Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK VE SANAL GERÇEKLİK UYGULAMALARINA HUKUKİ PENCEREDEN BAKIŞ

ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK VE SANAL GERÇEKLİK UYGULAMALARINA HUKUKİ PENCEREDEN BAKIŞ

I- GİRİŞ

Günümüzde hızla gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte hayatımıza her geçen gün yeni uygulamalar ve kavramlar dahil olmaktadır. Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik kavramları gelişen teknolojiyle hayatımıza girmiş olan kavramlardır. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojilerindeki gelişmeler oldukça hızlı olup, birçok ülkedeki hukuk sistemi bu hızlı gelişmeye hazırlıksızdır.

Artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojileri dünyayı değiştiren en yeni teknolojilerdir. Bu teknolojilerle birlikte; siber güvenlik sorunları, kişisel verilerin korunması, vb. gibi sorunlar ulusal ve uluslararası düzeyde gündeme gelmektedir. Pek çok büyük teknolojik gelişmelerin getirdiği uygulamalar gibi sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik uygulamaları da hukuk doktrinine meydan okumaktadır. Hukuk sistemleri ve mahkemeler yıllardır çevrimiçi ihlallerle uğraşmaktadır. Artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte; alışılmış sorun ve ihlallerin dışında yeni ihlaller de meydana gelmekte olup, hukuk sistemlerinin bu ihlallere karşı çözüm üretmesi gerekmektedir.

Bu çalışmada öncelikle “artırılmış gerçeklik” ve “sanal gerçeklik” kavramları açıklanarak, hızla gelişen teknolojiyle birlikte hayatımızda daha çok yer alan bu kavramların hukuki açıdan getirdiği problemler incelenip, yapılması gereken hukuki düzenlemeler açıklanacaktır.

1- Artırılmış Gerçeklik (Augmented Reality) Kavramı

Günümüzün popüler teknolojilerinden biri olan artırılmış gerçeklik, halihazırda olan gerçekliği zenginleştirerek kullanıcıya yansıtan bir deneyim türüdür. Artırılmış gerçeklik, sanal gerçekliğin çeşitlenmiş halidir. [1] Artırılmış gerçeklik uygulamalarıyla birlikte; sanal nesneler gerçek ortam ile iç içe geçmekte ve karma bir şekilde algılanmaktadır.

Artırılmış gerçeklik, gerçek dünyanın yerini almamakla birlikte, onu tamamlayıcı özellik göstermektedir. Artırılmış gerçeklikte gerçek dünya ile sanal dünya birbirinden ayrılmamakta aksine iç içe geçmektedir. Sanal gerçeklikte kullanıcılara bir simülasyon deneyimi sunulurken, artırılmış gerçeklikte sanal nesneler, grafikler, sesler gerçeklik zemininden kopmadan kullanıcıya sunulmaktadır.

2- Artırılmış Gerçeklik Uygulamalarının Getirdiği Hukuki Sorunlar

Gelişen teknolojiyle birlikte uygulama alanı artan artırılmış gerçeklik uygulamaları pek çok sektörde kendine yer bulmaktadır. Örneğin; pazarlama, sinema, turizm, alışveriş, sağlık, emlak, oyun ve video, eğitim sektörleri artırılmış gerçeklik teknolojilerinin sıklıkla kullanıldığı sektörlerdir.

Artırılmış gerçeklik (AR) teknolojisi şu anda Nintendo, IKEA, İnstagram ve Snapchat gibi birçok şirket tarafından kullanılmaktadır. Geniş kullanıcı kitlesine sahip bu gibi şirketler, kullanıcıların yoğun rağbet gösterdiği artırılmış gerçeklik teknolojilerini kullanırken kişilerin kişisel verilerini kaydetmekte ve işlemektedir.

Artırılmış gerçeklik uygulamalarına her yaş grubundan kişinin ulaşabilmesi nedeniyle ilgili uygulamaların tabi olacağı hukuki düzenlemeler daha fazla önem arz etmektedir. Artırılmış gerçeklik uygulamalarının kullanılması çoğunlukla sözleşme şartlarına tabidir. Kullanıcıların çoğunlukla dikkate almadan kabul ettiği kullanım koşulları, kişilerin gizli verilerini, mülkiyet haklarını önemli ölçüde sınırlandırmaktadır. [2]

Artırılmış gerçeklik uygulamaları kapsamında kurulan etkileşimler genellikle fiziksel ortamlarda kurulmadığı için, bu alanda gerçekleşen ihlallerin tespit edilmesi ve ihlallerin önlenmesi, tamamen gerçek bir zeminde kurulan ihlallerin tespitinden daha güç olabilmektedir. Dolayısıyla bu alanda gerçekleşebilecek ihlallerin önlenmesine yönelik yapılacak hukuki düzenlemeleri yapan erklerin, konunun teknik özelliği gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.

Bilim ve teknoloji insanlık tarihi boyunca var olmuş ve sürekli olarak gelişim göstermiştir. Son çeyrek yüz yılda bilim ve teknolojide görülen gelişim çok daha hızlı olmakta ve hukuk sistemleri bu gelişimi geriden takip etmektedir. Hukuk sistemlerinin teknolojik gelişimlerin gerisinde kalması çeşitli problemler yaratmaktadır. Yapılacak olan hukuki düzenlemelerin özellikle teknolojik alanda var olan yeniliklerin disiplinler arası niteliği göz önünde bulundurularak ortaya konması büyük önem arz etmektedir.

3- Sanal Gerçeklik (Virtual Reality)    

Sanal gerçeklik geçmişte var olmuş, günümüzde var olan veya gelecekte var olacak nesne veya insanların simüle edilmesi için bilgisayarlar sayesinde üretilen görüntüler ve sesler dizisi olarak tanımlanabilmektedir. [3] Artırılmış gerçeklik, var olan gerçekliğin algısını çeşitli veri akışlarıyla algıyı yükseltmekteyken; Sanal gerçeklik, fiziki ortamdan bağımsız olarak yeni yapay bir ortam yaratmaktadır.

Sanal gerçeklik, kullanıcılar tarafından etkileşim gerçekleştirilebilen ve keşfedilebilen, bilgisayar tarafından oluşturulan üç boyutlu ortamları tanımlamaktadır. Kullanıcılar bu teknoloji sayesinde bulunduğu sanal dünyanın bir parçası haline gelir, o dünya ile etkileşime geçebilir, nesneleri hareket ettirebilir, çeşitli eylemler gerçekleştirebilir.

Sanal gerçeklik, bilgisayar ortamında oluşturulan üç boyutlu resimlerin ve animasyonların teknolojik araçlarla insanların zihinlerinde gerçek bir ortamda bulunma hissini vermesinin yanı sıra, ortamda bulunan bu objelerle etkileşimde bulunmalarını sağlamaktadır. [4]

4. Sanal Gerçeklik Uygulamalarının Getirdiği Hukuki Sorunlar

Sanal gerçeklik uygulamalarının toplumda hızla yaygınlaşmasıyla birlikte; hukuk aktörleri, şirket sahipleri ve bu uygulamaların kullanıcı politikalarını düzenleyen kişiler önemli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Örneğin “sanal gerçeklik uygulamalarının içerdiği görsellerin hangi koşullar altında fikri mülkiyet yasalarını ihlal ettiği”, “sanal karakterlerin hangi koşullar altında tescil ve patent aracılığıyla koruma altına alınabileceği”, “kişilerin zararlı olduğu iddia edilen sanal eylemleri nedeniyle hangi durumda yasal yaptırımla karşı karşıya kalabileceği” hukuk sistemleri tarafından cevaplanması gereken sorulardan bazılarıdır. [5]

Bir sanal gerçeklik ürünü olan Deepfake uygulaması, yapay zekâ teknolojisi sayesinde insan yüzlerini değiştirip, bu şekilde fotoğraflar ve videolar hazırlamayı sağlayan teknolojik bir teknik olarak ifade edilmektedir. Bu sanal gerçeklik uygulaması ile bir kişinin yapmadığı veya söylemediği bir şey, o kişi onu yapmış ve söylemiş gibi gösterilebilmektedir. Bu uygulama kötü kullanıma oldukça açık bir teknoloji kullanması nedeniyle tehlike arz etmektedir. Zira bu teknolojiyle beraber sahte videolar ve içeriklerin ortaya çıkma ihtimali oldukça yüksektir.

Deepfake uygulaması sanal gerçeklik uygulamalarından yalnızca bir tanesi olmakla birlikte; sanal gerçeklik teknolojisi kullanan uygulamaların kişilerin kişisel verilerini ciddi boyutta tehdit ettiğini gözler önüne sermek açısından yeterli olmaktadır. Bu tür uygulamalar kişilerin kişisel verilerini tehdit etmekle birlikte; haberleşme hürriyetine ve bilgi edinme hakkına da tehdit teşkil edebilmektedir.

İnternet ortamında paylaşılan her çeşit içerik kişisel veri niteliğine sahip olabilmektedir. Örneğin paylaşılan bir fotoğraf, video veya sesin kişisel veri niteliğinde olması izahtan varestedir. Bu verilerin kişinin rızası olmaksızın saklanması ve işlenmesi hukuki sorumluluk doğurabilecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, hukuka aykırı olarak kişisel verilerin verilmesi, ele geçirilmesini ve kaydedilmesini suç olarak düzenleyerek; kişilerin verilerini güvence altına almayı amaçlamaktadır. İlgili düzenlemeler aşağıdaki gibidir:

“Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 135- (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

“Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Madde 136- (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek:17/10/2019-7188/17 md.) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.”

Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili Türk Ceza Kanunu ve sair mevzuatlarda son zamanlarda yapılan düzenlemeler önemli olmakla birlikte; gelişen teknolojinin getirdiği sanal gerçeklik uygulamalarının doğuracağı ihlaller bakımından Türk Ceza Kanunu’nda ve sair mevzuatlarda yer alan düzenlemeler oldukça yetersiz kalmaktadır. Örneğin sanal gerçeklik teknolojileri kullanılarak tasarlanan uygulamalar ile dijital sahtecilik suçu meydana gelebilmekte olup, Türk Ceza Kanunu’nda bu suçun bir karşılığı bulunmamaktadır.

Cezai ve hukuki sorumluluk kapsamında değinilecek bir başka husus ise; sanal eylemlerin hangi durumlarda yaptırım ile karşılaşacağı hususudur. Sanal gerçekliğin kullanıcıya gerçek ortamının dışında bir deneyim sunması; sanal gerçeklik platformunda sınırsız bir eylem özgürlüğüne sahip olunduğu anlamına gelmemektedir. Sanal gerçeklik uygulamaları aracılığıyla kişilik haklarının saldırıya uğraması ve suç teşkil edecek fiillerde bulunulması muhtemeldir. Hukuk sistemimizin gelişen teknolojiyi hızla yakalayarak bu hususları çözüm üretmesi gerekmektedir.

Ceza mevzuatındaki eksikliklerin yanı sıra; fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı da gelişen teknolojinin getirdiği sorunlar için yetersiz kalabilmektedir. Örneğin; sanal gerçeklik uygulamalarında yer alan karakterlerin nasıl koruma altına alınacağı, uygulama sahiplerinin haklarının hangi şartlar altında korunacağı ile ilgili herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.

II- SONUÇ

Son zamanlarda bilim ve teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler; artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik kavramını ve bu teknolojiler kullanılarak tasarlanmış uygulamaları hayatımıza dahil etmiştir. Bilginin ve paylaşımın sınır tanımadığı bu dönemde; hayatımıza giren her yenilik bilinmezliklerle dolu pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir.

Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik uygulamaları pek çok sektörde aktif olarak kullanılmakta ve kullanıcılara farklı deneyimler sunmaktadır. Bu uygulamaların getirdiği kolaylıklar ve sunduğu fırsatlar oldukça geniş olmakla birlikte; beraberinde doğacak toplumsal ve hukuki sorunlar da yadsınamayacak kadar fazladır.

Hukuk sistemleri, kişilerin haklarını korumayı, kişi özgürlüklerini güvence altına almayı, önleyici ve cezalandırıcı düzenlemeler ile kişilerin uğrayacağı saldırıları en aza indirgemeyi amaçlamaktadır. Her ne kadar hukuk sistemlerinin, hızla gelişen teknolojinin getirdiği sorunlara tam zamanında yetişmesi beklenemeyecek olsa da mevcut gelişmeler yakından takip edilerek, bu gelişmeler için bir an evvel hukuki bir zemin oluşturulması gereklidir.

Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik uygulamalarının birçok kullanıcısının bulunması ve bu kullanıcı kitlesinin gün geçtikçe katlanarak artması sebebiyle; meydana gelmiş veya gelme ihtimali olan hak ihlallerinin bir an evvel önüne geçmek büyük önem arz etmektedir. Bu doğrultuda kanun koyucuların disiplinler arası bir bakış açısıyla konuyu ele alarak uygun çözümler üretmesi gerekmektedir.

Stj. Av. Gülşah Işık

 

Kaynakça:

1. Azum 1997

2. Law, Virtual Reality and Augmented Reality (p.1056)

3. Akaslan, Ernst, Sarıışık, Erdoğan, 2018)

4. The Turkish Online Journal of Educational Technology – TOJET July 2005

5. Research Handbook on the Law of Virtual and Augmented Reality, Woodrow Barfield 

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN