Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

KİRA ARTIŞ ORANININ SÖZLEŞMEDE BELİRLENEN ORANDAN DAHA DÜŞÜK ŞEKİLDE SINIRLANDIRILMASI MÜLKİYET HAKKINA AYKIRILIK TEŞKİL EDER Mİ?

KİRA ARTIŞ ORANININ SÖZLEŞMEDE BELİRLENEN ORANDAN DAHA DÜŞÜK ŞEKİLDE SINIRLANDIRILMASI MÜLKİYET HAKKINA AYKIRILIK TEŞKİL EDER Mİ?

1. 7409 sayılı Avukatlık Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hakkında Bilgi

11.06.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan “7409 sayılı Avukatlık Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Türk Borçlar Kanunu’na (TBK) aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:

“GEÇİCİ MADDE 1- Konut kiraları bakımından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da uygulanır.”

Görüleceği üzere söz konusu düzenleme kapsamında 01.07.2023 tarihine kadar yenilenen konut kira sözleşmelerinde kira bedelinde en yüksek %25 oranında artış yapılabilecektir. Belirlenen orandan daha yüksek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersiz olacaktır.

Bu düzenlemenin Türk Borçlar Kanunu’nun 344/2. maddesi gereğince hakimler tarafından verilecek kararılar bakımdan bağlayıcı olduğu açıkça belirtilmiştir. Bilindiği üzere Türk Borçlar Kanunu’nun 344/2. maddesi gereğince, taraflarca kira bedeli konusunda bir anlaşma söz konusu değil ise, kira bedeli, bir önceki kira yılının tüketim fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenmektedir. Ancak, 7409 sayılı Kanun ile getirilen konut kira artışındaki %25 sınırı, bu kanun uygulanmasını da engellemektedir. Sonuç olarak 7409 sayılı Kanun ile getirilen sınırlama TBK’nın 344/2. maddesi uyarınca hâkim tarafından verilecek olan kararlar bakımından da uygulanacaktır.

Söz konusu geçici maddede yapılan düzenlemenin Türk Borçlar Kanunu’nun 344/3. maddesi uyarınca hâkim tarafından verilecek kararlar hakkında uygulanması gerektiğinden bahsedilmemiştir. Bu sebeple de öngörülmemiştir. Bilindiği üzere Türk Borçlar Kanunu’nun 344/3. maddesi taraflarca kira bedeli konusunda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak olan kira bedelinin, hâkim tarafından belirlenmesine ilişkin davalar bakımından bu artış sınırı ile bağlı kalınmayacağı açıktır.

Söz konusu düzenleme dikkate alındığında konut sahiplerinin enflasyondan daha düşük kira almalarına sebep olmaktadır. Bu da mülkiyet hakkı sahiplerinin zarara uğramasına neden olmaktadır. Devletin bu şekilde tedbir alması mümkün müdür ve bu durum Anayasal bir hak olan mülkiyet hakkına aykırıdır mıdır? Bu sorunu cevabını verebilmemiz için öncelikle Mülkiyet hakkına değinmek faydalı olacaktır. 

2. Mülkiyet Hakkı ve Sınırlandırılması

1982 Anayasası’nın mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesi şu hükmü ihtiva etmektedir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

Görüleceği üzere maddede mülkiyet hakkı ve sınırlandırılması düzelmemiştir. Mülkiyet hakkının niteliği konusunda temel olarak üç yaklaşım söz konusudur: Özel mülkiyeti benimseyen ve mülkiyet hakkına müdahaleyi reddeden klasik yaklaşım, özel mülkiyeti dar yorumlayan Marksist yaklaşım ve her ikisinin bir karması niteliğinde olan sosyal devlet yaklaşım.

Klasik yaklaşımın hak ve özgürlük anlayışı, bireye ve bireyin iradesine dayanmaktadır. Bu yaklaşım, insanların doğuştan itibaren haklara sahip olduklarını ve devletin bu haklara dokunamayacağını savunmaktadır. Bu görüşe göre birey devlet ortaya çıkmadan önce de bazı haklara sahiptir, dolayısıyla bireylerin sahip olduğu hakların kaynağı devlet değildir. [1] Klasik yaklaşımın, devletin mülkiyet hakkına kesinlikle müdahale etmemesini gerektiğini savunmaktadır. [2]

Özel mülkiyeti insanın insanı sömürmesinin en önemli sebebi olarak gören Marksist yaklaşım ise özel mülkiyeti dar yorumlamış, mülkiyetin toplumlaştırılmasını savunmuştur. [3] Bu görüşe göre mülkiyetin toplum yerine bireyde olması, birçok sosyal adaletsizliği doğurmaktadır. Bundan dolayı özellikle üretim araçlarının mülkiyetinin bireysel mülkiyette değil toplum mülkiyetinde olması gerekmektedir. Bu görüşe göre mülkiyetin toplum yerine bireyde olması, birçok sosyal adaletsizliği neden olmaktadır. Bundan dolayı özellikle üretim araçlarının mülkiyetinin bireysel mülkiyette değil toplum mülkiyetinde olması gerektiği savunulmaktadır.

Anayasa’nın benimsediği sosyal devlet anlayışında ise, başlangıçta kişinin eşya üzerinde mutlak bir egemenliği olan ve kutsal olarak kabul edilen mülkiyet hakkı, bu niteliğini yitirmiş, mutlak ve sübjektif olarak düşünülen bu hak, mutlak olmayan bir duruma dönüşmüş ve sosyal işlevleriyle sınırlanmıştır. Bu anlamda mülkiyet hakkı, bireyin dilediği biçimde kullanabileceği bir hak ve sınırsız bir özgürlük olma niteliğini mümkün değildir. Birçok hak gibi bu hakkın da kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği ilkesi benimsenmiştir. Modern (karma) mülkiyet anlayışı olarak da nitelendirilen sosyal mülkiyet anlayışında mülkiyet hakkının iki temel yönü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi mülkiyetin kişiye sağladığı haklar, diğer ise kişiye yüklediği ödevlerdir. Sosyal (karma=modern) mülkiyet anlayışında da özel mülkiyet kural, ödev ve sınırlandırma ise istisnadır. Hakkın ödev yönü; bir yandan devlete mülkiyet hakkını kamu yararı amacıyla sınırlandırma hakkı sağlar, diğer yandan ise malike hakkını toplum yararına uygun olarak ve başkasına zarar vermeksizin kullanma yükümlülüğü yükler. [4]

3. Anayasa Mahkemesi Kararları

6570 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. madde ile kira sözleşmelerinde kararlaştırılan kira paralarının 2000 yılında yıllık yüzde 25, 2001 yılında ise yıllık yüzde 10 oranında artırılabileceği öngörülmüştü. Bu madde düzenlemesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi iki farklı karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi 16.11.2000 tarihli ve E: 2000/26, K: 2000/48 sayılı kararı ile geçici 7. madde metninde yer alan “…2000 yılında yıllık yüzde 25…” ibaresinin Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararında devletin; sosyal huzurun sağlanması, toplumsal barış ve kamu düzeninin sağlanması, toplumsal barış ve kamu düzeninin korunması amacıyla kiracı/kiralayan ilişkilerini düzenlemesinin, böylece insanımızı hak ettiği yaşam düzeyine kavuşturmasının, gelir dağılımını düzeltmesinin ve yoksullukla mücadele etmesinin Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti olmanın gereği olduğunun açıkça belirmiştir.

Anayasa Mahkemesi 2000 yılındaki bu kararından sonra 19.07.2001 tarihli ve E: 2001/303, K: 2001/333 sayılı kararı ile geçici 7. maddede yer alan “…2001 yılında ise yıllık yüzde 10…” düzenlemesini ise Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararının gerekçesinde; bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olması gerektiği, ayrıca genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve hakkın özüne dokunamayacağı ve 2001 yılı için kabul edilen yüzde 10 oranındaki artışın, aynı yıl yaşanan ekonomik kriz nedeniyle oluşan fiyat artışlarının çok altında kaldığını; böylece, kira artışına getirilen sınırlamanın, amacını aşarak kiracı ile kiralayan arasında bulunması gereken adil dengenin kiralayan aleyhine demokratik bir toplumda makul, kabul edilebilir olarak nitelendirilemeyecek biçimde bozulması sonucunu doğurduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak bu karardan çıkan sonuca göre Anayasa Mahkemesi o tarihteki fiyat artışları karşısında kira artışlarının yüzde 10 ile sınırlandırılmasının mülkiyet hakkının özüne dokunan ölçüsüz bir düzenleme olduğuna ve Anayasa’nın 2., 5., 13. ve 35. maddelerine aykırı bulunduğuna karar vermiştir.

4. 7409 sayılı Avukatlık Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Mülkiyet Hakkına Aykırı Olup Olmayacağı Sorunu

Anayasa’da düzenlenen mülkiyet hakkının kapsamı ve nasıl sınırlandırılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden yola çıkarak kanunla konut kira artışlarına %25 oranında sınır getirilmesi mümkündür ve bu mülkiyet hakkına aykırılık teşkil etmemektedir. Ancak getirilen %25’lik oran sınırının ölçülü olup olmadığı hususunun ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. 2001 yılına enflasyon oranı ile %10’luk sınır arasında oldukça büyük fark bulunmaktadır. Bu sebeple de bu sınırlama kanuna aykırı bulunmuştur.

Günümüz koşullarında dikkat alındığında mülkiyet hakkı sahibi olan ev sahipleri mevcut durumu kullanarak kötü niyetli davranmaktadırlar. Enflasyon oranından da yüksek miktarda kira artış taleplerini ileri sürmektedirler. Gerek bu kötü niyetli davranışları önlemek gerekse de mağdur olan kiracıları korumak adına devletin bu yönde bir tedbir alması mümkündür. Ayrıca enflasyon oranı (temmuz itibariyle 39, 33) göz önüne alındığında %25 oranında bir sınır getirilmesi ölçülülük ilkesine de aykırılık teşkil etmemektedir. Ayrıca konut kirasının yatırım ya da kâr amacıyla tasarrufunun da hukuka uygun olmadığını düşünmekteyiz. Bu sebeple de söz konusu düzenlemenin mülkiyet hakkına aykırı olmadığını düşünmekteyiz.  

Av. Gülden Mehmed Altın


Kaynakça:

1. Etgü, M. A. (2009), “Kamu Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Mülkiyet Hakkına Bakışı”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, s. 53

2. Eren, F. (1977), “Anayasa ve Yeni Gelişmeler Karşısında Medenî Kanunun Mülkiyet Kavramına Verilecek Anlam”, Medeni Kanun’un 50. Yılı, AÜHF Yayınları No.408 Ankara 1977 s. 175.

3. Eren, F. (1977), a. g. e., s. 178.

4. Suat Şimşek, “Mülkiyet Hakkının Kapsamı, Sınırlandırma Nedenleri ve Şartları Açısından 1982 Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi: Karşılaştırmalı Bir Analiz -I”, TBB Dergisi 2010 (91), s. 187.

5. 7409 sayılı Avukatlık Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

6. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

7. 1982 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN