Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

GEÇİCİ ÖDEMEYE İLİŞKİN ARA KARARLARIN NİHAİ KARARDAN BAĞIMSIZ OLARAK İSTİNAF EDİLEBİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

GEÇİCİ ÖDEMEYE İLİŞKİN ARA KARARLARIN NİHAİ KARARDAN BAĞIMSIZ OLARAK İSTİNAF EDİLEBİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Genel Olarak Geçici Ödeme:

Hukuki temelini TBK madde 76’dan alan geçici ödeme; alacaklıya nihai hükmün verilmesi için açılan davanın sonuçlanmasını beklemek zorunda kalmadan, dava sürecinde ödeme talep etme hakkı veren bir olanaktır. Geçici ödeme hakkı, alacaklıların hukuki korunması ve adil bir yargı süreci sağlanması amacıyla ortaya çıkmıştır. Geçici ödemeye ilişkin ilgili madde aynen;

“Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir.

Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.” 

şeklinde olup söz konusu maddenin gerekçesine göre, bu düzenlemeyle; uğradığı zararın giderilmesi için âcilen parasal bir desteğe ihtiyaç duyan ve tazminat yükümlüsünün, uğradığı zarardan sorumluluğunu hâkime sunduğu inandırıcı kanıtlarla ortaya koyan zarar görenlerin korunması amaçlanmıştır.

Maddenin birinci fıkrasında, zarar görenin iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunması ve ekonomik durumunun da gerektirmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, hâkime, istem üzerine tazminat yükümlüsünün zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verme yetkisi tanınmıştır. Ancak, fıkrada yapılan düzenlemeyle, geçici ödeme kararıyla kesin hüküm sonucunun, eda amaçlı bir ihtiyati tedbir aracılığıyla elde edilmesi amaçlanmamaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında ise, aynı maddenin birinci fıkrası uyarınca zarar görene yapılan geçici ödemelerin nihaî kararda hükmedilmiş olan tazminata mahsup edileceği; zarar görenin açtığı davanın reddine karar verilmesi durumunda ise hâkim tarafından, aynı davada, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine hükmedileceği öngörülmektedir. [1]

Görüleceği üzere bu hakkın kullanımı ise birtakım şartlara bağlı olup bu şartlar şu şekildedir;

1- Zarar gören yargılama esnasında geçici ödeme talebinde bulunmuş olmalıdır.

TBK m. 76’ya göre, hâkimin geçici ödemeye hükmedebilmesi için zarar gören tarafından yargılama esnasında bunun mutlaka talep edilmiş olması gerekmektedir. Bu kapsamda hâkim, geçici ödeme için gerekli koşulların oluştuğunu dava dosyasından anlasa bile zarar görenin talebi olmaksızın, re’sen geçici ödemeye karar veremez.

2- Geçici ödeme talebi için haksız fiilden kaynaklanan bir borç olmalıdır.

Madde kapsamında her ne kadar haksız fiillerden doğan borçlara ilişkin yargılamalarda şartları varsa geçici ödemeye karar verilebileceğini düzenmişse de TBK. m. 114/II “Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır.” hükmü gereğince hâkim kıyasen sözleşmelerden veyahut hukuki işlemlerden doğan borçlara ilişkin yargılamalarda da TBK. m. 76’yı uygulayarak geçici ödemeye hükmedebilecektir.

3- Zarar gören, hâkime bu iddiasının haklılığını ortaya koyan inandırıcı deliller sunmalıdır.

“TBK. m. 76’da belirtilen “iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu” ifadesi ile iddianın haklılığını gerçeğe yakın bir biçimde gösteren kanıtlar sunulması kastedilmektedir. Bu düzenleme ile geçici ödemeye esas teşkil eden maddi hukuk istemi içinde özel bir kanıt ölçütü düzenlenmiş bulunmaktadır.” [2]

4- Zarar görenin ekonomik durumunun bu geçici ödemeyi gerekli kılmalıdır.

Davacının, ekonomik durumunun bu geçici ödemeyi gerekli kıldığını ispatlaması gerekir. Ayrıca bu gerekliliği açıkça ispat edecek deliller de sunmalıdır. Öte yandan davacı geçici ödemenin ekonomik bir gereklilik olduğunun yanı sıra, aynı zamanda özel veya sosyal güvenlik kurumundan yardım almadığını veya aldığı yardımın yetersiz olduğunu da ortaya koymalıdır. [3]

Geçici ödeme ancak bu şartların varlığı halinde hükmedilebilecek bir müessesedir. Bununla birlikte kanun lafzından, gerekçesinden ve madde şartlarından da açıkça görüldüğü üzere söz konusu madde ile getirilen uygulama özünde “geçicilik” barındırmamaktadır. Zira "Geçici," belirli bir süre boyunca var olan veya geçerli olan, kalıcı olmayan veya sürekli olmayan anlamına gelen bir sıfat olup geçici bir durumu veya belirli bir süre için geçerli olan bir şeyi ifade etmek için kullanılır.

Bu itibarla TBK madde 76 ile düzenlenen kavramın geçicilik hususu anlatmadığı açıktır. Nitekim madde kapsamında davalı tarafça davacıya yapılacak ödeme, belirli bir süreyle olmak kaydıyla yapılmamaktadır. Söz konusu ödeme davanın kabulü halinde davacının uhdesinde kalmaya devam etmekte, davanın reddi halinde ise iade yükümlülüğü doğmaktadır. Kavramın özünde geçicilik unsuru bulunsaydı davacı lehine hükmedilen ödemenin belirli bir süreyle sınırlandırılması gerekirdi. [4] Bu nedenle doktrinde baskın olarak, ilgili madde kapsamında gerçekleştirilen ödeme hakkında kullanılan geçici kavramı doğru bir ifade olarak görülmemektedir.

Geçici Ödemenin Hukuki Niteliği ve Geçici Ödeme Kararlarında Kanun Yolu:

Geçici ödemenin hukuki niteliği konusunda doktrinde farklı görüşler mevcuttur. Bu görüşlerde yer alan temel fikir ayrılığı geçici ödeme müessesesinin maddi hukuk müessesesi mi yoksa usul hukuku müessesesi mi olduğu yönünde toplanmaktadır.

Bu kapsamda ilk görüş, geçici ödemeyi ihtiyati tedbirin özel bir türü olarak kabul etmeyi savunmaktadır ve bu savunma Hukuk Muhakemeleri Kanunu maddesi 389 ve sonrasında yer alan düzenlemelere dayanmaktadır. Bu görüşe göre, geçici ödeme bir maddi hukuk kurumu değil, usul hukuku kurumu niteliğine sahiptir. İkinci görüş ise, hâkim tarafından zarar gören veya davacı lehine yapılan geçici ödemenin yargılama sonunda nihai tazminata dönüşebileceğini savunmaktadır. Bu durumda geçici ödeme, geçici tazminattan nihai bir tazminata dönüşebilmektedir. Pierre Widmer ve Pierre Wessner tarafından savunulan üçüncü görüş ise, geçici ödemenin tazminat davası sürecinde ortaya çıkan zararın giderilmesi amacıyla mahsuben yapılan bir ödeme olduğunu ifade etmektedir. Yine geçici ödemenin ön ödeme, ön tazminat, avans veyahut kısmı ödeme olduğunu savunan görüşler de mevcuttur.

Bu görüşlerin hangisinin benimsendiği geçici ödeme kararının kararın tekrardan ne zaman incelenebileceği noktasında önem arz etmektedir. Nitekim geçici ödeme ihtiyati tedbirin özel bir türü olarak nitelendirilip usul hukukuna dahil edilirse, geçici ödeme ihtiyati tedbir kararı gibi ilgili karara karşı tek başına kanun yoluna başvurulabilecektir.

Öte yandan geçici ödemenin mahiyeti itibariyle ara karar olduğu kabul edilirse mahkemece bu kararlardan her daim rücu edilebilecek veyahut ara karara itiraz edilerek karardan rücu edilmesi istenilebilecektir.  Zira, mahkemenin vermiş olduğu ara kararlar ile kural olarak taraflardan birisi lehine herhangi bir usuli kazanılmış hak oluşmamaktadır. Aynı zamanda geçici ödeme kararının ara karar niteliğinde kabul edilmesi ihtiyati tedbir niteliğinde olduğunun ileri sürülebilmesinin de önüne geçmektedir. Yine geçici ödeme ara kararı yargılamayı sona erdirmediği için bu karara karşı doğrudan kanun yoluna gidilmesi de mümkün değildir. Bu kapsamda işbu itiraza karşı verilen karara karşı da ara karar mahiyetinde olduğundan yalnızca nihai kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilecektir.

Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 341/1.b maddesi uyarınca nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Görüldüğü gibi, geçici ödemeye ilişkin kararın kanun yoluna tek başına tabi olup olmadığı kanunda açıkça düzenlenmemiştir. Madde kapsamında istinafa tabi olarak sayılan kararların sınırlı sayıda sayıldığı gözetildiğinde bu husus geçici ödeme kararını ara karar olarak benimseyen dolayısıyla bu kararlara veyahut karara itiraz sonucu verilen kararlara karşı nihai karardan bağımsız olarak tek başına kanun yoluna başvurulamayacağını benimseyen görüşün temel dayanaklarından biridir.

Buna karşılık geçici ödemeyi ihtiyati tedbirin bir türü olarak nitelendiren görüşe göre ise; usul hukukunda asıl olan kanun yolunun açık olmasıdır. Zira bu mahkemeye erişim hakkı olup, temel bir haktır. Temel haklar ise ancak kanunla sınırlanır. Dolayısı ile geçici ödemeye ilişkin kararın kanun yoluna tek başına kanun yoluna tabi olduğunun açıkça düzenlenmediği belirtilerek, kanun yolunun kapalı tutulması, mahkemeye erişim hakkının ihlali olduğu gibi hukuki dinlenilme hakkının da ihlali olacaktır. Geçici ödeme kararının, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz gibi geçici hukuki koruma kararı olduğu açıktır. Kanun koyucu, geçici hukuki koruma kararlarına karşı en azından istinaf kanun yolunu açık tutmuştur. Geçici ödeme kararının kanun yolu kapatılsa bile bu kararın infazı için ihtiyati haciz kararı alındığında, bu karar kanun yoluna tabi olacaktır. Alınan kararı kanun yoluna kapatırken, infazına ilişkin kararın kanun yoluna açık tutmak bir çelişki olacak ve geçici ödemeye ilişkin karara karşı, kanun yolunu kapatmak keyfi kararların verilmesini sağlayacaktır. Bu nedenle özellikle hukuki dinlenilme hakkı kapsamında yokluğunda karar verilen taraf için itiraz ve kanun yolunun açık tutulması kabul edilmelidir. [5]

Bu noktada ayrıca belirtmek isteriz ki yargı organları tarafından verilen kararlarda da bu yönde bir görüş birliği bulunmamakta ve farklı uygulamalar görülmektedir. Geçici ödemeyi ihtiyati tedbir olarak nitelendiren mahkeme kararlarında gerekçe olarak; geçici ödemenin, haksız fiil sebebiyle meydana gelen zararın karşılanması için açılan tazminat davalarında hükmedilen ve yargılama sonucunda hükmedilecek zarara mahsuben yapılan bir ön ödeme olduğu, bu ön ödemenin geçici bir karar olduğu, aynı ihtiyati tedbir ve ihtiyatı haciz gibi geçici hukuki koruma niteliğinde olduğu, geçici hukuki koruma kapsamında geçici ödemeye karar verildiğinde, bu kararın bağlayıcılığı ve zorlayıcılığı nedeni ile karşı taraf yerine getirmez ise diğer taraf ihtiyati haciz isteminde bulunabileceği ve icra yolu ile infazını sağlanabileceği, bu niteliği itibari ile geçici ödeme kararının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı benzeri bir karar olduğu ileri sürülmektedir.

Buna ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 2020/1492 E. 2020/1634 K. sayılı ilamı;

“Davacı vekili 10.04.2020 tarihli istinaf dilekçesinde, davacı tarafın TBK 76. Maddeye göre geçici ödeme talebinin kısmen kabulü yerinde olmadığını ileri sürerek verilen geçici ödeme kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince 30.04.2020 tarihli EK KARAR İLE, ara kararı niteliğindeki geçici ödeme kararının istinaf yoluna ancak asıl kararla birlikte gidilebileceği” gerekçesiyle istinaf dilekçesinin REDDİNE karar verilmiştir.

Bu ek kararın kendilerine 05.05.2020 tarihinde tebliği üzerine davacı ilk karara karşı davalı ek karara karşı yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur,

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.12.2019 tarih ve 2019/5486 Esas, 2019/10060 Karar sayılı ilamında “Geçici ödeme, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 76. maddesinde,” Zarar gören iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği taktirde hakim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir. Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminattan mahsup edilir. Tazminata hükmedilmezse hakim davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir' şeklinde düzenlenmiştir.

HMK'nın 389. maddesinde '' Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

Geçici ödeme ihtiyati tedbir niteliğindedir. Bu nedenle; ihtiyati tedbir talebine ilişkin kararın, 6100 sayılı HMK. nun yürürlükte olduğu dönemde ittihaz olunduğu açıktır. HMK. nun 341. maddesi “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.” Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 18/11/2013 tarihli 2013/15667 Esas ve 2013/20940 Karar sayılı ilamın da aynı mahiyettedir. Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarından ihtiyati tedbir benzeri bir kurum olarak kabul edilen geçici ödemenin istinaf yolunun açık olduğu kabul edilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi 28/02/2019 tarihli 2018/608 Esas, 2019/544 Karar sayılı kararı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 11/08/2017 tarihli 2017/3188 Esas, 2017/1045 Karar sayılı ilamları da istinaf incelemesine tabi olduğunu kabul etmiştir.

Bu düzenlemeler ve uygulamalar karşısında mahkemenin 30.04.2020 tarihli EK KARARININ KALDIRILMASI ile tarafların istinaf talebinin esastan incelenmesine geçilmesi gerekmiştir.” [6]

şeklinde olup ilgili kararda görüleceği üzere geçici ödemenin açıkça ihtiyati tedbir niteliğinde bulunduğu benimsenerek buna ilişkin verilen kararlara yapılan itirazlar neticesinde verilen il derece mahkemesi kararlarının istinaf kanun yoluna tabi olduğu kabul edilmiştir.

Geçici ödemenin ihtiyati tedbir olmadığını kabul eden mahkeme kararlarında ise gerekçe olarak; ihtiyati tedbir dava sırasında talep edilebileceği gibi dava dışı da talep edilebilecekken geçici ödemenin, ancak dava açıldıktan sonra, bir yan talep olarak ileri sürülebileceği, ihtiyati tedbir kararının belirli bir süre içinde uygulanması -aksi halde karar kendiliğinden ortadan kalkacaktır- gerekirken geçici ödemenin asıl dava kesinleşinceye kadar ileri sürülebileceği, ayrıca bir kere geçici ödemeye hükmedildiğinde bu ödemenin on yıllık genel zamanaşımı süresi içinde talep edilebileceği, ihtiyati tedbir kararına karşı kanun yollarına başvurulabilir iken geçici ödeme kararı bir ara karar olduğundan kesin hüküm ancak asıl karar ile birlikte temyiz edilebileceği, salt geçici ödemeye karşı kanun yoluna müracaat edilemeyeceği, geçici ödemede ihtiyati tedbir kararındaki gibi bir disiplin cezası öngörülmediği,  TBK m. 76/f. II gereğince ihtiyati tedbirden farklı olarak hakim tazminata hükmetmezse geçici ödemeleri faizi ile iadesine karar verilebileceği, ayrıca geçici ödemeleri düzenleyen HMK m. 76’nın gerekçesinde geçici ödeme kararıyla kesin hüküm sonucunun, eda amaçlı bir ihtiyati tedbir kararı ile elde edilmesinin amaçlanmadığı belirtildiğinden bu gerekçeye dayanarak geçici ödemenin ihtiyati tedbir olmadığını ileri sürülmektedir.

Buna dair Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/1740 E. 2020/1271 K. sayılı ilamında;

“TBK'nun 76. maddesinde düzenlenen geçici ödeme ile, HMK'nun 389. ve devamında düzenlenen ihtiyati tedbir arasında, talep şekli ve zamanı, teminat hususu, itiraz hususlarının farklı şekilde düzenlendiği, HMK'nun 406/2. madde düzenlemesi de dikkate alındığında, TBK'nun 76. madde düzenlenen geçici ödemelerin geçici hukuki koruma niteliğindeki ön ödeme olduğu, zira geçici ödeme için ihtiyati tedbir gibi teminat hususunun düzenlenmediği, ihtiyati tedbirin dava dışı da talep edilebileceği, dava dışı talep edilmiş ise 2 hafta içinde asıl davanın açılması gerektiği, oysa geçici ödemenin ancak dava açıldıktan sonra bir yan talep olarak ileri sürülebileceği, ihtiyati tedbirin belirli bir süre içinde uygulanması, aksi taktirde kendiliğinden kalkacağı, buna karşın geçici nitelikteki ödemenin asıl dava kesinleşinceye kadar ileri sürülebileceği, geçici ödemeye hükmedilmiş ise bu ödemenin 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde talep edilebileceği, ihtiyati tedbir kararına karşı kanun yollarına başvurulabilir iken sadece geçici ödemeye ilişkin karar ara karar olduğundan ancak kesin hüküm ile birlikte kanun yoluna başvurulabileceği, ayrıca ihtiyati tedbir kararına uymayan kişiye disiplin cezası öngörülmüş iken geçici ödeme kararına uymayan tarafa karşı sadece ilamlı icra takibinde bulunulabileceği, HMK'nun 396. maddeye göre şartların değişmesi halinde ihtiyati tedbir kararı kaldırılabilirken TBK'nun 76. maddede düzenlenen geçici ödemeler bakımından böyle bir düzenlemeye yer verilmemiş olması gibi farklı yasal düzenlemeler nedeniyle ödenmesine karar verilen geçici ödemenin avans niteliğinde olup, tazminata mahsuben yapıldığı, haksız çıkılması halinde faizi ile birlikte iadesinin gerektiği, bu niteliği itibariyle, ihtiyati tedbirden farklı olup geçici ödemeye ilişkin ara kararı istinafı kabil bir karar değildir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, istinafa konu geçici ödeme kararının kaldırılması talebinin reddine dair mahkeme ara kararı istinafı kabil kararlar niteliğinde olmadığından istinaf talebinin HMK'nun 352. maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” [7]

şeklinde ifadelerle geçici ödemenin ara karar niteliğini haiz olduğundan buna ilişkin kurulan kararlara itiraz üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararlarının tek başına istinafa kabil olmadığı hüküm altına alınmıştır.

Somut olayla ilgili Dairemizin 19.01.2021 Tarih ve 2020/8678 E- 2021/412 K sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere, “Geçici ödeme, haksız fiil sebebiyle meydana gelen zararın karşılanması için açılan tazminat davalarında hükmedilen ve yargılama sonucunda hükmedilecek zarara mahsuben yapılan bir ön ödemedir. Ön ödeme geçici bir karardır. Bu geçici ödemenin miktarı, geçici ödemeler ne HMK.’da düzenlenmiş olan ihtiyati tedbir niteliğindedir, ne de İİK.’nda düzenlenmiş olan ihtiyati haciz niteliğindedir. Tam tersine, aynı ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz gibi ayrı bir geçici hukuki koruma türüdür. Çünkü HMK’nın 389. maddesi gereğince ihtiyati tedbir, sadece dava konusu uyuşmazlıklar hakkında verilebilen bir geçici hukuki koruma türüdür. Dava konusunun para alacağı olması halinde ise kural olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. (Kuru/Arslan/Yılmaz (Usul), s. 580-581; Pekcanıtez/Özekes/Atalay (Usul), s. 711- 713.)

Geçici ödemelerin Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan diğer geçici hukuki korumalardan biri olması sebebiyle, geçici ödeme kararları bir ara karar mahiyetindedir. Bu sebeple de mahkeme iş bu ara kararından yargılama sonuçlanmadan önce her zaman dönebilir. Çünkü mahkemenin vermiş olduğu ara kararlar ile kural olarak taraflardan birisi lehine herhangi bir usuli kazanılmış hak oluşmaz. Yine geçici ödeme ara kararı yargılamayı sona erdirmediği için bu karara karşı doğrudan kanun yoluna gidilmesi de mümkün değildir. Ancak asıl karar ile birlikte kanun yoluna gidilebilir.” (Aynı mahiyette görüş için Bkz: Battal Şener, Türk Borçlar Hukukunda Geçici Ödemeler, Makale, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 1623-1690sf)

Bu açıklamalar doğrultusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 76. Maddesi kapsamında ilk derece mahkemesince verilen kararların, ara karar niteliğinde olması nedeniyle, uyuşmazlığı çözüme ulaştıran esas karar ile beraber istinafı kabil olduğu ve esas karardan bağımsız olarak istinafının mümkün olmadığının açık olmasına göre başvuru konusu Bölge Adliye Mahkemeleri kararları arasındaki uyuşmazlığın açıklanan gerekçeler doğrultusunda giderilmesinin uygun olacağı sonucuna varılmıştır.

SONUÇ: Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 76. maddesi kapsamında ilk derece mahkemesince verilen kararların, ara karar mahiyetinde olup, esas karar ile beraber istinafı kabil olduğundan; esas kararın verilmesinden önce bu ara kararın istinafı kabil olmadığına

Bölge Adliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki çelişkili kararların bu şekilde giderilmesi gerektiği 5235 sayılı Kanun m.35/1-(3) bendi uyarınca, Üye ...'ın muhalefetlerine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ...'nın oyları ve oy çokluğuyla, 15/11/2021 gününde karar verildi.” [9]

şeklinde ifadelerle mahkeme kararları arasındaki çelişki giderilmiş, bu yönde içtihat birliği sağlanmıştır.

SONUÇ

Yukarıda detaylıca açıklandığı üzere hukuki temelini TBK madde 76’dan alan geçici ödeme müessesesinin ihtiyati tedbir kararı olup olmadığı yönünde fikir ayrılıkları mevcuttu. Bu görüş ayrılıkları nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 76. maddesi uyarınca geçici ödeme talep edildiğinde mahkemelerin talep kapsamında vermiş olduğu kabul veya ret kararlarının istinaf kanun yoluna tabi olup olmadığı konusunda kesin kararlar arasında uyuşmazlık bulunmaktaydı.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından 2021/9901 E. 2021/14123 K. sayılı ilam ile çeşitli mahkeme kararlarında vücut bulan bu konuyla ilgili çelişkinin; TBK madde 76 kapsamında düzenlenen geçici ödeme müessesesinin ara karar niteliğini haiz olduğu, ihtiyati tedbir türü olmadığı bu nedenle geçici ödemeye ilişkin ara kararların ve bu karara itiraz üzerine verilen kararların doğrudan istinaf kanun yoluna götürülemeyeceği, ilgili kararlara karşı ancak nihai kararla birlikte kanun yoluna başvurulabileceği şeklinde giderilmesine ve içtihat birliğinin bu yönde sağlanmasına karar verilmiştir. 

Dolayısıyla ilgili karar kapsamında geçici ödeme müessesesinin ihtiyati tedbir olarak değil ara karar olarak değerlendirilmesi konusunda artık herhangi bir şüphe bulunmadığından, geçici ödeme talebi sonucunda mahkemeler tarafından verilen karara yapılan itiraza karşı ilk derece mahkemesince verilen kararlarının doğrudan ve tek başına istinafı kabul olmadığının, ancak ve ancak nihai kararla birlikte ilgili ara kararın istinaf kanun yoluna taşınabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Stj. Av. Beyza Nur Göksel

 

Kaynakça:

1. Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu “https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss321.pdf”

2. Antalya, Gökhan, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 76 Düzenlemesi: ‘Geçici Ödeme’ ”, sf. 193

3. Widmer/Wessner, S. 255; Kılıçoğlu, s. 178.

4. Altınkan, Onur, “Türk Borçlar Hukukunda Geçici Ödemeler, sf. 43

5. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/9901 E. 2021/14123 K. sayılı ilamı

6. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 2020/1492 E. 2020/1634 K. sayılı ilamı

7. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/1740 E. 2020/1271 K. sayılı ilamı

8. Altınkan, Onur, “Türk Borçlar Hukukunda Geçici Ödemeler, sf. 239.

9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/9901 E. 2021/14123 K. sayılı ilamı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN