1.
Giriş
Küreselleşmenin
hız kazanmasıyla birlikte, devletler ile yabancı yatırımcılar arasındaki
ilişkiler giderek daha karmaşık ve yoğun bir hâl almıştır. Bu ilişkilerin
düzenlenmesi amacıyla ortaya çıkan milletlerarası yatırım hukuku, devletlerin
egemenlik yetkileri ile yabancı yatırımcıların hak ve menfaatleri arasında
hassas bir denge kurmayı amaçlamaktadır. Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşmaları (YKTK) ve tahkim mekanizmaları çerçevesinde verilen hakem
kararları yatırım hukukunun temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Yabancı
yatırımcılara adil ve hakkaniyete uygun muamele, kamulaştırma yasağı ve tam
koruma gibi çeşitli güvenceler sunulurken, bu güvencelerin ihlali hâlinde
yatırımcıların uluslararası tahkim nezdinde tazminat talep etme hakkı doğmaktadır.
Bu
çerçevede, yatırım uyuşmazlıklarında en sık karşılaşılan talepler maddi
tazminata yönelik olmakla birlikte, manevi tazminat talepleri de artan bir
şekilde tahkim yargılaması esnasında talep edilmektedir. Yatırım hukukundan
kaynaklanan uyuşmazlıklardaki manevi tazminat, yatırımcının itibarı, huzuru,
ticari itibarı veya şirket temsilcilerinin kişisel güvenliği gibi maddi olmayan
menfaatlerinin zedelenmesinden doğan zararların giderilmesine yönelik bir talep
olarak gündeme gelmektedir. Uluslararası yatırım tahkimi bağlamında bu tür
talepler, hem yatırımcılar hem de ev sahibi devletler tarafından ileri
sürülebilmekte; ancak hakem heyetlerinin bu taleplere yaklaşımı oldukça
temkinli ve istisnai olmaktadır.
Bu
çalışmada, seçilmiş tahkim kararları ışığında milletlerarası yatırım
hukukundaki manevi tazminata yönelik mevcut eğilimler ele alınacaktır.
2.
Desert Line Projects LLC v. Yemen Cumhuriyeti, ICSID Case No. ARB/05/17 Kararı
Kapsamında Yatırımcının Manevi Tazminat Taleplerinin İncelenmesi
Desert Line Projects LLC, Umman merkezli bir
şirket olup Yemen’de yol yapım projeleri yürütmüştür. Şirket, Yemen hükümetiyle
imzaladığı sözleşmeler kapsamında faaliyet gösterirken; ödemelerin gecikmesi,
teminat mektuplarının serbest bırakılmaması, Şirketin yöneticilerine ve
personeline yönelik silahlı tehditler, alıkoyma ve tacizler, silahlı grupların ve
güvenlik güçlerinin şantiyeyi kuşatması, Yatırımcının baskı altında bir uzlaşma
anlaşması imzalaması gibi zor eylemlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu olaylar
neticesinde yatırımcı şirket ve yöneticileri; ICSID tahkim yargılamasında, hem
ekonomik hem de manevi zarara uğradıklarını iddia etmişlerdir.
Davacı,
Davalı'nın YKTK kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal etmesinin bir sonucu olarak
kapsamlı manevi zararlara uğradığını belirtmiştir. Davacının iddialarına göre,
davacının yöneticileri, Davalı ve silahlı topluluklar tarafından taciz edilmek,
tehdit edilmek ve gözaltına alınmak nedeniyle stres ve endişeye maruz
kalmıştır; Davacının kredi ve itibarı önemli ölçüde zarar görmüş ve davacı
prestijini kaybetmiştir. Bu kapsamda davacı, uluslararası hukuka dayanarak,
itibar kaybı da dahil olmak üzere manevi zararlar için 40.000.000 OR (Kırk
Milyon Umman Riyali) talep etmiştir. [1]
Davacının
işbu manevi tazminat talepleri karşısında, ev sahibi davalı devlet ise; davacının
tazminat hesaplaması tamamen spekülatif bir tahmine dayanmakta olduğunu,
iddialarını destekleyecek kanıtların bulunmadığı yönünde savunma yapmıştır.
Yine davalı; Davacının, iddia edilen itibar kaybına ya da bunun sonucu olarak
uğranılan herhangi bir zarara dair hiçbir delil sunamadığını, şirket
yöneticilerine yönelik taciz ve diğer eylemlerin sözleşmelerle ilgili olduğu ve
Davalıya atfedilebileceğini de ispatlayamadığını iddia etmiştir. Son olarak da
davalı devlet bu davada, “herhangi bir taraf manevi zarara uğradıysa, bu
taraf, kendisine yönelik temelsiz baskı suçlamalarıyla karşı karşıya kalan ve
Davacı şirketin başkanından hakaret içeren, tehditkâr ve haksız mektuplar alan
davalıdır” şeklinde savunmasını yapmıştır. [2]
Hakem
heyeti, yatırım anlaşmalarının esasen ekonomik menfaatleri koruduğunu, ancak
istisnai durumlarda manevi tazminatın da mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Ayrıca, tüzel kişilerin de itibar kaybı gibi zararlar nedeniyle manevi tazminat
alabileceği belirtilmiştir. Yemen’in davranışları — özellikle yöneticilere
uygulanan fiziksel baskı — kasti nitelikte kabul edilmiş ve bunun “fault-based
liability” oluşturduğu ifade edilmiştir.
Hakem
heyeti işbu tespit neticesinde, davalının gerçekleştirmiş olduğu ihlaller
sonucunda şirket yöneticilerinin fiziksel sağlığı, şirketin itibarı ve
kredibilitesi zarar gördüğüne kanaat getirmiştir. Ayrıca hakem heyeti davacı
tarafından talep edilen tutarın aşırı olduğu belirtilmiş, ancak hakem heyeti,
1.000.000 USD tutarında manevi tazminata hükmetmiştir.[3] (2025 Mayıs İtibariyle 1.000.000 USD= Yaklaşık
384.973 Umman Riyali)
Desert
Line v. Yemen kararı, ICSID içtihadında şirketler lehine manevi tazminat
verilen nadir ve emsal nitelikli bir karardır. Hakem heyeti, fiziksel tehdit,
duygusal baskı ve itibar kaybı gibi unsurların birlikte oluştuğu bu somut
olayda istisnai bir durumun varlığını kabul etmiş ve manevi tazminat
verilmesini uygun görmüştür.
Kanaatimizce,
davacı şirketin itibar kaybına uğraması, silahlı gruplarla karşı karşıya
bırakılması, iflasın eşiğinde olan şirketin anlaşma yapılmasına zorlanması gibi
faktörler şirketin manevi olarak zarara uğramasına sebebiyet vermiştir. Ancak
davacının Manevi tazminat talebi aşırı olup hakem heyeti tarafından bu husus
gözetilerek kararlaştırılan manevi tazminat tutarının yerinde olduğu
kanaatindeyiz.
3.
Joseph Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Kararı Kapsamında
Yatırımcının Manevi Tazminat Taleplerinin İncelenmesi
Davacı,
Gala Radio adlı özel bir radyo istasyonunun yatırımcısı olarak Ukrayna’da
faaliyet göstermiştir. Ancak, Ulusal Yayın Konseyi'nin Gala Radio’ya yönelik
işlemleri; Gala Radio'nun iki yüzden fazla olan lisans başvurularının neredeyse
tamamının reddedilmesi, 2005 öncesi hiç denetlenmemesine rağmen 2005–2008
arasında dördü habersiz olmak üzere beş kez denetlenmesi, lisans yenileme
başvurusunun önce reddedilmesi ve yüksek harç uygulanması, sonra geri adım
atılması, bu muamelelerin, yatırımcının işini büyütmesini engellediği ve itibarını
sarstığı iddia edilmiştir.
Tüm
bu iddialar neticesinde davacı manevi tazminat talep etmiş olup gerekçeleri
özetle; davacının aşağılama, stres,
küçük düşürülme, utanma ve ticari itibarda zedelenme yaşaması, Ukrayna’da
öncü bir yatırımcıyken, sürekli reddedilen ve “başarısız” bir girişimci olarak
algılanmaya başlaması, İş yaşamının ve diğer ticari faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesi
şeklindedir. Bu olaylar sonucunda itibar kaybı, psikolojik zarar, ve mesleki
hayal kırıklığı yaşandığı ileri sürülmüş ve davacı, Ukrayna'nın eylemleri nedeniyle
3 milyon USD manevi tazminat talep etmiştir. [4]
Davalı
savunmasında; yatırım tahkimi uygulamasında manevi tazminata yalnızca istisnai
durumlarda yer verildiğini, söz konusu zararın yatırımcıya doğrudan ve ciddi
bir şekilde fiziksel ya da duygusal zarar vermesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalıya
göre, davacının maruz kaldığını iddia ettiği davranışlar, örneğin frekans
tahsisi konusundaki başarısızlıklar veya idari denetimler; bu eşik seviyesini
geçecek nitelikte değildir. Ayrıca, davalı, yatırımcının uğradığını iddia
ettiği stresin ve itibar kaybının maddi tazminat ile telafi edilebileceğini,
dolayısıyla ayrıca manevi tazminat verilmesini gerektiren bir durum
bulunmadığını belirtmiştir. Bu kapsamda davalı, davacının iddialarının
subjektif ve ölçülmesinin zor nitelikte olduğunu belirterek manevi tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. [5]
Hakem
heyeti ise, yatırım uyuşmazlıklarında, manevi tazminata istisnai şartlarda
hükmedildiğini belirterek daha önceden manevi tazminata hükmedilen kararların
ortak özelliklerini incelemiştir. Buna göre, manevi tazminatın ancak şu üç
şartın birlikte gerçekleştiği istisnai durumlarda mümkün olduğunu ifade
etmiştir:
i. Devletin eylemleri fiziksel tehdit,
hukuka aykırı gözaltı veya benzeri ciddi kötü muameleyi içermelidir,
ii. Eylemler sonucu sağlık bozulması,
stres, utanç, itibar kaybı gibi ağır etkiler oluşmalıdır,
iii. Hem neden hem sonuç ağır ve ciddi
nitelikte olmalıdır. [6]
Davacı
tarafından Lisans adına iki yüzden fazla başvuru yapılmış olsa da, hakem heyeti
tarafından bu durumun aşırı çaba dışında manevi zarar doğuracak düzeyde
olmadığını belirtilmiştir [7].
Yatırımcının
itibarının zarar gördüğü kabul edilse de, zararın ağırlığı “silahlı saldırı” ya
da “fiziksel tehdit” gibi durumlarla kıyaslanamayacak ölçüde hafif bulunmuştur [8].
Denetimlerin
yıldırıcı olmadığı, iki uyarının da Ukrayna mahkemeleri tarafından iptal
edildiği, dolayısıyla kalıcı bir zarar oluşmadığı ifade edilmiştir.
Bu
kapsamda davacının manevi tazminat talepleri reddedilmiştir. Yatırımcının
uğradığı stres ve itibar kaybının, daha önce manevi tazminat verilen
örneklerdeki gibi “ağır, fiziksel veya tehdit edici” nitelikte olmadığı
belirtilmiştir. Hakem heyeti, yatırımcı lehine verilmiş ekonomik tazminatın bu
tür zararları telafi edici nitelikte olduğunu vurgulamıştır [9].
4.
Sonuç
Yatırım
tahkiminde manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde hakem heyetlerinin
yaklaşımı istisnai nitelik taşımakta olup, bu durum işbu yazımıza konu Desert
Line Projects LLC v. Yemen ve Joseph Charles Lemire v. Ukraine kararları
üzerinden açıkça görülmektedir. Desert Line kararında, yatırımcının şirket
yöneticilerinin silahlı tehditlere maruz kalması, ekipmanlarının alıkonulması
ve devlet eliyle baskı görmesi gibi doğrudan fiziksel ve psikolojik
müdahalelere uğradığı tespit edilmiş; Hakem heyeti, bu durumun yatırımcının
itibarını ve yöneticilerin kişisel güvenliğini zedelediği gerekçesiyle
1.000.000 USD tutarında tazminata hükmetmiştir.
Buna
karşılık, Joseph Charles Lemire v. Ukraine kararında yatırımcının ticari
itibarı zedelense ve idari ayrımcılığa uğrasa da, hakem heyeti bu olayların
“istisnai” eşiği aşmadığını değerlendirmiştir. Hakem heyetine göre, manevi
tazminat ancak yatırımcının fiziksel olarak tehdit edilmesi, hukuka aykırı
gözaltı ya da aşırı duygusal stres gibi ağır sonuçlar doğuran durumlarda mümkün
olup, somut olayda bu nitelikte bir zarar oluşmamıştır.
Her
iki karar birlikte değerlendirildiğinde, ICSID tahkiminde manevi tazminatın
ancak fiziksel güvenliğe doğrudan tehdit, sistematik baskı ve ölçülebilir
psikolojik çöküntü gibi ağır etkiler mevcut olduğunda gündeme geldiği, sıradan
ticari hayal kırıklıkları veya itibar kaybı iddialarının bu eşiği karşılamadığı
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, manevi tazminatın yatırım tahkiminde olağan bir
talep unsuru olmaktan ziyade, hakem heyetlerince son çare olarak
değerlendirildiği söylenebilir.
Av.
Umut Alperen Öztürk
Kaynakça:
1. Desert
Line Projects LLC v. Yemen Cumhuriyeti, ICSID Case No. ARB/05/17 Prg. No:286
2. Desert
Line Projects LLC v. Yemen Cumhuriyeti, ICSID Case No. ARB/05/17 Prg. No:288
3. Desert
Line Projects LLC v. Yemen Cumhuriyeti, ICSID Case No. ARB/05/17 Prg. No:290-291
4.
Joseph
Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Prg. No:312-317
5. Joseph
Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Prg. No:319-324
6. Joseph
Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Prg. No:333
7. Joseph
Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Prg. No:336–337
8. Joseph
Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Prg. No:340–343
9. Joseph
Charles Lemire v. Ukrayna (ICSID Case No. ARB/06/18) Prg. No:344)