Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ANONİM ŞİRKETLERDE ESAS SERMAYE ARTIRIMININ DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI VE İPTAL DAVASI

ANONİM ŞİRKETLERDE ESAS SERMAYE ARTIRIMININ DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI VE İPTAL DAVASI

Anonim şirketlerde sermaye artırımı esas sözleşmede yer alan esas sermaye miktarının kanunda öngörülen usul izlenerek yükseltilmesidir. Bir gerekçeye bağlı olarak yapılması geçerlilik koşulu olmayan sermaye artırımı[1], aynı zamanda bir haktır ve her zaman yapılması mümkündür. Ancak bu hak da hukukun bir gereği olarak dürüstlük kuralına uygun olarak kullanılmalıdır. Zira dürüstlük kuralı; hakların kullanılması ve borçların ifasında sınırların belirlenmesinde, irade beyanlarının yorumlanması ve tamamlanmasında ve kanunların yorumlanması ve tamamlanmasında kendini gösterir[2]. Bu durumda ise sermaye artırımının bir hak olması hasebiyle dürüstlük kuralı, hakların hukuka uygun kullanılması işlevini taşır.

Sermaye artırımı, esas sermaye sisteminde genel kurul kararıyla, kayıtlı sermaye sisteminde ise yönetim kurulu kararıyla yapılmaktadır (TTK m. 456/2). Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının dürüstlük kuralına aykırı olması halinde iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olması TTK’nın 445. Maddesinde belirtilmiştir. Maddede bu yaptırımdan bahsedilmemiş olsaydı dahi Medeni Kanun’un 2. Maddesi gereği de iptal gündeme gelebilecekti.

Genel bir kıstas olarak sermaye artırımları, şirketin amaç ve gereksinimlerine uygun olmayıp; çoğunluk pay sahiplerine yarar sağlarken münferit ve azınlık pay sahiplerinin zarara uğramasına sebebiyet veriyorsa dürüstlük kuralına aykırıdır. Fakat bu durum, sermaye artırımının şirketin amaç ve gereksinimleriyle paralelliği, çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımına gitmelerindeki amacın salt kişisel yarar sağlamak olup olmadığı, azınlık pay sahiplerinin sermaye artırımı sebebiyle zararının bulunup bulunmadığı, zarara uğramaları kaçınılmazsa da en az zarar verecek yolun seçilip seçilmediği gibi kıstaslarla[3] değerlendirilmelidir. Mahkeme bu değerlendirmeleri yaparak hüküm kurarken mali uzmanların görüşlerine de başvurmalıdır.

Artırım kararlarının konusu ve amacı itibariyle dürüstlük kuralına aykırılığı genellikle bu durumda yani çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımı haklarını azınlık pay sahiplerinin zararına olarak kötüye kullanmaları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, ortaklığın mali durumu gerektirmediği halde veya gerektiğinden fazla artırım yapılarak azınlık pay sahiplerinin ortaklıktaki sermaye ve pay oranlarının küçültülmesini amaçlayan sermaye artırımı kararları ile artırımda vergisiz olarak kullanılabilecek iç kaynaklar varken, bedelli yeni pay alma haklarını kullanamayacakları bilinen azınlık pay sahiplerinin ödemesiz pay alma oranlarını düşürmek amacıyla sırf dış kaynaklardan sermaye artırımı yapılmasına ilişkin genel kurur kararı çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımı haklarını kötüye kullandıkları kararlardır[4].

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.12.1995 tarih, 1995/8154 E. ve 1995/9165 K. sayılı bir diğer kararında “…Davacı paydaşı bulunduğu davalı şirketin genel kurulunda şirketin her türlü demirbaş donanımının ve sermaye yapısının yeterli olduğu, yeni bir yatırım yapılması gerekmediği halde yeniden değerleme fonu dahi dahil edilmeksizin esas sermayenin 300 milyon TL’den 3 milyar TL’ye çıkartıldığını, bu kararın çoğunluğun çıkarlarını gözetmek ve azınlığın payını küçültmek amacı güdülmek suretiyle objektif iyiniyet kurallarına aykırı düştüğünü ileri sürdüğüne göre, mahkemece bu iddialar üzerinde durularak şirketin demirbaşları, bilançoları ve diğer kayıtları uzman bilirkişiye incelettirilip oluşacak sonuca göre esas sermayenin arttırılmasına ilişkin genel kurul kararının objektif iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının saptanması ve bu konuda karar verilmesi gerekir…” denilmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.10.2004 tarihli, 2003/13782 E. ve 04/10454 K. sayılı “…Ortaklığın çıkarları veya ihtiyacının zorunlu kılmamasına karşın sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüçhan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veya dolaysız sınırlanır veya tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyi niyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez..." kararında da Yüksek Mahkemece belirtildiği gibi, sermaye ve oy çoğunluğuna sahip ortakların haksız kararlarıyla azınlık pay sahiplerinin bazı haklarını engelleyen ya da engelleme amacı olan genel kurul kararlarının dürüstlük kuralına aykırı olması halinde iptali istenebilecektir.

Fakat, Yargıtay’ın bazı kararlarına konu olduğu şekliyle yukarıda bahsedilen kıstaslardan yalnızca münferit ve azınlık pay sahiplerinin bu sermaye artırımı ile zarara uğramış olması yeterli olmayıp, şirketin amaç ve gereksinimlerinin zorunlu kılıp kılmadığı da değerlendirilmelidir. Somut olayın tüm dinamiklerinin değerlendirilmemiş olması Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 09.02.2016 tarihli, 2015/3161 E. ve 2016/1198 K. sayılı kararında da “…mahkemece içinde vergi ve finans konularında uzman kişinin de bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca sermaye artırımı gerekip gerekmediği üzerinde durularak, inşaat projesi kalan maliyeti ile birlikte sermaye artırım gereksiniminin ne kadar olduğu incelenerek, alınan kararın yasaya, anasözleşmeye, objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı değerlendirilerek, neticesine göre bir karar vermek gerekirken, çelişkili bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.” şeklinde belirtildiği gibi Yargıtay için bir bozma sebebidir.

Sermaye artırımının dürüstlük kuralına aykırılığı sebebiyle iptal davası açılabilmesi için ortada bir sermaye artırımı olmalı ve bu artırım dürüstlük kuralına aykırı olmalıdır. Yürürlükteki TTK’nın 445. maddesinin genel kurul kararlarının iptaline ilişkin düzenlemesi “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” şeklindedir. İptal davasının kimler tarafından açılabileceği ise 446. Maddede düzenlenmiş olup, buna göre pay sahipleri, organ sıfatıyla yönetim kurulu ve kişisel sorumluluğa sebebiyet verebilecek olması halinde yönetim kurulu üyelerinden her biridir. Ancak pay sahiplerinin sermaye artırımını dava edebilmeleri için kural olarak toplantıda karara karşı olumsuz oy kullanmış olmaları ve muhalefetlerini toplantı tutanağına geçirtmiş olmaları gerekmektedir.

Bu husus Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.02.2016 tarihli, 2015/7223 E. ve 2016/1132 K. sayılı kararında da “…sermayeye eklenmesi talebinin reddine ilişkin kararların kanuna, şirketin esas sözleşmesi ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir… Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Genel Kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında 6102 sayılı TTK'nın 446. maddesi gereğince muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. Somut olayda, davacılar iptali istenen genel kural kararlarına olumsuz oy vermelerine rağmen, karara muhalif kaldıklarına ilişkin gerekçelerini tutanağa geçirmedikleri gibi uyuşmazlık konusu kararların yoklukla sakat olduğu yönünde bir saptama da bulunmadığından, mahkemece dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü isabetli görülmemiş ve hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” Şeklinde belirtilmiştir.

Sermaye artırımı kararına karşı iptal davası açılması bir hak düşümü süresine bağlanmıştır. Bu sebeple, sermaye artırımın dürüstlük kuralına aykırılığında ilgili kararın iptali hak düşüm süresi sonuna kadar istenebilecek, bu sürenin geçmesiyle artık bir daha istenemeyecektir. Hak düşüm süresi 445. Maddede belirlendiği üzere 3 aydır.

Sermaye artırımının iptali davasında yetkili mahkeme TTK 445. Maddede belirtildiği üzere şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olup, asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Asliye ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkinin kesin olması sebebiyle bu hususta yapılacak bir yetki sözleşmesi geçersizdir.

TTK 451. Maddesi uyarınca genel kurul kararlarının iptalinin kötüniyetle istenmesi durumunda şirketin uğramış olduğu zarardan sorumluluk doğacaktır. İptal davasının kötüniyetle açıldığının kabulü için zarar verme kastının bulunması gerekir[5].

TTK 450/1’in ikinci cümlesinde kesinleşen mahkeme kararının derhal ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilmesi ve varsa internet sitesinde yayınlanması gerektiği belirtilmektedir. Bahsi geçen bu işlemleri yapma görevi yönetim kuruluna aittir. İptal davasının açıldığı durumlarda ticaret sicil müdürlüğünün iptal edilebilir nitelikteki kararın tescilini reddedip edemeyeceği yönünde doktrinsel tartışmalar mevcuttur. Yargıtaya konu olmuş uyuşmazlıklarda da farklı sonuçlar bulunmakta olup, içtihat birleştirmeye gidilmesi gerekmektedir.

 

Stj. Av. Melike KAYA

 

[1] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku 2, 13. Baskı, İstanbul 2017, s. 209.

[2] Akipek/Akıntürk/Karaman, Medeni Hukuk, s. 169-170.

[3] Yalçın, Anonim Şirketlerde Esas Sermaye Artırımının Dürüstlük Kuralına Aykırılık Nedeniyle İptali, 1. Baskı, İstanbul 2018, s. 65.

[4] Moroğlu, Anonim Ortaklıklarda Sermaye Artırımı, 3. Baskı, İstanbul 2015, s.296.

[5] Arseven, Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarına Karşı Kötüniyetle Açılan İptal Davasının Müeyyideleri, İstanbul 1978, s. 285.

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN