Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ÇALIŞMALARI TAMAMLANAN 7. YARGI PAKETİNDE YER ALAN DÜZENLEMELER NELERDİR?

ÇALIŞMALARI TAMAMLANAN 7. YARGI PAKETİNDE YER ALAN DÜZENLEMELER NELERDİR?

7. Yargı Paketi ile çeşitli kanunlarda usul ve esasa yönelik yapılan önemli değişiklikler öngörmüş, yargılamaya ilişkin standartları yükseltmek üzere mevzuatın gözden geçirilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması amaçlamıştır. Bu çalışmada düzenlenen önemli değişiklikler ele alınmıştır.

1. İcra İflas Hukukuna İlişkin Düzenlemeler

1.1. Haczi Kabil Olmayan Malların Kapsamına Aile Bireylerine Ait Kişisel Eşyası ile Ailenin Ortak Kullanımına Hizmet Eden Tüm Ev Eşyasının Dahil Edilmesi

Aynı konutta ikamet eden aile bireylerine ait ibadete özgü veya kişisel eşyalar ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyaları, haczi caiz olmayan mallar arasına alınmaktadır. İcra İflas Kanunun “Haczi caiz olmayan mallar ve haklar” başlıklı 82. Maddesinin 3. Fıkrasında aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu sayılan eşyanın, aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan birinin haczolunamayacağı hüküm altına alınmıştır. [1]

7. Yargı Paketi ile madde kapsamı genişletilmiş, konut haczine mahkeme tarafından izin verilse dahi ibadete özgü eşyalar ile kişisel eşyalar ve aile bireylerinin ortak kullanımlarına hizmet eden diğer ev eşyaları haczolunamayacak eşya kapsamına alınacaktır.

1.2. Konut Haczinin Yapılabilmesi için Mahkemeden İzin Şartı

Yapılacak düzenleme ile konutlarda mahkeme kararı olmaksızın haciz işlemi yapılamayacaktır. Konutlarda yapılacak hacizler bakımından; icra müdürünün verdiği haciz kararının ancak “icra mahkemesinin onayından geçtikten sonra” yerine getirilebilmesi sağlanmaktadır. İlgili madde aşağıdaki şekildedir;

Madde 79/a- İcra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararın onaylanması için dosyayı derhal icra mahkemesine tevdi eder.

Mahkeme, tevdi tarihinden itibaren en geç üç gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunun anlaşılması halinde kararın onaylanmasına, aksi halde kaldırılmasına kesin olarak karar verir.

Haciz işlemi sırasında, haciz yapılan yerin konut olduğu anlaşılır ve borçlu da konutta haciz yapılmasına rıza göstermezse haciz işlemine son verilir ve müteakip işlemler hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.

İhtiyati haciz hakkında, bu madde hükmü uygulanmaz.

1.3. Taşkın Haciz Yasağı

İcra takibine konu alacağa yetecek miktarı aşacak şekilde (taşkın) haciz yapılması açıkça yasaklanmaktadır. Halihazırda İcra ve İflâs Kanunu’nun 85. maddesi gereğince alacaklının alacağından fazla mal ve hakkın haczi caiz değildir. Fakat uygulamada sıklıkla madde metnine uyulmamasından ötürü meydana gelen hak kayıpları; taşkın haciz yasağının ayrıca ve açıkça vurgulanması ile önlenmek istenmiştir. 

Alacak miktarını aşan haciz, kavram, tanım ve şartları bakımından İcra ve İflâs Kanunu’nda yer almamaktadır. Yine bu kavram, öğretide de pek tartışılmamakla birlikte, Yargıtay kararlarında “aşkın haciz” veya “taşkın haciz” olarak yer almaktadır. [2]

 Yargıtay 12. HD, 7.7.2011, E. 2010/32724, K. 2011/15605 sayılı ilamında şu şekilde belirtilmiştir; [3]

“…her ne kadar takip kesinleşmemiş ise de geçerli bir ihtiyati haciz kararının bulunması karşısında 05.04.2010 tarihinde yapılan haciz ve muhafaza işleminde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Ancak, ihtiyati haciz kararında belirlenen borç miktarını aşar şekilde haciz yapılması halinde borçlu bu hususu şikâyet konusu yapabilir. Nitekim borçlu şikâyet dilekçesinde aşkın haciz yapıldığını da ileri sürmüştür. O halde, mahkemece, haciz ve muhafaza işleminin kaldırılmasına ilişkin şikâyetin reddi ile aşkın haciz yönünden inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…”

Yargıtay kararına göre ihtiyatî hacizde de taşkın haczin söz konusu olabileceği belirtilmiştir. Bu itibarla taşkın haciz yasağının; tamamlama haczi (İİK m. 139), ilave haciz (İİK m. 100/II), geçici haciz (İİK m. 139) ve ihtiyatî haciz (İİK m. 257-268) için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür.

Taşkın haczin varlığı halinde bu haksız işlemden zarar gören borçlu tarafından İİK m. 16/1’e göre muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurulabilir.

2. Dava Şartı Arabuluculuk Kapsamının Genişletilmesine Dair Düzenlemeler

Kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar (ilamsız icra yoluyla tahliye hariç), ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar, kat mülkiyetinden kaynaklanan uyuşmazlıklar ve komşu hakkıyla ilgili uyuşmazlıklar, zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmaktadır.

2.1. Kira İlişkisinden Doğan Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk

Türk Hukuku’nda zorunlu arabuluculuk istisnai bir kurum olmasıyla beraber kanunda ticari uyuşmazlıklar, işçi işveren uyuşmazlıkları ve tüketici uyuşmazlıkları sınırlayıcı olarak sayılmak suretiyle zorunlu arabuluculuk kapsamında tutulmaktaydı.

Son yıllarda kira ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların artmasının akabinde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nda yapılan düzenleme ile kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da dava şartı arabuluculuk kapsamına alınmıştır.

Doktrinde ise zorunlu arabuluculuğun hak arama hürriyetine aykırılık teşkil edeceğine yönelik tartışmalar yer almaktadır. Zorunlu arabuluculuğun açık adil yargılanma hakkı ihlâli sonucu doğuracağı, alenî bir yargılamada, karşı tarafa yakın temas kurmadan, psikolojik etkilerden uzak, herkese açık ve resmî bir ortamda sonuç almak imkânı, hak aramak isteyen tarafın elinden kendi isteği dışında alındığını savunan görüşler yer almaktadır. [4]

Yapılan düzenlemeler ile görüldüğü üzere kanun koyucu zorunlu arabuluculuğun kapsamının genişletmek yönündeki iradesini devam ettirmektedir.

2.2. Ortaklığın Giderilmesine Dair Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk

6325 s. Kanunu m.18/B ile getirilen önemli bir düzenleme de ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce davacıya arabulucuya başvuru zorunluluğu getirmesidir. Ailevi uyuşmazlıkların önemli yer tuttuğu ortaklığın giderilmesi uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk sürecinin, taraf sayısının fazla olması sebebiyle arabulucunun taraflara ulaşmada ne denli zorluk yaşayacağı ve buna yönelik nasıl bir düzenleme getirileceği ilerideki tarihlerde belli olacaktır.

2.3. Ticari Davalar ve İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar Bakımından, İtirazın İptali, Menfi Tespit ve İstirdat Davalarının Zorunlu Arabuluculuk

Ticari davalar ve iş sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar bakımından, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarının zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğu açıkça düzenlenmektedir.

Söz konusu husus ile ilgili Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nce 04.12.2020 tarihli 2020/1943 Esas, 2020/4052 Karar sayılı ilamı şu şekildedir; [5]

İnceleme konusu yapılan husus, ticari niteliği haiz itirazın iptali davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusunda ticari davalarda dava şartı arabuluculuk kuralını öngören Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesini lafız ve amaç itibarıyla inceleyerek itirazın iptali davası bakımından dava açmadan önce arabulucuya müracaatın zorunlu olup olmadığını değerlendirmiştir. Daire kararına göre, ticari niteliği haiz bir davanın Kanun’un 5/A maddesi çerçevesinde zorunlu arabuluculuğa tabi olması için aranan ölçüt davadaki dava sebebinin para ödemesine ilişkin alacak veya tazminat talebi olmasıdır. Eğer ticari bir davada dava sebebini teşkil eden vakıa bir miktar para ödemesini konu alan alacak veya tazminat talebi ise dava açmadan önce arabulucuya müracaat edilmesi zorunludur.”

Yargıtay kararında ticari davalarda dava şartı arabuluculuğu düzenleyen 5/A maddesinin öngördüğü amaç ile itirazın iptali davasının öngördüğü amaç beraber değerlendirildiğinde söz konusu davadan önce arabulucuya başvurunun zorunlu olduğuna kanaat getirilmiştir. Daire kararına göre, bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk, taraflara üçüncü kişi önünde iletişim kurarak kendi menfaatlerine uygun şekilde uyuşmazlığı çözme imkânı sunmaktadır. [6] Hazırlanan düzenleme ile Yargıtay kararlarıyla sabit hale gelen itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarının zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğu hüküm altına alınmıştır.

3. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Başta Olmak Üzere İtiraz, İstinaf, Temyiz Sürelerinin Yeknesaklaştırılması

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanununda yer alan itiraz, istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süreleri “iki hafta” olarak düzenlenmekte ve böylelikle yeknesak hale getirilmektedir.

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda 10 gün içerisinde istinaf veya temyiz yoluna gidilebilen hükümler söz konusu düzenleme “iki hafta” olarak belirlenmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan sürelerin başlangıcında kararın “tefhim”ini dikkate alan maddeler kaldırılmış olup böylece sürelerin tebliğ ile başlaması esas hale gelmiştir. [7]

Av. Esra Ayaz

 

Kaynakça:

1. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu

2. Güneysu, N.: İcra Hukukunda Aşkın Haciz, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,2016, S.27 vd.

3. Yargıtay 12. HD, 7.7.2011, E. 2010/32724, K. 2011/15605 sayılı kararı

4. Özekes, M.: Zorunlu Arabuluculuğun Hak Arama Özgürlüğü ve Arabuluculuk İlkeleri Bakımından Değerlendirilmesi, Arabuluculuğun Geliştirilmesi Uluslararası Sempozyumu

5. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nce 04.12.2020 tarihli 2020/1943 Esas, 2020/4052 sayılı kararı

6. Akyel, Ş.: İtirazın İptali Davasını Dava Şartı Olarak Arabuluculuk Kapsamında Değerlendiren Bir Yargıtay Kararının İncelenmesi, 2022

7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN