Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ANAYASA MAHKEMESİNİN MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKINA İLİŞKİN KARARI VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURULARA ETKİSİ

ANAYASA MAHKEMESİNİN MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKINA İLİŞKİN KARARI VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURULARA ETKİSİ

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi üyesi devletlerin dışişleri bakanları tarafından Roma’da 4 Kasım 1950 tarihinde imzalanmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Avrupa Konseyi üyesi 46 devletin tümü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraftır.

 

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 4 Kasım 1950 tarihinde imzalamış olup 10 Mart 1954 tarih ve 6366 sayılı Onay Kanunu, 19 Mart 1954 tarih ve 8662 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Onay belgeleri, 18 Mayıs 1954 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne tevdi edilmiş ve Sözleşme, Türkiye bakımından bu tarihte yürürlüğe girmiştir.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 34. maddesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru hususu düzenlenmiştir. İşbu maddeye göre;

 

“Bu Sözleşme veya protokollerinde tanınan haklarının Yüksek Sözleşmeci Taraflar’dan biri tarafından ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduğunu öne süren her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Mahkeme’ye başvurabilir. Yüksek Sözleşmeci Taraflar bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını hiçbir surette engel olmamayı taahhüt ederler.”

 

Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilk 14 maddesi ile güvence altına alınan haklardan birinin ihlal edilmesi halinde mağdur olan her birey Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmektedir. Başvurunun 2 ön koşulu olup bunlardan ilki; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konu, kişi, yer, zaman bakımından yargı yetkisine sahip olmasıdır. İkincisi ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 35. maddesinde belirlenen kabul edilebilirlik koşulunun sağlanmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmanın ön koşullarından sonra gelen bir diğer şart da iç hukuk yollarının tüketilmesidir.

2. İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi ve İstisnaları

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunurken ön koşulların sağlanmasının akabinde iç hukuk yollarının tüketilmesi şartı bulunmaktadır. İç hukuk yollarının tüketilmesi şartının sebebi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve ek protokollerinde koruma altına alınan temel hak ve özgürlükleri korumada birincil sorumluluğun sözleşmeye taraf devletlere ait olmasıdır. Bu nedenle başvurucu, öncelikle ülkesindeki iç hukuk yolunu tüketmeli, tüketilecek iç hukuk yolu kalmadığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunmalıdır. Türkiye’de iç hukuk yolundaki son durak Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoludur.

 

Ancak iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulunun bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnai hallerde iç hukuk yolunun tüketilip tüketilmediğine bakılmaksızın başvurucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilmektedir. Bu istisnai haller; tüketilecek bir iç hukuk yolunun bulunmaması, iç hukuk yollarının etkisiz olması, yerleşmiş bir yargı içtihadının bulunması, idari pratik yani hak ihlali şeklinde rutine dönüşmüş olması, iç hukukta devam eden yasal sürecin sürüncemede kalması, başvurucunun iç hukuk yollarını tüketmesinin engellenmiş olması şeklindedir.

 

Yukarıda belirtilen istisnai hallerin bulunması halinde, başvurucu iç hukuk yolunu tüketmeden doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapabilecektir.

 

3. Makul Sürede Yargılanma Hakkı

T.C. Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia, savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

 

Adil yargılanma hakkı kapsamında korunan haklardan bir tanesi de makul sürede yargılanma hakkıdır. T.C. Anayasasının 141. maddesinin dördüncü fıkrasında makul sürede yargılanma hakkı "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir." şeklinde güvence altına alınmıştır.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. Maddesi aynen;

“Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” şeklindedir.

 

Temel hak ve özgürlüklerden biri olan adil yargılanma hakkı ve onun altında düzenlenen makul sürede yargılanma hakkı Anayasa ile birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile de güvence altına alınmıştır. Böylelikle makul sürede yargılanma hakkının ihlali söz konusu olduğunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu kullanılabilmektedir.

 

“Makul sürede yargılanma hakkıyla adaletin gecikmeden sağlanabilmesi ve böylece adaletin etkililiğinin ve güvenirliğinin korunması amaçlanmaktadır. Ceza davalarında makul süre güvencesi sanığa bir suç isnat edildiği andan itibaren uygulanmaya başlar. Cezai olmayan davalarda bu güvence normal şartlarda davanın açılmasıyla uygulanmaya başlar ancak bazı durumlarda daha önce de başlayabilir.” [1]

 

Mahkeme’nin makul süre güvencesi ile ilgili içtihadına genel olarak bakıldığında Avrupa hukuk sistemlerinde hem cezai hem de cezai olmayan davalarda yargılamanın uzun sürebileceği ve Mahkeme’nin çok sayıda davada 6. maddenin ihlal edildiğini tespit ettiği görülmektedir. Ya Mahkeme beklentilerinde çok katıdır ya da Strazburg’a gelen davalar ışığında daha gerçeğe yakın bir tespit olarak, adaletin sağlanmasındaki gecikmenin genel olarak Avrupa hukuk sistemlerinde ciddi ve yaygın bir sorun olduğu söylenebilir.

 

4. Anayasa Mahkemesinin Makul Yargılanma Hakkı Kapsamında Vermiş Olduğu Kararın Değerlendirilmesi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun, 10.10.2023 tarihli ve 32335 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Keser Altıntaş kararında; (B. No: 2023/18536, 25.07.2023) Anayasa Mahkemesi, 03.07.2023 tarihinden sonra önüne gelen makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikayetleri incelemeyeceğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararın verilmesindeki sebebi; “makul sürede yargılanma hakkının ihlaline ilişkin şikayetleri incelemeye devam etmesinin bireysel başvuru yolunun varlık amacıyla, ikincil niteliği ile bağdaşmadığını, ayrıca temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi açısından bir önem arz etmediği” şeklinde ifade etmiştir.

Anayasa Mahkemesi makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesine ilişkin verilen kararlarda “tazminat mahkemesi” işlevi gördüğünü, yalnızca tazminat miktarının belirlenmesinden ibaret kararların binlerce ihlal kararından sonra insan haklarının korunması ve geliştirilmesine bir katkıda bulunmayacağı, uzun yargılama şikayetlerinin sebebiyet verdiği iş yükü nedeniyle yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü gibi diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddiasıyla yapılan başvuruların incelemesinin güçleştiğini belirtmiştir. Ayrıca bu durumun Anayasa Mahkemesi huzurunda geçen süre bakımından makul sürede yargılanma sorununa da yol açabileceği belirtilmiştir.  [2]

 

Bu gerekçelerden hareketle Anayasa Mahkemesi, İçtüzük m.80/1(ç) uyarınca, “Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi” halinde düşme kararı verilebileceğini hatırlatmış ve somut başvurunun “incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden” bulunmadığına kanaat getirerek düşme kararı vermiştir.

 

5. Makul Sürede Yargılanma Hakkına İlişkin Anayasa Mahkemesine Başvurmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Başvurulup Başvurulamayacağı Konusu

Yukarıda belirtildiği üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmak için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekmektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi Keser Altıntaş kararıyla birlikte makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesine ilişkin bir başvuru geldiğinde inceleme yapmayacağını belirtmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar neticesinde; makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesine karşın Anaysa Mahkemesi’ne başvuru yapılsa dahi herhangi bir sonuç alınamayacağı, inceleme yapılmaksızın başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilen bireyin Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaksızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurup başvuramayacağı sorusu gündeme gelmektedir.

 

Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar neticesinde, makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilen bireyin iç hukuk yolunun tüketilmesi şartının sağlanması kapsamında; istisnai halleri taşıdığını söylemek mümkündür. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini düşünen birey Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunda; Anayasa Mahkemesi tarafından herhangi bir inceleme yapılmadan ret kararı verilecektir. Bu sebeple; Anayasa Mahkemesi’ne makul sürede yargılanma hakkının ihlalinden kaynaklanan başvurunun, etkili bir başvuru olmadığını söylemek mümkündür.

 

Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılması halinde; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne olan dört aylık hak düşürücü olan başvuru süresi geçecek ve birey hak kaybına uğrayacaktır.

 

Bireyin hak kaybına uğramaması gerekliliğinden hareketle; makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilen birey Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmaksızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunabilir. Nitekim yukarıda izah olunduğu üzere makul sürede yargılanma hakkının ihlalinden kaynaklanan Anayasa Mahkemesine yapılacak olan bireysel başvuru etkili bir yol olmadığından; iç hukuk yolunun tüketilmesi şartının istisnası kapsamındadır.

 

Önemle belirtmek gerekir ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine doğrudan yapılacak olan bireysel başvuruda hak kaybına uğranılmaması adına; iç hukuk yolunun ne şekilde tüketildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin Keser Altıntaş kararına yer verilmeli, bununla ilgili açıklama yapılmalı ve bu doğrultuda iç hukuk yollarının tüketilmiş olduğuna ilişkin açıklama yer almalıdır.

 

Yalnızca makul sürede yargılanma hakkının değil de aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan bir başka hakkın da ihlal edilmesi söz konusu olduğunda ne şekilde başvuruda bulunulması gerektiği hususu da önem arz etmektedir. Anayasa Mahkemesi Keser Altıntaş kararıyla birlikte açıkça makul sürede yargılanma hakkından kaynaklanan ihlalleri incelemeyeceğini belirterek bu hakkın ihlali halinde kendisine başvurulmaması gerektiğini belirtmiştir. Ancak örnek verilecek olursa hem makul sürede yargılanma hakkı hem de özel ve aile hayatına saygı hakkı ihlal edilen bir bireyin, ihlal edilen hakları kapsamında ne şekilde hareket etmesi gerektiği de muğlaktır. Kanaatimizce, makul sürede yargılanma hakkının ihlali bakımından birey Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunurken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan bir hakkı ihlal edilmişse o hak bakımından önce Anayasa Mahkemesine, şartları oluşmuşsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunması gerekmektedir.

 

Her ne kadar makul sürede yargılanma hakkından kaynaklanan ihlalde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmak artık etkili bir başvuru yolu olmasa da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde korunan diğer haklar bakımından Anayasa Mahkemesi’ne başvuru halen etkili bir başvuru yoludur.

 

6. Sonuç

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun, 10.10.2023 tarihli ve 32335 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Keser Altıntaş kararında; (B. No: 2023/18536, 25.07.2023) Anayasa Mahkemesi’nin artık makul sürede yargılanma hakkının ihlali durumunda kendisine yapılan bireysel başvuruyu incelemeyeceğine karar verilmiştir. Bu kapsamda makul sürede yargılanma hakkının ihlali söz konusu olduğunda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun etkili bir başvuru yolu olduğunu söylemek mümkün değildir. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali halinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun; etkili bir başvuru yolu olmamasından hareketle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmadan -iç hukuk yolları tüketilmeden- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunmak mümkündür.

 

Stj. Av. Umut Alperen Öztürk

 

Kaynakça:

 

1. D.J. Harris / M. O’Boyle / E.P. Bates / C.M. Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, 1. Bası, Ankara 2013 s.281

2. Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun Keser Altıntaş kararı (B. No: 2023/18536, 25.07.2023)

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN