1.
Giriş
6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “HMK” 341. maddesinin ikinci fıkrasında,
istinaf kanun yoluna başvurma için parasal (kesinlik) sınırı belirlenmiştir.
Anılan fıkrada “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı
davalarına ilişkin kararlar kesindir.” hükmü bulunmaktadır. HMK
m.362/1-a’da ise Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil)
geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı
düzenlenmiştir. Buna göre konusu para olan her davanın istinafa ve temyize
taşınması mümkün değildir. Yani, davanın istinafa ve temyize taşınabilmesi için,
dava konusu miktarın istinaf ve temyiz parasal (kesinlik) sınırı aşması
gerekmektedir.
Ayrıca
HMK’nin “Parasal sınırın artırılması” başlıklı ek madde 1’de ise “200 üncü,
201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her
takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal
sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit
ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu
şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate
alınmaz” hükmü yer almaktadır. Buna göre, istinaf ve temyiz kanun yoluna
başvuru bakımından düzenlenen parasal sınırlar her yıl değişmektedir.
30.12.2024
tarihli, 32768 (2. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul
Kanunu Genel Tebliği’ne göre, 2025 yılında davalarda uygulanacak parasal
sınırlar için yeniden değerleme oranı %43,93 olarak belirlenmiştir. Buna
göre, 2025 yılı için istinaf sınırı 40.000,00-TL iken temyiz sınırı
544.000,00-TL’dir.
01.10.2011-02.12.2016
yılları arasında ise istinaf sınırı 1.500,00-TL, temyiz sınırı
25.000,00-TL’dir. 04.06.2025 tarihli 32920 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 7550 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”dan önce istinaf ve temyiz
sınırları bakımından hüküm anındaki parasal sınırlar uygulanmaktaydı. Yani,
2015 yılında 30.000,00-TL değerindeki bir davanın 2025 yılında karara çıkması
halinde; 2015 yılındaki istinaf ve temyiz sınırı yerine hüküm tarihindeki 2025
yılındaki istinaf ve temyiz sınırı uygulanacak ve verilen karar kesin karar
niteliğinde olacaktı. Bu örnekte davanın açıldığı esnada taraflar hem istinaf
hem de temyiz kanun yoluna başvurabilmekteyken; hükmün 2025 yılında verilmesi
ihtimalinde, ilk derece mahkemesi nezdinde kararın kesinleşmesi söz konusu
olmaktadır.
Bu
durumun mahkemeye erişim hakkı, hükmün denetlenmesini talep etme hakkı ve
kanuni hâkim ilkeleriyle bağdaşmadığı, ayrıca temyize ilişkin parasal tutar
açısından davanın açıldığı tarihin mi yoksa istinaf merciinin karar tarihinin
mi esas alınacağı yönünde bir belirsizliğin olması sebepleriyle Adana Bölge
Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi (E.2023/182), İstanbul Anadolu 30. Asliye
Hukuk Mahkemesi (E.2024/165), Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2024/188)
tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur.
2.
Anayasa Mahkemesi’nin İstinaf ve Temyiz Parasal Sınırına İlişkin 04.12.2024
Tarihli, 2023/182 E., 2024/203 K. Sayılı Kararı [1]
Adana
Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi (E.2023/182), İstanbul Anadolu 30.
Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2024/165), Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
(E.2024/188) tarafından; 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’na 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle eklenen ek
1. maddenin;
A.
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…341 inci, 362 nci ve …
maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere,
önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye
Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında
artırılması suretiyle uygulanır.” bölümünün,
B.
(2) numaralı fıkrasının “…341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal
sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.”
bölümünün, Anayasa’nın 2., 10., 13. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülerek iptallerine karar verilmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne
başvurulmuştur.
Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararın 23. paragrafında başvurucuların
itirazlarının gerekçesi özetlenmiş olup buna göre;
“davanın
açıldığı tarih ile uyuşmazlığın mahkemece ve sonrasında istinaf merciince
karara bağlandığı süreçte istinaf ve temyiz kesinlik sınırının her yıl yeniden
değerleme oranında güncellenerek değişebildiği, bu itibarla davanın açıldığı
tarihte temyiz yolu açık olan bir uyuşmazlığın istinaf merciinin karar verdiği
tarih itibarıyla temyiz sınırının altında kalabildiği, bu durumun mahkemeye
erişim hakkı, hükmün denetlenmesini talep etme hakkı ve kanuni hâkim
ilkeleriyle bağdaşmadığı, ayrıca itiraz konusu kurallarda temyize ilişkin
parasal tutar açısından davanın açıldığı tarihin mi yoksa istinaf merciinin
karar tarihinin mi esas alınacağı yönünde bir belirsizliğin olduğu, bu suretle
kuralların hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleriyle de çeliştiği,
mahkemeler arasında yargılama süreleri açısından farklılıkların olabileceği
gözetildiğinde aynı tarihte açıldığı hâlde diğerine göre daha erken sonuçlanmış
olan davalardan biri temyize tabi olurken yargılaması geç sonuçlanan diğer
davanın temyiz denetimin dışında kalabileceği, bu durumun ise eşitlik ilkesini
ihlal ettiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 10., 13. ve 36.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.”
Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararın 25. paragrafında, “mahkemelerce verilen
hükmün bir başka yargı mercii tarafından denetlenmesini talep etme hakkının
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğü kapsamında güvence
altına alındığı kabul edilmiştir. (AYM, E.2018/71, K.2018/118, 27/12/2018, §§ 8-10;
E.2020/21, K.2020/53, 1/10/2020, § 19; E.2021/34, K.2022/21, 24/2/2022, § 18;
E.2022/135, K.2023/30, 16/2/2023, § 17; E.2023/36, K.2023/142, 26/7/2023, §
10)” ifadesi yer almakta olup mahkeme tarafından verilen kararın
denetlenmesinin talep edilmesi hakkının, hak arama özgürlüğü kapsamına girdiği
ve anayasada güvence altına alındığı belirtilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararın 38. paragrafında “Temyiz ve istinaf
parasal sınırlarının yeniden değerleme oranında güncellenmesinin öngörülmesinin
amacı söz konusu parasal sınırların enflasyon nedeniyle günün ekonomik
şartlarına göre düşük kalmasının önlenmesi, bu suretle istinaf ve temyiz
mercilerinin iş yükünün azaltılması ve yargılamaların daha hızlı bir biçimde
sonuçlanmasının sağlanmasıdır. İstinaf ve temyiz mercilerinin iş yükü
hafifletilerek davaların makul süre içinde ve daha az masrafla sonuçlanmasının
sağlanması amacıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkının
sınırlandırılmasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı sonucuna
ulaşılmaktadır.” denilerek temyiz ve istinaf parasal sınırlarının güncellenmesinin
amacının istinaf ve temyiz mercilerinin iş yükünün azaltılması ve
yargılamaların daha hızlı neticelendirilmesi olduğu belirtilmiştir.
Bu
doğrultuda Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararın 42. paragrafında “yeniden
değerleme oranının enflasyon oranlarına göre belirlendiği, böylece istinaf ve
temyize ilişkin parasal tutarların artırılmasıyla ilgili bu oranın davanın
taraflarının ekonomik ve sosyal güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek derecede
olduğu gözetildiğinde kuralda hedeflenen meşru amaç ile hükmün denetlenmesini
talep hakkına getirilen sınırlama arasında makul dengenin gözetildiği ve
kuralın orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
denilerek istinaf ve temyize ilişkin parasal tutarların arttırılmasında meşru
amaç ile hükmün denetlenmesini talep hakkına getirilen sınırlama arasında makul
dengenin gözetildiğine karar verilerek kuralın orantısız bir sınırlamaya neden
olmadığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararın 55. paragrafında, “Kanun yoluna başvuru
açısından kural gereğince parasal değer (kesinlik sınırı) güncellenirken, dava
konusu mal ya da alacağın değerinin güncellenmemesi nedeniyle enflasyondan
dolayı oluşan külfetin tamamı davanın taraflarına yüklenmektedir. Bu yönüyle kural
kapsamında tarafların kanun yoluna başvuramamaları nedeniyle katlanacakları
külfet ile yargılamanın en az maliyetle ve en kısa zamanda sonuçlandırılması
yönündeki kamusal yarar arasındaki dengenin taraflar aleyhine bozulduğu
anlaşılmaktadır. Bu itibarla kişilere aşırı bir külfet yüklediği anlaşılan
kuralla hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın
orantısız ve ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.” denilerek 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na 24/11/2016 tarihli ve 6763
sayılı Kanun’un 44. maddesiyle eklenen ek 1. maddenin; “...341 inci, 362
nci...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince kararın Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararda, enflasyondan kaynaklanan külfetin
tamamının davanın taraflarına yüklendiği, hükmün denetlenmesini talep etme
hakkı bakımından getirilen sınırlamanın orantısız ve ölçüsüz olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Kanaatimizce de davanın taraflarının, davanın ilk açıldığı anda
kanun yoluna başvurabilmesinin ardından, bu haklarının enflasyon sebebiyle kısıtlanması;
hükmün denetlenmesini talep etme hakkı bakımından orantısız ve ölçüsüz bir
sınırlama getirmektedir. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi tarafından, hukuk
mahkemelerince verilen kararlara karşı, istinaf ve temyiz yoluna başvuru
bakımından; hüküm tarihindeki parasal sınırın uygulanması gerektiği yönündeki düzenlemeler
iptal edilmiştir.
3.
04.06.2025 Tarihli 32920 Mükerrer Sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanan 7550 sayılı
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la Gelen Yeni Düzenleme
Yukarıda
belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen Karar’ın Resmî
Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir. Ancak söz konusu düzenlemenin kaldırılmasından sonra ne şekilde
istinaf ve temyiz parasal sınırlarının uygulanacağı kararda belirtilmemiştir.
04.06.2025
tarihli 32920 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7550 sayılı “Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun”un [2] 20. maddesi;
“MADDE
20- 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“(2)
200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki
işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal
sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas
alınır.” şeklindedir.
2025
Temmuz itibariyle HMK ek madde 1/2 aynen;
“200
üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin
yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların
uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınır.”
şeklindedir.
HMK
m.341, istinaf kanun yoluna başvurulabilecek kararları, HMK m.362 temyiz kanuna
başvurulabilecek kararları, HMK m.369, duruşmalı temyiz talebini
düzenlemektedir. Bu doğrultuda istinaf ve temyiz kanun yoluna başvururken
parasal (kesinlik) sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar
esas alınmaktadır. Yani, 2025 yılında açılan 45.000,00-TL bedelli bir davada,
2026 yılında hüküm verilmesi durumunda; 2026 yılındaki istinaf sınırının
45.000,00-TL’nin üzerinde olması ihtimalinde dahi taraflar istinaf kanun yoluna
başvurulabilecektir.
4.
Sonuç
Anayasa
Mahkemesinin 04.12.2024 Tarihli, 2023/182 E., 2024/203 K. sayılı Kararında da
belirtildiği üzere, mahkemelerce verilen hükmün bir başka yargı mercii
tarafından denetlenmesini talep etme hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen hak arama özgürlüğü kapsamında güvence altına alınmıştır. Bu
doğrultuda Anayasa Mahkemesi tarafından enflasyondan kaynaklanan külfetin
tamamının davanın taraflarına yüklendiği, hükmün denetlenmesini talep etme
hakkı bakımından getirilen sınırlamanın orantısız ve ölçüsüz olduğu sonucuna
ulaşılarak hukuk mahkemelerince verilen kararlara karşı, istinaf ve temyiz
yoluna başvuru bakımından; hüküm tarihindeki parasal sınırın uygulanması
gerektiği düzenlemeler iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen
kararın ardından da 7550 sayılı kanunla birlikte HMK ek madde 1 düzenlenerek
istinaf ve temyiz kanun yoluna başvururken parasal (kesinlik) sınırların
uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktarın esas alınması gerektiği
düzenlenmiştir.
Av.
Umut Alperen Öztürk
Kaynakça:
1.
Anayasa
Mahkemesinin 04.12.2024 Tarihli, 2023/182 E., 2024/203 K. sayılı Kararı
2.
04.06.2025 tarihli 32920 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7550 sayılı
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”