1.
Giriş
Geleneksel yargı yollarının karmaşık ve uzun süreçleri, tarafları uyuşmazlıkların daha hızlı, ekonomik ve taraf odaklı yollarla çözülmesine yöneltmiştir. Farklı alternatif çözüm yöntemlerinin bir arada kullanılmasıyla yeni uyuşmazlık çözüm modelleri ortaya çıkmaktadır [1].
İşbu
farklı alternatif çözüm yöntemlerinin bir arada kullanılması suretiyle meydana
gelen uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden bir tanesi de, arabuluculuk ve tahkimin
birleşiminden oluşan Arabuluculuk Tahkim (Med-Arb) modelidir. Med-Arb modelinde
taraflar, uyuşmazlığın çözümü adına öncelikle arabuluculuk yoluna başvurmayı,
arabuluculuk sürecinde anlaşmanın sağlanamaması halinde ise tahkime başvurmayı,
yani kademeli bir uyuşmazlık çözüm mekanizmasını kararlaştırmaktadır. Arabuluculuk
ve tahkim, bu kapsamda en sık tercih edilen yöntemler arasında yer almakta ve
zamanla birbirine entegre edilerek hibrit modellerin gelişmesine öncülük
etmektedir. Bu yöntemlerin bir arada kullanıldığı Med-Arb modeli de, uyuşmazlık
çözüm sürecine hem esneklik hem de bağlayıcılık kazandırması nedeniyle
uygulamada önemli bir yer edinmeye başlamıştır.
Med-Arb
sözcüğü, İngilizcede arabuluculuk anlamına gelen “mediation” sözcüğü ile
İngilizcede tahkim anlamına gelen “arbitration” sözcüğünün birleştirilmesi ve
kısaltılmasıyla elde edilmiştir.
Med-arb olarak adlandırılan arabuluculuk-tahkim yöntemi, uyuşmazlığın arabuluculuk aşamasında çözülememesi halinde, arabulucunun hakemlik görevini üstlenerek taraflar için bağlayıcı bir karar vermesi esasına dayanır. [2] Bu yöntemin sağladığı en önemli avantajlardan biri, tarafların çözüm sürecini kontrol altında tutarak ilişkilerini koruyabilmeleri ve uyuşmazlıkları daha az maliyetle ve daha kısa sürede çözebilmeleridir. Ancak uygulamada bazı durumlarda, sürecin her iki aşamasında da aynı kişinin görev alması yönünde tercihler yapılmaktadır. Yani bu tercihin yapıldığı durumda, arabuluculuk aşamasındaki arabulucu ile tahkim anlaşmasındaki hakem aynı kişi olmaktadır.
Aynı
kişinin hem arabulucu hem de hakem olarak görev yapması, işlemsel verimlilik
açısından avantaj sağlasa da; tarafsızlık, gizlilik ve adil yargılanma ilkeleri
açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Özellikle Arabulucunun, arabuluculuk
sürecinde taraflar ve uyuşmazlık hakkında elde ettiği bilgiler sebebiyle tahkim
aşamasında tarafsızlığını koruyamaması bu risklerden birisidir. [3]
2.
Arabuluculuk, Tahkim Kavramları ve Farkları
Arabuluculuk;
tarafsız, bağımsız ve objektif bir üçüncü kişinin yardımıyla tarafların bir
araya gelmesini, müzakere etmesini ve böylece kendi çözüm yollarını
kendilerinin oluşturmasını amaçlayan, gönüllü esaslara dayalı bir iletişim sürecidir.
[4] Geçmişteki olaylara odaklanarak
haklı-haksız ayrımı yapmayı hedefleyen yargısal usullerin tersine, arabuluculuk
tarafların gelecekteki ortak menfaatlerini esas alarak uyuşmazlığı sona
erdirmeyi amaçlar. [5]
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk Kanunu kapsamındaki arabuluculuğun temel ilkeleri genel olarak;
irade serbestisi (gönüllülük), eşitlik, tarafsızlık, bağımsızlık, gizlilik,
uyuşmazlığın taraflarca çözülmesidir.
Tahkim
ise taraflar arasındaki çekişmeli nitelikteki uyuşmazlıkların çözümünü
amaçlayan özel bir yargılama usulüdür. Bu süreçte hakemler, uyuşmazlık
konusunda yargılama yetkisini kullanarak olayları değerlendirir, vicdani
kanaatlerine göre olguları tespit eder ve ilgili hukuk kurallarını uygulayarak
tarafları bağlayan ve kesin nitelikte kararlar verir.
6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 407. maddesi ve devamı ile 4686 sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda tahkimin temel ilkeleri; taraf iradesinin
önceliği, hakemlerin kendi yetkileri hakkında karar verebilme yetkisini ifade
eden kompetenz-kompetenz ilkesi, taraflar arasında eşitlik, uyuşmazlığın
tahkime uygunluğu, usule ilişkin serbesti, hakemlerin bağımsız ve tarafsız
olması, yargılamanın gizliliği ile tahkim kararlarının kesin ve bağlayıcı
niteliği esaslarına dayanmaktadır.
Arabuluculuk
ile tahkim arasındaki en temel fark, taraflara sunulan çözümün niteliğidir.
Arabuluculukta nihai karar taraflarca verilirken, tahkimde bu yetki hakemlere
aittir. Bu nedenle arabuluculuk daha çok “anlaşma” temelli, tahkim ise
“yargılama” temelli bir çözüm yoludur. Arabuluculukta süreç tamamen gönüllülük
esasına dayanırken, tahkim tarafların önceden yaptığı bir sözleşmeye dayanır ve
hakemin kararı taraflar için bağlayıcıdır.
3.
Med-Arb Kavramı
Arabuluculuk
ve tahkimin art arda kurgulandığı Med-Arb modeli, özellikle tarafların dostane
çözüm arzusuyla nihai bağlayıcılığı aynı süreç içinde elde etmeyi
hedefledikleri durumlarda tercih edilen bir yöntemdir. Med-Arb modelinde süreç,
arabuluculuğa başvuru ile başlamaktadır. Arabuluculuk süreci neticesinde
tarafların anlaşamaması halinde, taraflar uyuşmazlığı tahkim yargılamasına
taşır. Uyuşmazlığın tahkime taşınması neticesinde hakem; tarafları bağlayıcı
nitelikte bir karar verir. Böylelikle model hem esnek ve taraf odaklı bir ilk
aşamayı hem de uyuşmazlığı kesin şekilde sona erdiren bir ikinci aşamayı
içermektedir.
Örneğin,
FIDIC inşaat sözleşmeleri kapsamında taraflar önce bir uyuşmazlık çözüm
kuruluna başvurmakta, ardından arabuluculuk ve tahkim süreçlerine geçmektedir.
Bu aşamalı yapı, Med-Arb modelinin çok kademeli çözüm yaklaşımıyla benzerlik
göstermektedir.
Modelin
uygulamasında farklı türler de gelişmiştir. Bunlar arasında en çok tartışılan
yapı, “same neutral” adı verilen ve aynı kişinin hem arabulucu hem de hakem
olarak görev yaptığı Med-Arb türüdür. Bu modelin savunucuları, sürecin
bütünlüğünün ve verimliliğinin arttığını, tarafların tanıdıkları bir kişiyle
süreci sürdürmesinin güven yarattığını ileri sürmektedir.
Ancak
aynı kişinin her iki rolde görev alması, özellikle gizlilik ve tarafsızlık
ilkeleri açısından ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Nitekim öğretide bu
tür yapılarda, arabuluculuk aşamasında öğrenilen gizli bilgilerin hakem
kararını etkileyebileceği, bu durumun ise hem tahkim kararlarının iptaline yol
açabileceği hem de sürecin adilliğini zedeleyebileceği belirtilmektedir.
Sonuç olarak, Med-Arb modeli, farklı
uyuşmazlık çözüm yöntemlerini sistematik biçimde birleştirerek taraflara hem
uzlaşı hem de nihai karar imkânı sunan işlevsel bir yapıdır. Ancak bu yöntemin
sağlıklı biçimde uygulanabilmesi için, özellikle arabulucu ve hakem rollerinin
ayrılığı, gizlilik ilkesi ve taraf iradesi gibi ilkelerin titizlikle korunması
gerekmektedir.
4.
Aynı Kişinin Hem Arabulucu Hem Hakem Olması Durumu
Med-Arb
yönteminin pratikte en tartışmalı uygulaması, aynı kişinin arabuluculuk ve
tahkim süreçlerini birlikte yürütmesidir. “Same neutral” olarak adlandırılan bu
modelde, taraflar sürecin başında belirledikleri tarafsız üçüncü kişinin hem
arabuluculuk hem de tahkim aşamalarında görev yapmasını kararlaştırırlar.
Same
neutral modelinin tercih edilme sebebi, süreçte yer alan kişinin her iki
aşamaya da hâkim olması, uyuşmazlığın daha hızlı ve etkili şekilde çözüme
kavuşturulmasını sağlamasıdır. Arabuluculuk sürecinde tarafların tutumlarını,
ihtiyaçlarını ve uyuşmazlığın temel unsurlarını yakından tanıyan bir kişinin,
tahkim aşamasında daha hızlı ve etkin bir şekilde karar alabileceği iddia
edilmektedir.
Ancak bu avantajlara rağmen, aynı
kişinin her iki aşamada görev alması ciddi etik ve hukuki riskler
barındırmaktadır. Bu risklerin bazıları sadece taraflar açısından değil,
sürecin kamu güveni, kararın geçerliliği ve icrası açısından da önem arz
etmektedir.
Risklerden birisi; arabulucunun,
arabuluculuk sürecinde uyuşmazlığın temeli ve taraflar hakkında edinmiş olduğu
bilgi ve belgeler nedeniyle, tahkim aşamasında hakem olduğunda tarafsız hareket
edememesidir. [6]
Tarafların arabuluculuk sürecinde
arabulucuyla bireysel görüşmelerde paylaştığı ve karşı tarafın erişiminin
olmadığı gizli bilgilerin, tahkim aşamasında hakem olarak görev yapan aynı kişi
tarafından dikkate alınarak karar verilmesi risk teşkil eder. Arabulucu-hakem,
taraflardan biriyle paylaşılan ve diğer tarafın itiraz veya açıklama getirme
imkânına sahip olmadığı bilgilere dayanarak karar verebilir ya da bu bilgileri
taraflardan birinin aleyhine kullanabilir. [7]
Aynı kişinin hem arabulucu hem de hakem
olması durumundaki bir diğer risk ise, arabulucu-hakemin taraflar üzerindeki
etkisini kötüye kullanma olasılığı gündeme gelebilir. Arabuluculuk sürecinin
başarısızlıkla sonuçlanması durumunda, aynı kişinin hakem olarak görev yapması
halinde, arabuluculuk aşamasında uygun bulduğu çözümü tahkim sürecinde
taraflara empoze etme gücüne sahip olması söz konusu olabilir. [8]
Tüm bu riskler kapsamında tahkim
merkezleri de arabulucunun hakem olabilmesi için bu konuyu kendi kurallarında
düzenlemişlerdir. Örneğin ISTAC Arabuluculuk-Tahkim (Med-Arb) Kurallarında,
aynı kişinin hem arabulucu hem hakem olarak görev yapabilmesi beşinci madde
kapsamında açıkça düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, böyle bir atama yalnızca
tarafların yazılı ve açık rızasıyla mümkündür. [9] Böylelikle ISTAC, “same
neutral” modeline izin vermekte, ancak bu izni tarafların açık ve yazılı
onayına bağlamaktadır.
6.
Sonuç
Arabuluculuk
ve tahkim yöntemlerinin birleşimiyle ortaya çıkan Med-Arb modeli, modern
uyuşmazlık çözüm yaklaşımları arasında esnekliği ve etkinliği ile öne çıkan
hibrit bir yapıdır. Med-Arb, tarafların önce arabuluculukla uzlaşmayı
denemelerini, uzlaşma sağlanamaması halinde ise tahkim yoluyla bağlayıcı bir
çözüme ulaşmalarını sağlar.
Bununla
birlikte, aynı kişinin hem arabulucu hem hakem olarak görev aldığı "same
neutral" modelinde, tarafsızlık ve gizlilik gibi temel usuli güvencelere
yönelik ciddi tartışmalar mevcuttur. Arabuluculuk sürecinde edinilen tek
taraflı ve gizli bilgilerin, tahkim sürecinde karar verme sürecini etkileme
riski, hem adil yargılanma hakkı hem de kararın iptali bakımından önemli hukuki
sonuçlar doğurabilir. Aynı zamanda arabulucunun, daha önce uygun bulduğu çözüm
önerisini hakem sıfatıyla taraflara dayatması tehlikesi, arabuluculuk sürecinin
güvenilirliğini zedeleyebilir.
Bu
riskler karşısında Med-Arb modelinin sağlıklı şekilde işlemesi, özellikle
arabulucu-hakem ayrılığı, tarafların açık rızası ve usuli güvencelerin
titizlikle korunmasına bağlıdır. ISTAC gibi tahkim merkezleri bu konuda açık
kurallar getirerek uygulamada güvence sağlamaktadır. Sonuç olarak, Med-Arb
modeli, doğru yapılandırıldığında ve temel ilkelerle çelişmeyecek şekilde
kurgulandığında, taraflara hızlı, esnek ve etkili bir uyuşmazlık çözüm yolu
sunma potansiyeline sahiptir.
Av.
Umut Alperen Öztürk
Kaynakça:
1.
ŞAHİN
CEYLAN, Şule: Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Alternatif Uyuşmazlık Çözümü,
1. Baskı, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2009, s. 308
2. ÖZBEK
Mustafa Serdar, Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, 5. B., Ankara: Yetkin, 2022 s.391
3. Cemile
Demir Gökyayla, Arabuluculuk ve Tahkimi Bir Arada İçeren Uyuşmazlık Çözüm Yolu,
İstanbul Hukuk Mecmuası, s.594
4. Özbek,
a.g.e., 2022, s. 658
5.
Beyza Saygın, s.35
6.
Gökyayla,
a.g.e s.594
7.
Gökyayla,
a.g.e s.594
8.
Gökyayla,
a.g.e s.594
9. ISTAC
Arabuluculuk-Tahkim Kuralları