Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

AYM’NİN PİLOT KARARI IŞIĞINDA AŞKIN (MUNZAM) ZARAR SORUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

AYM’NİN PİLOT KARARI IŞIĞINDA AŞKIN (MUNZAM) ZARAR SORUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

I. GİRİŞ

Özel hukuk kişileri arasındaki borç ilişkilerinde, enflasyon olgusu sebebiyle para alacaklarının zamanında ve reel değerinde tahsil edilememesi, alacaklı aleyhine temerrüt faizi miktarını aşan zararlar doğurabilmektedir. Türk hukukunda TBK 122. maddesi kapsamında temerrüt faizini aşan zararlar, aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilmiş olup borçlunun bu zararı gidermekle de yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Ancak uygulamada alacaklıların bu zararı her zaman tazmin edilememektedir. Bu kapsamda son yıllarda Anayasa Mahkemesine, Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlali iddiası ile çok sayıda bireysel başvuru yapılmaktadır.

AYM, 2024/41763 başvuru numaralı ve 08.07.2025 tarihli Caner Şafak kararı ile yasal faiz oranlarının enflasyon oranlarının altında kaldığı ve bu sebeple alacaklının borçlunun kusuru sebebiyle geç ulaştığı alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğradığının açık olduğu tespit edilmiştir. Bu tespit doğrultusunda, Türk hukuk sisteminde enflasyon karşısında alacağın değer kaybına uğraması sebebiyle oluşan zararın karşılanması için etkili bir hukuk yolu olmadığı değerlendirilmiş olup bu durumun Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine karar verilmiştir. Ayrıca Mahkeme, işbu makalede detaylı olarak izah edileceği üzere, söz konusu ihlalin yapısal sorundan kaynaklandığını değerlendirerek sorunun çözümü için kararın bir örneğini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirmiştir. [1]          

 II. AŞKIN (MUNZAM) ZARARIN HUKUKİ NİTELİĞİ

 Aşkın (Munzam) zararın hukuki kaynağı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesidir:

 “TBK Madde 122- Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.”

Aşkın (munzam) zarar, alacaklının alacağını zamanında tahsil edememesi sebebiyle temerrüt faizi miktarını aşan zararı ifade eder. Özetle, aşkın (munzam) zararının koşulları; (i) bir para borcunda borçlunun temerrüde düşmesi, (ii) alacaklının temerrüt faizinin ötesinde bir zararının doğması, (iii) borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olması, (iv) alacaklının aşkın zararı ile borçlunun temerrüdü arasında nedensellik bağı olmasıdır. [2]

III. ENFLASYON ORANININ TEMERRÜT FAİZİNİ AŞMASI HALİNDE AŞKIN (MUNZAM) ZARAR

Yüksek enflasyon ortamlarında temerrüt faizi oranı enflasyon oranının altında kalmaktadır. Bu hallerde alacaklının, alacağını zamanında tahsil edemediği durumlarda enflasyon sebebiyle temerrüt faizini aşan bir zarar doğmaktadır. Bu zarar aşkın (munzam) zarar kapsamında olup borçlu bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Alacaklının, enflasyon sebebiyle alacağında oluşan zararı ayrıca ispatlaması gerekmemektedir. Zira enflasyon olgusu varlığı bilinen gerçek olup maruf ve meşhur vakıaların ispatına gerek yoktur. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin kararları da bu yöndedir.  Anayasa Mahkemesi’nin, alacak haklarını mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirdiği görülmektedir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi kararlarında enflasyon sebebiyle oluşan aşkın (munzam) zararların tazmin edilmemesi halinde alacaklının mülkiyet hakkının ihlal edildiği ifade edilmektedir.

IV. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 21.12.2017 TARİHLİ ANO İNŞAAT VE TİCARET LTD. ŞTİ. KARARI

İşbu makaleye konu olan Anayasa Mahkemesi’nin 2024/41763 başvuru numaralı ve 08.07.2025 tarihli Caner Şafak kararı Mahkeme’nin munzam zarara ilişkin ilk kararı değildir.  Anayasa Mahkemesi 21.12.2017 tarihli ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. kararında enflasyon karşısında alacağın değer kaybına uğramasını mülkiyet hakkı bağlamında değerlendirmiştir. Kararın ilgili kısmı aynen şöyledir:

“Sonuç olarak başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varılmıştır. Bu tespite rağmen derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu değerlendirilmiştir.” [3]

Kararda belirtildiği üzere, enflasyon olgusuna rağmen zararın ayrıca ispatlanması gerektiği yönünde ispat koşulunun katı yorumlanması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlaline karar verilmiştir.

V. AYM KARARLARINA UYGUN OLARAK TESİS EDİLEN YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ’NİN 13.01.2025 TARİHLİ KARARI

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2024/3534 E. 2025/15 K. sayılı 13.01.2025 tarihli güncel kararının ilgili kısmı şu şekildedir;

“Yüksek Enflasyon Dönemlerinde;

Sürekli ve yüksek enflasyonun görüldüğü ülke ekonomilerinde para borcunun zamanında ödenmemesi halinde alacaklının borçluyu temerrüde düşürmesi, borcun ifasının uzun süre alması nedeniyle alacaklı her zaman zarara uğrar. Bu zararın bazı ispat kolaylıkları ile de olsa ispat edilmesi gerekir. Paranın değer kaybetmesi alacaklının mal varlığında bir eksilmeye yol açması halinde alacaklının zararının bulunduğu kabul edilmelidir.

 

Kişinin mal varlığında meydana gelen azalmanın mülkiyet hakkının ihlâli niteliğinde olduğu munzam zarar ispatı konusunda katı ispat kurallarına bağlı kalındığında ihlâl kararları verildiği ve tazminata hükmedildiği yine yüksek enflasyonist dönemlerde borçlunun borcunu ödemeyerek düşük temerrüt faizinden yararlanarak haksız kazanç elde ettiği ve borçlunun borcunu ödememesi, direngen durumda olması nedeniyle mahkemelerdeki dava sayısının hızla arttığı görülmektedir. Bu nedenle yüksek enflasyonist dönemde soyut yöntemin dikkate alınması tüm bu sakıncaları ortadan kaldıracak, adaletin gerçekleşmesini sağlayacaktır. Her somut olayın özelliği de dikkate alınarak bulunulacak zarar miktarının TBK’nun 50 ve 51. maddeleri (mülga BK’nın 42 ve 43 md) kapsamında değerlendirilerek belirlenmesi gerekir.” [4]

Görüldüğü üzere, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi kararında; yüksek enflasyon olgusunun varlığı halinde doğacak zarardan borçlunun sorumlu olması için söz konusu alacakta enflasyon sebebiyle değer kaybı oluşması yeterli olup alacaklının ayrıca ispat külfeti olmadığı ifade edilmektedir. Dairenin kararları benzer olaylarda istikrar sağlamış olup Anayasa Mahkemesi kararları ile uyum sağlamaktadır.

VI. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 08.07.2025 TARİHLİ CANER ŞAFAK KARARI (PİLOT KARAR)

6.1. Başvuruya Konu Dava Süreci

Dava konusu olayda özetle, başvurucu geç alacağının enflasyon sebebiyle faizi aşacak şekilde değer kaybına uğradığını öne sürmüş ve aşkın (munzam) zararın ödenmesi talebiyle İstanbul 10. Tüketici Mahkemesi’nde dava ikame etmiştir. Dava ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmiş ve sırasıyla istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulmuştur. Temyiz mercii olan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından karar onanmıştır. Alacaklı kararın kesinleşmesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.

6.2. Anayasa Mahkemesi’nin İhlal Kararı ve Gerekçesi

Anayasa Mahkemesi, başvuruyu Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı bağlamında ele almıştır. Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkının, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsadığını ifade etmektedir. Bu bağlamda Mahkeme, icrası kabil olan her türlü alacak hakkını mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirmektedir.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesi; başvuruyu Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı kapsamında da ele almıştır. Etkili başvuru hakkı, Anayasa’da düzenlenen diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlali halinde tamamlayıcı nitelikte bir haktır. Etkili başvuru hakkı, anayasal hakkı ihlal edilen herkesin bu ihlali önlemeye, durdurmaya yahut sonuçlarını ortadan kaldırmaya elverişli idari ve yargısal yollara başvurabilme imkanına sahip olmasını ifade eder.

Anayasa Mahkemesi kararında özetle, alacaklının alacağını geç tahsil etmesi halinde enflasyon karşısında meydana gelen değer kaybının giderilmemesinin borcun gerçek değerinin altında tahsil edilmesine yol açacağı ve bu durumun alacaklıya ölçüsüz bir külfet yükleyerek taraflar arasındaki adil dengeyi bozacağı ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, alacağın enflasyon karşısında uğradığı değer kaybını tazmin edecek etkili bir hukuk yolu olmadığı kanaatine varmıştır. Bu kapsamda aşkın (munzam) zararı düzenleyen TBK 122. maddesinin alacakların enflasyon karşısında uğradığı değer kaybının tazmin edilmesini güvence altına almadığı tespit edilmiştir.

Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesi, başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkı ile Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. 

6.3. İhlalin Yapısal Sorundan Kaynaklandığının Tespiti ve Pilot Karar Usulü Uygulanmasına Karar Verilmesi

Anayasa Mahkemesi, ihlale konu başvuruya benzer nitelikte çok sayıda bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesi önüne getirilmesi sebebiyle mevcut ve derdest başvurular bakımından ihlal kararı verilse de bu durumun benzer başvuruların devam etmesini engellemeyeceğini ifade etmiştir. Bu sebeple, alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğraması sebebiyle oluşan zararların tazminini sağlayacak açık bir kanuni düzenleme yapılması gerektiğine kanaat getirmiştir.

Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun da aralarında bulunduğu benzer durumdaki kişilerin zararlarının giderilmesine imkân sağlayacak şekilde düzenleme yapılması hususunda keyfiyetin TBMM’ye bildirilmesine karar vermiştir.

VII. KARARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE OLASI ETKİLERİ

Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı izahtan varestedir. Anayasa’nın 153. maddesi aynen şöyledir. “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”

Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği üzere yapısal sorun teşkil eden başvuruya konu ihlal ve benzer ihlallerin giderimi için yasal düzenlemelerin yapılması gerekmekte olup yasal düzenlemeyi yapma yetki ve sorumluluğu yasama organına aittir. Dolayısıyla yasama organı olan TBMM, kararın kendisine bildirilmesiyle kararda belirtildiği üzere açık kanuni düzenleme yapmakla mükelleftir.

Enflasyon sebebiyle alacaklarda oluşan değer kaybı yapısal bir sorun teşkil etmekte ve yargı organları ile Anayasa Mahkemesi’nin kararları bu sorunu tümüyle çözmeye yetmemektedir. Özellikle yüksek enflasyon ortamlarında çok sayıda alacaklı hak kaybına uğrayabilmekte ve bu sebeple alacaklıların haklarını koruyan kanuni bir güvenceye ihtiyaç duyulmaktadır. TBMM tarafından yapılacak kanuni düzenleme ile enflasyon oranının temerrüt faizini aştığı dönemlerde; alacaklının alacağında değer kaybı sebebiyle oluşan zarar hususunda borçlunun sorumluluğunun açıkça düzenlenmesi gerekmektedir. Böylelikle alacaklıların, tahsil sürecinde mülkiyet haklarının ihlali sonucunu doğuracak mağduriyetler yaşamasının önüne geçilecektir.

Anayasa Mahkemesi kararlarının herkes için bağlayıcı olduğu değerlendirildiğinde, yargı kararlarının da bu yönde şekillenmesi gerekmektedir. Zira Anayasa Mahkemesi kararına göre enflasyon nedeniyle değer kaybına uğrayan alacaklara ilişkin aşkın (munzam) zararın giderilmemesi mülkiyet hakkını ihlal sonucu doğurmaktadır. Aşkın (munzam) zararda alacaklının ispat külfetinin katı yorumlanması ve enflasyon olgusunun varlığının yeterli görülmemesi aşkın (munzam) zarardan doğan alacağın tazmin edilmesini alacaklı aleyhine güçleştirmektedir. Bu halde yargı organlarının, Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanında olan mülkiyet hakkının korunması adına aşkın (munzam) zararın ispatı hususunda katı yorum geliştirmemesi ve enflasyon olgusunun varlığı ile alacaklının ispat yükünden kurtulduğunun kabulü gerekmektedir.

VIII. SONUÇ

Anayasa Mahkemesi’nin 08.07.2025 tarihli Caner Şafak kararı ile özellikle enflasyonist dönemlerde alacaklıların alacağını geç tahsil etmesi sebebiyle uğramış oldukları zararın tazmini hususunda uygulamada meydana gelen hak ihlallerinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Pilot karar usulünün uygulanmasına karar verilmiş olması ve gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması için kararın TBMM’ye bildirilmesi ile aşkın (munzam) zarara ilişkin yapısal sorunların çözümü beklenmektedir. TBMM’nin, AYM kararı doğrultusunda; enflasyon sebebiyle oluşan aşkın zarara ilişkin açık kanuni düzenleme yapması ile alacaklıların hakları enflasyon tehlikesine karşın güvence altına alınmış olacaktır.

Yargı uygulamasında; aşkın (munzam) zararın ispatı hususunda herkesçe bilinen enflasyon olgusunun varlığı sonucunda alacağın değer kaybına uğraması yeterli görülmeli ve alacaklıdan ayrıca ispat şartı aranmamalıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin kararının yasama ve yargı organları tarafından uygulanması sonucunda mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğuran, alacaklıların enflasyon sebebiyle alacağını değerinde tahsil edememesi sorununun çözülmesi beklenmektedir.

Stj. Av. Osman Serhat Demirci


Kaynakça:

1. Anayasa Mahkemesi’nin 2024/41763 Başvuru Numaralı 08/07/2025 Tarihli Caner Şafak Kararı

2. Aydemir, Efrail, Hukukta 4 Kavram 4 Konu, 2011, sayfa 129 vd.

3. Anayasa Mahkemesi’nin 2024/2267 Başvuru Numaralı 21/12/2017 Tarihli ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. Kararı

4. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2024/3534 E. 2025/15 K. Sayılı 13.01.2025 Tarihli Kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN