Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

5551 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU YENİDEN DÜZENLEYEN İŞ MAHKEMELERİ KANUN TASARISI TBMM ADALET KOMİSYONUNDA KABUL EDİLDİ

5551 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU YENİDEN DÜZENLEYEN İŞ MAHKEMELERİ KANUN TASARISI TBMM ADALET KOMİSYONUNDA KABUL EDİLDİ

4 Ağustos 1950 tarihinden bu yana yürürlükte olan, iş mahkemelerinin kuruluş, görev, yetki ve yargılama usulünü düzenleyen İş Mahkemeleri Kanunu’nu yeniden düzenleyen İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı 20.06.2017 günü TBMM Adalet Komisyonu tarafından kabul edildi.

Tasarı;  23.03.2016 tarihinde Adalet Bakanlığı’nca görüşlerini almak için ilgili kurum ve kuruluşlara göndermesinin ardından bir yılı aşkın süredir oldukça tartışılmış olup, işveren birlikleri tarafından desteklenmekte ise de, özellikle sendika temsilcileri tarafından Kanun ile geçilecek yeni sistemin işçi açısından zorlayıcı uygulamalara sebebiyet vereceği görüşünde olmaları sebebi ile desteklenmemekte idi. TBMM Adalet Komisyonunun onayı ile birlikte, taslak içeriğindeki düzenlemeler bir kez daha tartışma konusu haline geldi.

Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre;  tasarının amaç ve kapsamını;

  • 5521 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak iş mahkemelerinin kuruluş, görev, yetki ve yargılama usulü ile dava şartı olarak arabuluculuğun düzenlenmesi,
  • İşe iade talepleri yönünden de arabulucuya başvurma zorunlu hale gelmesi ve 4857 sayılı İş Kanunu'nda gerekli değişikliklerin yapılması,
  • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamındaki feshe bağlı kıdem, ihbar, kötü niyet ve ayrımcılık tazminatları ile yıllık izin ücreti hususlarında dava zamanaşımı süresinin beş yıl olarak değiştirilmesi,
  • 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nda düzenlenen bazı uyuşmazlıklara ilişkin davaların Yargıtay yerine bölge adliye mahkemesinde kesinleşmesi,
  • 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu yürürlüğe girdiği günden bugüne kadar uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik bazı düzenlemeler yapılması

oluşturuyor.

Bu anlamda, yeni kanun tasarısı ile birlikte İş Mahkemeleri Kanunu, yalnızca mahkemelerin görev, yetki ve kuruluş biçimini düzenleyen bir Kanun olma vasfından tamamı ile çıkararak yargılama usulünü kapsamlı bir şekilde düzenleyen bir “usul kanunu” haline de gelerek kapsama alanı bakımından daha etkili bir kanun haline getirmeyi hedefliyor.

Bu yazımızda, tasarının en çok tartışılan düzenlemesi olan ve iş mahkemelerindeki yargılama usulünü büyük oranda etkileyen “zorunlu arabuluculuk” yöntemi ile ilgili usul ve esaslar başta olmak üzere Tasarı ile yapılan düzenlemelerin genel esasları hakkında üzerinde duracağız

İş Hukuku Yargılamasında Dava Şartı Olarak Arabuluculuk

22 Haziran 2012 tarih ve 28331 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6325 sayılı “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” ile 26 Ocak 2013 tarih ve 28540 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği” ile fiilen uygulanmaya başlanarak yargılama sistemimiz içerisinde kendisine bir yer edinmiştir.

İş Mahkemeleri Kanun Tasarısında ise,  "dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk" kurumu hukukumuzda ilk kez ortaya çıkmakta olup, Tasarıda iş mahkemelerinde dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir zorunluluk haline getirilmesi düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeye göre,  Kanuna veya bireysel ya da toplu iş sözleşmesine dayanan işçi, işveren alacağı, tazminatı ve işe iade talebiyle açılan davalarda, işçi kıdem, ihbar gibi tazminat ve fazla mesai, yıllık izin gibi ücret ve işe iade talepleri için; işveren de alacak ve tazminat kalemleri için dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorundadır.

Ayrıca bu tasarı ile birlikte yalnızca iş ilişkisi kapsamındaki karşılıklı edimlerden kaynaklanan davalar değil, işçi veya işveren arasındaki kişilik haklarına saldırı niteliğindeki davranışlar ya da işçinin iş yerindeki işverene ait mal ve malzemelere zarar vermesinden doğan tazminat talepleri de dava açılmadan önce arabulucuya götürülecektir.

Arabulucuya başvurulmadan doğrudan iş mahkemelerinde dava açılırsa, herhangi bir işlem yapılmaksızın dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilecektir.

Başvuru taraflardan birinin, karşı taraf/karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılacaktır.

Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilecek, işverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilecektir.

Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya ara bulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine ekleyecek ve davayı ikame etme aşamasına geçebilecektir.

Arabuluculuk aşamasında, herhangi bir hak kaybı yaşanmaması adına arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği de yine tasarı da düzenlenen maddelerdir.

Tasarıda yer alan istisna kapsamında, iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları, zorunlu arabuluculuk kapsamından çıkartılmıştır.Bu davaların kamu düzenini ilgilendiren içerikleri de göz önünde bulundurularak esasları itibarı ile taraf iradelerine teslim edilemeyecek türde görülmüşlerdir.Buna göre bu davalar için eskiden olduğu gibi, doğrudan İş Mahkemelerinde dava açılacaktır.

Tasarıda yer alan bir diğer istina da Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılacak davalara ilişkindir. 10 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6552 Sayılı Kanun kapsamında halihazırda, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununa Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine açılacak davalarla ilgili olarak öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumuna başvuru zorunluluğu getirilmişti.

İş mahkemeleri Kanun Tasarısı da bu hususu aynen içermektedir.  Komisyon tarafından onaylanan taslağa göre;5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı dava açılabilmesi için dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi ve Kurum tarafından taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır.

Ancak, 6552 Sayılı Kanuna uygun olarak hizmet akdine tabi çalışmalara ait zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti yani hizmet tespit davaları bu uygulamadan istisna tutulmuş olup bu nedenle açılacak davalarda dava açmadan önce Kuruma başvurmuş olma şartı aranmayacak, açılan dava feri müdahil olarak davada yer alması için Kuruma ihbar etmek sureti ile işçi doğrudan İş Mahkemesinde dava açabilecektir.

Tasarı düzenlediği zorunlu arabuluculuk müessesi ile, özellikle işçi sendikaları tarafından “işveren lehine “, verimsiz geçirilecek bir süreç olarak görülmekte ve gerek yargılama giderlerinin arttıracak olması gerekse işçilik alacaklarının tahsili sürecini uzatacak yahut işçinin alacağının çok daha azı üzerinden anlaşması konusunda yönlendirileceği kaygısı ile oldukça eleştirilmektedir.  

İşe İade Davalarına İlişkin Düzenlemeler

4857 Sayılı İş Kanunu işçinin iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabileceği düzenlenmiştir. Tasarı doğrultusunda İş Kanunun 20. Maddesi yeniden düzenlenmiş olup bu madde zorunlu arabuluculuk sistemine uyarlanmış hali ile karşımıza çıkmaktadır.

Tasarıya göre iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir.

 Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi halinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir.

 Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir. Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.

Dava ivedilikle sonuçlandırılır. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması halinde, bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verir.

Temyiz Edilemeyecek Kararlar

Bölge istinaf mahkemelerinin 20 Temmuz 2017 de göreve başlamasının ardından daha önce karar düzeltme yoluna açık olmayan ancak Yargıtay nezdinde temyiz yoluna başvurulabilen kararların akıbeti de büyük bir sorun haline dönüşmüş ve kararların kesinleşmesinin hangi aşamada sağlanacağı konusunda bir belirsizlik meydana gelmiştir.

Özellikle işe iade davalarında, istinaf mahkemesi kararının kesinleşme sağlamayarak temyiz yolunun açık olması kanunen 4 ayda tamamlanması öngörülmüş olan işe iade davasını yıllar alacak bir sürece mahkum etmektedir.

Kanun tasarısı bu hususta, 4857 Sayılı İş Kanunun yukarıda yer vermiş olduğumuz 20. Maddesinde yapılması öngörülen değişiklik ile çözüm getirmeyi amaçlamaktadır.

Bu kapsamda, işe iade davaları açısından bölge adliye mahkemesi kararlarının kesin karar niteliğinde olacağı yönündeki düzenleme ile istinaf mahkemelerinin göreve başlaması sonrasında ortaya çıkan süreçlerin kısaltılması hedeflenmiştir.

Bununla birlikte, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu uyarınca;

  • İş yeri sendika temsilcilerinin iş sözleşmelerine, işletme toplu iş sözleşmesi yapılacak iş yerlerinin aranılan niteliğe sahip olup olmadıklarına ilişkin uyuşmazlıklara
  • Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıklara
  • Karar verilen veya uygulanmakta olan bir grev veya lokavtın kanun dışı olup olmadığının tespitine
  • Sendika veya konfederasyonun ilk genel kurulunun düzenlenmesi konusunda hükümlere aykırı hareket edildiği iddiasıyla sendika şubesi, sendika veya konfederasyon yönetim kuruluna
  • Sendika üyeliğine

ilişkin açılan davalarda verilen kararlar konusunda da temyize gidilemeyecektir.

Kanun Yoluna Başvurma Sürelerine İlişkin Düzenleme

Mevcut kanuna göre istinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.

Tasarı ile getirilen en önemli düzenlemelerden birisi de,  Kanun yoluna başvuru süresine ilişkin olup tasarıda, kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar.

Tasarının Kanunlaşması Halinde İş Mahkemelerinde Yeni Bir Dönem Başlayacak

20.06.2017 tarihinde Adalet Komisyonu tarafından kabul edilen tasarı, İş Mahkemelerindeki mevcut yargılama sistemine ilişkin düzenlemeleri ile tartışılmaya devam ederken, Meclisin Tasarı ile ilgili vereceği karar şimdiden merak konusu haline geldi.

Tasarının asıl amacının iş uyuşmazlıklarını dava aşamasına gelmeden arabuluculuk yolu ile sonlandırmak olduğundan,  bu hali ile kabul edilmesi halinde 2016 yılı sonu itibarıyla ilk derece mahkemelerindeki 3 milyon 525 bin civarındaki hukuk uyuşmazlığının yaklaşık yüzde 15’ ini oluşturan iş uyuşmazlıkları üzerinde başarılı olup olmayacağı merakla beklenmektedir.

 

Av. Semra Gürçal 

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN