Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

BRODA AGRO TRADE V ALFRED C TOEPFER INTERNATIONAL KARARI IŞIĞINDA TAHKİM SÜRECİNE KATILIMIN YARGI

BRODA AGRO TRADE V ALFRED C TOEPFER INTERNATIONAL KARARI IŞIĞINDA TAHKİM SÜRECİNE KATILIMIN YARGI

GİRİŞ

Tahkim yargılamasının temellerinden biri, tarafların gönüllü olarak uyuşmazlıklarını yerel mahkemeler dışında alternatif çözüm yollarına yönlendirme iradesidir. Bu iradenin varlığı ve kapsamı, birçok tahkim uyuşmazlığının merkezinde yer aldığı söylenebilir. İngiltere Temyiz Mahkemesi tarafından verilen Broda v Toepfer kararı [1], bir tarafın tahkim yargılamasına fiilen katılımının, daha sonra mahkeme nezdinde tahkim anlaşmasının geçerliliğini sorgulama imkânı üzerindeki etkilerini ortaya koymaktadır. Karar, 1996 tarihli İngiltere Tahkim Yasası’nın 67. ve 72. maddeleri çerçevesinde tahkim heyetinin yetkisine yönelik itiraz yollarının sınırlarının tartışıldığı ve belirlendiği bir dava olarak örnek teşkil etmektedir.

UYUŞMAZLIĞIN ÖZETİ

Uyuşmazlığın tarafı olarak davacı yan Broda, davalı Toepfer ile, GAFTA kuralları uyarınca mısır satımı konusunda bir sözleşme ilişkisi içine girmiştir. Toepher, Broda’nın mısır teslimini gerçekleştirememesi sebebiyle GAFTA nezdinde tahkime başvurmuş, Broda ise söz konusu sözleşmeyi hiçbir zaman kabul etmediğini, dolayısıyla aralarında geçerli bir tahkim anlaşması bulunmadığını ileri sürmüştür. Broda ayrıca, merkezlerinin Rusya’da olduğunu bu sebeple bağlayıcı bir sözleşme yapılmadığını ve yerel mahkemelerinde yasal işlemlere başladıklarını belirtmiştir. GAFTA bu uyuşmazlık kapsamında, taraflara yargı yetkisi konusunda ayrı karar vereceğini ve tarafların bu sebeple beyanlarını sunmaları için talimat vermiştir. Broda tahkim heyetine sunduğu beyanında, Toepher’e cevap vermediğini, Rus mahkemelerinin hakemlerin yargı yetkisini belirlemek için en uygun yer olduğunu ve GAFTA’ dan yargı yetkisini kabul etmemesine yönelik taleplerini belirtmiştir. Ardından, GAFTA verdiği ara kararında taraflar arasında bağlayıcı bir sözleşme olduğuna dair hüküm kurmuş ve taraflardan esas hakkındaki beyanlarını sunmaları için yeni bir talimat vermiştir. Broda bu kapsamda beyanlarını sunmuş ve bağlayıcı bir sözleşme olmadığına ilişkin iddialarını tekrarlamıştır. Yargılamanın sonunda Tahkim heyeti, geçerli bir sözleşmenin varlığını kabul ederek davayı esas yönünden incelemiş ve Toepfer lehine karar vermiştir.

Verilen kararın ardından Broda, tahkim heyetinin yetkili olmadığını ve verilen kararın bu nedenle geçersiz olduğunu ileri sürerek, 1996 Tahkim Yasası’nın 67. ve 72. maddelerine dayanarak İngiliz mahkemelerinde iptal başvurusunda bulunmuştur.

YASAL HÜKÜMLER İLE BİRLİKTE HUKUKİ TARTIŞMALAR

İngiltere Temyiz Mahkemesi GAFTA hakem kararını ayrıntılı olarak incelemiş, kararı değerlendirirken 1996 Tahkim Yasası’nın pek çok maddesine atıfta bulunmuştur.

Bu kapsamda değerlendirilen maddelerden ilki, bir taraf tahkim kararına, hakemlerin yetkisi olmadığı iddiasıyla mahkemede itiraz edilebileceğini ancak bu itirazlarını belirli bir süre sınırı içinde yapılması gerektiğini düzenleyen madde 67 olmuştur.

İlgili kararın verilmesinde esas olarak değerlendirilen diğer madde ise, tahkim sürecine katılmayan bir tarafın, hakemin yetkisine itiraz edebilmesi için mahkemeye başvurma hakkını ve tahkim yargılamasına hiç katılmamış bir tarafın, hakem heyetinin yetkisine ilişkin bir karar alınmış olması halinde dahi, hakem heyetinin yetkisini doğrudan mahkemeye başvurarak sorgulayabileceğini düzenleyen Tahkim Yasasının 72. maddesidir. Bu kapsamda davacı Broda, bu hükme dayanarak, tahkim heyetinin yetkisine doğrudan itiraz etme hakkının saklı olduğunu savunmuştur.

Davacı, davalının iddia ettiği gibi bir tahkim anlaşmasının yapılmadığını ve bu sebeple mahkemenin yargı yetkisine sahip olduğunu reddetmiş, ancak Tahkim mahkemesinin yargı yetkisine sahip olduğuna kanaat getirdiği ara kararının ardından mahkeme işlemlerine katılmıştır. Davacının madde 72 kapsamı hakkında yaptığı yorumuna göre, “işlemlerde yer almayan” tarafa yapılan atfın mahkemenin esas bakımından yargı yetkisine sahip olup olmadığına karar verdiği işlemlere katılmayan bir tarafa yönelik olduğuna dair bir kanaat getirmiştir. Buna karşılık Hâkim kararında, madde 72 kapsamında bulunan kişinin yargılamada yer almama şartının, yetki hakkındaki yargılamaların yanı sıra esas hakkındaki yargılamalar içinde geçerli olduğunu, davacı Broda’nın tahkim yargılamasına esas hakkında beyanda bulunmak suretiyle katıldığını, bu nedenle 72. madde kapsamındaki özel başvuru yolunun artık kendisine açık olmadığını belirtmiştir.

Davacı iddialarında, madde 72’nin tahkim heyetinin yetkisinin olup olmadığı ile ilgili olduğunu, esas yargı yetkilerinin kullanımıyla ilgili olmadığını ileri sürmüştür.  Ayrıca, davacı iddialarını desteklemek amacıyla İngiliz hukukunda yer alan kompetenz-kompetenz doktrininden bahsetmiş ve bu kapsamda mahkemenin kendi yargı yetkisini belirleme yetkisi olduğunu, madde 72 kapsamında “işlemlere katılan kişi” ifadesinin, tahkim kurulunun yetkisine ilişkin işlemlere katılım anlamına geldiğini ve bu yorumun, Caparo Group Ltd v Fagor Arrasate Sociedad Cooperative [2000] ADRJ 254 kararı ile desteklendiğini öne sürmüştür.

Bilindiği üzere   Kompetenz-Kompetenz İlkesi, hakemlere, görev alanlarına girip girmediğini belirledikleri bir uyuşmazlıkta, kendi yetkileri hakkında ilk elden karar verme yetkisi tanıyan bir ilkeyi ifade etmekle birlikte, hakem heyeti uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığını ve kendilerini o uyuşmazlık bakımından yetkili sayılıp sayılmayacağını bizzat değerlendirip karara bağlayabilirler.[2]  Davacı, tahkim heyetinin kendi yetkisini belirleyebilme yetkisine sahip olduğunu kabul etmekle birlikte, bu belirlemenin mahkemeyi bağlamadığını savunmuştur. Bu savunmaya karşılık olarak Mahkeme, hakem heyetinin yetkisini değerlendirme hakkına sahip olduğunu, ancak bunun yargı denetimine tabi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Caparo Group Ltd v Fagor Arrasate Sociedad Cooperative kararının, davacının lehine ileri sürdüğü anlamda bir içtihat oluşturmadığı, zira Caparo davasında tahkim sürecine hiçbir aşamada katılımın söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir.

MAHKEME KARARI

Tüm bu iddiaların ışığında Temyiz Mahkemesi, Madde 72’nın ileri sürülebilmesi için işlemlere hiç katılmama kapsamının ne olduğu, davacının tahkim kurulunun maddi yetkisinin tartışıldığı işlemlere katılıp katılmadığı hususlarını göz önüne alarak bir değerlendirme yapmıştır.

Bu kapsamda mahkeme, davacının madde 72 kapsamında tahkim heyetinin yetkisine ilişkin konularla ilgili olduğu iddiasının doğru olduğunu ancak “İşlemlere katılmama” ifadesi, tahkim kurulunun maddi yetkisinin belirlenmesine ilişkin işlemlerle sınırlı olduğuna dair örtülü bir kısıtlamayı kabul etmek için bir dayanak bulunmadığı belirtmiştir. Bu maddenin amacının, kendisinin bir tahkim anlaşması yapmadığını düşünen tarafın, tahkim sürecini görmezden gelme hakkına sahip olduğunu ve bu hakkını kullanması sebebiyle, mahkemeye başvurarak hukuki koruma talep etme hakkının sürece katılmadığı gerekçesiyle kısıtlanamayacağını belirtmiştir. Mahkeme, sürece bulunulması halinde, madde 67 uyarınca öngörülen süre sınırlamalarına tabi tutulmasının uygun olacağına kanaat getirmiştir.

Mahkeme tarafından, tahkim kurullarının esas incelemesinde [substantive proceedings] yer alan bir tarafın haklarını sınırlayan bir hükmün, yalnızca yetki itirazına [jurisdictional decision] katılan tarafın haklarını kısıtlayan bir düzenlemeden daha mantıklı olacağına ilişkin yorum yapmıştır.  Mahkeme bu yaklaşımla, uyuşmazlığın esasına itiraz eden tarafın, genellikle tahkim kurulunun esas hakkındaki kararından memnun olmadığı için nihai karara itiraz ettiği değerlendirmesinde bulunmuştur.

Temyiz mahkemesinin madde 72 ve 67 kapsamında yapılan başvuruların değerlendirilmesinde, mahkemenin, tahkim kurulunun yetkisine ilişkin kararlarını tam incelemeye tabi tutacağını, Madde 72’nin yalnızca yetki konularıyla ilgilenmesinin nedeninin, mahkemenin sadece bu tür konularda koşulsuz yetkiye sahip olmasına bağlamaktadır. Tahkim kurulunun verdiği yetkinin varlığı, kapsamı ya da usuli düzenlemeleri hakkındaki kararı mahkeme için bağlayıcı değildir. Ayrıca madde 72 ve 67 uyarınca yapılan bir başvuruda mahkeme, ilgili tarafın itirazını kendi tespit ettiği hukuki ve fiili esaslara dayanarak karara bağlayacağını, tahkim kurulunun kompetenz-kompetenz kapsamında verdiği kararın mahkeme tarafından incelenebileceği kabul edilmiştir. Mahkeme, yetki konularının, tahkim kurulunun esasa ilişkin verdiği karardan ayırt etmek gerektiğini, ciddi usulsüzlük olmadıkça taraflar tahkim kurulunun fiili tespitleriyle bağlı olup, mahkemeye yalnızca madde 69 da belirtilen sınırlamalar ile itiraz edebileceklerini vurgulamıştır.

Kararda, 72. maddedeki “tahkim yargılamasına katılmama” şartının yalnızca yetki aşamasına değil, esas incelemeye de katılımı kapsadığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda, yetki itirazında bulunmakla birlikte esas hakkında da savunma yapan tarafın, artık bu özel başvuru hakkını kaybettiği açıkça ortaya konmuştur. Mahkeme, bu yorumunu öğretideki yerleşik görüşlerle ve Commercial Arbitration (Mustill & Boyd) gibi kaynaklarla desteklemiştir.

Mahkeme, hakemlerin her zaman ayrı yargılama yapacaklarını, yargı yetkisi ve esasa ilişkin olarak ayrı ödüller vereceklerinin varsayılmaması gerektiğini vurgulamıştır. Buradaki sorunun taraflar arasında bağlayıcı bir sözleşme olup olmadığının belirlenmesi olabileceğini, ancak böyle bir durumda yargı yetkisi ve esasa ilişkin sorunun ayrılamaz olabileceği şeklinde yorumlamıştır. Temyiz mahkemesi, davacının tahkim davasında ara karar verilmesinden sonra, tahkim anlaşması içeren bağlayıcı bir sözleşmenin olup olmadığını tartıştıkları iddialarının, yargı yetkisine ilişkin katılım ile esasa ilişkin katılım arasında ayrım yapmanın ne kadar yapay olabileceğini vurgulamıştır.

SONUÇ

Broda, Toepher’in dayandığı tahkim anlaşmasına bağlı olmadığını mahkemeden alacağı common law kapsamında bir karar ile ortaya koymak istemektedir. Ancak, tahkim heyetinin yetkisine yapılabilecek itirazlar konusunda madde 67 ve 72. Maddelerde yer alan sınırlamalar, bu tür bir dava ile aşılamayacağı gerekçesi ile temyiz başvurusunu reddine karar verilmiştir.

İngiltere Temyiz Mahkemesi, Broda’nın 1996 Tahkim Yasası’nın 72. maddesine dayanarak mahkemeye doğrudan başvuru yapamayacağına ve 67. madde kapsamında da süresinde başvuru yapılmadığı için iptal talebinin reddine karar vermiştir. Karar, tahkim yargılamasına fiilen katılan bir tarafın, sonradan tahkim anlaşmasının yokluğunu ileri sürerek mahkemeye başvuru imkânını kaybedeceğini açık biçimde ortaya koymaktadır.

Bu karar aynı zamanda, tahkim yargılamalarına ilişkin yargı yetkisi itirazlarının yalnızca usule uygunlukla değil, aynı zamanda tarafların eylem ve beyanlarıyla şekillendiğini; mahkemelerin, sürece katılımı sadece şekli değil, maddi nitelikte değerlendirdiğini göstermektedir. Bu yönüyle karar, özellikle uluslararası tahkim uygulamaları açısından, tarafların tahkim sürecindeki davranışlarının sonuç doğurucu nitelikte olabileceğini ortaya koyan önemli bir içtihat teşkil etmektedir.

Av. Gülçin Kırcı

 

Kaynakça:

1. Broda Agro Trade [Cyprus] Ltd v Alfred C Toepfer International GmbH [2010] EWCA Civ 1100 [LexisNexis]

2. Işıl Egemen Demir, “Kompetenz-Kompetenz İlkesi ve Olumsuz Etkisi”, SDÜHFD Vol 11, No 1, 2021, Sayfa 257 

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN