Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

İŞ YERİNİN İHTİYAÇ SEBEBİYLE TAHLİYE EDİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR? ŞARTLARI NELERDİR?

İŞ YERİNİN İHTİYAÇ SEBEBİYLE TAHLİYE EDİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR? ŞARTLARI NELERDİR?

1. Genel Olarak Kira Sözleşmesi

Kira sözleşmesi, bir kiralama sözleşmesidir. Kira sözleşmesi, genellikle bir mülkün sahibi ile mülkü geçici olarak elinde bulundurmak isteyen kiracı arasından yapılan sözleşmedir. Kira sözleşmesi, konut, arsa, gayrimenkul, araba, işletme gibi birtakım şeyler üzerinde yapılabilmektedir. Türk Borçlar Kanunu m. 299 kira sözleşmesini, “Kiraya verenin, bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Cümlesi ile tanımlamaktadır. Kira sözleşmesinin kurulması için süresinin belirlenmiş olması şart değildir. Yapılan kira sözleşmesi belirli bir süre için yapılabileceği gibi, belli olmayan bir zaman aralığı için de akdedilebilmektedir.

Yapılan kira kontratı, ev sahibi veya iş yeri sahibi ile yani konut, arsa, gayrimenkul, araba, işletme sahibi kişi veya kişiler ile kiracı arasında mutabık kalınan, koşulların yanı sıra kiralanan yerin genel şartlarını da belirleyen resmi evraktır. Yapılan kira sözleşmesinin tarafların haklarının korunması bakımından önemi büyüktür.

Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerine Özgü Sona Erme Sebepleri

Kiracının evi, iş yerini kiralamış olduğu herhangi bir yeri boşaltmakla ilgili sözleşmede bir taahhüt vermesi durumunda eğer verdiği süreye uymaz ise kiraya veren kişi kiracıyı tahliye edebilir.

6570 sayılı kanunun 7.maddesinde öngörülen sona erme sebepleri sayılmıştır. Bunlar; yazılı tahliye taahhüdü, konut ihtiyacı, iş yeri ihtiyacı, yeniden inşa ve imar amacı, kira bedelini ödememe, kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı şehir veya belediye bölgesinde uhdesine kayıtlı oturabileceği meskeninin bulunmasıdır. Bunlar kiraya veren kişiye tanınan tahliye sebepleridir. [1]

1. Çatılı İşyerlerinde Kira Sözleşmelerinin Sona Ermesi

İşyeri, ticari veya sınai nitelikteki ekonomik faaliyetlerin yürütüldüğü yerlerdir. Çatılı iş yerinden söz edilebilmesi için işyerinin üstünün örtülü olması gerekmektedir. Çatılı iş yerinin tespitinde kiralanandaki hâkim duruma ve sözleşmenin amacına bakılmalıdır. Konut ve çatılı iş yeri kiralarının sona ermesi bakımından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347 ve devamındaki maddelerinde bildirim yoluyla ve dava yoluyla olmak üzere iki yol öngörülmüştür.

1.1. Kira Sözleşmesinin Bildirim Yoluyla Sona Erme

Bildirim yoluyla sona ermede süre şartlarının oluşması kaydıyla, kira sözleşmesinin taraflarının herhangi bir sebep göstermeksizin kira sözleşmelerini sona erdirmeleridir. Diğer taraftan TBK m.348’e göre, “Konut ve iş yeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.” yani yapılan feshin geçerli olabilmesi için bildirimin en azından adi yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Kira sözleşmesinin nasıl yapılmış olduğu fark etmeksizin bildirim yoluyla sona erdirme hakkını kullanabilmesi için sözleşmenin belirli süreli olması gerekmektedir. Kiracının bildirim yoluyla sona erdirme hakkını kullanması durumunda bir dava açmasına gerek yoktur ancak tahliye edeceğine dair bildirimin yazılı olması gerekmektedir.

Belirli süreli kira sözleşmesi, sözleşmenin başlangıç tarihi belli olan ve o tarihten itibaren ne kadar bir süre için geçerli olacağının en başta itibaren kararlaştırıldığı sözleşme tipleridir. TBK m.348’e göre “Konut ve çatılı iş yeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.” maddede de ifade edildiği üzere, kiracı sözleşme süresinin bitiminden en az 15 gün önce fesih bildiriminde bulunmadıkça sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılacaktır.

Konut ve çatılı iş yeri kiralarında, belirsiz süreli kira sözleşmesinin sona ermesi durumu TBK m.348/2’de düzenlenmektedir. Buna göre; “Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.” belirsiz süreli kira sözleşmelerinde kiracı her zaman için genel hükümlerdeki fesih dönemi ve bildirimi için öngörülen sürelere uyarak kira sözleşmesini sona erdirebileceği kabul edilmişken kiraya veren taraf için böyle bir durum söz konusu değildir.

1.2. Kira Sözleşmesinin Dava Yoluyla Sona Ermesi

6570 sayılı Mülga GHKH’da bu yol tahliye davası olarak isimlendirilmektedir. Bu haller kira sözleşmesinin bildirim yoluyla değil dava yoluyla sonlandırılacağı halleri ifade etmektedir. Bu şekilde kiraya verenin, kanunda tahliye sebepleri olarak verilen şartların gerçekleştiğini öne sürerek kira sözleşmesini keyfi olarak sona erdirmesi önlenmiş, kiracı bu sayede korunmuş olmaktadır. Tahliye davası açma konut ve çatılı iş yeri davalarına özgü bir yoldur. [2]

1. Kira Sözleşmesinin Kiraya Veren Tarafından İhtiyaç Sebebiyle Sona Erdirilmesinin Şartları ve Güncel emsal Kararlar

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda, belirli süreli kira sözleşmelerinde olduğu gibi, belirsiz süreli kira sözleşmelerinde de kiraya verenin bildirimle sona erdirmesine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. TBK m.347/2’e göre, “Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilir.” denmektedir. Yani belirsiz süreli kira sözleşmelerinde genel olarak kiracının hakları korunmaktadır. Kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren on yıl dolmadan kiraya verenin sebep göstermeksizin sona erdirme hakkı yoktur. Fesih döneminin hesabında, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi esas alınmaktadır. TBK m. 328/2’ye göre, kiraya verenin sebep göstermeksizin yapacağı bildirimin süresine uyulmamışsa yeniden bildirim yapmasına gerek yoktur. Bu bildirim bir sonraki fesih dönemi için geçerli sayılmaktadır. Yapılan bildirimin eğer kiracı tarafında bir kişi varsa ona, birden fazla kişi varsa eğer kiracıların her birine bildirim yapılması gerekmektedir. [3]

İhtiyaç sebebiyle tahliye talebinin mutlaka dava talebiyle kullanılması gerekmektedir. Bu dava sonucunda tahliyeye karar verilmesi halinde kira ilişkisini sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir hak söz konusudur. Dava sonunda ise verilmiş olan karar, kira sözleşmesini sona erdirdiği için bir tespit hükmü olmayıp, yenilik doğuran nitelikte bir karardır. Dava kiraya veren kişi tarafından açılmalıdır. Kira sözleşmesi TBK m.255’e ve TMK m.1009’a dayanılarak şerh verilmişse yeni malik ihtiyacı bulunsa dahi, şerh kira sözleşmesinin sürülmesine imkân tanıdığı için, şerh süresince tahliye istenememektedir. Kiraya verenin birden fazla kiracısı varsa, bunlardan herhangi birinden tahliye talep edebilir. Aynı işyerinin birden fazla kiracısı varsa, tahliye ve iade yükümlülüğü bölünebilen bir borç olmadığı için davanın hepsine karşı açılması gerekir. [4]

6570 sayılı kanunda ihtiyaç sebebiyle tahliye konut ve işyeri bakımından ayrı maddelerde hükme bağlanmıştır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda ise aynı maddede hükümlere bağlanmıştır. TBK m.350’ye göre, “ Kiraya veren, kira sözleşmesini; kiralananın kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da iş yeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkansız ise, belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilmektedir.”

Konut ihtiyacı tahliye sebebiyle iş yeri ihtiyacıyla tahliye sebebi birbirine çok benzemektedir. Ancak uygulamada ihtiyaç şartının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda işyeri bakımından daha katı davranılmaktadır. Buna göre, konut kiralarında kiraya verenin kendisinin kirada oturması tahliye için yeterli sebep sayılırken, iş yeri kiralarında kiraya verenin tahliye tehdidi altında bulunması ve tahliye edilmesi istenen kiralananın en az kiracı olarak kullandığı yer kadar elverişli olması aranmaktadır. İşyerinin ihtiyaç sebebiyle tahliyesinin istenebilmesi için kiraya verenin kendisinin veya eşinin veya çocuklarının bir meslek veya sanatı bizzat icra etmek için iş yeri ihtiyacı bulunması, işin icra edileceği yerin yapılacağı ileri sürülen meslek ve sanatın icrasına elverişli olması, ihtiyacın gerçek ve samimi olması, süresi içinde tahliye istenmiş olması gerekir.

Tahliye isteyen kiraya veren sıfatını taşımalıdır. Kiraya veren kişi malik olabileceği gibi intifa hakkı sahibi de olabilir. İntifa hakkı kurulmuş bir taşınmazda, ancak intifa hakkı sahibi ile kuru mülkiyete sahip olanlar birleşerek dava açabilmektedir. Kira sözleşmesinin tarafı olmayan kuru mülkiyet sahibi ihtiyaç sebebiyle tahliye isteyememektedir.

Yargıtay 6. HD. 03.11.1992, E.11798/ K.12411 sayılı ilamına göre;

“Dosya içerisinde bulunan tapu kaydına göre dava konusu kiralanana ait intifa hakkının (A.)’ya ait bulunduğu, davacı (B.) ise taşınmazın kuru mülkiyetinin sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Kuru mülkiyet ve intifa hakkına sahip olanların birleşerek ihtiyaç sebebine dayalı tahliye davaları açmaları mümkündür. Malik sıfatıyla kuru mülkiyet sahibinin yalnız başına dava açma olanağı yoktur. Çünkü kuru mülkiyet hakkı sahibi taşınmaz maldan başkasının intifa hakkı devam ettiği sürece yararlanma imkanına sahip olmadığından, hiçbir surette tahliye davası açma hakkına sahip değildir.”

Birden fazla kiraya veren varsa, bunlardan birinin ihtiyacı sebebiyle tahliye isteyebilmesi için, kiraya verenlerin elbirliği mülkiyetine sahip oldukları durumlarda oybirliğiyle, paylı mülkiyete sahip oldukları durumlarda ise pay ve paydaş çoğunluğuyla tahliye isteme kararı almış olmaları gerekmektedir.

İhtiyaç sahibi iddia ettiği meslek ve sanatı bizzat icra edebilecek durumda olmalıdır. Bizzat icra etmekle kastedilen, ilk olarak ihtiyaç sahibinin yaş, bilgi birikimi ve kabiliyet olarak icra edilecek meslek ve sanatta ehil olması gerekmektedir. İkinci olarak, bahsedilen meslek ve sanatı icra ehliyetine sahip olmak yetmeyip, o meslek veya sanatın mutlaka işyeri ihtiyacı ileri sürülen kişi tarafından icra edilecek olması da gerekmektedir.  Yargıtay, bakkal, market gibi meslek icralarında, ihtiyaç sahibinin bu konuda özel bir bilgi, deneyim sahibi olmasını aramamakta, bu işlerin, adam istihdamı suretiyle icra edilebilirliğini yeterli görmektedir.

Kiraya veren kendi ihtiyacı için isteyebileceği gibi eşi veya çocuklarının ihtiyacı içinde tahliye isteyebilmektedir. İş yeri ihtiyacı bir meslek ve sanatın icrasına yönelik olup, söz konusu meslek veya sanatın iş yerinde kiraya verenin kendisi, eşi veya çocukları tarafından icra edilecek olması gerekmektedir. İş yeri ihtiyacı, ilk defa bir meslek veya sanatı icra etmek, eskiden beri yaptığı işi devam ettirmek, başka bir şehirde icra ettiği işi kiralananın bulunduğu şehirde sürdürmek, işyerini büyütmek veya genişletmek gibi sebeplerle kiralanana ihtiyaç duyulabilmektedir. Eş ile kastedilen resmi nikahlı eşidir. Evlilik dışı ilişki içinde bulunulan kişinin ihtiyacı için tahliye istenemez. Eşin ihtiyacı için tahliye davası açıldıktan sonra eşlerin boşanması durumunda tahliyeye karar verilememektedir. Çocukların kapsamında ise hukuken soy bağı kurulmuş evlilik içi ve evlilik dışı çocuklar ile evlatlığı bu kapsamdadır.

Bir şirket ortağının şirketin iş yeri ihtiyacı için tahliye isteyip isteyemeyeceği şirketin adi şirket veya tüzel kişiliği bulunan şirketlere göre ayrılmaktadır. Adi şirket söz konusu ise, ortağın şirketin ihtiyacı için tahliye isteyebilmektedir. Bu tür şirketlerin tüzel kişiliği olmadığı için, şirketin ihtiyacı aynı zamanda ortağın ihtiyacı anlamına gelmektedir. Tüzel kişilikleri olan ticaret şirketleri ise, şirketin ortak veya ortaklardan ayrı bir kişiliği bulunduğu için tahliye isteyememektedir. Şirketin bütün ortakları tahliye talebinde bulunsalar da durum değişmemektedir.

Tüzel kişiler işyeri ihtiyacı sebebiyle tahliye isteyebilirler ancak amaç ve faaliyet alanları içinde kalan işler için tahliye talebinde bulunabilirler. Aynı zamanda amacına ulaşmak için ticari işletme işleten bir dernek veya vakıf da ticari işletmesi için tahliye talebinde bulunabilmektedir. Yargıtay’a göre, “şirketlerin ana sözleşmelerine uygun olarak birden çok iş yapmasının mümkün olduğunu, bu sebeple gerçek kişilerin aksine, tüzel kişilerin, özellikle ticaret şirketlerinin ikinci iş için ihtiyaç sebebiyle tahliye isteyebileceklerini kabul etmektedir.”

Konut ihtiyacı sebebiyle tahliyede bir tüzel kişiliğin çalışanlarına lojman, tatil kampı ya da misafirhane veya poliklinik, revir ve benzeri yapmak amacıyla tahliye istemi reddedilmektedir. Buna karşılık Yargıtay, banka çalışanlarına yemek salonu veya mutfak yapılmak üzere talep edilen tahliyeyi kabul etmektedir. Belediyeler de ihtiyaç sebebiyle kiraya verdikleri taşınmazların ihtiyaç halinde tahliyesini isteyebilmektedirler. 

Başkasına ait işyerinde kiracı olan kiraya veren kişinin, ihtiyaç sebebiyle tahliye istemesi tabiidir. Kiraya veren, eşi veya çocuğu işsiz olup geçimini sağlamak için iş kuracaksa, işyeri ihtiyacı gerçekleşmiş olacaktır ve bu sebeple tahliyesini isteyebilir.

Kiraya veren hali hazırda çalışmakta olduğu işten istifa ederek veya emekli olup ayrılarak veya yurt dışından kesin dönüş yaparak, ortak olduğu şirketi feshederek veya ortaklıktan ayrılarak yeni bir iş kuracaksa işyeri ihtiyacı olacaktır. Yargıtay’ın bu gibi durumlarda iki türlü de kararı vardır. Kiraya verenin yaptığı işi terk etmedikçe tahliye isteyemeyeceğine ilişkin kararları bulunduğu gibi özellikle işçiler bakımından işçi olarak çalışıyorsa, çalıştığı yerden her zaman ayrılması mümkün olduğu gerekçesiyle tahliye istemini haklı kabul ettiği kararları da bulunmaktadır.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 05.07.2004 tarihli, E.5604, K.5508 sayılı ilamına göre;

“Dava, davacının kiralananda kasaplık yapacağından bahisle işyeri ihtiyacına dayanılarak açılmış, bu konuda idlenen gerek davacı gerek davalı tanıkları davacının dolmuş olarak çalıştırılan hatlı minibüsünün olduğunu, ayrıca kamyonetinin bulunduğunu beyan etmektedir. Davacının bir işi olduğu ve bu işi terk etmediğine göre, ikinci bir iş yapma isteği 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunun tanımladığı anlamda zorunlu ihtiyaç olarak kabul edilemez.[5]

Yeni iş kuracak kimsenin mevcut işinden dava açıldığı anda ayrılmış olması aranmamalı, bunun yargılama sırasında gerçekleşmesi yeterli bulunmalıdır. Hatta ciddi girişimler yapılmış olmak kaydıyla resmi işlemler uzun sürdüğü için geciken, ancak gerçekleşeceğine kesin gözüyle bakılacak durumlarda dahi tahliye istemi kabul edilmelidir. Kiraya verenin halen yaptığı işe sağlık sorunları sebebiyle devam edemeyeceği ve o işten ayrılarak yeni bir iş kuracağı hallerde de kiralananın boşaltılmasını isteyebilmektedir.

Yılın sadece belli zamanlarında yapılan işlerde çalışanların, kalan zamanlarda bir meslek veya sanat icra etmek üzere işyeri ihtiyacında olmaları da mümkündür. Bu konuda Yargıtay özellikle ziraatla uğraşan, çiftçilik yapan kimselerin buna ilaveten ticaretle uğraşmalarının mümkün olduğunu, bunun için tahliye talebinde bulunabileceklerini kabul etmektedir.

Kiraya verenin hali hazırda mesleğini icra ettiği yer, tahliyesi istenen kadar elverişli değilse veya kiraya verenin işini büyütmesine uygun değilse kiracının çıkmasının istenmesi haklıdır. Fiziki açıdan elverişli olmak kaydıyla bir konutun da işyeri ihtiyacı için tahliyesi istenebilmektedir.

Başka bir şehirde çalışan kiraya veren, kiralananın bulunduğu şehre yerleşecek ve meslek veya sanatını orada devam ettirecekse iş yeri ihtiyacına dayanarak tahliye isteyebilmektedir. Bunun için ise kişinin evini taşımış veya taşıma hazırlıklarını yapmış olması gerekmektedir.

Kiralananın bulunduğu mevkiin daha işlek olması, daha güvenli olması, daha müşterinin gelebileceği bir yerde olması gibi samimi ve gerçek ihtiyaç sebebiyle tahliye kabul edilebilmektedir.

Şu ana kadar sayılmış olan durumlar halinde kiraya verenin eşinin de yararlanabilmesi mümkündür.

Tahliyesi istenen kiralanan, fiziki şartları ve konumu bakımından icra edilecek olan meslek veya sanat bakımından elverişli durumda olmalıdır. Dolayısıyla kiraya veren kişi yapacağı işi beyan etmeli ve bilirkişi vasıtasıyla da tahliyesi istenen yerin bu işe elverişli olup olmadığı araştırılmalıdır.

Tahliyesi istenen yerin mevcut haliyle ihtiyacı karşılıyor olması gerekmekte olup esaslı bir tadilat gerektirmemelidir. Hiç tadilat yapılmaması değil, önemli değişiklikleri gerektiren esaslı tadilat yapılmaması aranmalıdır. Kiralanan yerin kiraya verenin zilyetliğindeki başka bölümlerle birleştirilecek olması halinde de birleştirme basit bir işlemle gerçekleştirilebilir olmalı, esaslı tadilata ihtiyaç duyulmamalıdır.

Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesindeki dürüstlük kuralına uygun gerçek ve samimi bir şekilde kiralanana ihtiyaç olmalıdır. Bunun içinde icra edilecek işin tereddüde yer vermeyecek şekilde beyan edilmiş olması gerekmektedir. Sadece ticaret yapılacağı ileri sürülerek tahliye talebinde bulunulanamaz.  Çünkü yapılacak olan ticaretin ne olduğu bilinmeden, kiralananın buna elverişli olup olmadığı, dolayısıyla ihtiyacın gerçek olup olmadığı belirlenemez. Hâkimin ihtiyacın gerçek ve samimi olduğuna inanması için çeşitli karinelerden yararlanabilme hakkı bulunmaktadır. Karinelere örnek vermek gerekirse; kiraya verenin kendi işyerini kiracıya makul ve hakkaniyete uygun bir kira bedeliyle teklif etmesi, kiralananla aynı niteliklere sahip boşalan bir işyerini boş tutması veya davadan kısa bir süre önce başkasına kiraya vermiş olması, bir işyerini ihtiyacı olduğu iddiasıyla boşalttırıp başkasına kiraya verdikten sonra başka bir işyeri için tahliye istemesi gibi. Kiralanan satışa çıkarıldıktan sonra tahliye istenmesi de kural olarak ihtiyacın samimi olmadığını göstermektedir. Ancak eğer satışa çıkarıldıktan sonra ortaya çıkan sebeplerle ihtiyaç doğmuş ve satıştan vazgeçilmişse, tahliye talebi kabul edilebilmektedir. Kiraya verenin kiracıdan kira bedelini artırmasını istedikten sonra, ihtiyaç sebebiyle tahliye istemesi tek başına samimi olmadığını göstermemektedir. İstenen kira bedeli rayice uygun ise ve kiraya veren ihtiyacın kira artırımının istenmesinden sonra çıktığını ve gerçek olduğunu ispatlarsa tahliye talebi kabul edilmelidir. Buna karşılık, fahiş kira bedeli istenmiş ve kabul edilmeyince tahliye istenmişse burada hakkın kötüye kullanılması sebebiyle talep reddedilmelidir. İcra edilmek istenen iş için resmi makamlardan alınması gereken izinlerin veya yetkili organlardan gerekli kararların alınmamış olması ihtiyacın gerçek ve samimi olmadığını göstermektedir. [6]

SONUÇ

Yukarıda detaylıca açıklanmış olan hususlar çerçevesinde; ihtiyaç sebebiyle işyerinin tahliyesi halinde çeşitli şartların varlığından söz edilmektedir. Bahsedilen şartların gerçekleşmemesi durumunda ihtiyaç sebebiyle işyerinin tahliye edilmesi söz konusu olamayacaktır. Aynı zamanda işyerinin ihtiyaç sebebiyle tahliye edilebilmesi için sadece kiraya verenin ihtiyacının olması şart değildir. Kiraya verenin eşi veya çocuğunun da meslek veya sanatını icra etmek için tahliye edilmesinin istenmesi mümkündür.

Stj. Öğr. Eliz Türkyener

 

Kaynakça

1. Doğan, Murat, Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerinin Sona Ermesi, 2011, syf. 45

2. Öztürk, Mehmet, Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerinin Sona Erme Halleri, 2022, syf.1554-1560

3. Öztürk, Mehmet, Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerinin Sona Erme Halleri, 2022, syf.71-71.

4. Öztürk, Mehmet, Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerinin Sona Erme Halleri, 2022, syf.128-130.

5. Öztürk, Mehmet, Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerinin Sona Erme Halleri, 2022, syf.114-117.

6. Öztürk, Mehmet, Konut ve Çatılı İş Yeri Kira Sözleşmelerinin Sona Erme Halleri, 2022, syf.125-128.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN