1. Giriş
İran kırk yılı aşkın süredir çeşitli
yaptırımlar ve uluslararası baskı ile karşı karşıyadır. Söz konusu yaptırımlar
iki yönlü olup yaptırımlar, ülkelerce tek taraflı olarak ya da ülke grupları tarafından
uygulanabilmekte veya Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi
ulusüstü yapılanmalar tarafından uygulanabilmektedir.
2. İran’a Yönelik Yaptırımların Kısa Tarihçesi
Söz konusu yaptırım ve baskılara
ilişkin öncü aktör Amerika Birleşik Devletleri olmuş, ABD ile İran arasındaki gerilim
1979 senesinde Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nde yaşanan İran Rehineler Krizi
ile başlamıştır. Akabinde ise iki ülke arasındaki gerilim ve kriz, ABD’nin
İran’a yönelik ekonomik yaptırımları ve uyguladığı ambargolar sebebiyle
katlanarak devam etmiş olup günümüzde uluslararası arenada etkilerini
göstermeye devam etmektedir.
1945 senesinde Hiroşima ve Nagazaki’ye
atılan atom bombaları ve nükleer silahların verdiği zayiat sonrasındaki korku
ve kaygı ortamı çeşitli hukuki düzenlemelere gidilmesi ihtiyacı yaratmıştır.
Böylece ulusüstü bir yapılanma olan Birleşmiş Milletler örgütü 1945 yılında
kurulmuştur. Uluslararası güvenliğe ilişkin sorumluluk temelde Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi’ne verilmiştir. Dünya üzerindeki kaynakların
azalması üzerine alternatif enerji kaynağı arayışında olan ülkeler nükleer
faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır. Bu anlamda, nükleer enerji santraline
sahip olan ve yoğun olarak nükleer çalışmalar üreten İran, çalışmalarının
sadece sivil amaçlı olmadığı ve uluslararası barışı tehlikeye atabileceği ihtimali
ile uluslararası arenada tartışma konusu haline gelmiştir.
İran’ın
uranyum zenginleştirme programına başlaması çerçevesindeki nükleer faaliyetleri,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin güvenlik kaygılarını artırmış ve
Birleşmiş Milletler çok taraflı yaptırım kararları almıştır. BM, İran’ın
nükleer faaliyetlerini durdurmasını aksi halde yaptırımlara maruz kalacağını
belirten ilk kararını 2006 yılında almıştır. Söz konusu ambargolar İran Nükleer
Anlaşması’nın imzalandığı 2015 yılına kadar devam etmiştir. Zira BM, İran’ın
nükleer faaliyetlerini barışçıl amaçla yürüteceği inancına vararak; yaptırımların
askıya alınması ve kaldırılmasına yönelik takvimi belirleyen ve İran’ın
Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na (KOEP) uymaması halinde yaptırımların yeniden
yürürlüğe gireceği hükümlerini içeren 20.07.2015 tarihli kararı almış ve
böylece yaptırımlar kaldırılmıştır. Fakat terörizm, insan hakları ihlalleri,
füze teknolojisi kapsamındaki yaptırımlar yürürlükte kalmaya devam etmiş ve
nükleer faaliyetler üzerinde tam denetim kararı alınmıştır.
Birleşmiş
Milletler ’in 5 daimi üyesinden olan ABD açısından bu olumlu gelişmeler kısa
sürmüş, ABD 2018 yılında KOEP’ten tek taraflı olarak çekilme kararı almış ve
KOEP öncesi uyguladığı yaptırımlara tekrar girişeceğini açıklamıştır. KOEP’in
diğer imzacıları ise anlaşmaya bağlı kalmışlardır. [1]
3.
ABD, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İran Devleti’ne
Uyguladıkları Ekonomik Yaptırımlar
İşbu çalışmamızda, bilumum sektörü kapsayan ilgili
yaptırımların oldukça kapsamlı olması sebebiyle; yaptırımları tek tek ele
almaktan ziyade, yaptırımlara ilişkin bilgilendirmelere dair önemli hususlara
kısaca dikkat çekmekle yetinecek, yaptırımların ticari sektöre etkilerine daha
kapsamlı bir bakış atacağız. Belirttiğimiz gibi ABD yaptırımların öncü aktörü
olmuş ve elbette Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği de yaptırımlara
ilişkin mühim kararlara imza atmıştır.
BM, İran ile ilişki içerisinde bulunarak nükleer enerji
ile ilgili maddelerin tedariğini sağlayan kişi ve kuruluşların tüm ülkelerdeki varlıklarını
dondurma kararı almıştır ve seyahat izinlerinin kısıtlanmasına karar vermiştir.
İran tarafından yapılacak silah ticareti yasaklanmıştır. Bankaları ve finans
kuruluşlarını İran ile ilgili operasyonları konusunda kısıtlamıştır. Yaptırım
listesine giren kişilere seyahat yasakları uygulanmıştır. Yabancı kişi ve
kuruluşların nükleer faaliyetlere yatırımları yasaklanmış ve silah yardımları
durdurulmuştur. İran’a hassas nükleer malzemelerin ve balistik füzelerin
doğrudan ve dolaylı olarak satışı yasaklanmıştır. Anılan yaptırımlar ABD ve AB
tarafından da uygulanmıştır.
ABD’nin İran’ yönelik çok çeşitli yaptırımları söz
konusudur. ABD’de bulunan İran Devletinin varlıkları dondurulmuştur. ABD
finansal sistemine giren İran Merkez Bankası paralarına el konulmuştur. İran
Merkez Bankası ve alakalı kuruluşların ABD finans sistemine girmesi
yasaklanmıştır. İran ile ticaret ve İran’da yatırım yasaklanmıştır. ABD’li
firmaların İran’a tüm ihracatı yasaklanmıştır. Finansal kuruluşların SDN
listesindeki kurumlarla işlem yapması halinde ABD finansal sistemine erişiminin
kısıtlanması veya yasaklanmasına karar verilmiştir. ABD Doları’nın İran’a
doğrudan transferi yasaklanmıştır. Yaptırımlar genel olarak İran’ın dünya
finansal sisteminden dışlanması şeklinde sirayet etmektedir. ABD Başkanı Donald
Trump 8 Mayıs 2018’de ABD’nin KOEP’ten çekildiğini ve ABD tarafından ikincil
yaptırımların devreye sokulacağı bildirilmiştir. ABD’nin birinci yaptırım
paketi 7 Ağustos 2018 tarihinde, ikinci yaptırım paketinin 5 Kasım 2018’de
uygulamaya konulmuştur. İran ile iş yapan firmaların ABD pazarında iş
yapabilmesi imkansız hale getirilmiştir. Google, Apple, Microsoft gibi
sektörünün devi firmalar İran ile ilişiği olan kullanıcılara erişim
sınırlamaları getirmeye başlamıştır. İran ile iş birliği içinde olan veya
finansman sağlayan kişi ve kurumların ABD’deki mal varlıklarına el konulmasına
karar verilmiştir. İran hükümetinin ABD Doları satın alması, altın ve değerli
madenler ile ticaret yapması yasaklanmıştır. Petrol ürünlerinin satışına dahi
yaptırım getirilmiştir. Ticarete uygulanan ciddi ambargo neticesinde çoğu ürüne
yasaklar uygulanmıştır. İlgili yasakların ihlali birincil yaptırımlar
çerçevesinde hapis cezasına kadar gidebilmektedir.
Avrupa Birliği uyguladığı yaptırımlarını 2000’lerde
ABD ile aynı paralelde olacak şekilde uygulamıştır. Tüm İran bankalarına
finansal işlemlerde önemli bir konumda olan SWIFT hizmetini yasaklamıştır. Yaptırımlar
ekonomik, siyasi ve askeri ve diplomatik konuları da içermiştir.
KOEP akabinde uluslararası finansal sistemlere
tekrar dahil olan İran ekonomide istikrar yakalamaya yaklaşmış olsa da, gelinen
aşamada halen ekonomisini toparlamaya çalışır vaziyettedir.
4. Ekonomik
Yaptırımların Hukuki Yapısı ve Türkiye Yönünden Hukuken Bağlayıcılığı
Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın “Barışın
Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler” başlıklı
39. maddesi uyarınca; “Güvenlik Konseyi, barışın tehdit edildiğini,
bozulduğunu ya da bir saldırı eylemi olduğunu saptar ve uluslararası barış ve
güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için tavsiyelerde bulunur veya 41.
ve 42. maddeler uyarınca hangi önlemler alınacağını kararlaştırır.”
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uyguladığı
yaptırımlara dair yetkiyi işbu anılan ve devamı maddelerinden almaktadır.
Birleşmiş Milletler Şartı’nın 41. maddesine
bakılacak olursa; “Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı
kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini
kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya
çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava,
posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da
bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini
içerebilir.” şeklinde olduğu görülmektedir.
Hal böyleyken, Türkiye’nin BM üyesi olmasından
bahisle, anılan maddeler uyarınca Türkiye de tedbir alınan devletlere karşı
yardım etmekten kaçınma yükümlülüğündedir. BMGK kararları Türkiye açısından
hukuki olarak bağlayıcıdır. Fakat BM yaptırım kararları askıya alınmış
bulunduğundan güncel durumda ülkemiz açısından uyulması gereken bir yaptırım mevcut
değildir.
ABD tarafından uygulanabilecek olası yaptırımlar 2
türlü olup bunlar birincil ve ikincil yaptırımlardır. Aynı zamanda ABD
Başkanı tarafından yaptırımlara ilişkin genel, ülkeye özgü veya şirkete özgü
istisnalar tanınabildiği gibi yine Başkan emri uyarınca ek yaptırımlar da
düzenleme altına alınabilecektir. ABD Birleşmiş Milletler 5 daimi üyesinden
biridir. Üye ülke olmasından bahisle karar süreçlerinde idare mercilerinden olsa
da ABD tarafından bizzat alınan yaptırım kararlarının Türkiye yönünden kanuni
bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Fakat, aşağıda daha fazla üzerinde
duracağımız üzere, Türkiye ticari yönden soyut bir bağlayıcılık altında olup
adeta gizli ambargo şekline uyumlanmaktadır.
Avrupa
Birliği’nde ekonomik yaptırımların düzenlenmesi amacıyla Temel Prensipler ve
iki kılavuz yayınlanmış olup, bu belgeler yalnızca üye ülkeler için
bağlayıcılık taşımaktadır. Aday ülke olması dolayısıyla Türkiye’nin Avrupa
Birliği tarafından verilen ekonomik yaptırım kararlarına uyma yükümlülüğü
bulunmamaktadır.
Bahsedilen
işbu yaptırımlara ilişkin bağlayıcılık mekanizmalarının her ülke yönünden
farklı bağlayıcı etkisi bulunacağı usul ve yasa bakımından şüphesizdir. Türkiye’nin
ise güncel durumda her ne kadar yaptırımlara ilişkin hukuken bağlayıcılı
bulunmasa da, yatırımcılar konuya ilişkin risk faktörlerinin fazla olması ve
maliyet analizlerinin verimsiz bir tablo doğurmasından bahisle İran ile
yapılacak ticaretlere karşı tedbirli yaklaşmakta ve adeta iki ülke birbirine
gizli ambargo uygulamaktadır.
5. Yaptırım
Mekanizmaları
Temel
olarak “devletlerin istenmeyen davranışlarını veya eylemlerini yeteri
miktarda zararla veya en azından hissedilir bir tehdit ile önleme amacıyla
yapılan girişimler” olarak tanımlanan yaptırım kavramının; uygulanma amacı
da, bir devletin başka devletlere karşı tehdit oluşturmaktan ve güç
kullanmaktan kaçınmasını sağlamaya çalışmak olarak belirtilmiştir. [2]
ABD uyguladığı yaptırımlar ile temel olarak İran’ın
dünya finansal sisteminden dışlanması motivasyonu gütmektedir.
Gerçekleştirilmiş
olan bir faaliyetin, iş ve/veya işlemlin ABD’nin yaptırım listesine dahil
olması halinde ilgili işlemi gerçekleştirilen kişi ve/veya kuruluşa karşı ABD
tarafından uygulanabilecek yaptırımlar 2 türlü olup bunlar birincil ve ikincil
yaptırımlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Birincil yaptırımların ABD’li
gerçek ve tüzel kişiler açısından bağlayıcılığı bulunmaktadır. İkincil
yaptırımlar ise diğer ülke kişi ve kuruluşlarını bağlamaktadır. Söz konusu
ikincil yaptırımlar Türkiye gerçek ve tüzel kişilerini de bağlamakta olup
ülkemiz kişi ve kurumlarının bu hususa dikkat etmesi önem arz etmektedir.
İkincil
yaptırımlara göre yaptırım listesinde olan kişi ve kuruluşlar ile kurulan
ortaklıklar ve yürütülen iş ve işlemler olması durumunda ABD üzerinden geçen
para transferlerinize el konulabilir veya ABD’li finansal kuruluş tarafından
işlemin yapılmasından imtina edilebilir.
Ticaret
yasaklarına ilişkin yaptırımlar bilumum sektörde düzenlenmiş olup çok geniş bir
yelpazeye yayılmış durumdadır. Fakat bazı durumlarda ilgili sektörlere ilişkin
birtakım ürünlerde istisnalar olabilmektedir. Örneğin gıda, ilaç, hijyen, tıbbi
cihaz ürünleri istisnai sektörler arasındadır.
Aşağıda
bahsedileceği üzere, ikincil yaptırımlara uğrama ihtimali bulunan ülkelere binaen
üzerinde durulması gereken mesele ihracatın uygulanabilirliğinden ziyade
uygulanması akabinde ödeme sistemlerinin ne şekilde çalıştırılacağıdır. Ve mevcut durum, potansiyel bir ihracat söz
konusu ise ödemelerin alınabilmesini mümkün göstermemektedir. Zira ABD
uyguladığı ikincil yaptırımlar ile elektronik finansal ödeme araçlarını ve
bankaları kontrol altında tutarak ticareti baskılamaktadır. Her ne kadar
Türkiye’nin söz konusu yaptırımlara karşı bağlayıcılığı bulunmasa da uygulamada
bu durumu gizli ambargo olarak adlandırmak mümkündür.
ABD Hazine Bakanlığı Dış Varlıklar Kontrol Ofisi (Office
of Foreign Assets Control- “OFAC”), ABD’li kişiler ve işletmeler (örneğin,
şirketler) ile Özel Olarak Belirlenmiş Vatandaşlar ve Engellenmiş Kişiler
Listesi (Specially Designated Nationals and Blocked Persons List) veya
“SDN Listesi”ndeki kuruluşlar arasındaki işlemleri yasaklamaktadır. Bu anlamda
işlem yapılacak ürün veya hizmet yaptırım kapsamında olmasa dahi, ürün veya
hizmeti alacak alıcının SDN listesinde veya diğer listelerde olup olmadığı ve
nihai kullanıcısı kontrol yükümlülüğü gönderici üzerindedir. Sonuç olarak son
kullanıcı ve alıcı mutlaka kontrol edilmelidir. ABD, İranlı bazı kişi, şirket
ve kurumları SDN adı verilen listeye eklemekte ve bu kişilerle ticari işleme
girişen üçüncü ülke vatandaşlarına da yaptırım uygulayabilmektedir. Bu anlamda
firmaların işlem yaptığı karşı tarafların kontrolünü SDN listesinden sağlıyor
olması önem arz etmektedir. SDN Listesinin haricinde de yasaklı kişi ve kurum
listeleri bulunmaktadır. Bu anlamda ikincil yaptırımlara uğramak istemeyen
yatırımcıların işbu kontrollere özen göstermesi sağlıklı olacaktır.
ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ABD’li veya
diğer ülke vatandaşları tarafından ihlalinin belirlenmesinde “belirgin
işlem” kıstası uygulanmaktadır. OFAC (ABD Hazine Bakanlığı Dış Varlıklar
Kontrol Ofisi) bir işlemin belirgin işlem olup olmadığına karar verirken
belge ve durumların tümünü dikkate almakta olup aşağıdaki ölçütler
doğrultusunda karar vermektedir.
- Boyut, sayı, işlemin sıklığı,
- Şekil, karmaşıklık, işlemin
ticari amacı,
- Yönetim kademesinin işlemin
tekrarı üzerindeki farkındalık düzeyi,
- İşlem ve bloke edilmiş kişi
arasındaki bağ,
- İşlemlerin amacının yasaya
uygunluğunun etkisi,
- İşlemlerin aldatıcı/yanıltıcı
eylemleri içerip içermediği,
- ABD Hazine Bakanlığı’nın vaka bazında değerlendireceği diğer nedenler. [3]
6. İran
Ekonomik Yaptırımlarının Türkiye Açısından Bağlayıcılığı ve Ticari İlişkilere
Olan Etkisi
Yukarıda açıklanmış olduğu üzere, Türkiye yönünden
bağlayıcılığı bulunan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan
ekonomik yaptırım kararları 2015 yılında askıya alınmış olduğundan, ağır silah
satışı kısıtlaması haricinde Birleşmiş Milletler’in uygulamakta olduğu bir
yaptırım bulunmamaktadır. ABD’nin yaptırımlarına dair ise Türkiye için hukuki
bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak İran ile iş yaparken yaptığınız işlem
yasal olacaktır.
Fakat yapılan/yapılacak işlem ABD yaptırımları bünyesinde
firmalar açısından riskler barındırabilir mahiyettedir. ABD ile ilişkilerin
devamı ve şirketin herhangi bir ikincil yaptırıma tabi tutulmaması yönünden
yaptırımlara aykırı hareket edilmemesine dikkat edilmesi önem arz etmektedir.
Sonuç olarak fiilen İran’la ticareti sürdürmek
mümkündür. Zira yaptırımların Türkiye açısından ticari ilişkileri durdurma gibi
bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Fakat söz konusu durumdaki ikincil
yaptırımlar ticaretin riskini ve maliyetini artırmaktadır. Yapılan ticarete
ilişkin ödemelerin alınamaması gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Veyahut
ABD menşeli firmaların kurduğu/kuracağı iş ortaklıklarına dair verdikleri nihai
kararların, İran ile ticaret yapan ve yapmayan şirketler listesi şeklinde bir
ayrıma gidilerek alındığı görülebilmektedir. Zira güncel durumda, ABD
firmalarının seçeceği iş ortaklıklarında gittikleri ilk ayrım İran ile ticaret
yapılıp yapılmıyor olduğudur.
ABD Başkanı Trump’ın uyguladığı kararlı ve katı
politika doğrultusunda İran Nükleer Anlaşması’ndan çekilmesi Türkiye-İran
ilişkilerini sekteye uğratmıştır. Türkiye her ne kadar
yaptırımların haksız olduğunu ve kendisini bağlamadığını açıklasa da ABD
yaptırımlarına maruz kalmaktan korkan iş dünyası ve yatırımcılar İran ile
ekonomik bağlarını zayıflatma ve hatta kopma noktasına getirmiştir.
Yukarıda değindiğimiz üzere; ekonomik yaptırımların
ikinci aşamasında, yabancı finansal kuruluşların İran Merkez Bankası ve İranlı
diğer bankalarla işlem yapması da yaptırımlara tabi hale getirilmiştir. Ayrıca,
bankalar arasındaki uluslararası fon transferlerini düzenleyen SWIFT (Society
for Worldwide Interbank Financial Telecommunication) sisteminin, ambargo
uygulanan tüm İranlı finans kuruluşlara kapatılmaması halinde ABD’nin
yaptırımlarına maruz kalacağı bildirilerek, yaptırımlarına uymayan her türlü
kişi ve kuruluşun dünya finansal sisteminden dışlanma tehlikesi altında
olduğunu ABD hükümeti açık bir şekilde deklare etmiştir.
Bu noktada, belirtilen riskleri almaktan kaçınarak
İran ile ticaretini askıya alan firmalar yanında, ticaretini sürdürmek isteyen
şirketler için dikkat edilmesi gereken nokta, aracı firma ile yapılacak para
transferlerinde ABD’nin İran hükümetine karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlar
çerçevesinde kalan banka kanallarının kullanılmaması olacaktır. Olabildiğince
fabrika teslim şekilde çalışmak makul görünmektedir. Ayrıca para birimi İran
devleti para birimi olduğu takdirde yaptırım yasakları kapsamında hareket
edilmesi ihtimali doğacaktır. İşbu hususa ilişkin de dikkat geliştirilmesi
gerekmektedir.
Bu kapsamda ABD tarafından, en aktif takip SWIFT
hizmeti üzerinden yapılmaktadır. Nitekim de ağır bir yaptırım da yine SWIFT
üzerinden sağlanmıştır. Dolayısıyla İran ile ticaret yaparken hiçbir şekilde
Dolar kullanılmaması gerekmektedir. Bunun dışında ve ek olarak ABD, farklı
istihbari kaynaklar kullanarak da yaptırım kontrolü yapmakta ve uygulamadaki
kara liste mantığını ve motivasyonunu çalıştırmaktadır. Ayrıca, üçüncü
kişilerin ihbarı kaynaklı da yaptırım incelemesi yapılabildiği bilinmekte olup
yapılan/yapılacak ticarete dair işbu riskler alınarak aksiyon planı
oluşturulması gereği açıkça ortadadır.
Mevcut yaptırımlar arasında olmayan bir ekonomik
yaptırımın, 3. bir taraf veya Türkiye devleti aracılığıyla uygulanması durumunda
Türkiye İdare Mahkemelerinde uygulanan idari işlemin iptalinin talep edilmesi
ve ihlalin sonlandırılması talepli dava açılması mümkündür.
7. Sonuç Olarak
Güncel durumda halen, konuya ilişkin net ve kesin
yaklaşım ve yanıtlar makul gözükmemektedir. Nitekim konunun dünya
konjonktüründeki seyri, önemi ve hassasiyeti karşısında, alınacak aksiyonlara
dair güncel kontrol ve doğru kanallar ile yapılacak iletişimin önemi açıkça
ortadadır. Her ne kadar Türkiye gibi İran ile ihracat ilişkilerini
hareketlendirmek isteyen ülkeler mevcut olsa da, ihracatın sürecinin önemli
ayağı olan ödeme sistemlerindeki sorunların büyük ve önemli bir problem
olmasından bahisle yapılan fizibilite çalışmaları genelde şirketleri aksiyon
almaktan geri tutmaktadır.
Sektörel bazlı tespit ve kontrollerin yanında ilgili
sektöre ait ürünün ne tür bir işleme konu edildiği de önem arz edebilir
durumdadır. Hal böyleyken, bahsi geçen konuda, yaptırımlara ilişki yorum
yelpazesinin geniş olmasından bahisle potansiyel ticaretlerde detaylı
araştırmayı bünyesinde barındırır raporlamalar çıkarılması gerektiği görüşünü
desteklemek zor olmayacaktır. Uygulamada ticaret hacminin geniş olduğu kurumsal
firmalar söz konusu yorumsal farklılıkları ortadan kaldırmak adına şirket
bünyelerinde, “yaptırımlara uyum ofisleri” dahi oluşturabilmektedir.
Yaptırımları uygulayan otoritenin ABD Hazine Bakanlığı olması kapsamında,
planlanan ticaretin aksiyona dönüşme kararı akabinde ilgili Ticaret
Müşavirliklerinden alınacak teyit yazılarıyla süreç yönetimi
gerçekleştirilmesi, bu aşamada daha sağlıklı görünmektedir. Yatırımcıların
ticaret yaparken ve iş birliklerinde bulunurken;
• Ticarete konu ürünün yaptırımlar rejimi kapsamındaki konumu,
• İran’da ticaret yapılacak kişi ya da kurumların kim olduğu (SDN
Listesine bilhassa dikkat edilmesi),
• ABD ile ilişkilerinin düzeyi,
• Firma sahiplerinin ABD vatandaşlığı (Green Card dahil),
• Firma sahiplerinin veya firmanın ABD’de varlıklarının olup olmadığı,
• ABD’li gerçek veya tüzel kişilerin firma ortakları arasında yer alıp
almadığı,
• ABD’li finansal kuruluşlardan firmaya yönelik kredi akışının olup
olmadığı,
• Firmanın SDN Listesine alınması durumunda bunun firma açısından ne gibi
sorunlar doğurabileceği,
• Ticaretlerinde para transferinin nasıl olacağı,
konularında
kapsamlı bir değerlendirme yapmaları uygun olacaktır. [4]
Yine konuya ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Ticaret
Bakanlığı’nın resmi sitesinden yayınlanan 25 Ocak 2022 tarihli “İran’a İhracat
İşlemlerinde Dikkat Edilmesi Gereken Başlıca Hususlar” başlıklı içeriğe göz
atacak olursak;
• Sadece proforma faturaya bağlı kalınmamalı, İranlı
ithalatçı ile yapılacak ve tüm koşulları net olarak ortaya konacak bir satış
sözleşmesi çerçevesinde hareket edilmelidir.
• Sözleşmelerde, gümrük vergilerinin, ithalat
prosedürlerinin, ithalata konu ürün ve/veya miktarların değişmesi gibi hallerde
ortaya çıkacak sorunların İranlı ithalatçı tarafından çözülmesine yönelik
hükümler bulundurulmalıdır. İran'a yönelik satışlarda olabildiğince Fabrika
Teslim (Ex-Works) ve peşin çalışılmalıdır. İran gümrüklerinin uyguladığı
"İthalatta Referans Fiyat Uygulaması" önemli bir problemdir.
• Sözleşmeler ve proforma/ticari faturalar, ABD
Doları haricinde, bir ülke para birimi - tercihen Avro, TL veya karşılıklı
anlaşılacak diğer konvertibl ülke para birimi- esas alınarak düzenlenmeli ve
ödemeler bu şekilde yapılmalıdır. Ödemenin yapılması ile teslim şekli
arasındaki ilişkiye dikkat edilmelidir.
• İran'da devletin bazı ürünlerin ihraç fiyatlarında belirli bir bedelin altında ihracata izin vermediği görülmektedir. Firmalarımızın bu nedenle Gümrük Vergilerinin belirlenmesinde sorunla karşılaşabildiği görülmektedir. Bu nedenle, firmalarımızın İran'dan yapacakları ithalatta bu hususu dikkate almaları önemlidir. [5]
şeklinde belirtilmesi İran ile yapılacak ticaretin
imkansız olmadığını fakat süreç yönetiminin önem arz ettiğini ve detay ihtiva
ettiğini belli etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı’nın resmi
sitesinden yayınlanan 18 Şubat 2020 tarihli “2019 Yılında Türkiye’de En
Fazla Yabancı Şirket İran Vatandaşları Tarafından Kuruldu” başlıklı haber
içeriğinden de görüleceği üzere İran’daki firmalar Türkiye’de temsilcilikler
oluşturmuş durumdadır.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğince açıklanan
verilere göre 2019 yılında toplam 970 şirket ile Türkiye’de en fazla yabancı
şirket İran vatandaşlarınca kurulmuştur. Bu noktada Türkiye-İran İş Konseyi
Genel Sekreteri Jalal Ebrahimi İran vatandaşlarının Türkiye’de şirket
kurmalarının en büyük sebebinin ABD yaptırımlarının ithalat ve ihracat üzerinde
oluşturduğu etkiyi azaltmak olduğunu belirtmiştir. Ebrahimi, “Bu firmaların
İran menşeli nihai ya da demonte ürünleri Türkiye’ye ithal ederek işleme,
montaj, ambalaj ya da marka değişikliği ile Avrupa ve Balkan ülkelerine ihraç
edildiğini aktardı. Ayrıca, Türkiye’nin 36 ülke ile ticaret anlaşmasına sahip
olmasının, 102 ülkede ticaret müşavirliklerinin bulunmasının ve yaptırımlara
tabi olmamasının bu tercihi daha da anlamlı kıldığını” ifade etmiştir.
Bu kapsamda, ABD’nin ilk veya ara satıcının son
kullanıcı kontrolünün hem Türkiye’de hem İran’da yapılmasını beklediği, İran’la
iş yapan firmalardan basiretli bir tüccar gibi davranmasını istediği
unutulmamalıdır.
Görüldüğü üzere, başta SWIFT elektronik finansal
siteminden kaynaklanan ödeme zorlukları olmak üzere bazı mühim sorunlar
halledilmeden İran ile ticareti sürdürmek oldukça zor olup bu konuda gelecekte
ülkelerce atılacak adımlar merakla beklenmekte ve dünya finansal düzeni
açısından büyük önem arz etmektedir.
Av. Öykü Yaman
Kaynakça:
2. AKSU,
Birleşmiş Milletler’in İran’a Uyguladığı Yaptırımlar Üzerine Bir Değerlendirme
3. T.C.
Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği, 15 Soruda ABD’nin İran’a Yönelik
Yaptırımlarına İlişkin Sıkça Sorulan Sorular Rehberi
4. T.C.
Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği, ABD Yaptırımlarının İran Ekonomisine
Etkisi, Türk İş Dünyası İçin Kısıtlar ve Fırsatlar
5.https://ticaret.gov.tr/yurtdisi-teskilati/guney-asya/iran/raporlar/musavirlik-raporlari/irana-ihracat-islemlerinde-dikkat-edilmesi-gereken-baslica-hususlar