Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

FATURAYI İMZALADIĞINIZ YERE DİKKAT ETMEZSENİZ FATURA BEDELİNİ TEKRARDAN ÖDEMEK ZORUNDA KALABİLİRSİNİZ!

FATURAYI İMZALADIĞINIZ YERE DİKKAT ETMEZSENİZ FATURA BEDELİNİ TEKRARDAN ÖDEMEK ZORUNDA KALABİLİRSİNİZ!

Kanun koyucu tarafından düzenlenmeyen fakat ticari hayatta karşımıza çıkan kavramlar olan “açık fatura” ve “kapalı fatura”nın ortaya çıkma nedenleri, düzenlenme biçimleri, mal veya hizmet satan tacirin düzenlediği faturada, fatura bedelinin peşin mi yoksa vadeli mi tahsil edildiğini gösterebilme ihtiyacından kaynaklamaktadır.

Bu kapsamda bu makale ile ticari hayatta sıkça karşılaşılan ve uygulamada bilinmemesi halinde ciddi sorunlara sebebiyet veren açık ve kapalı fatura düzenlenmesinin arasındaki şekil ve ispat şartları açıklanacaktır.

Öncelikle faturanın düzenlenmesine ilişkin kanun koyucu tarafından Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu vb mevzuatlar ile bu hususu düzenlemiştir. Ancak belirtmemiz gerekir ki Ticaret Kanunumuzda ve Vergi Usul Kanunumuzda açık fatura ve kapalı fatura kavramı yoktur. Bu kavramlar “ticari örf ve adet” hukukundan doğmuştur.

Fatura, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun Fatura ve Teyit Mektubu’ başlıklı 23. maddesi faturayı şöyle tanımlamıştır. ‘Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.’

Vergi Usul Kanunu’nun 229. Maddesinde ise; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”  hükmü yer almaktadır. Bir fatura düzenlendiği zaman ise faturanın baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya yetkili olanların imzasının bulunması gerektiği yine aynı kanunun 231. Maddesi hükümüne göre düzenlenmiştir.

Yargıtay tarafından ise;  27.6.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1karar no’lu İçtihadı Birleştirme Kararında fatura“…ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Görüleceği üzere fatura müşterinin borçlandığı meblağı göstermeye yarayan bir araç olup yukarıdaki ifadeler ile birlikte ticari hayatı bir arada değerlendirdiğimizde kanunen bir düzenleme olmadığından uygulamada peşin olan satışlarla veresiye satışları birbirinden ayırt etmek üzere bir ayrıma gidilme ihtiyacının doğduğu görülmüştür.

Bu durumda, açık fatura ve kapalı faturanın birbirinden ayrıldığı noktanın ne olduğu tacirler için önem teşkil etmekte olup öncelikle tanımlamalarını incelemek gerekmektedir.  Nitekim faturanın alt kısmının satıcı veya adına yetkili kimselerce imzalanması müessesinin kaşesinin vurulması ve bedeli alınmıştır ifadesinin yazılarak tarih atılması ile faturanın bedelinin satıcı tarafından tahsil edilmesi halinde kapalı fatura” kavramından söz edilmektedir.

Buna karşılık bir faturanın düzenlenerek baş tarafının iş sahibi veya adına yetkili kimselerce imzalaması ile müşteriye verilmesi halinde bu fatura müşterinin borçlandığı meblağın gösterilmesi halinde ise “açık fatura”  biçiminden bahsedilecektir.

Dolayısı ile konusu ihtiyaca binaen ortaya çıkan açık fatura ve kapalı fatura ayrımı ile birlikte bir örf ve adet hukuku kuralı meydana gelmiştir. Nitekim bu hususta Ankara Ticaret Odası’nın almış olduğu bir teamül kararı ile açık/kapalı fatura ayrımının ilk olarak örf ve adet hukuku kuralı olduğu kabul edilmiştir. 1968 yılında alınan oda kararında “faturanın üst kısmına imza atıldığında bedelinin alınmadığı alt kısmına imza atıldığında bedelinin peşin alınmış olduğuna” karar vermiştir. Yargıtay ise, Ankara Ticaret Odasının bu kararını esas esas alarak açık ve kapalı fatura kavramlarını kabul etmiş ve bu şekilde birçok karar vermiştir. 

Ayrıca belirtmek gerekir ki Yargıtay kararlarında sadece imzanın nereye atıldığının yanı sıra peşinat ve diğer ödemelerin yapıldığı banka dekontu tahsilat makbuzu para hareketlerini izleyen bir belgenin de istendiği öte yandan bu satış faturasının defter kayıtlarına nasıl intikal ettiğine de bakılmıştır. Yani burada veresiye mi peşin satış kaydı mı şeklinde işlendiğine önem verilmiştir.

Fakat dikkat edilmesi gereken nokta; Vergi Usul Kanunu’nun 231. Maddesinde faturanın düzenlenme biçiminin belirtilirken faturanın baş tarafının imzalanması gerektiği belirtildiği için sanki peşin de olsa veresiye de olsa her ihtimalde faturanın baş tarafının imzalanması gerektiği gibi bir sonuç ortaya çıkmakta ve dolayısı ile Ankara Ticaret Odası’nın yukarıda anılan kararı ile çelişmektedir.

Bu kapsamda yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ise her ne kadar açık/kapalı fatura ayrımına gidilmemiş de olsa 21. Maddesi ile “malı alan kişi karşı taraftan fatura isteyebilir, malın bedelini ödemiş ise de fatura ile gösterilmesini talep edebilir” şeklinde bir düzenleme getirerek kanaatimizce bedelin ödendiğinin gösterilmesinin talep edilebilmesi bir nevi kapalı fatura açık fatura ayrımına işaret etmektedir.

Yine bu durumda kanun koyucu tarafından getirilen düzenleme ile alıcı ve satıcı arasındaki ilişkide kararlaştırılan bedelin nasıl ödendiğinin –çek ile, senet ile vb- not olarak yazılmasını da isteyebilecektir.

Açık fatura ve kapalı faturanın farkının; faturaya konu bedelin tahsil edilip edilmediğinin göstergesi olduğu yukarıda detaylıca belirtilmiş olup bu kapsamdaki Yargıtay içtihatları ile bu görüş ve teamülün kabul edilip edilmediği değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/10175 E. 2017/7524K. sayılı kararı ile;

Menfi tespit istemi takibe dayanak faturaların kapalı fatura olduğu iddiasına dayanmaktadır. İcra dosyası içerisinde bulunan fatura örneklerinin incelenmesinde fatura çerçevesi içerisinde bulunan kaşe ve imza üzerine 'aslı gibidir' yazıldığı, çerçeve içerisinde iki defa benzer yazının yazılmış olduğu görülmüştür. Faturaların kapalı fatura olduğunun kabulü halinde bedelinin tahsil edildiğine karinedir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmamıştır. Ayrıca mahkeme kararının gerekçesi de yeterli değildir. Mahkemece yeniden fatura asılları incelenerek kapalı fatura iddiası üzerinde durulup açıklanan ilke gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.”

denilerek kapalı faturanın mevcudiyetinin öne sürülmesi halinde borcun ödendiğine karine teşkil ettiği kabul edildiğinden faturanın kapalı olarak, düzenlenip düzenlenmediğinin değerlendirilmesinin elzem olduğu belirtilmiştir.

Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/12875E. 2017/4096K. sayılı kararı ile;

“. Fatura örnekleri dosyada bulunmaktadır. Tarafların ticari defterlerinde de demirbaş ve araç alımına dair kayıtlar bulunmakta olup, bu kayıtlar faturalarla ve birbiriyle uyumludur. O halde, davacı şirket tarafından kesilen faturaların kapalı fatura olduğu ve ticari örf âdet gereği kapalı faturanın bedeli ödenmiş fatura olduğuna karine teşkil edeceği, bu durumun aksini ispat etme yükümlülüğünün davacı şirket üzerinde olduğu göz ardı edilerek, davalıların 6.101,69TL KDV tutarı yönünden itirazlarının reddedilmesi de doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

denilerek Yargıtay tarafından kapalı faturanın, faturaya konu bedelin ödendiğine; açık faturanın ise faturaya konu bedelin ödenmediğine karine teşkil ettiği kabul edilerek, kapalı faturanın uyuşmazlık konusu olması halinde ispat yükünün yer değiştirileceği kabul edilmiştir.

Nitekim açık faturanın düzenlenmesi noktasında; fatura bedelinin tahsil edildiğinde tanzim tarihi ile bedelini tahsil edildiği tarihler arasında fark bulunması halinde açık fatura olarak düzenlenmiş olan faturanın kapalı olarak düzenlenebilmesi mümkün olmayacaktır. Her ne kadar faturanın altına vurulan kaşe ve imza ile hem başında hem de sonunda imzanın bulunması halinde Yargıtay tarafından çoğunluk görüşüne uygun olarak bedelin ödendiği noktasındaki karineyi kabul etse de uygulamada tahsilat makbuzu veya ödeme makbuzu düzenlenerek çözüm getirilmiştir.

Bu durumda tahsil tarihi ile tanzim tarihinin farklı olduğu açık faturalarda; açık olan kayıt altına alınan hesapların kapatılabilmesi için yapılacak en uygun işlemlerden tahsilatı yapan satıcı firmanın tahsil ettiği bedel karşılığında tahsilat makbuzu düzenlemesi veyahut müşteri firma tarafından ödeme makbuzunun düzenlenip imzalanması ile karşılıklı hesapların kapatılabilmesi mümkündür.

Ayrıca hatırlatmak gerekir ki faturaya itiraz edilebilmesi noktasında; Türk Ticaret Kanunu uyarınca, düzenlenen faturaya 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde içeriğinin kabul edilmiş sayılacağının karine teşkil edeceği yine kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir.          

Dolayısı ile faturanın tanzim edilmesi halinde dikkat edilmesi gereken nokta iş sahibi veyahut adına imzaya yetkili olan kişi tarafından imzalanan faturada; şirket yetkilisinin imzasının ve şirket kaşesinin fatura üzerinde bulunduğu yer olup, bedeli ödenmiş olmasına rağmen faturanın açık olarak düzenlenmesi halinde bedelin ödenmediğine karine teşkil edeceğinin ve ispat yükünün yer değiştireceğidir.

Bu nedenle faturaların imzalanırken imza yerine özellikle dikkat edilmesi elzem olup aksi takdirde ispat yükünün yer değiştirmesi nedeniyle gerektiği gibi ispatlanamaz ise mükerrer ödemeye sebebiyet verebilecektir.

 

Stj. Av. Nurve Çiltaş

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN