Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU M.57 KAPSAMINDA MÜLKİYETİN İNTİKALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU M.57 KAPSAMINDA MÜLKİYETİN İNTİKALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1. Giriş

 

Eser niteliğindeki fikri ürünler, doğaları gereği maddi bir varlıktan ziyade soyut ve manevi bir mahiyet taşır [1]. Bir tını, şiir, dans adımı somut değildir [2]. Eserin fiziksel bir varlık niteliği taşımaması nedeniyle, mülkiyet hakkına konu olan maddi eşyalar gibi doğrudan devre konu edilmesi mümkün değildir [3]. Bir fikri ürünün belirli bir maddi varlık üzerinde vücut bulması, onun eşya niteliğini ortadan kaldırmadığı gibi; bu durum, fikri ürünü o maddi varlıkla özdeşleştirerek onunla aynı hukuki statüye sahip kılmaz [4].

 

Örneğin bir yağlı boya tabloda, fikri eser; fiziki unsurlar olan tuval veya boya değil, bunların sanatçının estetik ve zihinsel tasarımıyla anlamlı bir bütüne dönüştürülmesidir. Aynı şekilde, bir heykel çalışmasında eser, kullanılan malzemenin kendisinden ziyade, bu malzemeyi şekillendiren ve ona anlam kazandıran fikrî yaratımdır [5].

 

2. FSEK Kapsamındaki Eserin Aslının veya Nüshasının Devri

 

Bir romandaki fikri eser, kağıt, mürekkep veya romanın kapağı olmayıp yaratıcı düşünce, zihinsel emek ve sanatçının fikrî faaliyetinin somutlaşmış sonucudur. Fikri ürünler çoğu zaman kağıt, tuval, taş, bronz gibi bir eşya üzerinde somutlaşmaktadır [6]. Ancak, fikri ürün somutlaştığı eşyadan bağımsızdır [7]. Bunun ışığında FSEK m.57/1’de “Asıl veya çoğaltılmış nüshalar üzerindeki mülkiyet hakkının devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, fikri hakların devrini ihtiva etmez.” hükmü yer almaktadır.

 

FSEK’in temel amacının eser sahibinin haklarını korumak olduğunu söylemek, kanaatimizce mümkündür. Eser sahibinin vücuda getirmiş olduğu eserin nüshasının fikri hakların devri anlamına gelmesiyle birlikte, eser sahibinin haklarının büyük ölçüde kısıtlanması söz konusu olacaktır. Zira bu durumda, bir yazarın romanını satın alan müşteri, bahse konu romanı kendisi de çoğaltıp satabilecek ve eser sahibinin menfaatini zarara uğratarak gelir elde edebilecektir.

 

Eserin somutlaşmış olduğu asıl veya nüshasının bir kişiye devredilmesi halinde, aksi kararlaştırılmadıkça; devralan kişi fikri haklarını devralmayacaktır. Bunun sebebi ise fikrî ürünün hukuku ile eserin somutlaştığı eşyanın hukukunun birbirinden farklı olmasıdır [8].

 

FSEK m.52’de mali hakların hangi şekilde yapılması gerektiği; “Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.” denilerek hüküm altına alınmıştır. Buna göre yalnızca fikri eserin somutlaştığı eşyanın başkaca bir kişiye verilmesi, örneğin bir ressamın çizmiş olduğu tablonun satılması halinde mali hakların devrinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Zira, FSEK m.52 uyarınca mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve mali hakların ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine ressamın çizmiş olduğu bir tablonun satılması örneğinde; tablonun satışı yazılı bir sözleşme ile gerçekleşse dahi, mali hakların ayrı ayrı devredildiği yazmadıkça mali hakların devri söz konusu olmayacaktır. Bir müzik eserinin yer aldığı CD’nin mülkiyeti devredilmiş olsa dahi, eserin yayma hakkı bu devirle birlikte intikal etmez; bu nedenle alıcı, eseri başkalarına kiralama veya dağıtma yetkisini haiz değildir [9].

 

Kanaatimizce, FSEK’in 57. maddesi, FSEK’in 52. maddesi ile bağlantılı olup aynı amaca hizmet etmektedir. FSEK m. 57 de, aynı FSEK m. 52 gibi, eser sahibinin fikri haklarını korumayı amaçlamaktadır. Eğer bir eserin aslı ya da kopyasının devredilmesiyle birlikte doğrudan fikri hakların da devredileceği kabul edilseydi, bu durum FSEK m.52’de öngörülen şekil şartına ciddi bir istisna oluşturur ve uygulamada çeşitli sorunlara neden olabilirdi.

 

FSEK m.57/1’de yer alan “aksi kararlaştırılmış olmadıkça” ifadesinden aksinin kararlaştırılabileceği sonucuna varmak mümkündür[10]. Yani, bir ressamın çizmiş olduğu bir tablonun üçüncü bir kişiye devrinin yazılı sözleşmeyle yapılması ve sözleşmede devredilen mali hakların belirtilmesi mümkündür. Bu kapsamda tablonun, yani eşyanın devriyle birlikte fikri hakların da devri söz konusu olacaktır. Burada önem arz eden husus bahse konu yazılı sözleşmenin, FSEK’in 52. maddesine uygunluk teşkil etmesi gerektiğidir.

 

Eserin yalnızca aslını veya nüshasını devralan kişinin söz konusu eseri başkasına devredip devredemeyeceği de kanaatimizce incelenmelidir. Tekinalp’e göre, eserin somutlaştığı fiziki nesne üzerindeki mülkiyet hakkını kazanan kişi, esere ilişkin fikrî haklara sahip olsun ya da olmasın, bu fiziki nüshayı kendisine ya da üçüncü kişilere devretme yetkisini haizdir [11].

 

Kanaatimizce de, eserin mülkiyet hakkını devralan kişi mülkiyet hakkını devretme hakkına sahiptir. Ancak fikri haklar olmaksızın mülkiyeti devralan kişinin eseri üçüncü bir kişiye fikri haklarıyla birlikte devretmesi mümkün değildir.

 

3. Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

 

a. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2011/3312 E., 2012/12064 K. Sayılı 05.07.2012 Tarihli Kararı

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2011/3312 E., 2012/12064 K. Sayılı 05.07.2012 tarihli kararına konu dosyada; davacı vekili, asıl dava bakımından, davalılar tarafından yayımlanan “Karadeniz-Meraklısı için Gezi Rehberi” adlı kitabın 146. sayfasında yer alan fotoğrafın müvekkiline ait olup 1986 yılında çekildiğini, bu nedenle müvekkilinin mali ve manevi haklarının ihlal edildiğini belirterek, söz konusu fotoğrafın müvekkiline ait olduğunun tespitine ve bu ihlal nedeniyle şimdilik 500,00 YTL maddi ve 5.000,00 YTL manevi tazminatın reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, birleşen dava bakımından, müvekkilinin fotoğraf sanatçısı olduğunu ve davalılarca hazırlanan “Karadeniz-Meraklısı için Gezi Rehberi” adlı kitapta yer alan dört fotoğrafın müvekkiline ait olup, bu fotoğrafların yayınlanması için müvekkilinden izin alınmadığını, bu durumun müvekkilinin mali ve manevi haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek, şimdilik 1.000,00 YTL maddi ve 5.000,00 YTL manevi tazminatın reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

 

Dosya kapsamında bilirkişi heyetince hazırlanan ek raporda, asıl dava davacısı açısından eser sahibi olmadığı yönünde açık bir kanaate yer verilmediği; ancak dava konusu fotoğraf slaytlarının bulunamamasının, bu fotoğraflar üzerindeki hakların FSEK’in 52. maddesinde belirtilen şekil şartlarına aykırı biçimde fakat davacının rızasıyla devredilmiş olabileceği ihtimalini doğurabileceği belirtilmiştir.

 

Bu konuya ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararında;

 

“5846 sayılı FSEK 57/1. fıkrasına göre, "asıl veya çoğaltılmış nüshalar üzerindeki mülkiyet hakkının devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, fikri hakların devrini ihtiva etmez." Dava konusu fotoğrafların dia ve slaytlarının davacı tarafından dava dışı bir kişiye verilmiş olması da, aksi kanıtlanamadığı sürece bu eserler üzerindeki eser sahipliğinden kaynaklanan mali hakların dava dışı kişi ya da başka kişilere devredilmiş olduğu sonucunu doğurmaz. Öte yandan, bilirkişi heyetince dava konusu fotoğrafların 5846 sayılı FSEK 4/5. maddesi anlamında güzel sanat eseri olmayıp aynı Kanun'un 2. madesine göre ilim ve edebiyat eseri niteliğinde oldukları da mütalaa edildiğine göre, somut uyuşmazlıkta söz konusu 57. maddenin (2). fıkrasının uygulama yeri de bulunmamaktadır. Bu bakımdan asıl davanın davacısı ...'nın eser sahipliğinin kanıtlanamadığına ilişkin karar gerekçesi de yerinde değildir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

 

İşbu Yargıtay kararında, dava konusu fotoğrafların davacı tarafından dava dışı bir kişiye verilmiş olmasının aksi kanıtlanmadıkça eser sahipliğinden kaynaklanan mali haklarının dava dışı kişi ya da kişilere devredileceği sonucunu doğurmayacağı hüküm altına alınmıştır.

 

b. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1995/5303 E., 1995/7703 K. Sayılı 19.10.1995 Tarihli Kararı

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.10.1995 tarihli kararına konu dosyada; davacı vekili; müvekkilinin eser sahibi K1’in mirasçısı olduğunu belirterek, davalının tanıtım amacıyla bastırdığı 1992 yılı takviminin Nisan ayı yaprağında, K1’in “X1” adlı tablosunu izin almadan kullandığını; söz konusu tablonun 1937 yılında K1 tarafından İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne bağışlandığını, mülkiyetin müzeye geçmiş olsa da, fikri hakların devredilmediği için eser üzerindeki fikri hakların K1’de kaldığını ifade etmiş; bu gerekçeyle, eser sahibinin korunmaya devam eden haklarının ihlali nedeniyle 15 milyon TL maddi ve 50 milyon TL manevi olmak üzere toplam 65 milyon TL tazminatın olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

 

Davalı vekili, davaya cevabında eserin mülkiyetinin İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne geçtiğini ve sergilenerek kamuya açık hale geldiğini, bu nedenle tablonun basılmasının eser sahibinin mali ve manevi haklarını ihlal etmeyeceğini, takvimin ticari amaçla değil ücretsiz olarak dağıtıldığını ve tablonun bağışlanmış olmasının da yüksek bir maddi değer taşımadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

 

Yerel Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda; eser sahibi K1’in eserin mülkiyetini müzeye bağışladığını, ancak bu bağışın fikri hakları kapsamadığını, bu nedenle FSEK’in 57. maddesi uyarınca fikri hakların eser sahibinde kaldığını belirterek davayı kısmen kabul etmiştir. Bu doğrultuda, 15.000.000 TL maddi ve 10.000.000 TL manevi olmak üzere toplam 25.000.000 TL tazminatın, 13.05.1992 tarihinden itibaren %48 reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, talebin fazlasının ise reddine karar verilmiştir.

 

Yerel Mahkeme’nin işbu kararına karşı davacı vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından; delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin; faizin başlangıç tarihinin haksız fiil tarihinden başlaması gerektiği, vekalet ücretinin yanlış hesaplandığı, ilan talebi bakımından da karar verilmesi kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

İşbu Yargıtay kararında bir ressamın tablosunu müzeye bağışlaması ve tablonun müzede sergilenerek aleniyet kazanması ihtimalinde dahi, eserden kaynaklanan fikri hakların devralana geçmeyeceği yönünde hüküm tesis edilmiştir.

 

c. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1994/4091 E., 1994/3981 K. Sayılı 07.11.1994 Tarihli Kararı

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.11.1994 tarihli konu kararında, “Lokanta” isimli güzel sanat eseri vasfındaki tablo; eser sahibine satılmıştır. Tablonun satışında FSEK m.52’ye uygun olacak şekilde, mali hakların devir konusu edileceği açık bir şekilde yazılmamış olduğundan bankanın mali hakların sahibi olamayacağına, anılan hakların eser sahibinde kalmaya devam edeceğine, bu nedenle tabloyu takvime bastırıp dağıtması eyleminin, eser sahibine ait çoğaltma ve yayma niteliğindeki mali hakların ihlali niteliği bulunduğuna hükmedilmiştir.

 

İşbu Yargıtay kararında, “Lokanta” isimli güzel sanat eserinin mülkiyeti davalı bankaya devredilmiş ancak FSEK m.52’ye uygun şekilde sözleşme yapılmadığından FSEK m.57/1 uyarınca fikri hakların bankaya devri gerçekleşmemiştir.

 

d. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2000/7580 E., 2000/9694 K. Sayılı 05.12.2000 Tarihli Kararı

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05.12.2000 tarihli kararında, davacılar vekili müvekkillerinin miras bırakanı olan ünlü ressam K4’e ait bir tablonun, davalı banka tarafından 1993 yılına ait reklam takviminde izinsiz kullanıldığını ileri sürerek; FSEK’in 68/1. maddesi uyarınca 900.000.000 TL maddi ve 70/1. maddesi uyarınca 200.000.000 TL manevi olmak üzere toplam 1.000.000.000 TL tazminatın, 1.1.1993 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

 

Davalı vekili ise, dava konusu resmin mülkiyetinin müvekkiline geçtiğini ve eserin ticari amaçla kullanılmadığını, kültürel ve sanatsal amaçlı olarak sınırlı sayıda ve sadece Almanya’da dağıtılmak üzere bastırılan takvimde yer aldığını, sanatçının mali haklarına ve bu kapsamda yayın hakkının ihlal edilmediğini, müvekkilinin FSEK 16.maddesi anlamında mülkiyet hakkı sahibi olarak eserden yararlandığını, manevi tazminat ve faiz talebinin de dayanaksız olduğunu savunmuştur.

 

Yerel Mahkemece, eserin mülkiyetinin devrinin, aksi açıkça kararlaştırılmadıkça fikri hakların devrini kapsamayacağını, tablonun takvimde basılmasının fikri haklara tecavüz niteliğinde olduğunu, tablonun 1.1.1993 tarihindeki rayiç değerinin 300.000.000 TL olması nedeniyle bu değerin üç katının maddi tazminat olarak talep edilebileceğini, ayrıca istenen manevi tazminat miktarının da yerinde olduğunu ve takvimin reklam amacı taşıması sebebiyle geniş anlamda ticari bir kullanımın söz konusu olduğunu belirterek davanın tamamen kabulüne karar verilmiştir.

 

Davalı vekili kararı temyiz etmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, davalının temyiz iddiaları yerinde görülmemiş ve yerel mahkeme kararı onanmıştır.

 

İşbu Yargıtay kararında da eser sahibinin eserini satın alan davalı bankanın; FSEK m.57 uyarınca eserden doğan fikri hakları da devralmayacağından hareketle karar verilmiştir.

 

4. Sonuç

 

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında fikrî hakların korunması, yalnızca eser sahibinin yaratıcı emeğini güvence altına almakla kalmayıp, bu hakların hangi koşullarda devredilebileceğine ilişkin çerçeveyi de belirlemektedir. Bu çerçevenin kritik unsurlarından biri, eserin fiziksel olarak devredilmesi halinde fikrî hakların durumudur.

 

Bir eserin maddi nüshasının mülkiyetinin el değiştirmesi ile birlikte fikrî hakların da devredilip devredilemeyeceği; FSEK m.57 hükmü ile açık şekilde ortaya konulmuştur. Kanun, eserin aslı veya çoğaltılmış nüshasının devrinin, aksi kararlaştırılmadıkça, fikrî hakların devrini içermeyeceğini düzenleyerek, eser sahibinin mali haklarını koruma altına almıştır.

 

Bu hüküm, FSEK m.52’de yer alan yazılılık ve açıklık şartı ile birlikte değerlendirildiğinde, hakların devrine dair işlemlerde şekil şartına verilen önemin altını çizmektedir.

 

Av. Umut Alperen Öztürk

 

Kaynakça:

1. Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, güncelleştirilmiş 5. bs., İstanbul, Vedat, 2012, s. 103 a.g.e., s. 5

2. Tekinalp a.g.e., s. 5

3. Hamdi Yasaman, Fikir ve Sanat Eserlerinde İyiniyet ve Dürüstlük Kuralı, Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, yıl: 2005-2006, sayı:1, s. 27

4. Tekinalp a.g.e., s. 6

5. Tekinalp a.g.e., s. 6

6. Tekinalp a.g.e., s. 6

7. Mustafa Ateş, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2003, s. 101

8. Tekinalp a.g.e., s. 6-7

9. Tekinalp a.g.e. s.233

10. Levent Yavuz, Türkay Alıca, Fethi Merdivan; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu Cilt-2, Seçkin Yayınevi, 2013 s. 1752

11. Tekinalp a.g.e., s. 233

12. Fırat Öztan, Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2008, s.580

13. Öztan a.g.e., s. 580

14. Arslanlı a.g.e. s. 187

15. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2011/3312 E., 2012/12064 K. Sayılı 05.07.2012 Tarihli Kararı

16. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1995/5303 E., 1995/7703 K. Sayılı 19.10.1995 Tarihli Kararı

17. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1994/4091 E., 1994/3981 K. Sayılı 07.11.1994 Tarihli Kararı

18. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2000/7580 E., 2000/9694 K. Sayılı 05.12.2000 Tarihli Kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN