kesin hüküm niteliği de taşımayacak olan bu türden davalarda, davacının mahkemeye olumlu bir kanaat verecek kadar delil sunmasını yeterli saymak gereklidir. Aksinin kabulü ile davacının daha fazlasını ispata zorlanması, çeklere de uygulanacak olan TTK 757 ve devamı maddelerindeki zayi nedeniyle kıymetli evrak iptali hükümlerinin uygulanmasını imkânsız hale getirecektir.

şeklinde karar verilmiş, dava açan kişinin senedin zilyedi olduğu ve senedin zayi olduğuna ilişkin iddialarının mahkeme tarafından inandırıcı bulunması gerektiği belirtilmiştir.

Mahkeme iptal davası açan kişinin hak sahibi olduğuna kanaat getirirse senedin iptaline dair ilan aşamasına geçilir. Mahkeme kararıyla çekin zayiine ilişkin ilan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde aralıklarla üç kere yapılır. İlanın amacı senedi elinde bulunduran iyiniyetli hamilin iptal davası açılarak kendisini savunmasını sağlamaktır.

Yapılan ilanlar neticesinde senedi elinde bulunduran ortaya çıkmaz ise mahkeme dava konusu senetlerin iptaline karar verecektir. Yine senedi elinde bulunduranın açık kimliği veya adresi tespit edilemiyorsa iptal kararı verilecektir. Senedi elinde bulunduran kimselerin ortaya çıkması hâlinde ise mahkeme davacıya istirdat davası açması için süre tanır.

İptal davası neticesinde verilen karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyip her zaman aksi ispat edilebilir. Hatta senedi elinde bulunduran ilan aşamasında ortaya çıkmamışsa bile iptal kararının akabinde iptal kararının iptal edilmesini talep edebilir. Yargıtay 11. H.D. 09.10.2019 tarihli 2018/4967 E. ve 2018/6380 K. sayılı kararı uyarınca [5];

Davacının bankadan bilgi beklerken mahkemece çekin iptal iptal kararı verildiğini öğrendiklerini, bankanın çekin şubeye ibraz edildiğini mahkemeye bildirmediğini belirterek zayi nedeniyle çekin iptaline ilişkin mahkeme kararının iptaline karar verilmesini istemiştir. Kıymetli evrakın ziyaı sebebiyle verilen iptal kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği, çekin ibraz edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, çekin zayi nedeniyle iptaline ilişkin Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

şeklinde karar verilmiştir. İptal kararlarına karşı senet borçlusu ise kanun yoluna başvuramayacaktır.

3. İstirdat Davası

Kıymetli evrakın zayi olması hâlinde, kıymetli evrakı zayi eden hamil, kıymetli evrakın geri iadesi istemiyle istirdat davası açabilir. İstirdat davası ile zayi edilen senedin iptaline gerek kalmaksızın senedin meşru hamile geri iadesi sağlanabilecektir.

İstirdat davası kıymetli evrakı rızası hilafına elinden çıkan hamil tarafından çeki kötü niyetli olarak iktisap eden veya senedi iktisap ederken ağır kusuru bulunan ve dava sırasında senedi elinde bulunduran hamile karşı açılır. Senedi elde tutulan kişinin dava edilebilmesi için hamilin kim olduğunun açıkça bilinmesi de gerekecektir. Yargıtay 17. H.D. 17.12.2018 tarihli 2018/5363 E. ve 2018/7977 sayılı kararı uyarınca [6];

6102 sayılı ...'nın 792. maddesiyle, çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamilin ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlü olacağı hüküm altına alınmıştır. Belirtilen kanun hükmü uyarınca davacının, kendisinin yetkili hamili olduğunu ve yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Somut olayda, davacının bu husustaki ispat külfetini yerine getiremediği, davalının çeki kötü niyetle iktisap ettiğine veya iktisabında ağır kusurlu bulunduğuna dair delil ibraz edemediği, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerde de, davalının davaya konu çeki kötü niyetle iktisap ettiğini gösterir bir emare bulunmadığı anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenlerle, davalının davaya konu çeki kötü niyetle iktisap ettiğinin kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.

şeklinde hüküm kurmuştur. Davalının çeki kötü niyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusurlu bulundu hususlarının ispat yükünün davacıya ait olacağı belirtilmiştir.

TTK 758 hükmü gereğince mahkeme tarafından uygun süre içerisinde istirdat davasının açılabileceği öngörülmüştür. Süresi içinde iade davası açılmış olması durumunda mahkemece verilmiş olan ödeme yasağı yargılama sonuna kadar devam edecektir. Mahkeme tarafından verilen süre içinde istirdat davasının açılmamış olması hâlinde senedi rızası hilafına elden çıkarıldığını iddia eden tarafın senet üzerindeki hakkı sona ermez, sadece verilen ödeme yasağı bu süre sonunda kaldırılır. [7]

İstirdat davası neticesinde verilen hüküm ise kesin hüküm niteliği taşımaktadır. Böylelikle senedin gerçek ve meşru hamilinin kim olduğu mahkemece tespit edilmiş olacak, daha önce konulmuş ödeme yasağı ortadan kaldırılacaktır.

III. SONUÇ

Kıymetli evrakın içermiş olduğu hak borçlu tarafından ödeme yapılması ile veya alacaklının ibrası ile sona ermekle beraber kıymetli evrakın zayi olması borcu sona erdiren sebeplerden değildir. Hak sahibinin hakkını senetsiz olarak ileri süremeyeceği de dikkate alındığında, kanun koyucunun zayi olması nedeniyle ibrazı imkansız hale gelen kıymetli evraklar bakımından istisna teşkil edecek düzenlemeler yaptığı anlaşılmaktadır.

Stj. Av. Berfin Dicle Onar

 

Kaynakça:

1. Bakırcı, 2021 s. 85

2. Yargıtay 11. H.D. 21.06.2011 Tarihli 2009/15065 E. 2011/7532 K. sayılı kararı

3. Bakırcı, 2021, s. 100

4. Yargıtay 11. H.D. 30.10.2017 tarihli 2016/4368 E. 2017/5867 K. sayılı kararı

5. Yargıtay 11. H.D. 09.10.2019 tarihli 2018/4967 E. ve 2018/6380 K. sayılı kararı

6. Yargıtay 17. H.D. 17.12.2018 tarihli 2018/5363 E. ve 2018/7977 sayılı kararı

7. Karakaya, 2014

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN