Anonim
şirketlerde paylar genellikle nama veya hamiline yazılı olarak çıkarılır. Nama
yazılı paylar, adlarına kayıtlı olan kişilere aittir ve bu pay sahipleri
doğrudan şirketle ilişkilidir. Anonim şirketlerde pay sahipleri, şirketin
sermayesine katkı yapan ve paylarına karşılık gelen haklara sahip olan kişilerdir.
Azınlık hakları da anonim şirketlerde genellikle hissedarların eşit ve adil bir
şekilde muamele görmesini sağlamak amacına hizmet eder. Bu kapsamda azınlık pay
sahipleri genellikle şirket kararlarına etki etme, bilgi alma, şeffaflık ve
adalet gibi konularda koruma altındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’nun (“TTK”) 411. maddesi uyarınca halka kapalı şirketlerde sermayenin en
az %10’unu, halka açık şirketlerde en az %5’ini oluşturan pay sahipleri “azlık”
veya “azınlık” olarak nitelendirilmektedir.
Türk
Ticaret Kanunu azınlık haklarını koruma amacını taşıyan düzenlemeler ihtiva
etmektedir. Bunun nedeni ise azınlık pay sahiplerinin bazı risklerle karşı
karşıya olmasıdır. Bu risklerin başında iktisadi riskler gelir. Anonim
şirketler çoğunluk ilkesine göre yönetilir. Türk Ticaret Kanunu m.418 hükmünde “Kararlar
toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir.” ibaresi yer
almaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere azınlık pay sahiplerinin hakları
korumayı gerektirmektedir. Azınlık pay, şirketin toplam paylarının belirli bir
oranını temsil eder. Azınlık pay sahipleri, şirket yönetiminde genelde daha az etkilidirler.
Ancak hukuki düzenlemeler ve şirketin iç tüzüğü azınlık pay sahiplerine çeşitli
haklar tanır. Azınlık pay sahiplerinin hakları arasında genel kurul
toplantılarına katılma, oy kullanma, şirket faaliyetleri hakkında bilgi alma
gibi önemli haklar da bulunmaktadır. Bu haklar, azınlık pay sahiplerini
şirketin yönetimine katılım sağlamada ve çıkarlarını korumada destekler.
Özellikle
genel kurul toplantılarında alınan kararlar, azınlık pay sahiplerini
etkileyebileceği için, azınlık pay sahiplerinin bu toplantılara katılımı ve
etkili bir şekilde oy kullanmaları önemlidir. Bu sayede şirket yönetimi daha
adil ve şeffaf bir şekilde sağlanacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketlerde
azınlık pay sahiplerine tanınan haklar; bilgi alma ve inceleme hakkı, genel
kurulu toplantıya çağırma ve gündeme madde ekletme hakkı, özel denetçi
atanmasını talep etme hakkı, haklı sebeplerle şirketin feshi davasını açma hakkı,
nama yazılı pay senetlerinin basılmasını talep etme hakkı, genel kurul katılımı
ve oy kullanma hakkı ve finansal tabloların müzakeresinin ertelenmesini talep
hakkıdır.
BİLGİ ALMA VE İNCELEME HAKKI
Bilgi alma ve inceleme hakkı, şirket yönetimine karşı daha
dengeli bir ilişki kurulmasını sağlayarak şirketin devamı ve hissedarlar
arasında güvenin korunmasını sağlar. Pay
sahibinin, haklarını bilinçli ve etkin kullanabilmesi için, ortaklık
faaliyetleri hakkında bilgi sahibi de olması gerekir. Bu amaçla “Bilgi alma ve
inceleme hakkı” üst başlığı altında, TTK 437’de bir düzenlemeye yer verilmiş
olup bu hak ana sözleşme veya karar ile kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz. Pay sahipleri, şirkete
ait finansal tablolar, faaliyet raporları başta olmak üzere denetim raporlarını
genel kurul toplantı tarihinden en az on beş gün önce fiziken inceleme hakkına
sahiptir. Her pay sahibi genel kurulda,
şirketin işleyişi ile ilgili olarak yönetim kurulundan bilgi isteyebilir. Pay
sahibi genel kurulda yönetim kurulundan şirket işleri ve denetçilerden denetim
şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir; şirketler topluluğunda bilgi
verme yükümlülüğü, TTK m. 200 çerçevesinde bağlı şirketleri de kapsar.
Verilecek bilgi, dürüstlük kuralı ve hesap verme ilkelerine göre nitelikli, özenli
ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahibinin haklarını bilinçli bir biçimde
kullanabilmesi ve genel kurulda iradesini doğru verilerle kullanabilmesi
amacına hizmet eden bilgi alma hakkının konusunu, yönetim ve denetim
faaliyetleri içinde değerlendirilebilecek tüm işler ve işlemler oluşturur. [1]
Bir pay sahibine genel kurul dışında bilgi verilmişse,
talepte bulunan diğer pay sahiplerine de aynı bilgi, aynı kapsamda, gündemde
madde olmasa bile verilmelidir. [2] Bilgi alma veya inceleme talepleri yanıtsız bırakılan ya da reddedilen,
geciktirilen bu sebeplerle bilgi alamayan pay sahipleri talebin reddini izleyen
on gün içinde diğer hallerde de makul süre sonra, şirket merkezinin bulunduğu
asliye ticaret mahkemesine başvurabilir.
Bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında İstanbul Anadolu 4. Asliye
Ticaret Mahkemesi’nin 2019/264 E., 2019/1238 K. ve 25.12.2019 tarihli kararında;
“Davacı tarafından da dosya kapsamına
alınan---------kayıtları ile davalı şirketin ------- sahibi ortağı bulunduğu,
davacının--------- tarihinde davalı şirkete başvurarak bilgi alma talebini
ilettiği buna dair davacı talebinin davalı şirkete ---- tarihinde tebliğ
edildiği, davacı tarafından cevap için beklenildiği halde davalı şirket
tarafından davacı ihtarnamesine her hangi bir yanıtın verilmediği, davacı
tarafından davanın ihtarnamede verilen sürenin hitamından 21 gün sonra ikame
eylendiği, bu sürede TTK 437 kapsamında makul süre olarak değerlendirilerek
davanın esasın incelenmesine geçilmiştir.
Dava
dilekçesi ve mahkememiz tensip zaptı davalı şirkete tebliğ edilmiş bulunmasına
rağmen davalı şirket davacı istemi konusunda kayıtsız kalınması isteminin
korunmasına yarar herhangi bir savunma ileri sürmediği gibi şirket finansal
tabloları ilân ettiğini ortaya koymamıştır. Nitekim dosya arasına alınan --
kayıtlarında da bu minvalde herhangi bir hususun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Buna
göre, tüm dosya kapsamından davacının isteminin TTK 437. maddesi kapsamında
kaldığı anlaşıldığından, davanın kabulü ile "davalı şirketin --- yılına
ait -- bir suretinin gerekçeli kararın davalı şirkete tebliğinden itibaren bir
hafta içinde gideri davalıya ait olmak üzere davacıya noter aracılığıyla veya
posta yoluyla tebliğine" dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın
KABULÜ ile” [3]
şeklinde
hüküm kurmuştur. Bu kapsamda İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
davacı tarafın bilgi alma ve inceleme talebinin yanıtsız kalması üzerine ikame
edilen davada kabul kararı vermiştir.
Genel Kurulu Toplantıya Çağırma ve Gündeme Madde Ekletme
Hakkı
Azınlık pay sahiplerinin genel kurulu toplantıya çağırma ve gündeme madde ekletme hakları genellikle şirketlerin ana sözleşmeleri ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Bu kapsamda azınlık pay sahipleri, yönetim kurulundan yazılı olarak geciktirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, genel kurulda görüşülmesini ve karara bağlanmasını istedikleri konuları toplantı gündemine eklemelerini isteyebilirler. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca azlığın çağrı talebi ve gündeme madde konulması istemlerinin noter aracılığıyla olması gerekmektedir.
Özel Denetçi Atanmasını Talep Etme Hakkı
Türk Ticaret Kanunu m.438 “Her pay sahibi, pay
sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi
alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir
denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan
isteyebilir. Genel kurul istemi
onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını
isteyebilir.” Hükmünü ihtiva etmektedir. Özel denetçi atanmasını istemedeki amaç, pay
sahiplerinin şirketi doğrudan ya da dolaylı yoldan ilgilendiren olaylar
hakkında bilgi sahibi olmak ve bunun neticesinde pay sahipliği haklarını
kullanmak vardır. Bu kapsamda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2000/5472 E.,
2000/6335 K. sayılı ilamında;
“Dairemizin
15.04.1982 gün ve 1269 E., 1727 K. sayılı ilamında da vurgulandığı üzere,
TTK’nın 348/2. maddesi hükmüne göre, azınlık pay sahipleri tarafından özel
denetçi tayinine ilişkin nedenlerin varlığının, kesin biçimde kanıtlanması şart
değildir. Kanun koyucu özel denetçi tayinine ilişkin olarak öne sürülen
vakıaları az çok doğrulayan delil ve emareleri yeterli saymıştır. Söz konusu
madde metninde yer alan hususların olayda var olup olmadığı yönü, özel
denetçilerin yapacağı inceleme ve araştırma sonucu ortaya çıkacaktır. Ayrıca,
özel denetçi tayinine dayanak yapılacak olan vakıalar yönünden kesin hükümde
söz konusu edilemeyeceğine göre, kesin delil aranmasının dayanağını bulmak da
güçtür. Özel denetçilerin çalışma alanlarına giren ve bunun sonucuyla ilgili
bulunan, bilançonun gerçeklik derecesinin araştırılması istemlerinde, atama
konusunda daha da ılımlı davranılması zorunluluğu vardır.
Davacı
bilançonun gerçek durumu yansıtmadığını ileri sürüp bir takım iddiaları ileri
sürdüğüne göre ve mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi esnasında bilançoda
yer alan bir kısım gelir ve gider kalemlerinin hatalı yerleştirilmek suretiyle
yanlış olabileceği belirtilmiş bulunmasına nazaran sadece bu durumun dahi özel
denetçi tayini istemini haklı kılacak nitelikte olmasına rağmen, davanın
kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde reddine karar
verilmiş olması doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına
bozulması gerekmiştir.” [4]
şeklinde hüküm kurularak azınlık pay sahiplerinin özel denetçi atanmasına ilişkin talebinin nedenlerinin varlığının, kesin biçimde kanıtlanmasının şart olmadığına hükmedilmiştir. Kanun koyucu özel denetçi tayinine ilişkin olarak öne sürülen vakıaları az çok doğrulayan delil ve emareleri yeterli saymıştır.
Haklı
Sebeplerle Şirketin Feshi Davasını Açma Hakkı
Türk Ticaret Kanunu m.531 hükmünde “Haklı
sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde
yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler
hükmünü ihtiva etmektedir. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine,
paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı
pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul
edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” ifadesi yer almaktadır. Bu
kapsamda azınlık pay sahiplerine fesih davası açma hakkı tanınmıştır. Haklı
sebep kavramından anlaşılması gereken ise ortaklığın başındaki amacın artık
taraflarca gerçekleştirilemiyor oluşudur. Bu halde haklı sebebin varlığı kabul
edilir. Bu kapsamda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/2942E., 2021/1647 K. sayılı
ilamında;
“Dava, TTK m. 531
dayalı anonim şirketin haklı nedenle feshi istemine ilişkindir.
Anonim
ortaklık bir sermaye ortaklığı olduğundan kural olarak pay sahiplerinin kişisel
özelliklerinin ortaklığın işleyişinde rol oynamayacağı kabul edilmiştir. Bu
yüzden, çok sayıda pay sahibinin bulunduğu büyük çaplı anonim ortaklıklarda
kişisel sebepler tek başına haklı sebep teşkil etmez. Ancak aile şirketlerinde
ve küçük ortaklıklarda kişi ortaklıklarıyla önemli benzerlik söz konusudur. Bu
bakımdan somut olayın ve şirket tipinin özelliklerine göre, bir sermaye
ortaklığı olan anonim ortaklıkta dahi, istinaden kişisel sebeplerin de haklı
sebep sayılarak ortaklığın feshine, davacı pay sahiplerinin ortaklıktan
çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme
karar verileceği kabul edilmelidir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde,
davacının ortağı bulunduğu davalı şirket, bir aile şirketidir. Şirket ortakları
arasındaki sorunlar özellikle ortaklar arasındaki çekişme ve dava dışı ortaktan
kaynaklanan hakaretin bu tür şirketler bakımından haklı sebep oluşturacağının
kabulü gerekir. Bu bağlamda davacı ile dava dışı ortak ... arasındaki ceza
mahkemesine intikal eden karşılıklı hakaret olayından sonra meydana gelen
ortaklar arası gruplaşma, bir bütün olarak fesih için haklı sebep
oluşturmaktadır. Ancak şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup feshin
son çare olduğu gözetilerek, TTK 531. madde uyarınca
değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken İlk Derece
Mahkemesince haklı nedenlerin oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddi dair
verilen karara karşı yapılan istinaf taleplerinin Bölge Adliye Mahkemesince
esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” [5]
şeklinde hüküm kurmuştur. Yargıtay TTK m.531 hükmünü aile şirketlerinde daha geniş yorumlamaktadır. Ancak çok sayıda pay sahibinin bulunduğu anonim ortaklıklar bakımından ise anonim ortaklık bir sermaye ortaklığı olduğundan kural olarak pay sahiplerinin kişisel özelliklerinin ortaklığın işleyişinde rol oynamayacağını kabul etmektedir. Bu yüzden, çok sayıda pay sahibinin bulunduğu büyük çaplı anonim ortaklıklarda kişisel sebepler tek başına haklı sebep teşkil etmez esasını benimsemektedir.
Finansal Tabloların Müzakeresinin Ertelenmesini Talep Hakkı
Ortaklık sermayesinin onda birini temsil eden azınlık, genel
kurul toplantısında, bilanço görüşmelerinin en az bir ay geriye bırakılmasını
isteme hakkına sahiptir. Bu kapsamda bilanço görüşmelerinin ertelenmesi talebi
genel kurulda görüşülecek olan tüm konuların ertelenmesi sonucunu doğurabilir.
TTK m. 337 hükmünde düzenlenen azınlık pay sahiplerinin finansal tabloların
müzakeresinin ertelenmesini talep hakkı, hak sahibine bir neden göstermek
kaydıyla ertelemeyi talep hakkını öngörmemiştir. Azınlık pay sahibi bu halde
hiçbir gerekçe göstermeksizin finansal tabloların müzakeresinin ertelenmesini
talep edebilecektir bu kapsamda erteleme talep ederken gerekçe gösterilmesine ihtiyaç
olmadığına ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/7411 E., 2016/3647 K. sayılı içtihat metninde;
“Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6102
sayılı TTK'nın 420/1. maddesinde " finansal tabloların müzakeresi
ve buna bağlı konular sermayenin 1/10 ne halka açık şirketlerde 1/20'ye sahip
pay sahiplerinin istemi üzerine genel kurulun bir karar almasına gerek
olmaksızın toplantı başkanının kararı ile bir ay sonraya bırakılır." ,
gündem başlıklı 413 (3) maddesinde ise " yönetim kurulu üyelerinin
görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yıl sonu finansal tablolarının
müzakeresi maddesi ile ilgili sayılır. " hükmüne yer verildiği, somut
uyuşmazlıkta 25/03/2013 tarihli genel kurul tutanağının 1 nolu bendinde
davacıların talebi üzerine bu konuların müzakeresinin 1 ay sonraya ertelendiği
duyurulmuş olup, TTK 413/3. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin
görevden alınmaları ve yenilerinin seçilmeleri hususunda karar alınmasının
mümkün olmayacağı, TTK 413/3. fıkrası düzenlemesi karşısında dava konusu
olağan genel kurulda eski yönetim kurulu üyeleri ile birlikte yenilerinin
seçilmesine dair karar alınması mümkün olmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne
karar verilmiştir.
Kararı,
davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere,
mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp,
değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, somut olayda
Yönetim Kurulu üye adaylarının tamamının önceki faaliyet döneminde de aynı
görevi ifa etmiş ve bunların ertelemeye rağmen aynı genel kurulda tekrar
yönetici olarak seçilmelerine ilişkin olmasına göre, davalı vekilinin tüm
temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı,
davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun
bulunan hükmün ONANMASINA,” [6]
şeklinde
hüküm kurmuş ve temyiz isteminin reddine karar vermiştir. Böylece azınlık hak
sahipleri finansal tabloların müzakeresinin ertelenmesini gerekçe
göstermeksizin talep edebilirler.
SONUÇ
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu çağdaş ve modern hukuk
sitemlerine paralel şekilde azınlık hakları konusunda pek çok yenilik
öngörmektedir. Nitekim anonim şirketler çoğulcu anlayışla yönetildiğinden
azınlık hak sahiplerinin korunması daha da önemli bir hale gelmektedir. Bu
kapsamda anonim şirketlerde azınlık hakları, şeffaflık, adil muamele ve etkili
katılımı sağlar. Çoğulcu anlayışla yönetilen anonim şirketlerde azınlığın
hakları hem şirket esas sözleşmesi hem de Türk Ticaret Kanunu ve ilgili
kanunlar ile koruma altına alınmıştır. Bu kapsamda önemli haklara sahip olan
azınlık pay sahipleri bu haklarını ekili kullanırsa şirket içinde şeffaf ve
adil bir düzen söz konusu olacaktır.
Stj. Av. Ebru Erkmen
Kaynakça:
1. Bahtiyar, Mehmet; Ortaklıklar Hukuku, 21.Baskı, İstanbul 2021,
s.296
2. Atalay, Oğuz “Anonim Şirketlerde Bilgi Alma ve İnceleme
Haklarının Mahkeme Aracılığıyla Kullanımı” DEÜHF Dergisi, Özel Sayı 2014
3. İstanbul Anadolu 4. Asliye
Ticaret Mahkemesi 2019/264 E., 2019/1238 K. sayılı ilamı
4. Yargıtay
11. Hukuk Dairesi 2000/5472 E., 2000/6335 K. sayılı ilamı
5. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2942 E., 2021/1647 k. sayılı
ilamı
6. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/7411 E., 2016/3647 K. sayılı
ilamı