Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ANAYASA MAHKEMESİ 20.12.2022 T., 2019/8025 B.N. KARARIYLA MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI İLE MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE VE BAŞVURUCUYA MANEVİ TAZMİNATIN ÖDENMESİNE KARAR VERDİ

ANAYASA MAHKEMESİ 20.12.2022 T., 2019/8025 B.N. KARARIYLA MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI İLE MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE VE BAŞVURUCUYA MANEVİ TAZMİNATIN ÖDENMESİNE KARAR VERDİ

Anayasa Mahkemesi 2019/8025 başvuru numaralı Zafer Onur başvurusuna ilişkin olmak üzere aynı zamanda ülkemizde sıkça karşılaşılan makul sürede yargılama hakkının ihlaline ilişkin 20.12.2022 tarihinde emsal niteliğinde ihlal kararı vererek manevi tazminata hükmetti.

Başvurunun konusu; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, tedbir kararlarının uzun süredir devam etmesi, temyiz incelemesi sonunda makul bir gerekçeye yer verilmemesi, talep sonucunun aşılması, dava kısmen kabul ile sonuçlandığı hâlde lehe vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi ve hatalı bilirkişi raporunun esas alınarak karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

Anayasa Mahkemesi öncelikle somut başvuruda makul sürede yargılanma hakkının ihlaline ilişkin kabul edilebilirlik yönünden açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Esas yönünden yaptığı inceleme neticesinde; Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarihin esas alınacağını vurgulamıştır. (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52). Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin ise yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi anılan ilkeler ve benzer başvurularda verdiği kararları dikkate alarak 13 yılı aşan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmıştır. Bu doğrultuda açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

Mülkiyet Hakkının ihlaline ilişkin ise başvurucu yargılama sürecinde teminat mektubu sunduğu hâlde taşınmazları, araçları ve ortak hesapları üzerindeki tedbir kararının on yıldır kaldırılmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi yaptığı değerlendirme sonucunda bu talebin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Esas yönünden ise Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamış olduğu için bu kararını dayanak olarak almıştır.

Anayasa Mahkemesi, muhtemel bir alacağın güvence altına alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerektiğine yönelik tespitte bulunmuştur. (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 79). Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin uygulanmasının ölçülü olabilmesi için kapsamı ve süresi itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi durumda yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., §§ 73-80).

Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi somut olayda başvurucunun banka teminat mektubu sunduğunu, yargılamanın sürdüğü ve yargılama sonunda kabul veya reddedilecek miktarların bu aşamada belirsiz olduğu dikkate alındığında tedbirin elverişli ve gerekli olduğunda şüphe bulunmadığını beyan etmiştir. Bu nedenle tedbir süresinin uzunluğu bağlamında inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Başvurucuya ait 16 RT ... ve 34 TZ ... plakalı araçlar üzerine 4/2/2013 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulmuştur. 16 RT ... plakalı araç üzerindeki tedbir şerhi 7 yıl 5 ay 12 gün sonra 16/7/2020 tarihinde kaldırılmıştır. 34 TZ ... plakalı araç üzerindeki tedbir kararının ise dokuz yılı aşkın zamandır kaldırılmadığı ve tedbir kararının devam ettiği görülmüştür. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi tedbir sürecini bir bütün olarak ele almış ve söz konusu sürelerin makul olmadığı sonucuna varmıştır. Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

Başvurucunun ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 50.000 TL maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talebine yönelik ise Anayasa Mahkemesi makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görmemiştir. Bununla birlikte ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararın giderilmesi bakımından yetersiz kalacağını beyan ederek eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya talebi dikkate alınarak toplamda net 50.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar vermiştir.

Kaynak: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/03/20230307-17.pdf

HABERİ PAYLAŞIN
HABERİ YAZDIRIN