A.
GİRİŞ
Türk hukukunda çocuk teslimine dair
ilamlar, icra daireleri tarafından çocuğun üstün yararı gözetilmek suretiyle
yerine getirilmektedir. İcra daireleri tarafından gerçekleştirilen usulde,
takip talebi, icra emri, zorla yerine getirme ve yerine getirilmediği takdirde
hapis ve tazyik etme aşamaları yer almaktadır. İşbu makale konusunun seçilmesinde birtakım
faktörler etkili olmakla birlikte bu faktörler şunlardır. Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocuk Haklarının Uygulanmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
ve Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne taraf ülke
olmamızın getirdiği bazı sorumluluklar sonucu çocuğun üstün yararı uyarınca mevzuatımızda
yeni düzenlemelere yer verilmesi, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki
kurulmasında ilamların yerine getirilmesi sırasında çocukların derin yaralar
alarak psikolojik olarak etkilenmesi ve son dönemlerde icra daireleri
tarafından uygulanan usulün çocuğun üstün yararını yeterli derecede
gözetememesi sebebiyle uygulanan usulün değiştirilmesi ve kaldırılmasına ilişkin
düzenlemelerin yapılmaya çalışılmasıdır. Türk hukuk sisteminde ve mevzuatta her
ne kadar çocuğun üstün yararı gözetilerek sistem işletilmeye çalışılsa da mevcut düzenleme sürekli sorunlara yol
açmakta ve toplumun en küçük bireyi olan çocukta düzeltilmesi zor hasarlar
bırakmaktadır. Çocukların toplumun geleceğini oluşturan temel taşları olduğu
göz önünde bulundurulduğunda Türk hukuk sistemi bakımından bu konu bir hayli
önem arz etmektedir. Bu sebeple çalışmamamızda ayrıntılı olarak çocuğun üstün
yararı, çocuk teslimine dair ilamların kaynakları, ilamların icrası prosedürü
ve ilamların icrası esnasında uzman bulundurulması incelenecektir. Son olarak
sonuç kısmında ise, uygulanan mevcut sistem yerine teklif olarak sunulan yeni
sistemde oluşabilecek sorunlara ilişkin değerlendirmemize yer verilecektir.
I.
ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI VE KAVRAMI
Çocuğun yüksek yararı konusu çocuğu
ilgilendiren her işte dikkate alınması gereken bir husustur. Çocuğun üstün
yararı ile anne babanın yararı, toplumun yararı arasında karşılaştırma
yapılması durumunda adil olma esası göz önünde bulundurularak çocuğun üstün
yararı gözetilmelidir. Çocuğun üstün yararına ilişkin hem uluslararası
düzenlemeler hem de ulusal düzenlemeler mevcuttur. Çocuğun yararı kavramı, Türk
hukuk sistemi bünyesine girmeden önce varlığını gösteren bir husus olup ilk
defa çocuk haklarını konu alan 20.11.1959 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Bildirisi’nde geçmektedir. Bu bildirinin 2. İlkesinde “Çocuk, özel
bir himayeden istifade edebilmeli; ona hürriyet ve haysiyet içinde sıhhatli ve
normal şekilde bedeni, fikrî, ahlakî, ruhî ve sosyal yönden gelişmesini
sağlayacak imkân ve kolaylıklar kanun ve diğer vasıtalarla temin edilmelidir.
Bu maksatla hazırlanan kanunlarda çocuğun çıkarları göz önünde bulundurulmalıdır”
şeklindeki ifadelerle çocuğun üstün yararı yerine “çocuğun çıkarı”
kavramı kullanılmıştır. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmesi'nin genel ilkelerinden biri olan 3. Maddesinde ise, "1)
Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya
yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün
faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir. 2) Taraf Devletler, çocuğun
ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer
kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım
ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari
önlemleri alırlar. 3) Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından
sorumlu kurumların; hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık,
personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili
makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler." denilmek suretiyle çocuğun üstün yararının yapılacak
çalışmalarda en önemli husus olduğu açıkça belirtilmiştir. Türk hukuk sisteminde ise çocuğun üstün yararı
zayıfın korunması ilkesi ile bağdaşıktır. Nasıl ki, Türk hukuk sistemi kadını,
işçiyi, kiracıyı zayıf konumda olması sebebiyle koruyorsa çocuğu da zayıf
olması sebebiyle korumaktadır. Yargıtay kararlarında çocuğun üstün yararı
yerine çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişimden söz edilmektedir. [1]
II.
ÇOCUK TESLİMİNE İLİŞKİN İLAMLARIN KAYNAKLARI
Çocuk teslimi kavramı, evlilik
birliğinin herhangi bir sebeple sona ermesi veya birlikte yaşamaya ara
verilmesi neticesinde ortak çocukların velayetinin hangi eşe ait olacağına
karar verilmesi, velayetin düzenlenmesi ve kaldırılması talepleri, evlat edinme
ve velayetin kaldırılıp çocuğun vesayet altına alınması durumlarında gündeme
gelir. [2] Mahkeme kararıyla müşterek çocuk kendisine verilen eş eğer müşterek
çocuk ile yaşamıyorsa çocuğu mahkeme kararıyla kendisine verilen tarafa teslim
etmesi gerekmektedir. Eğer müşterek çocuk kendisi ile yaşayan taraf, müşterek
çocuğu mahkeme kararıyla kendisine verilen tarafa teslim etmek istemezse çocuk
teslimine ilişkin ilam icra müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
a. Velayetin düzenlenmesi ve kaldırılması
talepleri
Velayet; ana ve/veya babanın, ergin
olmayan çocuklarının veya kısıtlanmış ergin çocuklarının kişi varlığına,
malvarlığına ve bu iki husus hakkında onları temsiline ilişkin sahip oldukları
hakların ve yükümlülüklerin bütününe denir. [3] Çocuğun ergin olması ile
velayet kendiliğinden kalkar. TMK 336. madde
1. fıkra uyarınca; evliliğin devamı süresince anne ve baba velayeti birlikte
kullanırlar. Aynı maddenin 3. Fıkrası uyarınca, evlilik ölüm ile sona ererse
velayet hayatta kalan eşe ait olur. Yine TMK 336. madde 2. fıkra uyarınca,
boşanma, ayrılık, evliliğin butlanı hallerinde velayet mahkeme kararı ile
kendine bırakılmasına karar verilen ana veya babaya ait olur. TMK 337’de
düzenlendiği üzere, ana ve baba evli değilse velayet yalnız anaya aittir. Evlilik
birliğinin boşanma veya evliliğin butlanı ile sona ermesi ya da ayrılık kararı
verilmesi halinde müşterek çocuk hakkında da karar verilir. Çocuğun gelişiminin
tehlikede olması ve bu tehlikenin önlemlerle giderilememesi halinde velayetin
kaldırılmasına karar verilebilir. Velayetin kaldırılmasına ilişkin karar
çocuğun diğer eşe veya vasiye teslim edilmesini de içerecektir. Bu nedenle
velayetin kaldırılması halinde çocuğun diğer tarafa teslim edilmesi
gerekecektir. [4]
b.
Evlat Edinme
Evlat edinme, TMK’nın 282. Maddesi
üçüncü fıkrasında, “soy bağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.” düzenlenmektedir.
Evlat edinme müessesesi, ailesi olmayan çocukların aile ortamında büyütülerek
hayata kazandırılmasını amaçlamaktadır. Evlat edinmede de çocuğun üstün yararı
gözetilmek suretiyle gelişiminin tamamlanması sağlanmaktadır. Evlat edinme
ilişkisi ancak belirli şartların oluşması halinde evlat edinmek isteyen kişinin
yasal yollara başvurması ile oluşur. Evlat edinen tarafından yasal yollara
başvuru süreci ve bu sürecin tamamlanması sırasında evlat edinilenin biyolojik
anne babasının yanında ya da vasinin yanında kalıyor olması halinde evlat edinme
talebinin kabul edilmesi halinde çocuk teslimi söz konusu olur.
c.
Vesayet
Vesayet kavramı TMK 393-494
maddeleri arasında düzenlenmiştir. Vesayet, küçüklük veya kısıtlılık nedeniyle
korunmaya muhtaç durumda bulunan ve velayet altında olmayan kişilerin kişi
varlığı ve malvarlığının korunması ile temsillerinin sağlanması için öngörülmüş
olan bir kurumdur. [5] İşbu makalenin konusunun çocuk teslimi olması sebebiyle
küçüklük sebebiyle korunmaya muhtaç kişiler için vesayet kurumu üzerinde
durulacaktır. Çocuğun yasal temsilcisi kural olarak velisidir. Ancak çocuğun
velisinin olmadığı hallerde korunmaya muhtaç olması sebebiyle TMK 404.
Maddesinin 1. Fıkrasında açıkça “velayet altında bulunmayan her küçüğün
vesayet altına alınacağı” düzenlenmiştir. İşbu makalenin konusunu oluşturan
çocuğun teslimi hususu velayet altında bulunan çocuğun velayetinin kaldırılarak
çocuğa vasi atanması durumunda söz konusu olur.
III.
ÇOCUK TESLİMİNE İLİŞKİN İLAMLARIN İCRASI PROSEDÜRÜ
Çocuk teslimine ilişkin yapılan
genel bilgilendirmelerden sonra çalışmanın bu kısmında çocuk teslimine dair
ilamların nasıl icra edilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. İcra İflas
Kanunu’nun 25. Maddesi 1. Fıkrasında; “Çocuk teslimine dair olan ilam icra dairesine
verilince icra memuru 24’üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri tebliği
suretiyle borçluya yedi gün içinde çocuğun teslimini emreder. Borçlu bu emri
tutmazsa çocuk nerede bulunursa bulunsun ilam hükmü zorla icra olunur.” çocuk
teslimine dair ilamların icra prosedürü düzenlenmiştir.
a. Takip Talebi, Takibin
Başlaması ve Takibin Tarafları
Alacaklı taraf çocuk teslimine
ilişkin mahkeme kararını yazılı veya sözlü olarak icra dairesine vererek takip
talebinde bulunabilir. Çocuk teslimi ile ilamlı icra süreci bu şekilde başlar. İlamlı icra takibinde alacaklı ve borçlu,
takibe konulan ilâmdan alacaklı ve borçlu olduğu anlaşılan kişilerdir. [6] Çocuk
teslimine dair ilamlı icrada alacaklı, mahkeme kararı ile müşterek çocuğun
kendisine bırakıldığı fakat müşterek çocuk kendi yanında bulunmayan kişidir.
Yine çocuk teslimine dair ilamlı icrada borçlu, mahkeme kararı ile müşterek
çocuğun kendisine bırakılmayan ve müşterek çocuk kendi yanında bulunan kişidir.
Çocuk teslimine dair ilamların icrasında alacaklı tarafından takip talebinde
bulunulabilmesi için alacaklının takip harcı yatırması gerekmektedir.
b.
İcra Emri ve İcra Emrinin Tebliği
Çocuk teslimine dair ilamların
icrasında alacaklı tarafından takip talebinde bulunulduktan sonra icra
müdürünün takip talebi ile icra müdürlüğüne sunulan belgenin ilam olup
olmadığını, hükmün kesinleşip kesinleşmeyeceğini kendiliğinden inceleyecektir.
Aksi halde yani icra müdürü takip talebi ile icra müdürlüğüne sunulan belgenin
ilam olup olmadığını incelemeden borçluya bir icra emri gönderirse borçlu
süresiz şikâyet yoluna başvurabilir. Takip talebinin bir ilâma dayanıp
dayanmadığını inceledikten sonra icra müdürü bir icra emri düzenleyerek
borçluya göndermek zorundadır [7] İcra emrinde şu hususların yazılı olması
zorunludur: [8] 1) Alacaklının ve varsa
kanunî temsilcisinin veya vekilinin adı, soyadı, adresi ve vergi kimlik numarası,
2) Borçlunun ve varsa kanunî temsilcisinin veya vekilinin adı, soyadı, adresi ve
vergi kimlik numarası, 3) İlâmı veren mahkeme ve ilâmın tarih ve numarası, 4)
Çocuğun icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde teslim edilmesi ihtarı,
5) Çocuğun icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde teslim edilmemesi
halinde, çocuk nerede bulunursa bulunsun ilâm hükmünün zorla icra olunacağı ve 6)
İlâmın icrası sırasında çocuğun gizlenmesi halinde gizleyenin İcra ve İflâs Kanunu
m. 341 uyarınca cezalandırılacağı ihtarı. Çocuk tesliminin nerede ve nasıl
teslim edileceği hususunda, alacaklı ile borçlu veya icra müdürü arasında bir
uyuşmazlık çıkması halinde, icra müdürünün veya icra mahkemesinin ilâmı
yorumlama, değiştirme, eksikliği tamamlama veya tavzih etme yetkisi yoktur. [9]
Çocuk teslimine dair ilamların icrasında icra emri borçluya tebliğ edildikten
sonra ilamların yerine getirilmesi aşamasına geçilebilir.
c.
İcra Emrinin Yerine Getirilmesi
Çocuk teslimine dair ilamların
icrasında icra emri borçluya tebliğ edildikten sonra yedi gün içinde borçlu
müşterek çocuğu alacaklıya teslim edebilir ya da borçlu alacaklının da icra
dairesinde bulunduğu sırada müşterek çocuğu icra müdürlüğünde alacaklıya teslim
edebilir. Bu şekilde icra takibi amacına ulaşmış olur ve sona erer. Ancak
borçlu icra emri kendisine tebliğ edilmesinin üzerinden yedi gün geçmesine
rağmen müşterek çocuğu alacaklıya teslim etmezse alacaklı icra müdürlüğünden
talepte bulunarak müşterek çocuğun kendisine teslimini talep edebilir. İcra
İflas Kanunu madde 25’in 2. cümlesinde “çocuk nerede bulunursa bulunsun ilam
hükmü zorla icra edilir.” şeklindeki düzenleme ile çocuğun nerede
bulunduğunun öneminin olmadığı açıkça vurgulanmıştır. İcra İflas Kanunu’nun 25.
maddesinde belirtildiği üzere, çocuk teslimi sırasında icra müdürüne
direnilmesi halinde icra müdürünün zor kullanma yetkisi vardır. Ancak burada
üzerinde durulması gereken husus zor kullanma yetkisinin sadece borçluya ve
üçüncü kişiler üzerinde olabileceğidir.
d. Çocuğun teslim
edildikten sonra tekrar alınması
Çocuk icra dairesi tarafından
alacaklıya teslim edildikten sonra, borçlu haklı bir sebep olmaksızın çocuğu
tekrar alırsa, İcra ve İflâs Kanunu m. 25/II gereği, ayrıca bir mahkeme hükmüne
gerek kalmaksızın icra müdürü, çocuğu borçludan alarak alacaklıya teslim eder.
[10] Bu durumda mahkeme hükmüne gerek olmadığı gibi alacaklının yeni bir takip
talebinde bulunmasına da gerek yoktur; aynı takip dosyası üzerinden alacaklının
talebi ile çocuğun alacaklıya teslimi gerçekleştirilir. Şartları mevcutsa,
ilamı yerine getirmeyen veya getirilmesine engel olan kimse, burada da İİK
m.341’e göre cezalandırılabilir. [11]
IV. ÇOCUK TESLİMİNE DAİR İLAMLARIN İCRASINDA
UZMAN BULUNDURULMASI
4949
sayılı Kanun’un 7. Maddesiyle İİK’ya eklenen 25/b maddesi ile çocuk teslimine
ilişkin ilamların uzman eşliğinde yerine getirilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
İcra İflas Kanunu’nun 25/b maddesinde; “Çocuk teslimine veya çocukla kişisel
ilişki kurulmasına dair ilâmların icrası, icra müdürü ile birlikte Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından görevlendirilen sosyal çalışmacı,
pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın, bunların bulunmadığı
yerlerde bir eğitimcinin hazır bulunması suretiyle yerine getirilir.” çocuk
teslimine ilişkin ilamların icrasında uzman bulundurulması gerektiği ve hangi
uzmanların bulundurulması gerektiği açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu
düzenleme ile çalışmamızın ilk kısımlarında üzerinde durduğumuz çocuğun üstün
yararı gözetilerek çocuğun psikolojik yönden rahatsız edici unsurlardan
etkilenmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Çocuk teslimi esnasında hazır
bulundurulması zorunlu uzmanların asıl işlevi, müşterek çocuğu teslim etmek
istemeyen borçlunun çocuğun psikolojisini etkileyecek davranışlarda bulunmasını
engellemektir. Eğer ki, borçlu taraf olumsuz davranışlarına devam etmekte
ısrarcı davranmaya devam ederse hazır bulunan uzmanların yapması gereken çocukta
bu durumun bir travma oluşturmasına mâni olmaktır. Sonuç olarak, çocuk
teslimine dair ilamların icra edilmesi sırasında uzmanın hazır şekilde
bulunması Türk hukuk sistemi bakımından büyük önem arz etmekle birlikte uzman
bulundurma zorunluluğunun amacının gerçekleştirilmesi için uzmanların üzerine
düşen yükümlülükleri yerine getirmesi, teslim edilen çocukta oluşabilecek
herhangi bir psikolojik travmanın önüne geçmesi gerekmektedir.
B. SONUÇ
Çocuk
teslimine dair ilamlar aile hukukunu ilgilendiren ilamlardır. Bu sebeple bu
ilamların icra edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmektedir. Çocuk teslimine
ilişkin hükümler müşterek çocuk ergin oluncaya kadar devam eder. Olması gereken
hukuk açısından çocuk teslimine ilişkin ilamların icrasında çocuğun üstün
yararının gözetilmesi gerekmektedir. Bu sebeple müşterek çocuğun alacaklı ve
borçlu arasında geçen olumsuz tutum ve davranışlardan etkilenerek travma
yaşamasının önüne geçilmesi bu düzenleme kapsamında en önemli husus olmalıdır.
Ayrıca çocuk tesliminin icra müdürlüğü tarafından yapılıyor olması da müşterek
çocukta ileride dönülmesi zor hasarlara neden olabileceğinden yine bu
düzenlemede çocuğun teslimi esnasında icra müdürlüğünün ikinci plana atılması
gerekmektedir. Ancak alacaklının icra müdürlüğüne icra takibi başlatması ve
takip kesinleştikten sonra teslim talebinde bulunması icra müdürlüğünün görevi
kapsamında kalmalıdır. Çünkü Türk hukuk sisteminde çalışmamızın konusu olan
çocuk teslimi prosedürünün sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için idari bir
birim veya makamın süreçte söz sahibi olması gerekmektedir.
Av.
Merve ÇELİK
Kaynakça:
1. 2.HD. 12.07.2007,
E.2007/10653, K.2007/17461, 2.HD. 07.02.2005, E.2005/16542, K.2005/1472, 2.HD. 27.12.2004,
E.2004/14629, K.2004/15838
2. Çağrı Mardin, Çocuk
teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrası,
Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2018, s. 36.
3. Oğuzoğlu, H. Cahit:
Medeni Hukuk II- Aile Hukuku, Ankara 1963, s. 240
4. Çağrı Mardin, Çocuk
teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrası,
Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2018, s. 58.
5. Akyüz, Çocuk Hukuku, 4.
B., Ankara 2015, s.309.
6. Pekcanıtez, Hakan/ Atalay,
Oğuz/ Sungurtekin Özkan, Meral/ Özekes, Muhammet: İcra ve İflâs Hukuku, Ankara
2010, s.404.
7. Kuru, Baki: İcra ve İflâs
Hukuku El Kitabı, İstanbul 2006, s. 774.
8. Kuru, Baki: İcra ve İflâs
Hukuku El Kitabı, İstanbul 2006, s. 835.
9. Pekcanıtez, Hakan/ Atalay,
Oğuz/ Sungurtekin Özkan, Meral/ Özekes, Muhammet: İcra ve İflâs Hukuku, Ankara
2010, s.405.
10. Kuru, Baki: İcra ve İflâs
Hukuku El Kitabı, İstanbul 2006, s. 836.
11. Derya Belgin, Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrası, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011, s.68.