Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN YETKİ DEVRİ İLE VERGİSEL SORUMLULUKTAN KURTULMASI

ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN YETKİ DEVRİ İLE VERGİSEL SORUMLULUKTAN KURTULMASI

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 365. maddesinde; “Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır.” denilmiştir. Ancak yönetim kurulu, TTK’nın 375. maddesinde yer alan devredilemez yetki ve görevleri dışında kalan görev ve yetkilerini devredebilir. Zira, TTK’nın 375. Maddesine göre, yönetim kurulunun temel görevi “üst yönetimi” gerçekleştirmek ve “üst gözetimi sağlamaktır.

Bu kapsamda, Türk Ticaret Kanunu ile getirilen en büyük yeniliklerden biri de; 367. maddesi ile yönetimin devrine ve 370. maddesi ile ise temsil yetkisinin devrine ilişkin açık hüküm getirilmesidir. Yönetimin devrine ilişkin olan YTTK’nın 367. maddesi, devrin koşullarını da hükme bağlamıştır. Söz konusu maddeye göre, yönetimin devredilebilmesi için;

Esas sözleşmede hüküm olması,

Yönetim tarafından bir iç yönergenin düzenlenmiş olması

koşullarının varlığı aranmaktadır.

TTK 370/2 maddesine göre ise, yönetim kurulu, şirketi temsil yetkisini, murahhas yönetim kurulu üye ya da üyelerine devredebileceği gibi müdür olarak üçüncü kişilere de devredebilir. Yani murahhas müdür atayabilir.

Buna karşılık TTK’nun 375. Maddesinde yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri düzenlenmiştir.

Devredilemez görev ve yetkiler

 MADDE 375- (1) Yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri şunlardır:

a) Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi.

b) Şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi.

c) Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması.

d) Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları.

e) Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi.

 f) Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.

g) Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması.

şeklinde düzenlenmştir.

TTK 365/1 ve 367/2 maddelerine göre, eğer 367/1 maddesindeki kurallara uygun bir devir söz konusu değil ise, şirketi yönetmek görevi yönetim kuruluna aittir

Belirtmek isteriz ki, anonim şirket, borçlarından dolayı sadece malvarlığı ile sorumlu olan bir şirket türüdür. Anonim şirket ortaklarının sorumluluğu, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlandırılmıştır. Yani, taahhüt ettiği sermaye borcunu şirkete ödemiş olan pay sahiplerinin, şirketin borcu nedeniyle üçüncü kişilere karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’nun 25/5/1995 tarih ve 4108 sayılı Kanunun 11. Maddesi ile eklenen Mükerrer 35. maddesinde; amme alacağının tüzel kişiliğin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, şirketin kanuni temsilcisi olan yönetim kurulu üyeleri, şirketin ödenmemiş borçlarından müştereken ve müteselsilin sorumludurlar.

Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu

Mükerrer Madde 35 – (Ek: 25/5/1995 – 4108/11 md.)

Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.

Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.

Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.

hükümlerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer alan hükümler ışığında yönetim kurulunun TTK’da öngörülen şartlara uygun olarak yetki devri yapmış olması halinde şirketin vergi borçlarından sorumlu olup olmayacağı incelenecektir.

TTK 375 maddesi hükmüne göre, defter tutmak görevi, maddenin 1/f bendinde yer alan istisna dışında, yani pay defteri ile yönetim kurulu ve genel kurul karar defterleri dışındaki defterler açısından yönetim kurulunun devredebileceği görev ve yetkiler arasında yer almaktadır.

TTK 557. maddesi hükmüne göre, yönetim kurulunun devrettiği görev ve yetkilerden ötürü sorumlu tutulması için, devredilen kişinin seçiminde makul özenin gösterilmemiş olması gerekmektedir.

VUK 10 maddesini incelediğimizde, tüzel kişinin vergi mükellefi olması halinde, tüzel kişiliğe düşen görevlerin, tüzel kişinin “kanuni temsilcisi” tarafından yerine getirilmek zorunda olduğu görülmektedir.

Ayrıca aynı düzenlemeye göre, tüzel kişinin yerine getirilmemiş görevlerinden yani ödenmemiş vergilerinden, kanuni temsilci, şahsi mal varlığı ile sorumludur. TTK 64 maddesinin gerekçesini dikkate aldığımızda, bu konuda sorumlu tutulması gereken, kanuni temsilcinin, muhasebe düzeni ile görevlendirilen ve TKK’ya göre görev ve yetki devredilen profesyonellerin olması gerektiği söylenebilir.

Bu durumda, tüzel kişiliğin vergiye ilişkin görevlerinin yerine getirilmesi ve hatta vergi daireleri karşısında temsili, yönetim kurulunun devredilemez yetkileri arasında yer almadığına göre, görev ve yetki devri yolu ile kanuni temsilci belirlenmiş hale gelir.

Nitekim, bu görev ve yetki devri, TTK’ya uygun olarak gerçekleştirilmiş ise, yönetim kurulunun öncelikle sorumluluğu, görevlinin seçiminde gösterilen özenle sınırlı hale gelir. Bunun dışında yönetim kurulunun sorumluluğu, üst düzey yönetim ve üst düzey denetimle ilgili yükümlülüğünü yerine getirmemekten kaynaklanır. Örneğin, muhasebe planlamasını ya da finansal sistemi şirketin gereksinimi ile uyumlu olarak gerçekleştirmemiş ise bundan ötürü sorumluluğu doğar.

Bununla birlikte, AATUHK uygulamasının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.. Çünkü VUK 10 maddesi hükmü ile AATUHK mükerrer 35 maddesi hükmü bir birinden farklıdır. AATUHK 1. maddesine göre, “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.”

Bu nedenle de, bu kapsamda kalan tüzel kişi borçlarının ödenmemesinden ötürü kanuni temsilci AATUHK gereğince, şahsi mal varlığı ile sorumludur. Aynı düşünce ile hareket edersek, yasaya uygun olarak görev ve yetki devredilmiş kişi kanuni temsilci olacağından ötürü, bu yöndeki sorumluluk da yönetim kurulu yerine kanuni temsilciye geçmiş olacaktır. Örneğin SGK’dan kaynaklı işlemlerde, böylesi bir devir ile personel müdürü sorumlu hale getirilecektir.


Av. Aslıhan Çelik 

 

Kaynakça:

Altaş, Soner, Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketler, Seçkin Yayınları, Ankara 2011, s.160 vd.

Göçmen, Özen Kaya; Dedeağaç Ender, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Vergisel Sorumluluğu, TBB Dergisi

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN