Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

Türk Borçlar Kanunu uyarınca kusuruyla ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenler meydana gelen zararı gidermekle yükümlüdürler. Haksız fiil olarak nitelendirilen bu davranış sonucunda zarar görenler; uğramış olduğu maddi ve manevi zararlar bakımından Kanun ve hakkaniyet çerçevesinde tazminat hakkına sahiptir. Ancak haksız fiil mağdurunun bu fiil nedeniyle hayatını kaybetmesi durumunda tazminat hakkı nasıl kullanılacaktır? Bu fiil nedeniyle ikincil olarak zarar görenlerin tazminat hakkı bulunmakta mıdır? Bu soruların cevabı işbu yazımızda kanun, doktrin ve uygulama çerçevesinde izah edilecektir.

 

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Nedir?

 

Destekten yoksun kalma tazminatı, haksız fiil sonucu hayatını kaybedenin yakınları üzerinde doğan, can kaybından kaynaklı zararların giderilmesini amaçlayan özel bir haksız fiil tazminat hakkıdır. Esasen tazminat hakkı, hukuka aykırı fiil sonucunda zarar gören kişinin, kusuruyla zarara neden olan şahsa karşı ileri sürebildiği bir haktır. Ancak destekten yoksun kalma halinin özellikli hali olarak zarar gören kişi hayatını kaybetmekte ve tazminat hakkını ileri sürememektedir. Bu kayıptan kaynaklı olarak Kanun, menfaat dengesini sağlayabilmek amacıyla hayatını kaybeden kişinin yakınlarına haksız fiilde bulunan kişiye karşı ileri sürebilecekleri bir hak temin etmektedir.

 

Hukukumuzda özel olarak destekten yoksun kalma tazminatı düzenlenmemiş olsa idi hukuka aykırı fiil sonucu hayatını kaybeden şahsın yakınları yalnızca yansıma zararlardan kaynaklı olarak genel hükümlere göre tazminat talebinde bulunabilecek idiler. Bu durum son derece vahim sonuçlar doğuran haksız fiilin hukuk muhakemesinde karşılıksız kalmasına sebebiyet vereceğinden Kanun doğrudan ölen kişinin destek sağladığı yakınları üzerinde doğan bir tazminat hakkı ihdas etmiştir.

 

Normatif olarak destekten yoksun kalma tazminatı Türk Borçlar Kanunu’nun “Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri” bölümü içerisinde maddi ve manevi tazminat hakkı bakımından farklı hükümler içerisinde düzenlenmiştir. Temeli 49. Maddedeki tanıma dayanan tazminatın kaynağı: “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmüne dayanmaktadır. Özel Durumlar başlıklı 4. Bölümde ise maddi ve manevi zararları karşılayacak şekilde destekten yoksun kalanların tazminat hakları düzenlenmiştir:

 

MADDE 53- Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:

1. Cenaze giderleri.

2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.

3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.

 

MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.

 

Görüldüğü üzere kanun doğrudan destekten yoksun kalan kişiler üzerinde doğmaktadır. Kimlerin destekten yoksun kalan kişi olduğu ise somut olaya göre değişmekte olup içtihat ve doktrin ile belli kriterler oluşmuştur. Esasen ölenin maddi ve manevi desteğinden istifade eden ve ölüm nedeniyle bu destekten yoksun kalan herkesin bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Akrabalık bağı olması yahut mirasçılık ilişkisi bulunması şart değildir.

 

“Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü, ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder.

Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce (sosyal güvenlik kurumlarınca) garanti altına alınmış bile, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez.

Ölüm meydana gelmese idi, yakın veya uzak bir süre içinde ölenin yardımından faydalanması kuvvetle muhtemel bulunan kimselerin de maddi tazminat isteyebileceğini kabul etmek gerekir.

… Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü, ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder.

MK. nun 6. maddesi hükmünce, bu davalarda ispat yükü kural olarak davacıya düşer. Ne var ki genel yaşam deneyimlerine ve yaşamın olağan akışına dayanan kişi, artık iddiasını ispatla yükümlü değildir. Ölen çocuğun, gelecekte ana-babasına bakacağı yaşamın ve olayların normal akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir.” (HGK.21.4.1982 gün E. 1528, K.412) [1]

 

Anılan Hukuk Genel Kurulu Kararı hak sahiplerinin tespiti bakımından son derece önemli değerlendirmeler yapmaktadır. Desteğin yalnızca parasal destek olması şart olmayıp manevi destek ve muhtemel ihtiyaç hallerinde yardım etme ihtimalinin bulunması dahi “destek” şartını sağlamaktadır. Bu nedenle halihazırda somut bir destek bulunmasa dahi olağan hayat koşullarında gelecekte destek olma ihtimalinin bulunması dahi kişiyi tazminata hak sahibi yapmaya yeterlidir. [2]

 

“Evlilik bağı kurulmasa bile, karı koca gibi birleşen, bu amaç ve duygu ile yaşamlarını sürdüren kişilerin birbirlerine destek sayılmaları gerekir.

Medeni Yasa uyarınca, evlilik bağı kurulmasa bile, karı koca gibi birleşen, bu amaç ve duygu ile yaşamlarını sürdüren kadınlar için bakım yükümlülüğünü yerine getiren erkeğin destek sayılması gerektiği, doktrinde ve Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları ile, kabul edilmiş bir olgu olduğu gibi, Dairemizin uygulamaları da bu yöndedir. B.K.'nun 45. maddesinde de belirtildiği üzere "destek" kavramı hukuki bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu içerir. Medeni Yasa uyarınca evlilik bağı kurulmasa dahi fiili evlilik birliğiyle murise bağlı olan davacının tazminat taleplerinin, gayri resmi evliliklere yasal hak tanınmayacağı gerekçesiyle reddi hatalıdır.”

21.HD.11.10.2001, E.2001/6819- K.2001/6640 [3]

 

İşbu kararda da görüldüğü üzere tazminata hak kazanılabilmesi bakımından akrabalık yahut mirasçılık ilişkisi aranmamakta olup “destek kavramı hukuki bir ilişkiyi değil eylemli bir durumu içermektedir”. Bu nedenle somut olarak destek sağlaması ya da sağlama olanağının bulunması tazminata hak kazanmak bakımından yeterlidir.

 

Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Şartları Nelerdir?

 

Destekten yoksun kalma tazminatının şartları temelde haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarını düzenleyen genel hükümler ile paraleldir. Öncelikle (kusursuz sorumluluk halleri saklı kalmak üzere) hukuka aykırı bir fiilin bulunması ve bu fiil sonucunda zarar görenin hayatını kaybetmesi gerekmektedir. İkinci koşul olarak hukuka aykırı fiil sonucu zarar şartının oluşması gerekmektedir. Ölüme ek olarak destek görenlerin mahrum kaldığı maddi ve manevi zarar ile müstakbel zararlar bu kapsamda sayılabilmektedir. Bir diğer şart illiyet bağı olup hukuka aykırı fiil ile ölüm ve akabinde oluşan zararlar arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Ve son olarak (kusursuz sorumluluk halleri saklı kalmak üzere) hukuka aykırı fiilin kusur ile işlenmiş olması gerekmektedir. Kusurun kast, taksir yahut ihmali davranışla gerçekleşmiş olması önemli olmayıp kişinin gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek hukuka aykırı davranıştan kaçınma iradesini ortaya koyamamış olması yeterlidir. [4]

 

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Nasıl Hesaplanır?

 

Destekten yoksun kalma tazminatı bir maddi tazminat türü olup tazminat hakkı sahiplerinin ölüm nedeniyle uğradığı ve uğrayacağı müstakbel zararları içermektedir. Müstakbel zararların tayini varsayımlara dayandığından hesabı diğer maddi tazminat türlerine kıyasla daha zor ve karmaşıktır. Hakkaniyetin temininin belki de en çok önem kazandığı bu tazminat türünde haksız fiilde bulunan kişinin maddi durumu ve zarara uğrayanların kayıpları tazminat hesabına dahil edilerek ölüm yaşanmasaydı sahip olunacak refah durumu ile ölüm nedeniyle kaybedilen imkanlar ve yitirilen hayat arasında denge kurulması gerekmektedir.

 

Öncelikle ölen kişinin desteğinin hangi çeşitlerde ortaya çıktığının tespiti önemlidir. Para gibi maddi şekillerde sağlanan destek için ölen kişinin mesleği, işi, gelecekte kariyerinde yükselme ve zenginleşme ihtimali gibi hususlar bu kalemin hesabında dikkate alınmalıdır. Akabinde emek olarak sağlanan desteğin de parasal karşılığı tespit ve hesap edilmelidir. Ev içi işgücü, çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi desteklerin de şimdiki ve gelecekteki değeri de tazminat hesabına ilave edilmelidir.

 

Gelecekteki müstakbel desteğin hesabı güncel zarara kıyasla daha karmaşıktır. Bir çocuğun ölümü söz konusu olduğunda çocuğun ileride ailesine sağlayacağı muhtemel desteğin hesabında çocuğun tahsil alma imkanının bulunmadığı, çalışkanlığı, ailenin sosyo-ekonomik durumu gibi hususlar değerlendirilmelidir. Son olarak tazminat tutarı irat şeklinde ödenebileceği gibi toplu olarak da ödenebilmektedir. Bunun takdiri taraflar arasındaki ilişki de göz önünde bulunarak hakimin takdirindedir.

 

Ayrıca destekten yoksun kalanların haksız fiil sorumlusuna karşı açacakları tazminat davası Borçlar Kanunu genel tazminat zamanaşımı hükmü olan 72. maddesi çerçevesinde destekten yoksun kalanların zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendikleri tarihten başlayarak 2 yıllık ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. [5]

 

Yargıtay Kararları Işığında Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

 

Yazımızda bahsi geçen hususların uygulamadaki karşılığını görmek bakımından birkaç Yargıtay Kararı üzerinden örnek vermekte fayda bulunmaktadır. Lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilecek kişinin ekonomik vaziyetinin kötü olması, yardıma muhtaç duruma düşecek olması şart olarak aranmamaktadır. Yalnızca kişinin ölüm nedeniyle malvarlığının aktifinde azalma yahut manevi yahut emek olarak desteğinde eksilme meydana gelmiş olması yeterlidir. Bu hususta Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 1974/3301 Esas, 1974/3477 Karar sayılı 06.12.1974 tarihli kararı aydınlatıcıdır:

 

“Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmek için davacının yardıma muhtaç durumda olması zorunlu (şart) değildir. Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedebilmek için davacının yardıma muhtaç durumda olması şart değildir. Bir başka deyişle zengin bir kimseye örneğin, oğlunun belli zamanlarda verdiği veya filhal vermese dahi ileride verilmesi muhakkak telâkkî edilebilecek herhangi bir yardımdan hatta mutad olan hediyelerinden mahrum kalmak dahi bir zarar teşkil eder. Normal geçimini sağlayan bir kimsenin bir yakınını kaybetmesinden doğan destekten yoksun kalma tazminatını isteyemeyeceğinin kabulü Borçlar Kanunu’nun 45 inci maddesi 2 inci fıkrası hükmünün amacına aykırı düşer. O halde tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının davacının ve ölen oğlunun ileride iktisap edecekleri olanakların da göz önünde bulundurularak ve herkesin içinde bulunduğu yaşama şartlarının daha iyi ve mütekâmil bir hal alacağı düşünülmek suretiyle bu işlerden anlayan yetenekli bilirkişilerden meydana gelecek bir kurula inceletilmesi ve zararın bu esaslar uyarınca saptanması gerekir.” [6]

 

Desteğin her zaman parasal bir değer olarak sağlanması şart olmayıp manevi destek, ziyaret, ilgi ve alaka dahi Yargıtay nezdinde tazminata hak kazanmaya yeterli hususlardır. Kişinin muhtemel bir zor gününde yardım alacağını bilmesi ve haksız fiil sonucu hayatını kaybeden kişinin yaşasaydı güvence sağlayacak olması dahi zarar şartını sağlamaktadır. Bu hususta:

 

“Davacıların maddi durumlarının ve gelirlerinin pek fazla ve yeterli derecede bulunması ve ölenin gelir ve yardımına muhtaç olmamaları davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmelerine engel değildir.

Nitekim destekten yoksun kalma yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evladın bayram günlerinde anne ve babaya ziyareti ve evde ailesine yardımcı olması, her türlü hastalık ve sair sıkıntılarında yardıma koşma görevi maddi desteğin kapsamında kabul edilmelidir. Bu anlayış gerek doktrin gerekse Yargıtay uygulamasında yerleşmiş bir görüştür. Bu durumda anılan davacıların destekten yoksun kalmadıkları gerekçesiyle talebin reddi isabetsizdir.”

19.HD.06.10.1992, E.1992/2629- K.1992/4737 [7]

 

Yine aynı minvalde ev işlerini gören kadının emeğinin de destek kapsamında olduğu, bu desteğin ortadan kalkması halinde zararın doğacağı yönünde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 1999/4689 Esas, 1999/6755 Karar sayılı 13.9.1999 tarihli kararı örnek olarak anılabilir:

 

Bedelsiz başkasının bakımını sağlayan ve ona hizmet eden kimse de destek sayılır. Ev işlerini gören kadın da destektir.

Yerleşmiş içtihatlara göre, bedelsiz olarak başkasının bakımını sağlayan ya da ona yardım eden kimse destek sayılmıştır. Destek, yalnız başkasına yaşamak için gerekli ihtiyaçları sağlayan ya da bunların temini için para veren kimse değildir. Bu hizmetleri görmek suretiyle çalışmasını doğrudan doğruya başkalarına tahsis eden kimse de destek sayılacağından, yalnızca ev işlerini gören bir kadın da kocasının desteği sayılabilir. Trafik kazasında ölen desteğin 1932 doğumlu olması, onun destek olamayacağına gerekçe olamaz. [8]

 

Sonuç olarak ölümle neticelenen haksız fiil sonucunda kusuruyla ölüme sebebiyet veren kişiye karşı; ölen kişinin çeşitli yollarla destek verdiği yahut gelecekte verme ihtimali olduğu yakınlarının maddi ve manevi zararlarını talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu hak Türk Borçlar Kanunu’nun Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri Başlıklı bölümü içerisinde ayrı bir Özel Durumlar hükmü ile düzenlenmiştir. Bu sayede zarara uğrayan kişilerin can kaybı nedeniyle yaşadığı menfaat yokluğu giderilmeye çalışılmakta ve hakkaniyet çerçevesinde hak dengeleri eşitlenmeye çalışılmaktadır.

 

Bu yolla haksız bir fiil nedeniyle yakınını kaybeden kişinin öç alma duygusu tatmin edilmekte, tarihte yaşanan kan gütme ve kısas yollarına karşılık “diyet” olarak adlandırılan can borcunun ödenmesi sağlanmaktadır. Ceza muhakemesine ek ve tamamlayıcı olarak ölüm nedeniyle oluşan manevi yaranın tedavi edilmesi destekten yoksun kalma tazminatı ile mümkün olmaktadır.

 

Av. Gamze Nur Şan

 

Kaynakça:

1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 21.4.1982 Gün, 1528 Esas, 412 Karar Sayılı Kararı

2. Gürsoy, Kemal Tahir, “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, Yıl 1972, Cilt: 29 Sayı: 1.

3. Yargıtay 21.Hukuk Dairesi, 11.10.2001 Gün, 2001/6819 Esas, 2001/6640 Karar Sayılı Kararı

4. Kılıçoğlu, Mustafa, “Trafik Kazası, İş Kazası, Meslek Hastalığı, Haksız Fiil Sonucu Ölümden Doğan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı” Yıl 2014, Sayı 1.

5. Gökyayla, Emre, “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, 1.Bası, Ankara 2004.

6. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 1974/3301 Esas, 1974/3477 Karar Sayılı 06.12.1974 Tarihli Kararı

7. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 06.10.1992 Gün, 1992/2629 Esas, 1992/4737 Karar Sayılı Kararı

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 1999/4689 Esas, 1999/6755 Karar Sayılı 13.9.1999 Tarihli Kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN