1. GİRİŞ
7550
sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, bilinen adıyla “10. Yargı Paketi” 01.06.2025
tarihinde TBMM Adalet Komisyonunda, ardından 04.06.2025 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Kanun, 04.06.2025 tarihinde
yayımlanan 32920 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz
konusu yargı paketi ile birlikte başta 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu olmak üzere
2004 sayılı İcra İflas Kanunu, 1512 sayılı Noterlik Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, 5718 sayılı Milletlerarası Özel
Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu
Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda önemli değişiklikler
yapılmıştır. Hukuk alanında atılan bu önemli adımlar kapsamında işbu
makalemizde 10. Yargı Paketi ile getirilen değişiklikler incelenecek, yapılan
değişikliklerin hukuk ve toplumsal alanda meydana getirdiği değişikliklere ışık
tutulacaktır.
İncelenen
yargı paketi özellikle infaz rejimi, ceza politikasındaki caydırıcılık anlayışı
ve yargılamaya ilişkin temel güvenceler yönünden dikkate değer düzenlemeler
içermektedir.
TBMM
Genel Kurulunca kabul edilerek yürürlüğe giren teklifin temel amacı ceza
hukukunun asli amacı olan failin ıslahını sağlamak ve bireyin yeniden topluma
kazandırılmasıdır. Bu anlayışla, mevcut denetimli serbestlik sisteminin
uygulamada yarattığı bazı olumsuzlukların önüne geçilmesi ve infazın cezayla
orantılı bir süreyle kurum içinde gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Özellikle
Kanun teklifinin gerekçesinde Ceza Hukuku alanında yapılan değişikliler ile
ilgili kullanılan şu ifadeler dikkat çekicidir.
“Teklifle
yapılması öngörülen düzenlemeyle, bir yıllık maktu denetimli serbestlik süresi
bakımından bir değişiklik öngörülmemekle birlikte, miktarına bakılmaksızın
hapis cezası alan tüm hükümlülerin aldıkları cezayla orantılı şekilde belirli
bir süre ceza infaz kurumunda kalması sağlanarak, cezanın ıslah amacının
gerçekleşmesi hedeflenmektedir.
Ceza
ve ceza muhakemesi hukukunda insana değer veren düşüncenin etkinlik
kazanmasıyla birlikte infaz rejimlerinde hükümlünün iyileştirilmesine ve
topluma yeniden kazandırılmasına yönelik birçok düzenleme yapılmıştır. Hapis
cezalarının konutta, hafta sonu veya geceleyin infazı şeklinde düzenlenen özel
infaz usullerinin kapsamının dar olması, bu usullerin uygulanmasını
zorlaştırmaktadır. Özel infaz usullerinin daha etkili uygulanmasını sağlamak
amacıyla kapsamının genişletilmesi ve koşullarının yeniden belirlenmesi
gerekmektedir.”
Diğer
yandan, Anayasa Mahkemesi’nin hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkesi
bağlamında verdiği iptal kararlarının oluşturduğu boşlukların giderilmesi
amacıyla çeşitli yasal düzenlemelere gidilmesi kabul edilmiştir. Noterlik,
hukuk muhakemeleri ve idari yargılama gibi hukukun çeşitli alanlarındaki
düzenlemeler de bu bağlamda incelenecektir.
2.
YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
2.1.
2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler
2.1.1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ek 1’inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “hükmün verildiği” ibaresi “davanın
açıldığı veya şikâyet başvurusunun yapıldığı” şeklinde değiştirilmiş ve üçüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Bu düzenleme sonucunda ilgili madde:
“Bu
Kanunun 119, 226, 326, 363 ve 364 üncü maddelerindeki parasal sınırlar; her
takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal
sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci
maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen
yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde
belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate
alınmaz.
363
ve 364 üncü maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı
veya şikâyet başvurusunun yapıldığı tarihteki miktar esas alınır.”
haline
gelmiştir.
“İstinaf
ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden değerleme
nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya
Yargıtayın bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında
uygulanmaz, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır.”
şeklindeki
üçüncü fıkra ise yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklik neticesinde kanun
yoluna başvuruda dava tarihindeki parasal sınırların esas alınacağı kabul
edilmektedir. Islahla miktar artırımı yapılan hallerde de davanın açıldığı
tarihteki parasal sınırlar esas alınacaktır. Maddenin üçüncü fıkrası, ikinci
fıkrada yapılan değişiklikle birlikte uygulama kabiliyeti kalmadığından
yürürlükten kaldırılmaktadır.
2.2.
1512 sayılı Noterlik Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler
2.2.1.
18/1/1972 tarihli
ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 125’inci maddesi Anayasa Mahkemesi’nin
5/11/2024 Tarihli ve E: 2024/185, K: 2024/178 Sayılı Kararı ile maddenin
iptaline ve bu hükmün 17/09/2025 tarihinde yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir. Ancak iptal hükmü yürürlüğe girmeden önce madde 7550 sayılı Kanun
ile aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Noterlere;
sıfat ve görevlerinin gereklerine uymayan hâl ve hareketlerinin tespit edilmesi
üzerine, durumun niteliğine ve eylemin ağırlık derecesine göre 126 ncı maddede
yazılı disiplin cezalarından biri verilir.”
2.2.2.
1512 sayılı Kanun’un “Disiplin Cezaları” başlıklı 126. Maddesi Anayasa
Mahkemesi’nin 5/11/2024 tarihli ve E: 2024/185, K: 2024/178 sayılı kararıyla
iptal edilmiştir. Madde gerekçesine göre:
“Anayasa
Mahkemesi; Kanunun 125 ve 126’ncı maddelerinde disiplin cezası uygulanabilecek
hâllerin sayılması ve disiplin cezalarının da gösterilmesine rağmen disiplin
suç ve cezalan arasında yeterli bağlantının kurulamadığı, disiplin cezasını
gerektiren eylemin gerçekleşmesi durumunda fiil ve hareketin niteliğine göre
disiplin cezalarının verilmesinde bu ölçütün muhataplar açısından yeterli bir
hukuki güvence sağlamadığı, işlenen disiplinsizlik eylemi ile tayin edilen
disiplin cezası arasında adil bir dengenin gözetilmesini temin edecek gerekli
ve yeterli mekanizmaların bulunmadığı, verilecek disiplin cezaları bakımından
keyfi yorum ve uygulamalara karşı hukuki güvencenin sağlanamadığı
gerekçeleriyle mevcut hükümlerin iptaline karar vermiştir.”
Bu
doğrultuda yapılan değişiklik ile noterlerin sıfat ve görevlerinin gereklerine
uymayan hâl ve hareketlerde bulunduğunun tespit edilmesi üzerine,
disiplinsizlik olarak nitelenen eylemlere uygulanacak cezalar; uyarma, kınama,
para cezası, geçici olarak işten çıkarma ve meslekten çıkarma olarak
belirlenmekte ve bu cezalan gerektiren fiiller ayrı ayrı gösterilmektedir.
2.2.3.
1512 sayılı Kanun’un “Bir üst veya alt derece disiplin cezasının uygulanması ve
zamanaşımı” başlıklı 127. Maddesinde yapılan değişiklik ile de bir üst veya alt
derece disiplin cezası uygulanabilecek hâller ile disiplin soruşturmasında
uygulanacak zamanaşımı süreleri belirlenmiştir.
2.2.4.
1512 sayılı Kanun’un “Yasaklara aykırı harekette bulunmak” başlıklı 157.
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
2.2.5.
1512 sayılı Kanun’un 159’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(B)
bendi” ibaresi “ikinci fıkrasının (l) bendi” şeklinde değiştirilmiştir.
Neticeten yeni düzenleme:
“109
uncu maddenin birinci fıkrası uyarınca ortak işlemlere ait gelir tutarının
ortak hesaba yatırılacak kısmını süresi içinde yatırmayan noterler, birinci
defasında 126 ncı maddenin ikinci fıkrasının (l) bendi gereğince
cezalandırılır ve cezalandırılmalarına konu olan işlemden elde ettikleri ücret
ve noter hissesi tutarının tamamı alınarak bankadaki Noterlikler ortak cari
hesabına yatırılır.”
şekline
gelerek yine Noterlerin cezalandırılması ile ilgili bir değişikliğe
gidilmiştir.
2.3.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda Yapılan Değişiklik
2.3.1.
2577 sayılı Kanun’un ek 1’inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“17’nci
madde uyarınca duruşma yapılmasının zorunlu olduğu davalar ile 45’inci ve
46’ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların
belirlenmesinde davanın açıldığı tarihteki parasal sınır esas alınır.”
Bu
düzenleme doğrultusunda idari yargılamada yapılacak kanun yolu başvurularında
dava tarihindeki parasal sınırın esas alınacağı belirlenmiştir.
2.4.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler
Açıklanan
yargı paketi ile Türk Ceza Kanunu’nda pek çok suçun alt ve üst sınırlarında,
koşullu salıverilme ve tekerrür hükümlerinde değişiklikler yapılmıştır.
-
Alt ve Üst Sınırlarda Yapılan Değişiklikler
2.4.1.
Kanun’un “Suça teşebbüs” başlıklı 35. madde 2. fıkrasında yapılan değişiklik
ile maddenin güncel hali şu şekildedir:
“(2)
Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına
göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine ondört yıldan
yirmibir yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine on yıldan
onsekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde
verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”
Bu
düzenleme ile müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren
suçlarda suça teşebbüs halinde uygulanacak cezanın alt ve üst sınırları
yükseltilmiştir.
2.4.2.
Kanun’un “Kasten yaralama” bşlıklı 86. maddesinde yapılan değişiklikler ile
maddenin yeni hali şu şekildedir:
“(1)
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin
bozulmasına neden olan kişi, bir yıl altı aydan üç yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek
fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi
üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif
olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan bir yıl altı aya kadar
hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle:12/5/2022-7406/3
md.) Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz
aydan az olamaz.”
Kanun’un
“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinde yapılan
değişiklikler ile maddenin yeni hali şu şekildedir:
“(1)
Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a)
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b)
Konuşmasında sürekli zorluğa,
c)
Yüzünde sabit ize,
d)
Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e)
Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden
olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak,
verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde dört yıldan, üçüncü
fıkraya giren hallerde altı yıldan az olamaz.
(2)
Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a)
İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b)
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c)
Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d)
Yüzünün sürekli değişikliğine,
e)
Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden
olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak,
verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde altı yıldan, üçüncü
fıkraya giren hallerde dokuz yıldan az olamaz.42
(3) (Değişik:
6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına
veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza,
kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar
artırılır.
(4)
Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci
fıkrasına giren hallerde on yıldan ondört yıla kadar, üçüncü
fıkrasına giren hallerde ise ondört yıldan onsekiz yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.”
Bu
düzenlemeler ile kasten yaralama suçunun ve nitelikli hallerinin alt ve üst
sınırlarında artırıma gidilmiştir.
2.4.3.
Kanun’un “Tehdit” başlıklı 106. maddesinde yapılan değişiklikler ile maddenin
yeni hali şu şekildedir:
“(1)
Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel
dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden
kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek
cümle:12/5/2022-7406/6 md.) Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde
cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir
zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise,
mağdurun şikayeti üzerine, iki aydan altı aya kadar hapis veya
adlî para cezasına hükmolunur.
(2)
Tehdidin;
a)
Silahla,
b)
Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla
veya özel işaretlerle,
c)
Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d)
Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten
yararlanılarak,
İşlenmesi
halinde, fail hakkında iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.”
Bu
düzenleme ile basit tehdit suçunun cezalandırılmasına alt sınır getirilmiş ve
tehdit suçunun nitelikli halinde üst sınırın artırımına gidilmiştir.
2.4.4.
Kanun’un “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179’uncu maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkralarında yapılan değişiklikler ile maddenin yeni hali şu
şekildedir:
“(2)
Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya
malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, dört
aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.[74]
(3)
Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir
şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan
kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Maddede
yapılan değişiklikler ile suçun kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı
açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi halinde suç
kapsamında verilecek cezanın alt sınırında artırıma gidilmiştir. Alkol veya
uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç
sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi bakımından
ise suçun alt ve üst sınırları 2. fıkradan ayrılarak ayrıca düzenlenmiştir.
2.5.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da Yapılan
Değişiklikler
2.5.1.
Kanun’un “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı 105/A
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Hükümlünün
bu infaz usulünden yararlanabilmesi için beş günden az olmamak üzere koşullu
salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin en az
onda birini ceza infaz kurumunda geçirmiş olması gerekir.”
Denetimli
serbestlik, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve
koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin
talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazıdır.
Bu düzenleme doğrultusunda her hükümlünün
koşullu salıverilmeden önce infazına karar verilen sürenin 1/10’unu ve her
ihtimalde en az 5 gününü ceza infaz kurumunda geçirmesi gerekliliği hükme
bağlanmıştır. Madde gerekçesi şu şekildedir:
“Yapılması
öngörülen düzenlemeyle, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde
bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli
bir hükümlünün, denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmesi için koşullu
salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin en az
onda birini ceza infaz kurumunda geçirmiş olması zorunlu hale getirilmektedir.
Belirtmek gerekir ki hükümlünün ceza infaz kurumunda geçireceği süre, hiçbir
şekilde beş günden az olmayacaktır.”
Getirilen
bu değişiklik ile sağlanmak istenen hükümlülerin aldıkları cezanın en azından
belirli bir süresinde ceza infaz kurumunda kalmasını ve cezasızlık algısının
yıkılması çalışılmaya sağlanmaktır.
Burada
bir örnek vermek düzenlemenin somutlaşmasına yardımcı olacaktır:
Örneğin
Kanun yürürlüğe girmezden evvel tehdit suçundan 10 ay ceza almış bir hükümlüyü
göz önüne alalım. Sanığa verilen ceza 3 yıl veya daha az süreli olduğundan Açık
Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliğinin 5. maddesi gereğince doğrudan açık
ceza infaz kurumuna alınır. Kişinin cezasına 1/2 koşullu salıverilme süresi
uygulandığında (koşullu salıverilme oranları suçun niteliğine göre önem arz
etmektedir, tehdit suçu için 1/2 uygulanması gerekir) 5 ay ceza infaz kurumunda
kalması gerekecektir. Denetimli serbestlik süresine 5 ay kaldığından dolayı
ceza infaz edilmeksizin 5275 sayılı Kanun’un 105/A maddesi gereğince Sanık
denetimli serbestlikten yararlanacaktır.
Kanun
yürürlüğe girdikten sonra işlenen suçlar bakımından ise bu hesaplama şu şekilde
yapılacaktır:
Hükümlünün
denetimli serbestlikten faydalanabilmesi adına koşullu salıverilmeye kadar
kalan 5 aylık cezanın 1/10’unu yani 15 günü açık ceza infaz kurumunda
geçirecektir ve ardından denetimli serbestlikten faydalanabilecektir. Bu
hesaplama neticesinde çıkan gün miktarının 5 gün ve daha az olması halinde ise
kişinin en az 5 günü ceza infaz kurumunda geçirmesi gerekecektir.
2.5.2.
Kanun’un
“Mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik
tedbiri” başlıklı 108’inci maddesinde yapılan değişiklikler ile madde güncel
olarak şu hale gelmiştir:
“(1)
Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;
a)
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının,
b)
Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,
c) (Ek:14/4/2020-7242/49
md.) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla
otuziki yılının,
d)
Süreli hapis cezasının üçte ikisinin,
İnfaz
kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden
yararlanılabilir. (Ek cümle:14/4/2020-7242/49 md.) Ancak,
koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından tabi
oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır.
(2)
Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas
alınan cezanın en ağırından fazla olamaz. (Ek cümle:4/6/2025-7550/14
md.) İkinci defa tekerrür halinde bu fıkra hükmü uygulanmaz.
(3)
İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda birinci
fıkradaki koşullu salıverilme süreleri uygulanır. (Ek
cümle:4/6/2025-7550/14 md.) Ancak, süreli hapis cezaları bakımından
koşullu salıverilme oranı dörtte üç olarak uygulanır. (Ek
cümle:14/4/2020-7242/49 md.) Hükümlü hakkında ikinci defa tekerrür
hükümlerinin uygulanacağı hükümde belirtilir.
(…)”
Bu
düzenleme ile getirilen; maddenin 2. fıkrasına eklenen “İkinci defa tekerrür
halinde bu fıkra hükmü uygulanmaz.” ifadesi, üçüncü fıkrasında yer alan
“durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.” ibaresinin “durumunda birinci
fıkradaki koşullu salıverilme süreleri uygulanır.” şeklinde değiştirilmesi ve
üçüncü fıkraya eklenen “Ancak, süreli hapis cezaları bakımından koşullu
salıverilme oranı dörtte üç olarak uygulanır.” cümlesi; ikinci kez tekerrür
hükümleri uygulanacak hükümlüler bakımından önem taşır.
Tekerrür,
TCK’de düzenlendiği şekli ile; önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm
kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesidir. 7550 sayılı Kanun
yürürlüğe girmeden önce ikinci kez tekerrür haline düşen sanıklarla ilgili ikinci
defa tekerrür hükümlerinin uygulanması mümkün olmayıp, cezasının tamamını ceza
infaz kurumunda infaz etmekte ve koşullu salıverilmekteydi. Maddede yapılan
düzenleme neticesinde ikinci defa tekerrür hükümlerinin cezalarının tamamını
ceza infaz kurumunda geçirmesi gerekmeksizin, 3/4'ünün ceza infaz kurumunda, iyi
halli olmak şartıyla, çekilmesinin ardından koşullu salıverilme imkânı
tanınmaktadır. Burada pek tabii tekerrürün diğer şartları anacaktır.
2.5.3.
Kanun’un “Özel infaz usulleri” başlıklı 110. maddesinde yer alan sürelerin alt
ve üst sınırlarında artırıma gidilmiştir. Yapılan değişiklikler neticesinde
hafta sonu ve geceleri yapılacak infazların kapsamı; kasten işlenen suçlarda 1
yıl 6 aydan 3 yıla ve taksirle öldürme suçu hariç taksirle işlenen suçlarda 3
yıldan 5 yıla çıkarılmaktadır.
Kanun’un
110. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikler ile konutta infaz
usulünün kapsamı; kadın, çocuk veya 65 yaşını bitirmiş kişiler bakımından 1
yıldan 3 yıla; 70 yaşını bitirmiş kişiler bakımından 2 yıldan 4 yıla ve 75
yaşını bitirmiş kişiler bakımından 4 yıldan 5 yıla çıkarılmıştır.
Maddede
yapılan bir diğer değişiklik, doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçen ve
toplam beş yıl (düzenleme öncesi 3 yıl idi) veya daha az süreli hapis cezasına
mahkûm olan ya da adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen
hükümlü kadınların cezasının konutta çektirilmesinde yapılan üst sınır
düzenlemesidir.
Aynı
zamanda maddenin 7. fıkrası yapılan değişiklik ile madde:
“İnfaz
hâkimi talep üzerine, cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesi sırasında bu
usulün uygulanmasına son verebilir. Özel infaz usulünün gereklerine geçerli bir
mazeret olmaksızın uyulmaması hâlinde ise bu usulün uygulanmasına son verilir
ve bu hâlde infaza genel hükümlere göre ceza infaz kurumlarında devam
edilir. Özel infaz usulüne göre geçirilen süre, infaz aşamasında mahsup edilir.
Bu fıkranın uygulandığı hâllerde 105/A maddesi hükümleri uygulanmaz.”
halini
almıştır. Yapılan değişikliğin belki de en önemli noktaları ise şu şekildedir:
-
“(a) bendinde belirtilen infaz usulü, hükümlünün iş yaşamı ve ailevi durumu ile
ceza infaz kurumlarının düzen ve işleyişine göre ceza infaz kurumu tarafından,
süresi aynı olmak koşuluyla hafta içi günlerde de uygulanabilir.”
Kanun’un
110. maddesinin ilk fıkrasına eklenen bu cümle ile kısaca infazın esnekliğini
arttırmak amaçlanır. Hafta sonu infaz usulünün, hükümlünün iş yaşamı ve ailevi
durumu ile ceza infaz kurumlarının düzen ve işleyişine göre ceza infaz kurumu
tarafından, süresi aynı olmak koşuluyla hafta içi günlerde de uygulanabilmesine
imkân tanınmaktadır.
-
“(d) Seksen yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları toplam altı yıl,”
Yapılan
bu düzenleme neticesinde 80 yaşını bitirmiş hükümlülerin altı yıl, veya daha az
süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine infaz hâkimi tarafından karar
verilebilir.
-
“(3) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar hariç olmak üzere
hapis cezasına mahkûm olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına
çevrilen hükümlülerden 16 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen usule göre
maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu
koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen ve toplum
güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilenlerin
cezasının konutunda çektirilmesine infaz hâkimi tarafından karar
verilebilir. Mahkûmun durumu, Cumhuriyet başsavcılığınca birer yıllık
dönemlere göre 16 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen usule göre
incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre hükümlünün iyileştiğinin tespit
edilmesi halinde infaz hâkimi, cezanın konutta çektirilmesine dair kararı
kaldırır. Mahkûm, denetimli serbestlik müdürlüğü ve bulunduğu yer kolluk
makamlarınca izlenir. Toplam cezası on yıldan fazla olan hükümlülerin
elektronik cihazların kullanılması suretiyle takibi zorunludur. Bu fıkrada
yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde cezanın konutunda
çektirilmesine dair karar infaz hâkimliğince kaldırılır.”
Yapılan
bu değişiklik ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç
hapis cezası almış olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına
çevrilen hükümlülerden ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz
kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen ve
toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı
değerlendirilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine imkan sağlanmıştır. Hastalık
veya engellilik nedeniyle cezanın konutta çektirilmesine ilişkin karar verme ve
denetim usulü açıkça belirlenmektedir. Ayrıca elektronik kelepçe kullanımının
10 yıldan fazla hapis cezası almış olan hükümlülerin denetimli serbestlik
süreçlerinde kullanımı zorunlu hale getirilmiştir.
-
“(5) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında
tabi oldukları infaz rejimine göre koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak cezanın infazı hükümleri uygulanır.”
Maddenin
beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle, cezanın özel infaz usulüne göre
çektirilmesine karar verilenler hakkında denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak cezanın infazı hükümlerinin uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır
-
“e) 105/A maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca açık ceza infaz
kurumuna gönderilenler,”
Maddenin
dokuzuncu fıkrasında yapılan değişiklikler ile denetimli serbestliğin
uygulanmasına ilişkin olarak belirli yükümlülükleri yerine getirmeyen
hükümlülerin özel infaz usullerinden faydalanamayacağı belirtilmiştir.
2.5.4.
Kanun’un geçici 10’uncu maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “veya ikinci
defa mükerrir olup 31/7/2023 tarihi itibarıyla bu cezanın infazı için
ceza infaz kurumunda bulunan” ibaresi, kanunda yapılan diğer tüm değişikliklere
paralel olarak madde metninden çıkarılmıştır.
2.5.5.
Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ
MADDE 11- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 105/A maddesinin birinci fıkrasında
yapılan düzenleme, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar
bakımından uygulanmaz.”
Denetimli
serbestlik düzenlemesi bakımından yapılacak değişikliğin ancak 7550 sayılı
Kanun yürürlüğe girdikten sonra işlenen suçlar bakımından uygulanacağı ayrıca
açıklanmıştır.
2.6.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da Yapılan
Değişiklikler
2.6.1.
7550 sayılı Kanun’un 18. maddesi şu şekildedir:
“27/11/2007 tarihli
ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 27 nci
maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1)
İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca
sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak üzere, tarafların sözleşmeyle
belirledikleri hukuka tâbidir.”
“(4)
Ancak hâlin bütün şartlarına göre işin yapıldığı yer hukukunun işin yapıldığı
sırada uygulanmak zorunda olan hükümleri hariç olmak üzere, iş sözleşmesiyle
daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye birinci, ikinci ve
üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir.””
Anayasa
Mahkemesi’nin 05/11/2024 tarihli ve E: 2023/158; K: 2024/187 sayılı kararıyla,
yabancılık unsuru taşıyan iş sözleşmelerinde hukuk seçimine imkân tanıyan
mevcut birinci fıkranın iptaline ve iptal kararının Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir. Söz konusu iptal kararı, 10/3/2024 tarihli ve 32837 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanmıştır.
Anayasa
Mahkemesi, iş sözleşmelerinde taraflarca bir hukuk seçimi yapılmamışsa,
sözleşmeyle daha sıkı ilişkili olan hukukun uygulanabilmesinin mümkün olduğunu;
ancak tarafların açıkça bir hukuk seçimi yaptığı durumlarda, olayın tüm
koşulları göz önünde bulundurularak daha sıkı ilişkili hukuku uygulamasına
imkân tanımayan düzenlemenin Devletin çalışanları korumasına ilişkin pozitif
yükümlülüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle söz konusu fıkrayı iptal etmiştir.
Yapılan
düzenleme ile, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararında ortaya koyduğu gerekçeler
doğrultusunda ve işçi ile işveren arasındaki hak ve menfaat dengesinin
sağlanması amacıyla, iş sözleşmesinde taraflarca bir hukuk seçimi yapılmış olsa
dahi, hâlin tüm koşulları göz önünde bulundurularak sözleşmeyle daha sıkı
ilişkili bir hukukun mevcut olması durumunda hâkimin takdir yetkisi
çerçevesinde, seçilen hukuk yerine sözleşmeyle daha sıkı ilişkili olan hukukun
uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır.
2.7. 6087
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler
2.7.1.
7550 sayılı Kanun’un 19. maddesi aşağıdaki gibidir:
“11/12/2010 tarihli
ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun 28 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının (a) bendine “boş kadro şartı aranmaksızın,” ibaresinden sonra gelmek
üzere “kalan görev süresini tamamlamak üzere” ibaresi, (b) bendine aşağıdaki
cümleler, (ç) bendine “yazılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “seçim veya”
ibaresi eklenmiş ve bendin ikinci cümlesinde yer alan “Atama” ibaresi “Seçim
veya atama” şeklinde değiştirilmiştir.
“Ancak
görev süresini tamamlayanlardan, adli yargı hâkim ve savcıları arasından
seçilmiş olan üyeler Yargıtay üyeliğine, idari yargı hâkim ve savcıları
arasından seçilmiş olan üye Danıştay üyeliğine, boş kadro olup olmadığına
bakılmaksızın Genel Kurul tarafından seçilebilir. Boş kadro olmaması halinde
ilk boşalan üye kadroları kendilerine tahsis olunur.””
Kanun’un
28’inci maddesinin üçüncü fıkrasının a bendinde yapılan değişikler neticesinde,
Kurul üyeliğine Yargıtay ve Danıştay’dan seçilen ve yüksek mahkeme üyeliğine
geri dönen üyelerin, kalan görev sürelerini tamamlamaları öngörülmektedir.
Başka bir ifadeyle Kurul üyeliğinde geçirilen sürelerin, yüksek mahkeme üyeliği
görev süresinin hesabında dikkate alınmaması sağlanmaktadır.
Ayrıca
üçüncü fıkranın b bendinde yapılan eklemelerle, görev süresini tamamlayanlardan
adli yargı hâkim ve savcıları arasından seçilmiş olanların Yargıtay üyeliğine,
idari yargı hâkim ve savcıları arasından seçilmiş olan üyenin Danıştay
üyeliğine boş kadro olup olmadığına bakılmaksızın Genel Kurul tarafından
seçilebilmesi öngörülmektedir. Boş kadro olmaması halinde ilk boşalan üye
kadrolarının bu üyelere tahsis edilmesi hükme bağlanmaktadır.
2.8.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler
2.8.1.
7550 sayılı Kanun’un 20. maddesi şu şekildedir:
“12/1/2011 tarihli
ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“(2)
200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki
işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal
sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınır.””
Anayasa
Mahkemesinin 04/12/2024 tarihli ve E: 2023/182; K: 2024/203 sayılı kararıyla,
maddenin istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilecek kararların
belirlenmesinde ilk derece mahkemesince veya bölge adliye mahkemesince nihai
kararın verildiği tarihteki parasal sınırın esas alınmasına ilişkin hükmü
ihtiva eden ikinci fıkrasında yer alan "341’inci, 362’nci ve"
ibaresinin iptaline ve kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
Getirilen
bu değişiklik ile Kanun yoluna başvuru açısından istinafa başvuru yolunun açık
olup olmaması noktasında esas alınan kanuni sınırlar her sene güncellenirken
dava konusu mal ya da alacağın değerinin güncellenmemesi nedeniyle oluşan
haksızlığın önüne geçilmek istenmiştir. 7550 sayılı Kanun kapsamında yapılan bu
değişiklik ile kanun yoluna başvuruda dava tarihindeki parasal sınırların esas
alınacağı kabul edilmektedir. Islah yoluyla dava konusu miktarın artırıldığı
durumlarda da yine davanın açıldığı tarihte geçerli olan parasal sınırlar
dikkate alınacaktır.
Stj.
Av. Edanur Yılmaz
Kaynakça:
1. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2025/06/20250604M1-1.htm
2. https://hukukihabernet.teimg.com/hukukihaber-net/uploads/2025/05/ceza-ve-guvenlik-tedbirlerinin-infazi-hakkinda-kanun-ile-bazi-kanunlarda-degisiklik-yapilmasina-dair-kanun-teklifi.pdf
3.
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.2004.pdf
4. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=1512&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
5. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2577&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
6. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5237&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
7. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5275&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5
8.
https://mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5718.pdf
9.
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6087.pdf
10.
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6100.pdf