1. Belirli Süreli Sözleşme Kavramı ve Şartları
İş Kanunun (1) 11. maddesinde belirli
süreli iş sözleşmesi, belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması
veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak
işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi olarak
tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere bu sözleşmenin geçerli olması
için birtakım şartları taşıması gerekmektedir.
Belirli süreli iş sözleşmesi şartları
şunlardır;
- Yazılı yapılmak zorundadır.
- Süre unsuru
sağlanmalıdır.
Kural olarak iş sözleşmesinin yazılı
olması gerekmezken belirli süreli sözleşmede bu durum zorunludur. İş Kanunu 11.
maddesi tüm belirli süreli iş sözleşmelerine yazılılık şartı getirirken İş
Kanunun 8. maddesinde 1 yıl ve üzerine yazılılık şartı getirmiştir. İş Kanunun
8. Maddesinde yer alan bu zorunluluk daha çok ispata ilişkin olarak
yorumlanmaktadır.
2. Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Unsurları
2.1. Sözleşme Konusunu
Oluşturan İşin Süresinin Belirli Olması Unsuru
Belirli süreli iş sözleşmesinde
yapılması kararlaştırılan işin süresinin belirli olması gerekmektedir. Belirli
olması kavramı, belirli süreli iş sözleşmesinin yapıldığı anda yapılacağı
kararlaştırılan işin ortalama ne kadar süreceğinin zaman olarak net bir şekilde
belirli ya da belirlenebilir olması anlamına gelmektedir.
Bu kapsamda devamlılık arz eden işler
için belirli süreli iş sözleşmesinin yapılamayacağı söyleyebiliriz. İşçinin
göreceği iş, belirli sürenin niteliğine uygun olmalıdır. Örneğin sadece bir
teslimatın yapılması için belirli süreli işe sözleşmesi yapılacağı gibi bir
programı tamamlanması işi için de belirti süreli işe sözleşmesi yapılabilir.
Ancak o işyerinde sürekli bir işin görülmesi için belirli süreli iş sözleşmesi
yapılamaz.
2.2. Sözleşme Konusunu
Oluşturan Belirli Bir İşin Tamamlanması Unsuru
Belirli süreli iş sözleşmesinde
belirlenen işin tamamlanması için gerekli süre belirli ya da belirlenebilir
olmalıdır. Sözleşme ile belirlenen işin tamamlanmasıyla sözleşme süresi sona
ermiş olacaktır.
2.3. Belirli Bir
Olgunun Ortaya Çıkması
İşyerinde belirli bir olgunun ortaya
çıkabilmesi için işyerinde süreklilik arz eden işlerden ayrı olarak süreklilik oluşturmayan
bir işin konusu olması gerekmektedir. Yani söz konusu işyerinde süreklilik arz
eden bir iş için belirli süreli iş sözleşmesi yapılamaz. Örneğin yaz döneminde
siparişlerin çok artması ile sadece yoğun olan bu dönemde 3 aylık bir belirli
süreli iş sözleşmesi yapılabilir.
3. Belirli Süreli İş
Sözleşmesinin Uzatılamayacağı Hususu
Esaslı bir neden olmadığı sürece kural
belirli süreli iş sözleşmesi zincirleme şekilde yapılamaz. Sözleşmenin
uzatılması için gerekli esaslı neden belirlenen işin uzamasını göstermek
mümkündür. Ancak sözleşme süresi her sona erdiğinde uzatılması şeklinde yapılan
yenilemeler geçerli olmayacak ve söz konusu sözleşme belirsiz süreli iş
sözleşmesi olarak kabul edilecektir.
4. Belirli Süreli İş
Sözleşmesinde Kıdem ve İhbar Tazminat Ödenir mi?
Belirli süreli iş sözleşmesi belirlenen
süre sonunda kendiliğinden son bulduğu işçi kıdem ihbar tazminatına hak
kazanmaz. Yine kural olarak kıdem tazminat hakkı da bulunmamaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmesi
hazırlanırken sözleşmeye fesih öncesi bildirim yükümlülüğü konulması Yargıtay
içtihat kararları gereğince bu sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğü
kabul edilmiştir.
5. İşveren Belirli
Süreli İş Sözleşmesinin Unsurlarının Bulunmadığını İddia Ederek Belirsiz
sözleşmeye Dönüştüğünü İleri Sürebilir Mi?
Belirli süreli iş sözleşmesi
imzalandığında bu sözleşmenin tazminat bakımında işveren lehine olduğunu
söyleyebiliriz. Gerekli şartların bulunmaması durumunda da bu sözleşmenin
belirsiz süreli bir sözleşme olduğunun kabul edildiğinden de bahsettik.
İş Kanunu’nun 11. maddesinde;
“İş ilişkisinin bir
süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli
süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya
çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı
şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli
iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma
özelliğini korurlar.”
Şeklindeki
tanıma belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi arasındaki fark belirtilmiştir.
Bu düzenleme kapsamında iş sözleşmesinin
belirsiz süreli olması asıldır, sözleşmede bir süre belirlenmemiş ise iş
sözleşmesi belirsiz süreli sözleşme olarak kabul edilmektedir.
Belirli süreli işlerde veya belli bir
işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif
koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş
sözleşme belirli süreli iş sözleşmesi olarak ifade edilmiştir. Kanunda yapılan bu tanım dikkate alındığında,
maddenin muhatabının işçi ve işveren olduğu, işçi ve işverenin belirli süreli
iş sözleşmesi yapma serbestîsinin Kanun ile sınırlandırıldığı ve bu tür
sözleşmelerin kurulabilmesi için ancak anılan objektif koşulların bulunması
gerektiği açıktır.
Dolayısıyla tarafların (işçi-işveren)
salt belirli bir süre belirterek yaptıkları iş sözleşmesini, belirli süreli
olarak nitelendirmeleri sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğunun
kabulüne yeterli değildir. Maddede belirtildiği üzere işin belirli süreli
olması veya belli bir işin tamamlanmasına yönelik olması ya da belirli bir
olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullar bulunmaması hâlinde, bu sözleşme
belirsiz süreli iş sözleşmesi sayılır. Ayrıca, iş sözleşmesinin belirli süreli
mi yoksa belirsiz süreli mi olduğu konusunda tereddüt oluşması hâlinde de
sözleşmenin belirsiz süreli kabul edilmesi gerekir. Yukarıda da açıklamış
olduğumuz üzere Belirli süreli ve belirsiz süreli iş sözleşmelerinde
sözleşmenin içeriği ve çalışma şartları bakımından bir fark bulunmazken,
sözleşmenin sona ermesi bakımından önemli farklar bulunmaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmeleri, fesih
bildirimine gerek kalmaksızın sözleşmede kararlaştırılan sürenin bitimi ile
kendiliğinden sona erdiklerinden, bu tür sözleşme ile çalışanlar feshe bağlı
haklardan olan ihbar tazminatı talep edemeyecekleri gibi İş Kanunu’nda yer alan
bildirim öneli, iş arama izni ve işe iade davası açabilme gibi bazı haklardan
da yararlanamazlar. Keza yenilememe iradesi işverenden gelmediği sürece
kendiliğinden sona erme hâlinde işçi kıdem tazminatına da hak kazanamayacaktır.
Bu nedenle, belirsiz süreli iş sözleşmeleri, bu sözleşmelerin feshine bağlanan
hukukî sonuçlar ve iş güvencesine ilişkin hükümlerden yararlanabilme olanağı
sağlamaları bakımından işçinin daha lehinedir. Zira İş Kanunu’nun 18.
maddesindeki düzenleme uyarınca, iş güvencesi hükümleri belirsiz süreli iş
sözleşmesi ile çalışan işçiler hakkında uygulanmaktadır.
Bu belirtilen nedenlerden dolayı
işçileri korumak ve kimi işverenlerin belirli süreli iş sözleşmelerini kurmak
suretiyle iş güvencesi hükümlerini dolanmalarını önlemek amacıyla belirli
süreli iş sözleşmelerini yapılmasına sınırlamalar getirilmiştir. İş Kanunu’nda
öngörülen koşulların bulunmaması hâlinde iş sözleşmesinin ilk defa yapılmasında
da belirli süreli olarak kurulabilmesi engellenmiştir. Buna karşılık, Borçlar
Kanunu’na (2) tabi iş ilişkilerinde hizmet sözleşmesinin ilk kez süreye
bağlanmasında herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. (3)
Belirli iş sözleşmesini; belirli
objektif nedenlerin varlığı durumunda taraflarca sözleşmenin sona erme anı,
zaman veya tarih olarak belirlenen veya işin türü, amacı ve niteliği ile
saptanan sözleşme olarak tanımlamak daha doğru ve eksiksizdir. (4)
İş Kanunu’nun 11. maddesinde
düzenlendiği üzere, iş hukukunda asıl olan belirsiz süreli iş sözleşmesi
olduğundan, iş sözleşmesinin belirli süreli yapıldığını buna dayanak olan
objektif nedenlerin varlığını iddia eden tarafın ispat etmesi gerekmektedir.
İş Kanunu’nun 11. maddesinde belirli
süreli iş sözleşmelerinin objektif nedenlerin varlığı hâlinde yapılması
şeklinde sınırlandırma getirilerek, iş sözleşmesinin işveren tarafından belirli
süreli yapılarak iş güvencesi hükümlerinden kaçınmasının önüne geçmek
amaçlanmaktadır. Bu işçiyi korumak amacıyla getirilmiştir.
Bilindiği üzere işçinin korunması
amacını taşıyan normlar, diğer tüm düzenlemeler gibi, ruhuna uygun yorumlanmalı
ve uygulanmalıdır. Bu normların ruhu (amacı), işçiyi korumak olduğundan aksine
sonuç doğuracak şekilde uygulanmaları, kanunun amacına aykırılık teşkil eder.
Bu nedenlerle anılan normlara aykırılığa uygulanan yaptırımdan sadece korumayı
amaçladığı işçi yararlanmalıdır. Bu hâllerde işçi ileri sürmedikçe, işverenin
norma aykırılığı ileri sürme hakkı kabul edilmemelidir. Yine, işçinin belirli
süreli sözleşmeye dayanarak haklarını talep ettiği bir davada da mahkeme
objektif nedenlerin yokluğunu re’sen dikkate alması da İş Kanunu’nun amacına
ters düşmektedir. (5). Ayrıca objektif nedenlerin yokluğunu ve dolayısıyla
sözleşmenin belirsiz süreli olduğunun davalı işverence ileri sürülmesi aynı
zamanda dürüstlük kurallarına aykırıdır ve hakkın kötüye kullanılması niteliği
taşır. İşverenin sözleşmenin belirli süreli olduğu ve buna göre haklarını
belirlediği konusunda işçide uyandırdığı güvenin korunması gerekir. Aksi hâlde
kanuna aykırı olarak belirli süreli iş sözleşmesi kuran işveren, kendi hukuka
aykırı davranışından yararlanmış olur. Oysa işverenin bu davranışı TMK’nın (6)
2. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Bir hakkın açıkça kötüye
kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü uyarınca hukuk düzenince
korunmaması gerekmektedir. Bu nedenle de işverenin belirsiz süreli sözleşme
yapıldığına yönelik savunmasının korunmaması gerekmektedir. (7)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.06.2021
tarih ve 2017/2903 E., 2021/837 K. sayılı içtihadında bu husus açıkça vurgulanmıştır. (8)
“… belirli süreli iş
sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif koşullar mevcut olmasa da, taraflar
arasında belirli süreli iş sözleşmesi yapılmış olup, davacı işçi sözleşmenin
belirli süreli olduğuna güven duymak suretiyle bakiye süreye ait ücretlerini
talep etmiştir. İş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunun işverence ileri
sürülmesi normun işçiyi koruma amacına aykırı olduğu gibi, hakkın kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenlerle, taraflar arasında
yapılan iş sözleşmesinin davacı iddiası ve talebi doğrultusunda belirli süreli
iş sözleşmesi gibi değerlendirilmesiyle, işveren tarafından süresinden önce
haklı neden olmaksızın feshine bağlı olarak bakiye süre ücreti alacağının hüküm
altına alınması gerekmektedir…”
6. Sonuç
Gerek doktrindeki görüşler gerekse
Yargıtay içtihadı kapsamında gerekli unsurları taşımadan yapılan belirli süreli
işe sözleşmesinin işveren tarafından daha sonra belirsiz süreli olduğunu iddia
edemeyeceği, sözleşmenin türü bakımından mahkemenin de re’sen araştırma yapamayacağını
ileri sürmek mümkündür. İşverenin bu yöndeki iddiası hakkın kötüye kullanılması
olarak kabul edilmektedir.
Av. Gülden Mehmed Altın
Kaynakça:
1. 25134 Sayılı 10.06.2022 tarihli 4857 Sayılı İş Kanunu
2. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, Yayımlandığı R. Gazete : Tarih: 4/2/2011 Sayı
: 27836.
3. Süzek, Serper,
İş Hukuku, Yenilenmiş 19. Baskı, İstanbul, Beta,2020, s:238
4. Alpagut, G. : 4857 Sayılı Yasa
Çerçevesinde Belirli Süreli Hizmet Sözleşmesi, Mercek Dergisi, S.33, Y.9, 2004,
s.74)
5. (Doğan Yenisey, K.: İş Hukukunun
Emredici Yapısı, 3. Basım, İstanbul 2014 s. 375 vd.
6. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu,
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarihi : 8/12/2001 Sayı : 24607
7. Başterzi, S.: İş İlişkisinin
Kurulması, Hükümleri ve Düzenlenmesi, Yargıtayın İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik
Kararlarının Değerlendirilmesi, 2009, s.78-80; Doğan Yenisey, K: İş İlişkisinin
Kurulması, Hükümleri ve Düzenlenmesi, Yargıtayın İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik
Kararlarının Değerlendirilmesi, 2013, s.70; Baycık,G: İş İlişkisinin Kurulması,
Hükümleri ve Düzenlenmesi, Yargıtay’ın İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik
Kararlarının Değerlendirilmesi, 2016, s.162-163.
8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.06.2021
tarih ve 2017/2903 E., 2021/837 K. Sayılı kararı